Ocak 13, 2008

DOMATES'Lİ KÖŞE YAZILARI!

Domatesli köşe yazıları başgösteriyor bugünlerde...

"PENCERE" - İLHAN SELÇUK (1 Ocak 2008, Cumhuriyet)
Domates Salatası...
Kaç zamandır domatesle başım belada...
Ne kokusu var..
Ne doğru dürüst çekirdeği..
Kesiyorsun, göbeğinde taş gibi bir beyaz doku..
Yapay mı yapay..
Tadı?..
Evlere şenlik...
Yılın son günü, dün sabah Mustafa Balbay telefon etti...
Dünya ve Türkiye olaylarını mı konuşacağız, yeni sene üzerine ahkâm mı keseceğiz?..
Domatesten söz açtım...
- Abi, dedi, bu işi bilenler, çekirdeksiz domatese domates demiyorlar...
Balbay'la domates ve cümle sebzeler üzerine ahkâm kestik...
Arkadan Genel Yayın Müdürümüz İbrahim Yıldız telefon etti...
- Domates, dedim...
- Biliyorum abi, diye yanıtladı, Balbay'la biraz önce konuştuk...
Lafı ağzından aldım:
- Eskiden evde domates salçası yaparlardı, mis gibi kokardı...
Genel Yayın Müdürümüz çok genç sayılır, ama, ne dese beğenirsiniz:
- Nerde o eski domatesler...
**
Eski kuşaklar demişler ki:
- Eskiye rağbet olsa, bit pazarına nur yağardı...
Oysa sebzede meyvede eskiye rağbet var; zenginler hormonsuzunu yeğliyorlarmış; bu yolda satış yerleri oluşmuş...
- Fiyatlar?
- Sorma!..
Dünyamız bir ömür boyunda değişip dönüştü; sebze-meyve yapaylaştı, su-hava kirlendi, iklim sanallaştı; her yılbaşı bir öncekinden daha pis yaşanıyor...
Sonuç?..
Yalnız domatese mi olan oldu?..
İnsan ne durumda?..
**
Bugün 2008'in ilk günü...
Evrenin durumunu tek tümcede vurgulayabiliriz:
- Domatesler bile bozuldu...
Ya insanlar?..
İnsan da hem bozuldu..
Hem bozuk çalıyor..
En başta Amerikalı hem dünya zengini, hem bilimde birincil, hem üretimde en önde, hem emperyalist, hem savaş ve vahşette üstüne yok...
**
Denebilir ki:
- Daha yeni yılın ilk günü bozuk çalmaya başlama...
Bozuk çalmıyorum...
Gerçeği vurguluyorum...
Domates ne kadar bozulursa bozulsun, salatası güzeldir...
Kabuğu çok mu sertleşti?..
Soyarsın..
Göbeği taş gibi beyazlaştı mı?
Atarsın..
Dilim dilim doğradıktan sonra dereotu, maydanoz, kıyılmış kuru soğan, az sirke, zeytinyağı...
Biraz tuz...
Al sana mis gibi salata...
**
Üstelik ne Rus salatası..
Ne Amerikan salatası..
Biz Türkler kafayı toparlayıp kendi domates salatamızı tadıyla tuzuyla yapmaya ve yemeye başladığımızda yıllar daha da güzel olacak...
Afiyet olsun...

************************
Bu da bugünkü Hürriyet'te, Gila Benmayor'dan:
Nerede o eski güzelim domateslerimiz - Gila BENMAYOR - Hürriyet

Aralık 31, 2007

2008'e PEMBE MUCİZELERLE GİRİYORUZ!

2008'e girmeye 24 saatten az kaldı.

2007 PDA serüvenini küresel ısınma yüzünden sevinçten çok hüsranla geçirdiğimizi söyleyebiliriz. Yine de yılın şu son günlerinde pembelerimiz bize yine yaşam sevinci aşılayacak hareketler ya da haydi korkmadan söyleyelim, "Mucizeler" sergilemeye devam ediyorlar...


Ankara PDA'dan Sevgili Nevsun Ergüleç'in "daha çok kiraz domatese benziyorlar" dese bile meyva verip kızarmaya başlayan pembelerinden sonra 28 Aralık'ta Aydın'daki pembelerin haberini yollayan Feride Dramalı ve bugün (30 Aralık 2007) PDA-İstanbul'dan Sayın Eşfak Tüzün'ün "bahçe pembesi"yken; "balkon pembesi"ne dönüştürülen pembelerinin "meyva verdiği haberi" ile yine coştuk!

Güzel olan bir başka şey de 600'e yakın PDA üyemiz ya da "genişletilmiş akraba" için 2008'de nasıl tohum bulacağız konusunda karamsarlığa kapılmadan yılı tamamlamamız. Eski yeni tüm üyeler seferber oldular, herkes elinden geldiğince katkıda bulunmaya çalışıyor. Bu da "insanın insanla mücadelesi" gibi olumsuzluklardan arınıp "insanın doğa ile mücadelesi" bağlamında bir bilinç oluştuğu yolunda umutlanmaya neden oluyor. Doğal olarak ikincisi "doğaya kötü davranan insanla mücadele"yi de içerse, bu da pek kolay olmasa bile...

2008'de daha kapsamlı çalışmalar kaçınılmaz olacak...
Sağlıkla, sevgiyle.

Aralık 21, 2007

KARİKATÜRİST ÜYEMİZ YANARDAĞ'DAN KURBAN BAYRAMI MESAJI



PDA-Çorum üyemiz Sayın Sönmez Yanardağ çizmiş ve yollamış...
Sağolsun...

Bu da 5N1K'da yer alan PDA haberi... (Sayın Bülent Tandoğan'a link için teşekkürler)...

http://www.youtube.com/watch?v=p0t43ovvjOM

Aralık 02, 2007

RESIT SOLEY DE "OYLE" YAPIYORMUS...

Reşit Soley de 2100 yıl öncesinin tarım kültürüne sahip çıkan Vergilius gibi yapıyormuş:

Bozcaada'daki bağlarında 'biodynamic' (biyodinamik) bağcılık adı verilen bir sisteme geçen Soley, artık toprağı yalnızca organik gübrelerle beslemiyor, onun da ötesinde güneş, ay ve hatta yıldızların toprağa ve ürüne olumlu etkilerinden yararlanmaya çalışıyor. Soley, "İnsanlar yüzyıllar süren gözlemler sonucunda keşfetmişler bu etkileri. Ama teknoloji bunları öldürmüş zamanla. Mesela artık organik gübre kullanmıyoruz. Bir öküzün boynuzunun içindeki çok küçük miktarda bir gübreyi aktife hale getiriyor ve bunu çok az ölçeklerde toprağa katıyoruz. Ben doğayı çok fazla antibioyotik alan çocuklar gibi görüyorum şu an. Halbuki buna gerek yok," diyor. Şu an dünyada bu sistemi uygulayan sadece 100 kişi olduğunu söylüyor Soley. Bu sistemde zararlı zararsız her tür bitki ve böceğin de yaşamasına izin verildiğini anlatıyor:

"Örneğin biz Corvus bağlarının etrafında yetişen hiçbir bitki ve hayvanı yok etmeyiz. Faydalısıyla zararlısıyla, o bitkiler de hayvanlar da bir arada yaşar. Böceklerle ve otlarla ilgili hiçbir ilaç kullanmayız. Çünkü doğada hepsi bir denge oluşturuyor. Hani şu bildiğimiz uğur böcekleri var ya, bizim bağlarda milyonlarca var onlardan. Ve biz beş senedir hiç dokunmuyoruz onlara. Uğur böceklerinin de bağlara, üzüme artı bir katkısı olduğuna inanıyorum artık. Ama elbette üzümlerimize de iyi bakıyoruz; her gün yürüyüşe çıkan, dengeli beslenen ve düzenli uyku uyuyan insanlar gibi."

Devamı için tıklayın:
Cumartesi SABAH - 1 Aralık 2007, Cumartesi -

Kasım 22, 2007

"APARTMAN TARIMI"

MAT'ın Bugday''ın son sayısında yayımlanan "Apartman Tarımı" başlıklı yazısını PDA Google Gruplar'daki veri tabanına yükledik bugün...

Kasım 20, 2007

NORVEÇ'TEKİ TOHUM DEPOSUNUN SOĞUTUCULARI BUGÜN ÇALIŞTIRILIYOR!

Bu projeden, daha önce burada ayrıntılı olarak sözetmiştik...


“Science Daily” Internet yayınında çıkan habere göre, “Svalbard International Seed Vault” adı verilen ve Kuzey Kutbu yakınlarındaki ücra Spitsbergen adasında bir dağın içine inşa edilen sığınakta dünyada bilinen 4,5 milyon tohum örneği saklanacak.
Aralarında pembe domates tohumu da var mıdır dersiniz?
Aşağıdaki linkte ntvmsnbc'de bu haberin Türkçe özeti var:
Bu arada YouTube'da da hareketli görüntüler var tabii:

Kasım 19, 2007

BALKONDA KASIM AYI


15 Kasım 2007 itibarıyle balkondaki durum...

SLOW FOOD MEKSİKA KONGRESİ:

Cem Birder yollamış:
Meksika'nin Puebla kentinde
8-11 Kasim 2007'de yapılan
V. Uluslararasi Slow Food Kongresi hakkinda
bilgi:
Slow Food

Kasım 15, 2007

FACEBOOK'TA PDA

PDA Facebook şubesi!
PDA üyesi Özden Çetiner de bir "Pembe Domates Koruyucuları" grubu açmış...
Aslında bunları birleştirmeli...

Ekim 26, 2007

ÖNEMLİ: "KURAKLIK SEMPOZYUMU"

Kuraklık Sempozyumu
İklim Değişikliğinin Türkiye Üzerine Etkileri: Susuzluk, Kuraklık ve Tarımda Yaklaşan Kriz


27-28 Ekim 2007
İTÜ Maçka Sosyal Tesisleri

Sempozyum konuşmacıları arasında Alman Yeşiller Partisi Milletvekili ve eski almanya Tarım Bakanı Renate Künast, Genanet Cinsiyet, Çevre ve Sürdürülebilirlik Merkezi'nden Ulrike Röhr, ÖDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, Açık Radyo Yayın Yönetmeni Ömer Madra, STGM Direktörü Sunay Demircan, ekonomist Hasan Ersel, İTÜ Meteoroloji Bölümü'nden Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu sözcüsü Abdullah Aysu, Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, Türkiye Yeşilleri İklim Değişikliği Sözcüsü Aysen Ataseven, Türkiye Yeşilleri Tarım sözcüsü Süleyman Yılmaz ve Üç Ekoloji dergisi yayın yönetmeni, Yeşiller üyesi Ümit Şahin bulunuyor.
Sempozyumun 2. günü öğleden sonra bir de Forum yapılacak. Forumda "iklim değişikliğini ve sonuçlarını önlemek için neler yapmalıyız" konusu tartışılacak.
Davetiye, program ve KAyıt formu için Bkz: Yesiller.Org

Ekim 22, 2007

PDA-BODRUM BULUŞMASI


Bayram tatilinden "bilistifade" Bodrum'a kaçtık ve de oradaki PDA üyelerinden Semra Demokan ve Leyla Candan ile bir buluşma düzenledik. Soldan sağa MAT, AT, Semra Demokan, Leyla Candan ve fahri PDA'lı Güneş Karabuda dostumuz ile Yalıkavak Belediye Çay Bahçesi'nde sıcak bir muhabbet anı... Semra Hanım'ın elinde PDA logo çıkartması var!

Eylül 22, 2007

BİR ÇEKİRDEK KURUTMA BİÇİMİ...


Çekirdek kurutma için bu yıl bulduğumuz sistem bu! Böylece hem -havadar bir cam önünde- daha çabuk hem de üzerine sinek v.s. konmadan kuruyor... Sonra da hangi pembenin çekirdeği olduğunu peçeteye yazıp, şeffaf folyo ile hava almayacak biçimde paketleyip kaldırıyoruz... Bu yöntem tek bir domates icin pratik. Ama çok varsa o zaman daha oyuncaklı ! fakat daha bilimsel olan şu yöntem tercih edilmeli...
Bu arada PDA Ortak Web-Günlüğümüzde harika içerikler gelişiyor! Zaten bugünkü bu yazıyı da üyemiz Hakan Yaşmut'un tohum alma konusunda girdiği inanılmaz esprili pembelerde tohum alma sorunu başlıklı yazısı üzerine yazma geregi duyduk!

Eylül 09, 2007

EYLÜL SEVİNÇLERİ...

"2006 Balkon pembesi", 2007 Eylül'ünde, aşina olduğu bu ortamda meyve vermeyi sürdürüyor... Hatta ilk büyüyenlerden bir tanesi yerçekimine inat, dikine gelişiyor... Ondan alınacak tohumla gelecek yıl bu ortamda yetişecek olanları merak ediyoruz...

Bu da tırtıla inat kızarmaya başlayan Parizyen "cherry"! Bu arada tırtıllar ortadan kayboldu. Hiçbir kimyasal kullanmadık. Elle toplandılar görülebilenler. Öyle yaprakları delik deşik etmeler de bitti. Şimdi bizim balkonda manzara aynen şöyle: Genel olarak bol bol kurumuş yaprak ve hatta dal, toprağa yakın yerlerde alttan gelen taze yeşil sürgünler, büyümeye çalışan pembeler, tepelerde yeni sarı çiçekler...
Türkiye için bir günde 4 mevsimin yaşandığı ülke benzetmesi, sanki balkon domatesleri tarafından da doğrulanıyor... Ama Hatay pembelerinde hala meyva yok...

Eylül 06, 2007

KURAKLIĞA İNAT!

PDA'nın ilk kuruluşundan bu yana bizimle olan ve tohum paylaşımında kendi bölgesinde koordinatörlüğü üstlenen bir üyemiz var: Sayın Halis Esen. Halis Bey, Ayşe Şensılay'ın İtalya'da görüp web-günlüğümüze yolladığı "öküz kalbi" (batılıların "sarık", "turban" diye adlandırdığı) domatesleri gördüğünde, nedendir bilinmez, çok heyecanlanıp, "AAah bunların tohumlarından olsa da yetiştirsek" diye görüş bildirmişti... Bu olaydan bir ay sonra yolumuz Paris'e düşmüştü. Orada "Le Bonmarché" denen ahir zaman lüks pazarında bir organik domates reyonu görüp, içlerinde siyah domatesler ve "öküz kalbi" olanlar da dahil olmak üzere bir miktar satın alıp kimilerinin çekirdeklerini de kurutmuştuk. Kurutulanlardan Halis Bey'e vermemek olmazdı elbette. Sonuç: Kuraklığa inat, Halis bey onları Gölcük'te inanılmaz başarıyla yeniden yeşertmiş, meyvaları almış, tohumlarını da tabii ki ve diyor ki "Seneye sadece pembe ve bu öküz kalplerini yetiştireceğim!"
Muhteşem pembe ve diğerlerinin görüntüleri PDA Ortak Web Günlüğünde!

Ağustos 29, 2007

SABAH SABAH

Bu tırtıl meselesi yüzünden galiba sabah yürüyüşlerinden feragat etmem gerekiyor... Bu sabah erkenden bir tane daha "enselendi"! Sonra girişmişken biraz çapalama, biraz daha bakım derken, bir tanesinin toprak yüzeyine bir salyangoz çıkmaz mı?

Dehşetengiz bir domates kitabı var elimde. Tübitak'ınki değil (*). Hasad Yayıncılık'ın çıkardığı. Adı "Serada ve Açık Alan'da Domates Yetiştiriciliği"! Orada tırtıllar için "son yediği filizin altında da yatar uyur" gibi bir şey deniyordu, o yüzden sabah gözüm hep topraktaydı. Ama bunu saksıda iken yakaladım... Aynı kaynakta toprakta saklı duran "pupa"ların, çok sıcak havalarda normalinden daha önce "içindekileri" faaliyete geçirdiği de yazılı.
Aynı yayınevinin bir de "Domates Hastalıkları" kitabı var. Her iki kitap da endüstriyel üreticileri hedefleyerek yazılmış. Organik tarım endişesi pek taşımıyor bu yüzden. Kimi yerlerde "doğal mücadeleyi kimyasala tercih edin" yollu mesajlar varsa da... Ne var ki teşhisi orada, tedaviyi bizim yöntemlerle yapabilmek açısından önemli... (Bir dost toprağın üzerine kireç serpilmez ise bu turtılların her şeyi mahvedeceğini söylemiş.)
Bu 2007 yazının bize ettikleri yetmiyormuş gibi şimdi bir de "tırtıl-avcısı" olduk! PDA üyelerinin üzüntülerine üzülürken üzerine, ayrı bir suçluluk duygusu eklenmesi hali... Durum gerçekten çok ciddi. Şakaya vurmasak daha da kötü hissedeceğiz...
-----------------------
(*) Suçu kullandığım şüpheli toprakta bulduğum için "...Yeşilkurt, pupa dönemini kışın toprakta geçirip ilkbaharda kelebek oluyor. Yumurtalarını bitkinin değişik kısımlarına bırakıyor. Larvaları son dönemine gelinceye kadar farketmek zor. Tahmin ettiğiniz gibi, pupa halinde 'özel karışım'ın içindeydiler. " diyen PDA üyemiz Sayın Selma Uzun, hanidir bu kitabı tavsiye ediyor. Kitabın çevrimçi bilgilerine hala ulaşamadım. Kitapçılardan aramak lazım...