PDA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
PDA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Mart 25, 2012

PEMBE DOMATES AĞI'NDA 2012 BAHARI...

Pembe Domates Ağı, 2012 baharına 2716 üyesiyle giriyor...

Aslında Güneyde, Ege'de bahara çoktan girildi de İstanbul için baharın geçen hafta başladığı söylenebilir.  Böyle olacağı belliydi, bir soğuk, bir yağmur, bir kar, bir güneş derken doğa birkaç  gün içinde İstanbul'da da adeta patladı!

Bu yıl eskiden olduğu gibi PDA üyeleri ile yeniden tohum paylaşımı yapıldı. Hatta İzmir PDA Koordinatörümüz Nail Sarı sonradan gelen taleplere dayanamayıp, "Tohum İstek Listesi"ni yeniden yayına aldırdı. Keza tohum verebilecekler listesini de... Şimdi son bir paylaşım daha yapılmakta. Her ne kadar evde çimlendirme dönemi geçti geçiyor ise de... Bu yüzden bize yeni üye olanlar lütfen gruba mesaj yollamak yerine bir an önce yukarıdaki listeleri kullansın...

Google Gruplar üzerinden süren PDA İletişim Ağı'nda da bugüne kadar "tohum istiyorum" yollu mesajlar artık yerini çimlendirme aşamasında rastlanan sorunlara terkedecek şimdi... Bu gibi soruların potansiyel sahiplerinden de ricamız, varolan kaynakları ve PDA Üye Web Günlükleri (blogları)  incelemeden bütün gruba mesaj göndermemeleri!

Ya da... "Google Gruplar"ın yeni yeni kullanıma sokulan özelliklerinden faydalanıp sorularını ilgili konu başlığı altından  yollamaları... Bunun klasik "web Forum"u yerine geçmesini amaçlıyor Google! İlk yıllarda bütün üyelerimizin evde pembe domates serüvenlerini kendi web günlüklerini açarak belgelemeleri için hayli uğraşmıştık. Bu yıl inşallah onların da sayıları artar! Bize üye olsun olmasın, Internet üzerinde bu konuda içerik arayan herkesin yararlandığı önemli kaynaklar onlar...
PDA-İzmir Web Günlüğü (Nail Sarı)
Bir kere daha tekrarında yarar olan bir ayrıntı daha var: FaceBook üzerindeki "Pembe Domates Ağı" sayfasına katılmak, PDA Üyeliği anlamına gelmiyor. Dolayısıyla, "buraya üye oldum hala kimse bana tohum yollamadı" gibisinden sitemlere gerek yok, hatırlatalım...

Bir sonraki yazıda "temiz toprak nasıl bulunur" konusuna ilişkin bir iki ipucu paylaşacağız. Ama bunun için önce izin almamız gereken bir durum var.

Keyifli bir 2012 baharı dileğiyle!

-Sevgili Ayşen Ertür'e, Nail Sarı'ya, Şefika Erdinç'e, Gülnur Şengel'e ve sessizce tohum paylaşan diğer tüm PDA Üyeleri'ne tekrar teşekkürler bu arada!-


Mart 05, 2012

2012 TOHUMLARI YOLA ÇIKARKEN TÜRKİYE'DE PEMBE DOMATES MESELESİ

Sayın PDA Üyeleri,


Geçen hafta sonu dahil yayında kalan Tohum İstek ve Tohum Verecekler Listeleri ile ilgili iş bölümü ve gereken ön çalışma (adreslerin yazılımı, paketleme v.d.) tamamlandı.
İstanbul Koordinatörümüz Sayın Ayşen Ertür, Sayın Ayşe Sazak ve İzmir Koordinatörümüz Sayın Nail Sarı ellerindeki doğal pembe domates tohumlarını bu yılın temel kaynakları olarak karşılıyorlar, sağolsunlar...
Bodrum gibi civar yöreleri dahil İzmir'deki üyelerimizden ihtiyacı olanlara Sayın Nail Sarı, geri kalan tüm bölgelere, Ankara ve İstanbul'dakilere de  Sayın Ayşen Ertür tohumları gönderiyor. Nail Bey şimdiden birçok üyemiz ile iletişimi kurmuştu zaten. Ayşen Hanım da zarfları ve paketleri hazırladı, yarın postalamaya başlıyor. Tohumların kaynaklarını da onlar paketlerin üzerinde belirtiyorlar. Ayşen Ertür bu bağlamda Ayşe Sazak'ın yaptığı paketlemeyi "harika" olarak nitelendiriyor! 

Hepsine huzurunuzda bir kez daha ve içten teşekkür ediyoruz.

Açık kimliği ile haberleşmediği (e.posta adresi de sessiz harflerle oluşturulduğu) için adını ve soyadını hala tam olarak bilemediğimiz bir üyemiz bir süre önce bu gibi paylaşımların pembe domatesin yozlaşmasına yol açacağını belirtmişti. Belki bazı açılardan çok haklıydı. Örneğin yanınızdaki bahçede/tarlada örneğin pestisit kullanarak tarım ve sulama yapılıyorsa oradan sizin bitkilerinize de kimyasalların sızacağı açık bir şey. Tozlaşma da öyle. 
Öte yandan son üç dört yıldır çeşitli pazarlarda, manavlarda, büyük alış veriş merkezlerindeki marketlerde müthiş bir pembe domates bolluğu gözlemlenmekte. Dahası, "organik" diye nitelenenler dahil, bunların bir kısmında doğal mevsiminin dışında da "pembe" etiketli domatesler satılmakta. Buna sevinmek mi lazım üzülmek mi? (*) 
Elbette, herkesin pembe domates diye bir "lezzet bombası" olduğunu duyması, tanıması, bunu talep etmesi, bunu üreten köylülerin bundan para kazanması sevindirici. Ama talep var diye endüstriyel tarımın buna da el atması ve mevsimi dışında da üreterek pazara pompalaması üzücü. Tohumların yozlaşmasına yol açan asıl neden de bu sonuncusu olmalı herhalde.

Fakat bizler elimizdeki doğal tohumları, biliyorsunuz, zaten öyle herkesle paylaşmıyoruz. Paylaşımı yalnızca buraya üye olurken "PDA Manifestosu'nu okuyan" ve ona "uygun davranacağına söz veren" sayın üyelerimizle yapıyoruz. Bu da tohumların ancak ve ancak temiz toprakta, herhangi bir kimyasal kullanmadan, doğal tarım ilkelerine uygun olarak ve mevsiminde yetiştirilmesine söz verilmesi anlamına geliyor. Keza tohumları farklı amaçlar için kullanacaklara, genetiği ile oynama sevdalılarına, laboratuvarlara taşımaya niyetli gözükenlere kaptırmamak, ticari amaçlı el değiştirmemek anlamına da! 
Bizim tohumlar, balkonlarda, bahçelerde "kent tarımı" yapma azminde olanlara gidiyor. Sonuçta aylarca uğraşıp, üç beş tane pembe domates yetiştirebildiğine sevinenlere kısacası. Önemli olan onların arasından rahmetli Hafize Baliç gibi, aynı tohumu 50 yıl hiç bozmadan sürdürebilenlerin çıkması. Neden olmasın?

Saygılarımızla,

Tansuğ'lar

(*) (Bu konuda geçen yılın Şubat'ında düştüğümüz şu nota bir göz atın isterseniz). 

Ekim 28, 2011

88. CUMHURİYET BAYRAMI KUTLU OLSUN...

İnsan-insan ve insan-doğa çelişkisinin sonuçlarının olumsuz biçimde yaşandığı şu günlerde Cumhuriyet'in 88.yılı için coşku duyulması da olumsuz etkilendi doğal olarak...


Yere daha sağlam basılacak, barış ve doğayla dost yaşanacak nice yıl dönümlerine...

Ekim 24, 2011

VAN...



PDA ilk kurulduğunda Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nden Sayın Sanem Şehribanoğlu üyemiz olmuştu ...
Sonradan Van'dan Sayın Ömer Solak ve Esra Gözeri Dağaynası üyemiz oldular. Bilmediğimiz başkaları da varsa hepsine ve tüm ülkeye "Geçmiş olsun" diyerek Van'a yardım konusundaki sivil girişimleri topluca bulabileceğiniz iletişim kanallarını paylaşalım:

FACEBOOK'TA: VAN'LA DAYANIŞMA 
TWITTER'DA: https://twitter.com/#!/search/Van%20depremi
GOOGLE KİŞİ BULUCU (Tanıdıkları hk. bilgi arayanlar için Google TR Kişi Bulucu yayına girdi):
       *Dipnot TV'de bu konu ile ilgili haber...
       *Şurada, sistemin nasıl kullanılacağını ayrıntılı anlatan bir blog yazısı var! (Japonya'da 600.000       kişinin kaydı girilmiş bu yolla!)
İstanbul Valiliği "EVİM EVİNDİR VAN" kampanyası.. 

Saygıyla...

Ekim 02, 2011

SALT'da TOHUM HASADI

Dün, öğledensonra SALT Beyoğlu'nda çocuklarla "tohum hasadı atölyesi" vardı... Önce ona uğradık... "PDA çocukları"mızdan biri de oradaydı; üyemiz Sayın Osman Cem Gençtürk'ün kızı...
Sonra İSTANBULLAŞMAK sergisini gezdik...

Pelin Demireli’nin işbirliğinde yapılan bu atölyede 12 yaş ve altı çocuklar, gelecek sezonda yeniden dikilmek üzere tohum toplamayı, kurutmayı ve korumayı öğreniyorlar. Atölyeyle bağlantılı olarak 13.00-14.00 saatlerinde ise Açık Sinema’da, sanatçı ve mimar Fritz Haeg’in Londra ve Los Angeles’ta yürüttüğü bahçe projelerini belgeleyen Edible Estates [Yenilebilir Mülkler] filmleri gösterildi.


SALT Beyoğlu’nun dördüncü katındaki Bahçe, Fritz Haeg tarafından, sürekli bir eğitim ve kültür programına merkez oluşturacak bir yenilebilir bitki yetiştirme projesi şeklinde geliştirilmiş... Haeg, 2005’ten bu yana yerel halk ve organizasyonlarla işbirliği içerisinde, Edible Estates [Yenilebilir Mülkler] olarak bilinen, alışılmadık kentsel alanlarda sebze, meyve ve bitki yetiştirilen bahçeler yaratıyor. Pelin Demireli, çeşitli dönemlerde Sulukule Gönüllüleri Derneği, Şişli Ekolojik Pazar, Kuzguncuk İlköğretim Okulu, Kınalı Yaz Kampı ve Minik Fırın'da çocuklara yönelik bahçe ve yemek atölyeleri düzenliyor. Ayrıca, tohum kardeşliği ile İstanbul içi ve dışında geleneksel tohumların takası ve yaygınlaşması için çalışıyor.

Eylül 15, 2011

HAFİZE BALİÇ'İN BAHÇESİNE GİTTİK!

Hafize Baliç Evi ve Bahçesi- Çerkesköy, 2011
Hafize Baliç'in çocukları ve gelinleri...
Soldan: Ferah Baliç, Sevinç Baliç, İlhan ve Hakkı Baliç...
Sadece pembe domatesler değilmiş
rahmetlinin  merakı...  Bu gül de onun ektiği çiçeklerden...
Geçtiğimiz hafta sonu, Hakkı ve Sevinç Baliç'le Pembe Domates Ağı'nın kurulmasına vesile olan pembe domatesleri bahçesinde yetiştiren merhume Hafize Baliç'in Çerkesköy'deki evine gittik...
Çocukları evi canlı tutuyorlar. Bütün kardeşler bayramlarda o evde toplanıp bir kaç gün geçiriyorlar. Evin içi pırıl pırıl...
Kendileri de Çerkesköy'de oturan İlhan ve Ferah Baliç ile tanıştık. Onlar hem bahçe hem ev ile ilgilenip sanki Hafize Hanım yaşıyormuşçasına onun ektiklerini biçiyorlar... Hem de aynı özen ile. Yani doğallığı sürdürerek!
İlhan Bey, bundan bir iki ay önce bir gün, boy atmaya başlayan  fidelere bakım yaparken, sırtında ilaç tüpleriyle kapıya gelen, "buraya da sıkalım" diyen bir "zirai mücadeleci" gördüğünde onu nasıl geri püskürttüğünü anlattı!
"-Böyle ilaçsız milaçsız, ne kadar olursa o kadar olsun, bizim de kimsenin de annemin tohumlarını bozmaya hakkı yok" diyor...
Aslen Saray'lı olan Ferah Hanım da adı gibi insanın içini ferahlatan, sevecen, cıvıl cıvıl bir Trakya insanı. "-Ben bu bahçe işlerine alışık değilim hiç, ama bu son iki yıldır gide gele sevmeye başladım bu işi" diyor...
Doğal olarak 7/24 saat o bahçeyle uğraşan Hafize Hanım'ın elde ettiği sonuçları elde edememişler son iki yıldır. Ama gittikçe daha çok ustalaşıyorlar. İlhan Bey'in cep telefonu tıka basa domates fotoğraflarıyla doluydu! Hakkı Baliç de önümüzdeki mevsim toprağın hazırlanma aşamasında onlara yardıma gideceğini söylüyor.
Fatma Özgür... Hafize Hanım'ın yan komşusu...
 O da "asla ilaç atmadan" pembe domates yetiştiriyor...
O gün Hafize Hanım'ın bahçesinde nefis bir çay içtik. Bahçedeki domateslere çocukları pek dokunmadılar çünkü onların çoğu tohumluk olarak ayrılmış... Bu yüzden hemen yan evdeki komşusu Fatma Hanım'a başvuruldu ve onun da aynı yöntemlerle bahçesinde yetiştirdiği pembelerden biraz alındı. Sevinç Hanım, onları özenle paylaştırdı sonra...

Baliç'ler daha sonra annelerinin evine hayli yakın bir alanda hem kokoreç yapıp satan hem de bostancılık yapan bir ailenin de pembe domates yetiştirdiğini söylediler... Oraya gidildiğinde pembelerin artık bittiği, daha çok "armut domates" dedikleri bir kırmızı domates türünün bol olduğu görüldü. Onlar da kalan pembeleri sarıp sarmalamışlar, tohumluk olarak ayırmışlardı... Yalnız, adını sormayı unuttuğum, resimde görülen bahçıvan, ilaçlama konusunda daha esnekti. "İlaç atmadan zor olur" gibisinden konuşuyordu... Oysa ne Hafize Hanım'ın ne de Fartma Hanım'ın bahçelerinde domateslere musallat olmuş başka canlılar vardı. Bu bostanda ise "ilaca rağmen" pek çok domates "hastalanmıştı"...
Bu pembeler de Çerkesköy'de  bostancılık
yapan bir ailenin bahçesinden... 
Başından beri bu sayfalarda "Heirloom" tohum, "Evladiyelik tohum" deyip duruyoruz. Evlatları da Hafize hanım'ın 50 küsür yıllık tohumlarını gözleri gibi koruyarak, gerçek "evladiyelik"in ne olduğunu somutluyorlardı işte...

Hafize Hanım'ı hayırla, sempatiyle, rahmetle anarak, Çerkesköy gezisini noktaladık...
Geriye de bu anıyı PDA ile paylaşmak kaldı...

Sağlıcakla kalın!

Ağustos 16, 2011

15 AĞUSTOS 2011...

 Ağustos'un ilk yarısında nihayet renklenmeye başladılar...
Şimdi geçen yılın Ağustos ayında balkonda durum nasılmış diye baktım da pek de farklı değilmiş... Hemen hemen aynı manzara varmış pembelerde...

Bu sağdaki de 1000. PDA Üyesi, Saygıdeğer Ayşe Rüşvanlı'nın birkaç yıl önce "Bunlar da 50 yıllık has tohum" diyerek bana verdiği pembe tohumlarından bu yıl ilk kez meyva almayı başarabildiğimiz domates... Kafa göz yara yara da olsa bu yıl o tohumu önce meyvaya durdurtup, sonra da bu aşamaya kadar getirmeyi başardık! Geçen yılın iklim koşullarında hiç meyva olmamıştı, kocaman bir domates ağacı ve durmadan dökülen çiçekleri seyretmiştik hep...


Ağustos 02, 2011

PDA; Radyo CAZKOLİK, "BİR GÖLGENİN ARDINDAN" PROGRAMINDA!

Sayın Ahmet Erözenci, bir Internet radyosu; Radyo Cazkolik'te yaptığı "Bir Gölgenin Ardından" başlıklı programına geçen hafta beni de davet etmiş, geçmişte ve günümüzde bilgi çağında "paylaşım" kavramı etrafında bir söyleşi yapmıştık. "Pembe Domates Ağı" da söyleşimizde önemli bir yer kapladı! Hatta, bu konudan sonra Ella Fitzgerald ve Louis Armstrong'un söylediği "Let's Call The Whole Things Off" adlı parçayı çaldık...
Programı Internet üzerinden dinlemek isterseniz burada!


Temmuz 14, 2011

Prof. DEMİRKOL'DAN PDA ÖRNEĞİ...

Sayın Prof. Dr. Kenan DEMİRKOL’un 26 Şubat 2011’de “Başka Bir Gıda Mümkün” hareketinin düzenlediği toplantıda yaptığı konuşma ve sorulan sorulara verdiği cevaplardan:

"...Çatı ve balkon sebzeciliği de mutlaka bu doğal gıda kullanımı konusunda teşvik edilmeli. Bir insanın bir yıllık sebzesini temin etmesi için 40 metrekare toprak yeterli. Öyle çok büyük topraklara ihtiyaç yok. Dolayısıyla genişçe bir teras olduğu zaman rahatlıkla 4 kişilik ailenin bir yıllık sebzesini üretmemiz mümkün.. Yani kent içinde büyük kentlerde yakında sizin Bursa örneğinde olduğu gibi tarla bulmak çok mümkün değil. Doğru ama kent içinde de bazı şeyler mümkün.. İstanbul’da bir pembe domates grubu var ve kendi aralarında pembe domatesin tohumunu paylaşabiliyorlar. Ve çok güzel ev ortamında da pembe domates yetişebiliyor. Zaten ticari değeri olmayan bir domates çok narin bir domates. Uzun mesafelere gidemiyor..."

Temmuz 13, 2011

EVLADİYELİK ya da HEIRLOOM DOMATES HAKKINDA...

Bizim Türkçe'de "evladiyelik" diye kullanmayı yeğlediğimiz "Heirloom" domatesin ne olduğu, "Foodista" sitesinde bugün
 tarafından da aşağıdaki gibi açıklanmış... Özetle evladiyelik domatesin genetiği ile oynanmamış tohumlardan yetiştiği, faklı lezzet, biçim, boyut ve renkte olabildiği vurgulanmış. Evladiyelik tohumların geçtiği kulvarları da şöyle grupluyor yazar: 
1) Ticari Evladiyelikler: 1940'dan önce ortaya çıkan açık tozlaşma türleri ya da 50 yıldır dolaşımda olan domates türleri 
2) Aile Evladiyelikleri: Bir aile içinde birkaç kuşaktır bir sonraki kuşağa devredilen tohumlar
3) Yaratılmış/üretilmiş Evladiyelikler: Bilinen iki ana tohumdan (iki evladiyelik ya da bir evladiyelik ve bir hibrid tohumdan) ortaya çıkmış olanlar
4) Meçhul Evladiyelikler: Diğer evladiyelik çeşitlerinin doğal açık tozlaşması ürünü olan...


"Heirloom tomatoes are most typically grown from seeds handed down through time that have not been genetically altered. The resulting fruit comes in all sorts of colors, sizes, shapes and most importantly, flavors. Although commercial farmers have taken liberties with varieties of heirloom tomatoes because of their recent comsumer popularity, there are still a few genuine heirloom tomato varieties out there. Generally, heirloom tomatoes are the result of one of the following lineages: 

  1. Commercial Heirlooms: Open-pollinated varieties introduced before 1940, or tomato varieties more than 50 years in circulation.
  2. Family Heirlooms: Seeds that have been passed down for several generations through a family.
  3. Created Heirlooms: Crossing two known parents (either two heirlooms or an heirloom and a hybrid) and dehybridizing the resulting seeds for how ever many years/generations it takes to eliminate the undesirable characteristics and stabilize the desired characteristics, perhaps as many as 8 years or more.
  4. Mystery Heirlooms: Varieties that are a product of natural cross-pollination of other heirloom varieties.
And because industrial farming is rapidly killing off entire varieties of tomatoes, it's never been more important to preserve the lush diveristy of tomatoes. You can read all about the history and legacy of heirloom tomatoes at Gary Ibsen's TomatoFest, a comprehensive site dedicated to all things tomato. 

Image Sources: See-ming Lee

Mayıs 31, 2011

ARTIK SAKSILANDILAR!

Üstte tohumdan yetişmeye çalışan kadife çiçekleri...
Altta pembeler... Balkon boyutlarının elverdiği en büyük saksılara geçirildiler...
Tek tük beyaz sinekler etrafta görülmüyor değil... Onlar için de saf arap sabunu suyla karıştırılıp püskürtülmek üzere yedekte bekliyor!

Mayıs 28, 2011

MAYIS BOYUNCA...

"Mevsim değişikliği" bu Mayıs ayı boyunca kendisini "bir türlü ısınamayan havalar" biçiminde gösterdi... O yüzden tohumdan fideye geçiş aşaması geçmiş yıllara göre daha yavaş oluyor...

Nisan 22, 2011

EVDE PEMBE DOMATES FİDESİ YETİŞTİRME...

Bugün tam olarak kaybedilip bulununca sevinilen "fakirin merkebi" deyimini somutlar haldeyim!
Önce blogspot.com'a artık yeniden erişilebildiğini farkettim, sevindim. Sonra Google Gruplar'daki PDA sayfasında iken bu olanağın çok zenginleştirildiğini farkettim. Daha çok sevindim. Hemen orada bir FORUM tartışma konusu açtım: "Evde Pembe Domates Fidesi Yetiştirme" !
Şimdi de bu yıl gene biraz geç başladığımız çimlendirme konusunda nasıl bir yöntem izlediğimizi görüntülemeye koyuldum.
Bu yıl bir değişiklik yapıp, çimlendirme kabı olarak, Balıkpazarı'ndaki Şütte'den aldığımız meze kaplarını kullandık! Kapları iyice yıkadıktan sonra altına ve kapaklarına delik açtık önce. Sonra toprakları koyduk. Sonra tohumları. Gece kapakları kapanınca yeterli korunma ortamı sağlandı...




Sonra hergün kapakları açıp, düzenli biçimde su fısfıslama faslı...
Bir hafta on gün geçti geçmedi, yeşil yeşil yukarı çıkmaya başladı tohumlar... (Daha doğrusu önceki yıllardan sakladığımız "domates çekirdekleri"! Bunu da her fırsatta tekrarlamakta yarar var, çünkü hala domates tohumunun aslında domatesin "çekirdeği" olduğunu farketmeyenler yok değil hani!)

Bu aşamadan sonra hızla boy atmaya başlayan fidecikler için şaşırtılma zamanı geldi...
Bunun için de malzeme olarak eski uygulamaların içinde en iyi sonucu veren "fide torbası" kullanıldı:

Şimdi durum bu merkezde... Fazla sulamıyoruz, çok güçlü ışıklara maruz bırakmıyoruz, tıpkı yeni doğmuş bebekler gibi...

Şubat 27, 2011

"PDA" ALTINCI YILINA YAKLAŞIRKEN ...

Bu yılın Mayıs'ında, "Evde Pembe Domates Serüveni" ve ardından gelişen "P.D.A"; Pembe Domates Ağı altı yaşına basacak!

Geçen beş yıl içinde yola çıkarken amaçladığımız Türkiye'de yetişen "doğal pembe domates"e dikkat çekmek ve onu koruma konusunda hayli yol alındı...
Bu arada sayısı 3000'lere varan PDA üyesi tarafından "balkonda tarım" uygulaması yapıldı.
Yalnız, PDA Manifestosu'nun son maddesinde

"...Bunun için kendi aramızda yardımlaşırken tohumlarımızın genetiği ile oynanmaması, "terminatör" teknolojiler eliyle endüstriyel hale gelmemesi için pembe domates ağının genişlemesine çalışacağız!"

demiştik. Moda deyişle yeterince "farkındalık" yaratıldı! Ama şimdi bazı kuşkularımız da var. Çünkü "farkındalık"ın çok ötesinde bir pembe domates piyasası da oluştu. Pazara gelene kadar geçen süre ve yola dayanamadığı için köylünün üretmekten vazgeçtiği pembeler şimdi gene piyasada!
Lüks manavlarda mevsiminden önce ortaya çıkan ve tornadan çıkmış gibi birbirine benzeyen pembe domatesler, hatta "%100 de 100 ekolojik" pazarlarda seralardan getirilip, Ocak'ta Şubat'ta satılmaya başlanan "organik pembe domates"ler görmek mümkün artık... Çeşitli piyasalarda alınıp satılan ya da değiş tokuş edilen kimi pembe domates tohumları, endüstriyel olarak hazırlanıp, paketlenip satışa sunulan pembe domates tohumları, Internet üzerindeki kimi açık artırma sitelerinde satılan pembe domates tohumları görmek mümkün... Bu manzara iyi mi, kötü mü? Sevinelim mi yoksa daha da dikkatle mi bakalım? İster istemez ikinci yolu tutuyoruz.

Tarih:26 Şubat 2011... Pembe Domatesler... Yerseniz!

Öte yandan "PDA Manifestosuna uygun davranacağına söz verilmesi" koşulunu yerine getirip PDA'na üye olanlar içinden bile "aykırı" davranışlara girenlere rastlandı. Diğer üyelere ya da başka gruplara tohum satmaya ya da  endüstriyel üretimle pembe domates ticareti yapmak için bu ağı reklam aracı gibi kullanmaya kalkışmak gibi. Hele "Bunlar PDA tohumu" diyenlere de rastlanınca kendimize sorduk, "...biz ne amaçlamıştık, bunlar ne yapıyor?" diye...


Gelinen bu kesitte bütün bu gerekçelerle artık "evladiyelik doğal pembe domates" tohumlarının toplu gönderimlere malzeme yapılmasından vazgeçtik. Zaten eski üyelerimiz kendi tohumlarını elde edip sürdürüyorlar.  50 yıllık evladiyelik tohumlarıyla bu ağın oluşmasına vesile olan Hafize Nine ise artık aramızda değil. Baliç'ler onun bahçesinin yaşaması için ellerinden geleni yapsa bile... Gene onun tohumlarını sürdüren Metin Varol kendi tarlalarını bir süreliğine nadasa bıraktığı için o lüksümüz de artık kalktı... Bu yüzden onun tohumlarıyla yola çıkanlar ellerindekinin değerini iyi bilmeli...

PDA'na yeni üye olup da tohum isteyenlere gelince... İzmir ve Ankara gibi üyelerin birbirini tanıdığı yerlerde paylaşım sürüyor. Yöntemi de üyelerimiz kendi aralarında geliştirip uyguluyorlar. Sevgili Nail Sarı'nın İzmir'de yaptığı gibi... İstanbul'da da koordinatörük işlevi üstlenen arkadaşlarımızdan bazıları ve kimi deneyimli PDA üyeleri şu sıralarda benzeri planlar yapıyor. Basın sözcümüz Yeşim Güriş ve tam bir yararlı bilgi deposu dostumuz Ayşen Ertür, İstanbul'a, yeni üyelere mesaj vermeye hazırlanıyorlar.
Biz sessiz kalarak izliyoruz bu gelişmeleri. Pembe Domates Ağı'nın kendi kendini yönetmesini yani. Son aylarda aşırı iş yükü altında çalışan, çalışma temposu ve düzeni normale dönene kadar Koordinatörlük'ten ve "moderasyon"dan affını isteyen sevgili Nalan Cantav da öyle. Kendi kendini yöneten bir PDA görmek hepimizi çok mutlu ediyor...

Hazır uzun uzun lafa girişmişken yeni üyelerimize de bir iki ipucu verelim.
Artık yavaş yavaş çimlendirme zamanı geliyor. Sıcak iklimli yörelerde tam zamanı. İstanbul'da, Marmara'da da Mart başında tohumlar çimlendirme kaplarına girmeli. Bunu ilk kez yapacaklar için resimli rehberler PDA Ana Sitesi'nde! Keza farklı yörelerdeki uygulamaların da görülebileceği PDA Üye Web Günlükleri hep el altında...
Bu serüven bir balkonda başladı biliyorsunuz... Amaç kentte de doğal tarım yapılabileceğini görebilmek ve göstermekti. Yalnız balkondan balkona fark var ve bu başarınızı doğrudan etkileyecek bir husus. Şayet balkonunuz günde en az 6 saat güneş görüyorsa, çapı en az 40 cm. yüksekliği de 50-60 cm. olan bir kaç saksıyı barındırmaya elverişli ise orada pembe domates yetiştirebilirsiniz. Böyle değilse pembe yerine "cherry" ya da küçük saksılarda yetişebilen kırmızı domates türlerine yönelin. Bazıları da camekanla kaplı balkonlarda denemeye girişiyor. Camekanlı ise balkonunuz o zaman camları açmanız gerek. Bazı balkonlar da işlek taşıt trafiği olan caddeler üzerinde. Sevgili Münevver Eminoğlu söylemişti, "böyle yerlede egzos, mazot, v.s. kokabilir ürünler" diye. Öyle de oluyor gerçekten. Biz bunu aşmak için koruyucu torbalardan bir ölçüde yararlanmıştık.
Bu yüzden balkon deyip geçmemek lazım işte... Bahçeniz, tarlanız varsa o zaman olgunlaşan fideleri doğrudan toprağa dikeceğiniz için işiniz daha kolay...



İşte PDA altıncı yaşına yaklaşırken durumlar böyle böyle...
Hepinize bol hasatlı bir 2011 yazı diliyoruz...

Nisan 05, 2010

SAYIN PDA ÜYELERİNE ve İLGİLENEN HERKESE...

Geçtiğimiz hafta sonu Şişli Ekolojik Pazarında "Emanetçiler Derneği, Fikir Sahibi Damaklar ve Pembe Domates Ağı temsilcileri envai çeşit sebze tohumunu ücretsiz olarak dağıttı, tohumlar konusunda sohbet etti ve Tohum Ağı konusunda bilgi verdi."  diye haberler yayınlanmakta...
İlk bakışta çok olumlu bir işbirliği ve onun tezahürü gibi görünüyor, öyle değil mi?

"Fikir Sahibi Damaklar"ın bu konudan haberi olmadığını bu sabah öğrendik. "Pembe Domates Ağı" da orada değildi. Bir takım pembe domates tohumları dağıtılmış olabilir, bizimle, PDA ile bu olayın hiç bir ilgisi yoktur! Bizim kime ve nasıl tohum verdiğimizi en iyi siz sayın PDA Üyeleri bilir.

Bu vesile ile sayın PDA üyelerine ve konuyla ilgilenen herkesle şunları tekrar paylaşma gereğini duyduk:

  • Bizler elimizdeki evladiyelik ("heirloom") pembe domates tohumlarını karşılıksız olarak 2006'dan bu yıla kadar paylaştık. Ama bunu yaparken öyle isteyen herkese değil, yalnızca kimliğini belirtip, PDA Manifestosu'na uygun davranacağına söz verenlere, yani "PDA üyeleri"ne dağıttık. (Zaten bu yıla ayrılan tohumlar da bittiğinden ve üyelerimize açıkladığımız birtakım başka nedenlerden dolayı) 2010 yılı da bu işi son kez yaptığımız yıl oldu. Bundan sonra bu ortamda ve grup haberleşme ağımızda yalnızca bilgi ve deneyim paylaşacağız...
  •  PDA eliyle paylaşılan tohumlardan elde edilen yeni tohumları bundan böyle üyelerimiz dilediği gibi kendi dostlarıyla paylaşabilir. Onlara güveniyoruz, çünkü onları verirken zaten Manifesto'ya uygun davranacaklarını biliyoruz. Hiçbir PDA üyesinin kalkıp da Monsanto'ya, İsrael ilintili GDO laboratuvarlarına, hatta daha önce de talepte bulunduklarını bildiğimiz kimi süper marketlerin ürün geliştirme departmanlarına bu tohumlardan vereceğini, ya da s a t a c a ğ ı n ı hiç sanmıyoruz, buna ihtimal dahi vermiyoruz.
  • PDA "Fikir Sahibi Damaklar" dışında hiçbir oluşum ya da örgütle işbirliği içinde de değildir. 2006 yılında Buğday Derneği'nin başlattığı Tohum Ağı Projesinde sadece bilgi paylaşımı bağlamında yer aldık. Türkiye'de nerelerde doğal pembe domates yetiştirildiği, kent tarımında pembe domatesin evlerde, balkonlarda nasıl yetiştirilebileceği gibi konularda bildiklerimizi paylaştık. Ancak bu projenin denetimi/yönetimi bir başka derneğin eline geçeli beri bu projenin de içinde olmamayı tercih ettik. (*)

Bu nedenle nerede ve nasıl olursa olsun ortalıkta "PDA Tohumu" diye dolaşan pembe domates tohumları görür ya da duyarsanız, biliniz ki bizimle hiçbir ilişkisi yoktur.

Ayrıca "PDA - Pembe Domates Ağı" unvan ve logosu yasal koruma altında olup, bizim adımıza veya bu adı kullanarak tohum alıp verenlerden bizi haberdar ederseniz seviniriz...
*****************************************************************

(*) Neden her yerel tohuma sahip çıkışa kuşku ile bakılması gerektiği hk. mesela bakınız: 
http://pembedomates.blogspot.com/2006/06/oregonda-trk-pembeleri-yeni-kaynaklar.html

Ağustos 16, 2009

"AĞUSTOS'UN YARISI YAZ, YARISI KIŞ" DENSE DE



Özellikle İstanbul iklimi için "Ağustos'un yarısı yaz, yarısı kış" denirdi... Son yıllarda tanık olduğumuz iklim değişikliği bu söylemi anlamsız kıldı... Gene de İstanbul'un ışıkları, esintileri, renkleri ve sağda solda ve balkonlarda yavaş yavaş kuruyan yapraklar, kışı olmasa bile "ben buradayım, kapıdayım!" diyen sonbaharı haber veriyor... Bu arada bizim balkon ve hatta balkona sığamayan ev pembeleri harıl harıl meyva verip renk değiştirme telaşına kapıldı...
Bu yıl biz "balkondan ne kadar pembe elde edeceğiz acaba?" gibi bir konuyu neredeyse hiç gündeme almadık. "Ne kadar verirlerse o kadar"a razı olduk (Bir alttaki içeriği giren yeğenimiz Zeynep -ki patenti ona ait evde boğazlama tekniği için de çok olumlu mesajlar gelmekte- ile fideleri paylaşmış, asıl gelişmeyi onun bahçesindekilere terketmiş idik)... Buna karşılık bütün dikkatimiz PDA içindeki gelişmelerde idi.
Özellikle bu serüvene yeni başlayanlar önce inanılmaz bir telaşa kapılıyor, pembelerin her halinden evhamlanıp denemelerinin başarısızlıkla sonuçlanacağını düşünüyorlardı. Bu ruh durumunu sezen pembeler de sinameki bebekler gibi sorun üstüne sorun çıkarıyor, zaten olumsuz olan dış koşullar da tabloyu iyice açmaza sokuyordu.
Sonra havalar birazcık serinleyince ilk meyvalar ortaya çıktı... Bizim tohumlardan çıkan ilk pembelerin kimilerinin altında kararmalar olur. (kalsiyum azlığı). Bu kez bundan dolayı da evhamlanmalara tanık olduk. Oysa böyle olanlar yavaşça koparılıp ortadan kaldırılır ve arkadan sağlıklı yavrularla yola devam edilir. Neyse grup içinde öyle sağlıklı bir iletişim var ki ve bu bilgiler o kadar kısa süre içinde ve etkin bir biçimde paylaşılıyor ki bize düşen genellikle bu durumu sükunetle izlemek oluyor...

PDA Üye web günlükleri artıyor, buna çok seviniyoruz. Önemli ölçüde üyemiz az ya da çok ürün almayı başardı, bu daha da sevindirici. Ama asıl önemlisi Türkiye artık pembe domatesi öğrendi... Daha doğrusu varlığını farketti ve onu aramaya başladı... "Yaz bitmeden ne yemeli?" sorularına verilen yanıtlar içinde eskiden esamesi bile okunmayan pembe domates ağırlıklı olarak yer alıyor. Bu iyi mi kötü mü? Hem iyi hem değil. İyi, çünkü biz de bunu amaçlıyorduk zaten... Kötü, çünkü bu bir furya haline dönüşürse pembe domatesi endüstriyel hale getirip rant elde etmek isteyenlerin de iştahı kamçılanıyor...

Tohumlarımıza sıkı sıkı sahip çıkalım dostlar!

Not: Bu arada pembe domatesi bol olanlar evde onları nasıl değerlendirebilecekleri konusunda Ekim 2006 arşivinden yararlanabilir...

Temmuz 01, 2009

1 TEMMUZ 2009'DA DURUM

İşte korkulan oldu!
Pembeler meyvaya duramıyorlar bir türlü bu yaz... Bu yüzden PDA üyelerinden çoğu tedirgin...
Tıpkı 2007 yazında olduğu gibi bir başlangıç bu...
O zaman da aynı sorunla karşılaşılmıştı.
Bu duruma yol açabilecek nedenlerin başında "mevsim normallerinin anormalleşmesi" ya da daha yaygın deyişle "küresel ısınma" geliyordu. Ama bir türlü bu açıklamadan tatmin olamayanlar için Internet'i kazımış, sonunda çok ilginç bir şeyle karşılaşmıştık:
Gergin yetiştirici ve dökülen çiçekler ilişkisi!

Özellikle evde pembe domates serüvenine ilk kez bu yıl başlamış olan PDA'lıların yukardaki linki tıklamalarını hararetle tavsiye ediyoruz... Çünkü TR ve İNG açıklamaların arkasından umutlu ve işe yarar içerik de bulacaklar yukarıda...

2007 Temmuz'unda, "sonra ne oldu?"yu merak edenler, Temmuz 2007 Arşivi'ne de göz atıp, biraz daha rahatlayabilirler...

Bu arada bugün sevgili üyemiz Ayten Yıldırım'ın bu konuda gruba gönderdiği mesaja bayıldık.
Ne kadar güzel özetlemiş olanı biteni;

"Tabii, artık hepimiz bu nazendenin neden neslinin tehlikede olduğunu da anladık :) "

Ve ne güzel eklemiş:

"Eeeeeee, o nazlıysa biz de inatçıyız, huyunu suyunu en ince detayına kadar öğrenip mutlaka en güzel pembeleri yetiştireceğiz ::))"

İşte budur!

Mayıs 24, 2009

TOHUMCULUK YASASI ve "BİTKİ GENETİK KAYNAKLARININ KAYIT ALTINA ALINMASI HAKKINDA YÖNETMELİK" TASARISI HAKKINDA PDA GÖRÜŞÜ

Bizler "Pembe Domates Ağı" (PDA) üyeleri olarak;

Başta; Anadolu'nun en değerli ve en has ürünlerinden olan, yok olmasını önlemek ve daha önceleri olduğu gibi, günümüzde de kuşaktan kuşağa aktarılan "doğal döngüsünü sürdürmek" amacıyla "Evladiyelik ('Heirloom') Pembe Domates"in 4 yıldır yeniden üretilmesine çalışmaktayız. Bizler profesyonel tarım uzmanları, tarıma dayalı ticaret erbabı ya da çiftçi değiliz. Bizler, geniş bahçeleri olmasa da balkonlarda ve saksılarda "kentte tarım" yapılabileceğini gören ve bunu deneyerek başarmış, İnternet üzerinden iletişim kurarak bir toplumsal ağ kurmuş, duyarlı kentlileriz. İçimizde az sayıda olsa da Pembe Domatesi bahçe ve tarlasında yetiştirenler de var. Bir rastlantı sonucu fark ettiğimiz ve balkonda yetiştirdiğimiz ilk doğal pembe domateslerin tohumlarını da kendi aramızda ve "karşılıksız paylaşarak aynı yöntemlerle sürdürülmesi koşuluyla" neredeyse tüm Türkiye'ye yaymış bulunuyoruz.

Amerika Birleşik Devletleri, İtalya, İsveç, Bulgaristan, Rusya ve daha birçok ülkede lezzeti ve bozulmamış niteliği nedeniyle yüksek değere sahip olan Pembe Domates, tohum paylaşımı sayesinde, kendi yeniden topraklarında değer kazanmış önemli bir tarım ürünüdür. Özellikle "Heirloom" yani genetiği ile oynanmamış, doğal tarımla üretilen ve kuşaktan kuşağa aktarılan tohumlar, endüstriyel tohumlara nazaran kat be kat değerlidir.

Ülkemizde tıpkı Pembe Domates gibi çeşitliliği ve değeri çok yüksek olan 3 bin'den fazla “endemik”; “kendine has”, tarımsal bitki türü ya yok olmuş, ya da yok olmağa mahkûm durumdadır.

Yüzyıllardan bugüne, hiçbir bozulmaya uğramadan çiftçilerin çabalarıyla tarımda "üretilebilirliğini" sürdürmüş bitkilerimizin yok olma fermanı sayılan "TOHUMCULUK YASASI"nın 2011'den itibaren yürürlüğe sokacağı 5. Maddesi ancak 'kayıt altına alınmış tohumların' ekimine olanak tanıyacak. Tohumuna patent alamayan çiftçiler ise, tekel durumundaki uluslararası şirketlerin insafına terk edilecek. 2011'den itibaren kayıt altına alınmamış tohumluklarını satan köylüler, ağır para cezasına çarptırılacak ve el konulan ürünler imha edilecek. Böylece Anadolu'nun zengin türleri doğallığını yitirecek.
Bu gidişe “dur” demek gelecek kuşaklara karşı en büyük sorumluluğumuzdur.

Ayrıca, şu sıralar tartışılmakta olan ve yürürlükteki 31/10/2006 tarih ve 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu'na dayanılarak çıkarılması planlanan "Bitki Genetik Kaynaklarının Kayıt Altına Alınması Hakkında Yönetmelik" taslağında yer alan, "Tohumların Kayıt Altına Alınması" koşulu, bu ülkenin tarımına vurulabilecek büyük bir darbe niteliğindedir. Çünkü tohumunu kayıt altına aldırmayan çiftçinin kaderi, "ıslah yetkisi"ni elinde bulundurarak, tohumculuk alanında faaliyet gösteren, çoğunluğu yabancılara ait şirketlere terk edilmektedir. Yönetmelik, doğal türler üzerinde bireysel hak sahipliği mekanizmasının önünü açmaktadır. Oysa yerel ve doğal türler, binlerce yıl kuşaktan kuşağa devredilen "geleneksel ıslah çalışmaları" sonucu ortaya çıkmış, küçük çiftçilerin ortak emeğinin sonucu gelişmiş tohumlardır.

Bu topraklarda yüzyıllardır, insan emeğiyle tamamen doğal ortamında oluşan evladiyelik tohum ve çeşitliliğini, "kayıt" ve "patent" zorunluluklarıyla yok edecek bu yasanın ve keza mevcut kanuna bağlı olarak çıkarılacak "Bitki Genetik Kaynaklarının Kayıt Altına Alınması Hakkında Yönetmelik"in yeniden, uzman kurullar tarafından ve tüm kamuoyu önünde açıkça tartışmaya açılmasını istiyoruz.

Mayıs 17, 2009

SICAK HAVALARA DİKKAT...

Mayıs'ın ikinci yarısı yaz birden bastırdı... İstanbul'da 27, 28 derecelerden sözedilmesine rağmen sanki 30'un üzeri gibi hava... Bu da PDA'cıların fidelere çok dikkat etmesi gerektiği anlamına geliyor... (Eski üyelerimiz bundan sonrasını okumasa da olur!) Geniş alanları olan kimi üyelerimiz çoktan çiçekleri gördüler bile... Ama ya kent tarımcıları ya da balkon bahçıvanları; siz (biz de) fidelerinizin gövde çapı bir kurşun kaleminkine ulaşmadan saksılara alıp güneşe atmayın... Gerekirse ikinci hatta üçüncü bir şaşırtma yaparak topraklarını çoğaltın, uzayan gövdeleri topraklayın... Acele etmeyin... (Aynı uyarıyı geçen Mayıs'ta da yapmışız nitekim!) Bunu yaparken plastik kaplara pek iltifat etmeseniz daha iyi olur... Balkonlarda arıları davet etmesi için lavanta, örümcekleri halletmesi için de kadife çiçeği bulundurmak işe yarıyor, tecrübeyle sabit! Ama ne olursa olsun rahat olun, gergin olmayın...

Bu 19 Mayıs, PDA'nın da dört yaşına bastığı gün olacak... 2006'da ilk deneyimimizi saksılarına taşıma işini bir 19 Mayıs'ta tamamlamıştık... Sonraki yıllarda herşey küresel iklim değişikliklerine paralel sürdü... Bir önceki yaz bütün dünya ile birlikte Türkiye'de de sebze ve meyvalar aşırı sıcaklardan olumsuz etkilendiler... Bizim sarı çiçekli pembeler de sürekli çiçek açtı, çiçek döktü... Taa Ekim'lerde Kasım'larda, o da tek tük meyvalar görebildik... Ama gördük!
Geçen yaz daha iyi sonuçlar alındı... Bu yaz da durum idare edilebilirse pek sevineceğiz...

Bu arada önemli bir ricamız var: Fide paylaşmak için Google gruplardaki PDA ana sayfasında iki özel liste yayına girdi, vermek ve almak isteyenler için... Bu amaçla gruba mesaj yollamak yerine bu listeleri kullanırsak daha güvenli bir ve etkin bir iletişim olacak...

Ocak 25, 2009

PDA ÇEKİRDEK KADRO İŞBAŞINDA!

Geleneksel tepsi, küçük kaşıklar, küçük paketler yine ortaya çıkarıldı... Geriye -ve ileriye!- tohum sayımı başladı... Bu yıl en sevindirici olan şey, eski PDA üyelerinin artık yeni tohum paylaşıcısı olduğunun iyice belirginleşmesi... Bütün mesele 7 bölgeli ülkemizde, bölgelere en uygun pembe tohumlarının bulunup yollanmasında... Bu da çözüleceğe benziyor... Bu arada bazı telaşlı mesajlar geliyor kimi üyelerden. "Haydi, bir an önce tohumları yollayın" diye. Sakin olmalılar. "Doğal döngü" diye diye bir hal oluyoruz. Daha çok zaman var (doğrulandı bu uzmanlarımız tarafından da) çimlendirme için...
Bu gibi durumlarda insanın aklına Manifesto'daki "...terminatör teknolojiler eliyle endüstriyel hale gelmemesi için... çalışacağız..." söylemi geliyor ve ardından paranoyalar basmıyor değil...
Sadece güvene dayalı bu ağ. Başka bir şeye değil...

Bu arada dünkü buluşmaya Yeşim'in getirdiği "Şeylerin Hikayesi" için tekrar teşekkürler. Sürdürülebilir Yaşam Filmleri Festivali'ni kaçıranların bu bağlantıdan, en azından bu filmi izlemesi mümkün... Aslında çok istediğimiz, uzun uzun duyurduğumuz halde, biz de gidemedik... Yeşim de festivali kaçırdığı için hayıflanırken, 8. Ekoloji Fuarı'nda tekrarının olduğunu görüp, koşa koşa gitmiş. Anlata anlata bitiremedi... Bugün en çok merak ettiğim filmlerden biri olan "Ağız Devrimi"nin de sorunsuz izlenebileceği bir bağlantı buldum. Bu filmdeki "Mouthfesto" ibret verici!