Tansuğ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tansuğ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Nisan 13, 2012

GAP'TA KALİFORNİYALI DOMATESÇİNİN İŞİ NE ACABA!

"Koç’un Tat’ı, GAP’ta domates ürettirecek. Üretilen domatesi salçaya dönüştürecek. Bu iş için kurulan Harranova Besi ve Tarım Ürünleri’nin yüzde 10’unu ABD’nin Kaliforniya bölgesinde üretilen domatesleri işleyen Morning Star satın aldı. "


"Verilen bilgiler doğru ise, GAP’ta ekilecek domatesin tohumunu Heinz gönderecek. Bu tohumları Tat Tohum işletmesi fide haline getirecek. Bu fideler üreticiye dağıtılacak. "

Güngör Uras'ın bugünkü Milliyet'te bu konuya ayırdığı yazısının devamı için lütfen burayı tıklayın!

Mart 05, 2012

2012 TOHUMLARI YOLA ÇIKARKEN TÜRKİYE'DE PEMBE DOMATES MESELESİ

Sayın PDA Üyeleri,


Geçen hafta sonu dahil yayında kalan Tohum İstek ve Tohum Verecekler Listeleri ile ilgili iş bölümü ve gereken ön çalışma (adreslerin yazılımı, paketleme v.d.) tamamlandı.
İstanbul Koordinatörümüz Sayın Ayşen Ertür, Sayın Ayşe Sazak ve İzmir Koordinatörümüz Sayın Nail Sarı ellerindeki doğal pembe domates tohumlarını bu yılın temel kaynakları olarak karşılıyorlar, sağolsunlar...
Bodrum gibi civar yöreleri dahil İzmir'deki üyelerimizden ihtiyacı olanlara Sayın Nail Sarı, geri kalan tüm bölgelere, Ankara ve İstanbul'dakilere de  Sayın Ayşen Ertür tohumları gönderiyor. Nail Bey şimdiden birçok üyemiz ile iletişimi kurmuştu zaten. Ayşen Hanım da zarfları ve paketleri hazırladı, yarın postalamaya başlıyor. Tohumların kaynaklarını da onlar paketlerin üzerinde belirtiyorlar. Ayşen Ertür bu bağlamda Ayşe Sazak'ın yaptığı paketlemeyi "harika" olarak nitelendiriyor! 

Hepsine huzurunuzda bir kez daha ve içten teşekkür ediyoruz.

Açık kimliği ile haberleşmediği (e.posta adresi de sessiz harflerle oluşturulduğu) için adını ve soyadını hala tam olarak bilemediğimiz bir üyemiz bir süre önce bu gibi paylaşımların pembe domatesin yozlaşmasına yol açacağını belirtmişti. Belki bazı açılardan çok haklıydı. Örneğin yanınızdaki bahçede/tarlada örneğin pestisit kullanarak tarım ve sulama yapılıyorsa oradan sizin bitkilerinize de kimyasalların sızacağı açık bir şey. Tozlaşma da öyle. 
Öte yandan son üç dört yıldır çeşitli pazarlarda, manavlarda, büyük alış veriş merkezlerindeki marketlerde müthiş bir pembe domates bolluğu gözlemlenmekte. Dahası, "organik" diye nitelenenler dahil, bunların bir kısmında doğal mevsiminin dışında da "pembe" etiketli domatesler satılmakta. Buna sevinmek mi lazım üzülmek mi? (*) 
Elbette, herkesin pembe domates diye bir "lezzet bombası" olduğunu duyması, tanıması, bunu talep etmesi, bunu üreten köylülerin bundan para kazanması sevindirici. Ama talep var diye endüstriyel tarımın buna da el atması ve mevsimi dışında da üreterek pazara pompalaması üzücü. Tohumların yozlaşmasına yol açan asıl neden de bu sonuncusu olmalı herhalde.

Fakat bizler elimizdeki doğal tohumları, biliyorsunuz, zaten öyle herkesle paylaşmıyoruz. Paylaşımı yalnızca buraya üye olurken "PDA Manifestosu'nu okuyan" ve ona "uygun davranacağına söz veren" sayın üyelerimizle yapıyoruz. Bu da tohumların ancak ve ancak temiz toprakta, herhangi bir kimyasal kullanmadan, doğal tarım ilkelerine uygun olarak ve mevsiminde yetiştirilmesine söz verilmesi anlamına geliyor. Keza tohumları farklı amaçlar için kullanacaklara, genetiği ile oynama sevdalılarına, laboratuvarlara taşımaya niyetli gözükenlere kaptırmamak, ticari amaçlı el değiştirmemek anlamına da! 
Bizim tohumlar, balkonlarda, bahçelerde "kent tarımı" yapma azminde olanlara gidiyor. Sonuçta aylarca uğraşıp, üç beş tane pembe domates yetiştirebildiğine sevinenlere kısacası. Önemli olan onların arasından rahmetli Hafize Baliç gibi, aynı tohumu 50 yıl hiç bozmadan sürdürebilenlerin çıkması. Neden olmasın?

Saygılarımızla,

Tansuğ'lar

(*) (Bu konuda geçen yılın Şubat'ında düştüğümüz şu nota bir göz atın isterseniz). 

Aralık 22, 2011

ARALIK AYI, BALKONLAR ve "CALENDULA ARVENSIS"!

Aralık ayında çiçeklenen pembe... 
Geçen hafta PDA üyesi Sayın Ömür Yıldız gruba yolladığı mesajda "...yaz mevsimi geçtiği için mi kimseden ses çıkmıyor?" demiş ve küçük bahçesi için evde yaptığı seranın bağlantısını da eklemiş... Biz de biraz "balkon haberleri" geçelim...

Bu resim 4 Aralık'ta çekildi... Küresel ısınma, iklim değişikliği ve onların etkileri diye hep konuşulup durulur ya işte onun somut bir kanıtı: Aralık ayında bir süre sıcak ve güneşli günler gören bu pembecik çiçek açmış...
Yalnız o mu? Onun hemen dibindeki kadife çiçekleri de tomurcuklanmış, neredeyse açtı açacaklar...
Aslında o saksıda kadife çiçeği yoktu. Resimde gözükmeyen, fakat beyaz sinekleri kaçırsın diye biraz üst tarafındaki küçük bir saksıya ekilen kadife çiçeklerinin tohumları oraya düşmüş, havaları iyi bulup kök salıp yeşermiş olmalı.
Aslında böyle bir "balkonda iklim değişikliği deneyi"ne girişmek gibi bir amaç da yoktu... Tamamen tesadüf... Herkes yaz sonu domateslerinden kalanları söker, toprakları temizlerken biraz "kalanlara kıyamama", biraz da "üşenme" durumu...

Gerçi Pembe Domates Ağı'nın ilk yıllarında Ekim, Kasım aylarında meyva aldığımız bile olmuştu...

Bunlar bizim balkonda 2006 Kasım'ında çıkan pembeler.

İlk PDA üyelerimizden sevgili Dilek Gürelli ise o yıllarda Nişantaşı'ndaki çok güneş göremeyen balkonunda bir rekor kırmış, ilk meyvasını Aralık ayında verdirmeyi başarmıştı pembelerine:


Calendula Avensis nam-ı diğer Nergis
Bu arada gelecek sezon için bir hatırlatma! Şimdi pembelerinizi nereye ekecekseniz, oraya yakın bir yerlerde bulunması gereken  "Calendula Arvensis"leri ekmenin tam zamanı. Yani "Nergis"i... Ya da "Ayn-ı Safa"yı... Ya da İngilizce adıyla  "Field Marigold"u!
Nedeni şu gönderide ayrıntılı olarak verilmişti...
Biz bu yaz başı kadife çiçeği tohumu ararken nergisi de sormuş "şimdi onun zamanı değil" yanıtını almıştık hep. Nedenini sonra anladık, nergis soğanlı bir bitki ve soğanı da şu sıralar bolca bulunuyor...

Bütün bunları niye yapıyoruz? Elimizdeki "doğal", "evladiyelik" pembe tohumlarının doğallığını bozmadan döngüyü sürdürebilmek için... Bitirmeden dikkatinizi çekmek istediğim birşey var. PDA üyesi olan ya da olmayan pembe domates meraklılarıyla iletişimi daha kolay sürdürebilmek için FaceBook'ta açtığımız sayfada, üyemiz olmayan, olmadığı için de bu konudaki ısrarlı duyarlılığımızı bilmeyenler, zaman zaman için kimyasal zehirler hakkında da tavsiye alıp-veriyor. Sevgili Nalan Cantav sağolsun, genellikle bu gibi durumlarda hemen müdahale edip hatırlatma yapar, "...hooop... durun bakalım...bunların yeri burası değil" diye. Gene de bizi "dijital hafiye"lik yapmak zorunda bırakmasalar ne iyi olacak...Evet, onları zevkle kullanan, hatta ticaretini yapan o kadar çok topluluk var ki... Haydi şimdilik hoşçakalın!




Eylül 16, 2011

6 YILLIK TOHUMUN PERFORMANSI...

Bu yaz başında bundan 6 yıl önce elime geçen bir doğal pembe domates türünün (aslında mor; "Purple Calabash" !) tohumundan ürün almayı denedim... Esasen tohumlar 7. yılındaydı... Biz ortalama 5 yıl ömrü olduğunu biliyorduk tohumların ama gene de denemeye değerdi...
Sonuç: "1" adet meyva ile canlılığını sürdürdü! (Ondan da tohum aldık elbette bakalım seneye onlar ne gösterecek bize?)

Balkonda 7 yaşına girmiş bir tohumdan yetişen "Purple Calabash"- Temmuz 2011...

Aynı domates, 18 Ağustos 2011...

Aynı domates, tabakta!

Aynı domates, tohumları alınıyor!..




Eylül 15, 2011

HAFİZE BALİÇ'İN BAHÇESİNE GİTTİK!

Hafize Baliç Evi ve Bahçesi- Çerkesköy, 2011
Hafize Baliç'in çocukları ve gelinleri...
Soldan: Ferah Baliç, Sevinç Baliç, İlhan ve Hakkı Baliç...
Sadece pembe domatesler değilmiş
rahmetlinin  merakı...  Bu gül de onun ektiği çiçeklerden...
Geçtiğimiz hafta sonu, Hakkı ve Sevinç Baliç'le Pembe Domates Ağı'nın kurulmasına vesile olan pembe domatesleri bahçesinde yetiştiren merhume Hafize Baliç'in Çerkesköy'deki evine gittik...
Çocukları evi canlı tutuyorlar. Bütün kardeşler bayramlarda o evde toplanıp bir kaç gün geçiriyorlar. Evin içi pırıl pırıl...
Kendileri de Çerkesköy'de oturan İlhan ve Ferah Baliç ile tanıştık. Onlar hem bahçe hem ev ile ilgilenip sanki Hafize Hanım yaşıyormuşçasına onun ektiklerini biçiyorlar... Hem de aynı özen ile. Yani doğallığı sürdürerek!
İlhan Bey, bundan bir iki ay önce bir gün, boy atmaya başlayan  fidelere bakım yaparken, sırtında ilaç tüpleriyle kapıya gelen, "buraya da sıkalım" diyen bir "zirai mücadeleci" gördüğünde onu nasıl geri püskürttüğünü anlattı!
"-Böyle ilaçsız milaçsız, ne kadar olursa o kadar olsun, bizim de kimsenin de annemin tohumlarını bozmaya hakkı yok" diyor...
Aslen Saray'lı olan Ferah Hanım da adı gibi insanın içini ferahlatan, sevecen, cıvıl cıvıl bir Trakya insanı. "-Ben bu bahçe işlerine alışık değilim hiç, ama bu son iki yıldır gide gele sevmeye başladım bu işi" diyor...
Doğal olarak 7/24 saat o bahçeyle uğraşan Hafize Hanım'ın elde ettiği sonuçları elde edememişler son iki yıldır. Ama gittikçe daha çok ustalaşıyorlar. İlhan Bey'in cep telefonu tıka basa domates fotoğraflarıyla doluydu! Hakkı Baliç de önümüzdeki mevsim toprağın hazırlanma aşamasında onlara yardıma gideceğini söylüyor.
Fatma Özgür... Hafize Hanım'ın yan komşusu...
 O da "asla ilaç atmadan" pembe domates yetiştiriyor...
O gün Hafize Hanım'ın bahçesinde nefis bir çay içtik. Bahçedeki domateslere çocukları pek dokunmadılar çünkü onların çoğu tohumluk olarak ayrılmış... Bu yüzden hemen yan evdeki komşusu Fatma Hanım'a başvuruldu ve onun da aynı yöntemlerle bahçesinde yetiştirdiği pembelerden biraz alındı. Sevinç Hanım, onları özenle paylaştırdı sonra...

Baliç'ler daha sonra annelerinin evine hayli yakın bir alanda hem kokoreç yapıp satan hem de bostancılık yapan bir ailenin de pembe domates yetiştirdiğini söylediler... Oraya gidildiğinde pembelerin artık bittiği, daha çok "armut domates" dedikleri bir kırmızı domates türünün bol olduğu görüldü. Onlar da kalan pembeleri sarıp sarmalamışlar, tohumluk olarak ayırmışlardı... Yalnız, adını sormayı unuttuğum, resimde görülen bahçıvan, ilaçlama konusunda daha esnekti. "İlaç atmadan zor olur" gibisinden konuşuyordu... Oysa ne Hafize Hanım'ın ne de Fartma Hanım'ın bahçelerinde domateslere musallat olmuş başka canlılar vardı. Bu bostanda ise "ilaca rağmen" pek çok domates "hastalanmıştı"...
Bu pembeler de Çerkesköy'de  bostancılık
yapan bir ailenin bahçesinden... 
Başından beri bu sayfalarda "Heirloom" tohum, "Evladiyelik tohum" deyip duruyoruz. Evlatları da Hafize hanım'ın 50 küsür yıllık tohumlarını gözleri gibi koruyarak, gerçek "evladiyelik"in ne olduğunu somutluyorlardı işte...

Hafize Hanım'ı hayırla, sempatiyle, rahmetle anarak, Çerkesköy gezisini noktaladık...
Geriye de bu anıyı PDA ile paylaşmak kaldı...

Sağlıcakla kalın!