Ekim 26, 2007

ÖNEMLİ: "KURAKLIK SEMPOZYUMU"

Kuraklık Sempozyumu
İklim Değişikliğinin Türkiye Üzerine Etkileri: Susuzluk, Kuraklık ve Tarımda Yaklaşan Kriz


27-28 Ekim 2007
İTÜ Maçka Sosyal Tesisleri

Sempozyum konuşmacıları arasında Alman Yeşiller Partisi Milletvekili ve eski almanya Tarım Bakanı Renate Künast, Genanet Cinsiyet, Çevre ve Sürdürülebilirlik Merkezi'nden Ulrike Röhr, ÖDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, Açık Radyo Yayın Yönetmeni Ömer Madra, STGM Direktörü Sunay Demircan, ekonomist Hasan Ersel, İTÜ Meteoroloji Bölümü'nden Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu sözcüsü Abdullah Aysu, Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, Türkiye Yeşilleri İklim Değişikliği Sözcüsü Aysen Ataseven, Türkiye Yeşilleri Tarım sözcüsü Süleyman Yılmaz ve Üç Ekoloji dergisi yayın yönetmeni, Yeşiller üyesi Ümit Şahin bulunuyor.
Sempozyumun 2. günü öğleden sonra bir de Forum yapılacak. Forumda "iklim değişikliğini ve sonuçlarını önlemek için neler yapmalıyız" konusu tartışılacak.
Davetiye, program ve KAyıt formu için Bkz: Yesiller.Org

Ekim 22, 2007

PDA-BODRUM BULUŞMASI


Bayram tatilinden "bilistifade" Bodrum'a kaçtık ve de oradaki PDA üyelerinden Semra Demokan ve Leyla Candan ile bir buluşma düzenledik. Soldan sağa MAT, AT, Semra Demokan, Leyla Candan ve fahri PDA'lı Güneş Karabuda dostumuz ile Yalıkavak Belediye Çay Bahçesi'nde sıcak bir muhabbet anı... Semra Hanım'ın elinde PDA logo çıkartması var!

Eylül 22, 2007

BİR ÇEKİRDEK KURUTMA BİÇİMİ...


Çekirdek kurutma için bu yıl bulduğumuz sistem bu! Böylece hem -havadar bir cam önünde- daha çabuk hem de üzerine sinek v.s. konmadan kuruyor... Sonra da hangi pembenin çekirdeği olduğunu peçeteye yazıp, şeffaf folyo ile hava almayacak biçimde paketleyip kaldırıyoruz... Bu yöntem tek bir domates icin pratik. Ama çok varsa o zaman daha oyuncaklı ! fakat daha bilimsel olan şu yöntem tercih edilmeli...
Bu arada PDA Ortak Web-Günlüğümüzde harika içerikler gelişiyor! Zaten bugünkü bu yazıyı da üyemiz Hakan Yaşmut'un tohum alma konusunda girdiği inanılmaz esprili pembelerde tohum alma sorunu başlıklı yazısı üzerine yazma geregi duyduk!

Eylül 09, 2007

EYLÜL SEVİNÇLERİ...

"2006 Balkon pembesi", 2007 Eylül'ünde, aşina olduğu bu ortamda meyve vermeyi sürdürüyor... Hatta ilk büyüyenlerden bir tanesi yerçekimine inat, dikine gelişiyor... Ondan alınacak tohumla gelecek yıl bu ortamda yetişecek olanları merak ediyoruz...

Bu da tırtıla inat kızarmaya başlayan Parizyen "cherry"! Bu arada tırtıllar ortadan kayboldu. Hiçbir kimyasal kullanmadık. Elle toplandılar görülebilenler. Öyle yaprakları delik deşik etmeler de bitti. Şimdi bizim balkonda manzara aynen şöyle: Genel olarak bol bol kurumuş yaprak ve hatta dal, toprağa yakın yerlerde alttan gelen taze yeşil sürgünler, büyümeye çalışan pembeler, tepelerde yeni sarı çiçekler...
Türkiye için bir günde 4 mevsimin yaşandığı ülke benzetmesi, sanki balkon domatesleri tarafından da doğrulanıyor... Ama Hatay pembelerinde hala meyva yok...

Eylül 06, 2007

KURAKLIĞA İNAT!

PDA'nın ilk kuruluşundan bu yana bizimle olan ve tohum paylaşımında kendi bölgesinde koordinatörlüğü üstlenen bir üyemiz var: Sayın Halis Esen. Halis Bey, Ayşe Şensılay'ın İtalya'da görüp web-günlüğümüze yolladığı "öküz kalbi" (batılıların "sarık", "turban" diye adlandırdığı) domatesleri gördüğünde, nedendir bilinmez, çok heyecanlanıp, "AAah bunların tohumlarından olsa da yetiştirsek" diye görüş bildirmişti... Bu olaydan bir ay sonra yolumuz Paris'e düşmüştü. Orada "Le Bonmarché" denen ahir zaman lüks pazarında bir organik domates reyonu görüp, içlerinde siyah domatesler ve "öküz kalbi" olanlar da dahil olmak üzere bir miktar satın alıp kimilerinin çekirdeklerini de kurutmuştuk. Kurutulanlardan Halis Bey'e vermemek olmazdı elbette. Sonuç: Kuraklığa inat, Halis bey onları Gölcük'te inanılmaz başarıyla yeniden yeşertmiş, meyvaları almış, tohumlarını da tabii ki ve diyor ki "Seneye sadece pembe ve bu öküz kalplerini yetiştireceğim!"
Muhteşem pembe ve diğerlerinin görüntüleri PDA Ortak Web Günlüğünde!

Ağustos 29, 2007

SABAH SABAH

Bu tırtıl meselesi yüzünden galiba sabah yürüyüşlerinden feragat etmem gerekiyor... Bu sabah erkenden bir tane daha "enselendi"! Sonra girişmişken biraz çapalama, biraz daha bakım derken, bir tanesinin toprak yüzeyine bir salyangoz çıkmaz mı?

Dehşetengiz bir domates kitabı var elimde. Tübitak'ınki değil (*). Hasad Yayıncılık'ın çıkardığı. Adı "Serada ve Açık Alan'da Domates Yetiştiriciliği"! Orada tırtıllar için "son yediği filizin altında da yatar uyur" gibi bir şey deniyordu, o yüzden sabah gözüm hep topraktaydı. Ama bunu saksıda iken yakaladım... Aynı kaynakta toprakta saklı duran "pupa"ların, çok sıcak havalarda normalinden daha önce "içindekileri" faaliyete geçirdiği de yazılı.
Aynı yayınevinin bir de "Domates Hastalıkları" kitabı var. Her iki kitap da endüstriyel üreticileri hedefleyerek yazılmış. Organik tarım endişesi pek taşımıyor bu yüzden. Kimi yerlerde "doğal mücadeleyi kimyasala tercih edin" yollu mesajlar varsa da... Ne var ki teşhisi orada, tedaviyi bizim yöntemlerle yapabilmek açısından önemli... (Bir dost toprağın üzerine kireç serpilmez ise bu turtılların her şeyi mahvedeceğini söylemiş.)
Bu 2007 yazının bize ettikleri yetmiyormuş gibi şimdi bir de "tırtıl-avcısı" olduk! PDA üyelerinin üzüntülerine üzülürken üzerine, ayrı bir suçluluk duygusu eklenmesi hali... Durum gerçekten çok ciddi. Şakaya vurmasak daha da kötü hissedeceğiz...
-----------------------
(*) Suçu kullandığım şüpheli toprakta bulduğum için "...Yeşilkurt, pupa dönemini kışın toprakta geçirip ilkbaharda kelebek oluyor. Yumurtalarını bitkinin değişik kısımlarına bırakıyor. Larvaları son dönemine gelinceye kadar farketmek zor. Tahmin ettiğiniz gibi, pupa halinde 'özel karışım'ın içindeydiler. " diyen PDA üyemiz Sayın Selma Uzun, hanidir bu kitabı tavsiye ediyor. Kitabın çevrimçi bilgilerine hala ulaşamadım. Kitapçılardan aramak lazım...

Ağustos 28, 2007

İKİSİ YAKALANDI!




Bu yeşil tırtıllar yeryüzündeki faaliyetlerini sabaha karşi sürdürüyor sonra da saksıdaki toprağa saklanıyor olmalılar. Bu sabah 06.00 sularında iki tanesi karınları fena halde doymuş, artık "kaçarlarken"! yakalandı!
Toprakta saklandıklarına bir delil de geçen gün biraz fazlaca sulama sonucu saksı tabağına sızan suyun içinde bu familyadan birilerinin "havuz sefası" yaptığının farkedilmesiydi... Aaah ah... sen misin bildiğin topraktan taviz veren!


Ağustos 25, 2007

TEŞHİS ve TEDAVİ!

"Yanılmıyorsam, size sorun çıkaran yeşil tırtıl "heliothis armigera", önce yapraklara sonra meyvelere zarar veriyor. Organik tarımda kullanılan bir
ilacı var, "bacillus thuringiensis"... Kaynak daha önce bahsettiğim TÜBİTAK yayınlarından çıkan "Serada Organik Domates Yetiştiriciliği" kitabı, içinde domates yetiştiriciliğinde kullanılacak çok yararlı bilgiler var."
diye yazmış PDA üyesi Sayın Selma Uzun...
Biz de bunun nedeni üzerinde düşündük. Sonuç: Bu saksıda her zaman kullandığımız "English Gardens" organik toprağı yerine, yerel bir fidanlıktan aldığımız "organik" (!) karışımı kullanmıştık. Demek ki içinde larvalar varmış...
Bu arada şurada da ilginç tavsiyeler bulduk...
Gözle, elle, fizik ve mekanik önlemlerle mücadeleye başladık...
Ama o davetsiz "yeşil" de az estetik değildi yani, insan kıyamıyor onunla savaşmaya hani...

Ağustos 24, 2007

DAVETSİZ MİSAFİRLERİMİZ VARMIŞ...

Son günlerde bizim balkon domatesleri de yaşanan kuraklıktan nasiplerini iyice almışa benziyorlardı... Kimi dallarda bir sararma, bir kuruma, önce neşesizleşip sonra "bu dünyadan gitme" halleri... Zaten "hasat"tan yana yeterince şanssız bir yıl yaşarken, üstüne bir de bu manzara eklenince bizim de neşemiz kaçtı... Derken bir de ne görelim! (Allahtan "pembe"lerde değil, ama bu da organik "cherry" idi, çekirdekten büyüyüp ilk meyvalarını da vermeye başlamıştı, zarif mi zarif, kopkoyu yeşil yapraklı, "şık" bir arkadaş, sıkışık balkon sakinleri içinde kendi halinde büyüyüp giden bir tanesi!) Yapraklarda bir sürü küçük delik... Sanki biri eline bir yorgan iğnesi almış, üşenmeden delikler açıp durmuş... Biz topluyoruz, o görünmeyen "fail" gece çalışıp ertesi sabaha yeni delikler açıyor...
"Şunları bir de makro ile görüntüleyelim bakalım" diye, üç dört küçük dalı kopardık. Masanın üstüne aldık. Resimler çekildi. 5-10 dakika sonra bir de baktık ki "fail" orada! O ana kadar hiç ortada olmayan bu yaratık, yaprağın neresine saklanmıştı da hiç gözükmüyordu, ne işti bu? Şimdi ben bu satırları yazarken, "O" masamın üstünde kahvaltı rehaveti içinde. Yaprağın arkasında ve ana damara uzunlamasına kendini iyice "araziye uydurmuş", çıplak gözle ve uzaktan farkedilmesi imkan dışı, öylece hareketsiz duruyor. Hatta uyuyor galiba. Uyu bakalım yeşil davetsiz! Şimdi bütün arama motorlarına bakacağız senden doğal yöntemlerle kurtulmak nasıl mümkün diye! İnşallah çok geç kalmamışızdır tabii.
İpek böcekçiliği yapmıyoruz ki biz burada...



Ağustos 07, 2007

NİHAYET!


Nihayet 2007 balkon pembelerinin ilki çiçekten meyvaya dönüşebildi!
Üstelik hangisi?
Geçen yıl aynı balkonda, hem de acemilikten 4'ü bir arada dikili olanlardan birinin ilk pembesinin çekirdeklerinden çıkan fideninki!
Güneşin Aydemir'in teorisi böylece doğrulanıyor. Bu çekirdekteki kodlama, geçen yıl bu balkondaki koşulları notuna almış. Bu yılın anormal koşulları yüzünden geçen yıldaki meyva verme zamanlamasından neredeyse 1 ay sonra da olsa attı kendini işte ortaya, diğer hepsinden önce. !

Ağustos 02, 2007

KONYARLARDAN İYİ HABERLER!

KONYARLAR_2007_I

Kutluyoruz!

Temmuz 31, 2007

BİR PEMBE RESMİGEÇİDİ...

BİR PEMBE RESM-İ GECİDİ! (PDA-2007_TEKİRDAĞ METİN VAROL)
"Nasıl oluyor bu pembeler?" genel sorusunu yanıtlamak amacıyla bu albüm!

PDA-ÇATALCA ELBASAN ZİYARETİ ALBÜMÜ

PDA_2007_TAVSANOGLU_I
Resmin üzerine tıklanırsa, geçen hafta Sedat Hoca ile birlikte Elbasan-Çatalca pembelerine yaptığımız gezide gördüklerimizi siz de görebileceksiniz...

Temmuz 28, 2007

BU DA BOYLE BIR ALET!


Tohum almak için!
(Yanlış anlaşılmasın, bizde yok bundan, sadece web'de gezerken rastlanmış bir şey! Zaten o kadar pembemiz de yok ki! Olur inşallah!!!)
:)

Temmuz 16, 2007

2007'NİN İLK PEMBESİ: METİN VAROL'DAN!













İşte bu yılın ilk pembesi!
Metin Varol'un Tekirdağ tarlasından kalkıp gelmiş. Özel olarak sarılıp sarmalandığı kağıt peçeteden çıkar çıkmaz PDA için ilk pozlarını da verdi!...
Mart 2007'de çimlenmeye bırakılmıştı... "90 gün"de ortaya çıkan bu pembelerin 16 Temmuz 2007'de durumu bu...



Temmuz 15, 2007

SIRASELVİLER'DE BİR VAHA!

Dün sabah Sevinç ve Hakkı Baliç ile Hakkı Bey'in Sıraselviler'deki ofisinin bahçesine gittik. Ofis komşusu ve amatör bahçıvan Hasan Bey ile birlikte hem güzel çiçekler hem sebzeler ekmişler bahçeye. Tabii PDA tohumlarının kökeni; anneleri Hafize Baliç'in pembelerinden de. Hasan Bey'in Eminönü'nden aldığı kırmızılar meyveye durmuştu çoktan. Pembeler ise malum, bekliyorlardı! Hepsinin üzerinde envai çeşit canlılar da vardı. Hasan Bey, "doğallığı bozulmasın diye ilaçlamıyoruz" dedi. Bu arada bahçede domateslere düşen gün ışığı 6 saatten az olduğu için kimi kırmızı domateslerin boyu da 2 metreyi aşmış. Yine de şehrin tam orta yerinde vaha gibi bir yerdi yarattıkları alan...
Hakkı Baliç, ofis balkonunda da saksıda devam ediyor PDA çabalarına...

ÇİÇEK DÖKME ve GERGİN YETİŞTİRİCİ İLİŞKİSİ

Son günlerde geceleri uykum kaçıyor, şu Türkiye'nin heryerinde, çiçek açıp çiçek döken pembelerimiz yüzünden... Bu sabah kalkar kalkmaz web'de biraz daha kurcalayayım dedim, bu işin nedenini... Bildiğimiz nedenden ("acaip havalar") başka neden bulursam PDA ile paylaşmak amacıyla... (Bu arada Açık Radyo yayınlarından aynı adla bir kitap çıktı, bir çizgi roman, fakat "acaip" önemli şeyler söylüyor, bitmeden edinmekte yarar var! Siteye girmişken, Prof. Mikdat Kadıoğlu'nun şu yazısını da kaçırmamalı: "Sıcak hava dalgalarıyla dalga geçmeyelim lütfen!")

Neyse, çiçek dökmeye dönersek, ilk bulduğum kaynak Missouri Üniversitesi'nin evde domates yetiştiriciliği ile ilgili sayfasıydı. Orijinalini de aşağıya koyduğum bu kaynakta bakın ne diyor (*):

" Çiçek dökme

Özellikle yetiştiricinin erken bir hasat yapıp, meyvaya kavuşmak konusunda gergin olduğu zamanlarda çıkan ilk çiçeklerde görülmesi dikkat çekicidir. Bu sorun, gündüz sıcaklığı 95 Fahrenheit'ın üzerinde iken gece sıcaklığının 55 Fahrenheit'ın altına düştüğü zamanlarda veya gece 75 derecenin üstünde kaldığı zaman da görülür. Sıcak rüzgarlar bu sorunun artmasına yol açabilir." (Fahreneit'ları bizim "santigrata" dönüştürmeyle geçirecek vakit olmadığından aynen buraya aldım)...

"Hava normale dönünce meyva verme de normale döner" diyen bu kaynak, arada bu sorunu daha hızlı aşmak için "hormon" tavsiye ettiği için o satırları buraya almadım! Ama biz belki birinci nedeni ortadan kaldırabiliriz. Yani, gerilmeyelim artık daha fazla "hani nerede meyvalar?" diye. Meyvalar orada! Dökülen çiçeklerden birini alıp yapraklarını açıp bakın, orada! İçi sızlasa da insanın bu böyle. Gezegene doğru davranmayı becerememiş bizlere doğanın verdiği cevap böyle. Beğensek de beğenmesek de...

Keza güvenilir bir başka kaynakta da benzer saptamalar var:

Belirti: Meyva vermeden çiçeklerin ölmesi
Muhtemel neden: Aşırı yüksek ya da düşük sıcaklıklar
Muhtemel çözüm: Sorun, sıcaklıklar düzenli bir hal aldığında kendi kendine çözülür. Bu sorunla karşılaşmamak için en iyi yöntem, dışardaki ısı dengeli olduğu zaman onları dikmektir.

Üçüncü bir kaynak Kansas Üniversitesi Tarım bölümünün yayını. O da çiçek dökmenin nedenleri konusunda aynı şeyleri söyledikten sonra, bazı türlerin buna daha yatkın olduğunu, (ki bizim pembeler, köken olarak en az yarım yüzyıl öncesinden bu yana yükseklerde, yaylalarda yetişmeye alışkın atalarından geliyor, renkleri o yüzden de pembe), bunu engellemek için hiçbirşey yapılamayacağını, fakat bitkiyi sağlıklı ve canlı tutmanın çok önemli olduğunu vurguluyor. Ancak bu yolla ısı normale döndüğünde ona sağlıklı meyva verme şansı tanınabiliyor... İklim değişikliğinin bu tür olumsuz etkileri sadece "çiçek dökme" biçiminde de değil. "Meyvaya durmuş" domates de bu gibi anormalliklerde renk verme sürecini durduruyormuş. Nitekim bizde bu yıl ABD kökenli bir "PinkBrandyWine" var. Paketinde "cat-face'e karşı dirençlidir"
(yani "genetiği ile hafiften oynanmış", dolayısıyla bizce %100 doğal ve heirloom sayılmaz!) yazdığı için, Anadolu kökenli olmadığı için PDA ile paylaşmadığımız. O da 90 günlük. Hanidir üzerinde meyva var. O bile tedbirini aldı. Ne meyvası büyüyor, ne de pembeleşiyor. Tetikte canlı. Öyle ya hem bilmediği bir ortamda, hem de böyle acaip havalarla sarılmış. Ona güzel olmayı, estetik pembeler çıkarmayı öğretmişler ama iklim böylesine değişken olursa ne yapacağını bilmiyor. O da doğasına uygun olarak beklemeyi seçti!

PDA heyecanlarına dönersek yeniden... Gerçekten biz de "geriliyoruz" zaman zaman bu durumdan... Tanıdıklardan telefon edip, "yanlış birşey mi yapıyorum acaba, meyvalar hala yok ortada" diyenler mi istersiniz, umudu kesip bitkisine küsenler mi?

En üzüldüğüm şey ise kimilerinin uzun boylu düşünmeden yaptığı "tohum hatası" filan yollu "teşhis"ler! Kardeşim bu tohumlar fabrikadan gelmiyor ki! Aynı tohum Tekirdağ tarlasında bir kaç gün sonra yenmeye hazır hale gelecek meyvaları vermiş... Bir hata var ortada evet. O hata senin dünyalılarının yıllardır doğaya yaptığı hata. Bedelini bir kere de böyle ve biz ödüyoruz!
Ama ne yapacaksınız, belki de genetiği ile oynanmış, pıtrak gibi meyva vermeye kodlu, ilaçlı tohumlara alışmış amatör yetiştiricinin bu nazlı pembelerin psikolojisini ve fizyolojisini anlaması için de var bu PDA işte.

Sabretmeye ve bakıma devam!
---------------------------------------

(*) "Flower drop Especially noticeable on early flowers when the grower is anxious for fruit to set for an early harvest. The problem occurs when night temperatures are lower than 55 degrees Fahrenheit; when day temperatures are higher than 95 degrees; or when night temperatures remain above 75 degrees. Hot drying winds may intensify the problem."

Temmuz 08, 2007

BİYOLOJİK DAYANIŞMA - KORUMA





Arıları davet etsin diye lavanta, örümcekleri uzaklaştırsın diye kadife çiçeği!

PSİKO-MEKANİK KORUMA






Bunlar da çağdaş "korkuluk"lar!
Balkon ve pencere müdavimi kuşlara karşı!