Nisan 30, 2012

EŞEK MARULU NE İŞE YARARMIŞ?

Emecik Günleri: Tuzak Bitkiler
Bu blogda baklaların üzerindeki bitleri kendi üzerine çektiği gösterilen "eşek marulu"nun erdemini de böylece öğrenmiş olduk!

Nisan 13, 2012

GAP'TA KALİFORNİYALI DOMATESÇİNİN İŞİ NE ACABA!

"Koç’un Tat’ı, GAP’ta domates ürettirecek. Üretilen domatesi salçaya dönüştürecek. Bu iş için kurulan Harranova Besi ve Tarım Ürünleri’nin yüzde 10’unu ABD’nin Kaliforniya bölgesinde üretilen domatesleri işleyen Morning Star satın aldı. "


"Verilen bilgiler doğru ise, GAP’ta ekilecek domatesin tohumunu Heinz gönderecek. Bu tohumları Tat Tohum işletmesi fide haline getirecek. Bu fideler üreticiye dağıtılacak. "

Güngör Uras'ın bugünkü Milliyet'te bu konuya ayırdığı yazısının devamı için lütfen burayı tıklayın!

Nisan 07, 2012

Şehirli çiftçiler aranıyor - Milliyet.com.tr

Şehirli çiftçiler aranıyor - Milliyet.com.tr

Bu yıl ikincisi düzenlenen Kent Bahçeleri projesi apartman bahçelerinde, plazaların arasında sebze-meyve yetiştirmek isteyenlere yol gösteriyor...

Mart 25, 2012

PEMBE DOMATES AĞI'NDA 2012 BAHARI...

Pembe Domates Ağı, 2012 baharına 2716 üyesiyle giriyor...

Aslında Güneyde, Ege'de bahara çoktan girildi de İstanbul için baharın geçen hafta başladığı söylenebilir.  Böyle olacağı belliydi, bir soğuk, bir yağmur, bir kar, bir güneş derken doğa birkaç  gün içinde İstanbul'da da adeta patladı!

Bu yıl eskiden olduğu gibi PDA üyeleri ile yeniden tohum paylaşımı yapıldı. Hatta İzmir PDA Koordinatörümüz Nail Sarı sonradan gelen taleplere dayanamayıp, "Tohum İstek Listesi"ni yeniden yayına aldırdı. Keza tohum verebilecekler listesini de... Şimdi son bir paylaşım daha yapılmakta. Her ne kadar evde çimlendirme dönemi geçti geçiyor ise de... Bu yüzden bize yeni üye olanlar lütfen gruba mesaj yollamak yerine bir an önce yukarıdaki listeleri kullansın...

Google Gruplar üzerinden süren PDA İletişim Ağı'nda da bugüne kadar "tohum istiyorum" yollu mesajlar artık yerini çimlendirme aşamasında rastlanan sorunlara terkedecek şimdi... Bu gibi soruların potansiyel sahiplerinden de ricamız, varolan kaynakları ve PDA Üye Web Günlükleri (blogları)  incelemeden bütün gruba mesaj göndermemeleri!

Ya da... "Google Gruplar"ın yeni yeni kullanıma sokulan özelliklerinden faydalanıp sorularını ilgili konu başlığı altından  yollamaları... Bunun klasik "web Forum"u yerine geçmesini amaçlıyor Google! İlk yıllarda bütün üyelerimizin evde pembe domates serüvenlerini kendi web günlüklerini açarak belgelemeleri için hayli uğraşmıştık. Bu yıl inşallah onların da sayıları artar! Bize üye olsun olmasın, Internet üzerinde bu konuda içerik arayan herkesin yararlandığı önemli kaynaklar onlar...
PDA-İzmir Web Günlüğü (Nail Sarı)
Bir kere daha tekrarında yarar olan bir ayrıntı daha var: FaceBook üzerindeki "Pembe Domates Ağı" sayfasına katılmak, PDA Üyeliği anlamına gelmiyor. Dolayısıyla, "buraya üye oldum hala kimse bana tohum yollamadı" gibisinden sitemlere gerek yok, hatırlatalım...

Bir sonraki yazıda "temiz toprak nasıl bulunur" konusuna ilişkin bir iki ipucu paylaşacağız. Ama bunun için önce izin almamız gereken bir durum var.

Keyifli bir 2012 baharı dileğiyle!

-Sevgili Ayşen Ertür'e, Nail Sarı'ya, Şefika Erdinç'e, Gülnur Şengel'e ve sessizce tohum paylaşan diğer tüm PDA Üyeleri'ne tekrar teşekkürler bu arada!-


Mart 05, 2012

2012 TOHUMLARI YOLA ÇIKARKEN TÜRKİYE'DE PEMBE DOMATES MESELESİ

Sayın PDA Üyeleri,


Geçen hafta sonu dahil yayında kalan Tohum İstek ve Tohum Verecekler Listeleri ile ilgili iş bölümü ve gereken ön çalışma (adreslerin yazılımı, paketleme v.d.) tamamlandı.
İstanbul Koordinatörümüz Sayın Ayşen Ertür, Sayın Ayşe Sazak ve İzmir Koordinatörümüz Sayın Nail Sarı ellerindeki doğal pembe domates tohumlarını bu yılın temel kaynakları olarak karşılıyorlar, sağolsunlar...
Bodrum gibi civar yöreleri dahil İzmir'deki üyelerimizden ihtiyacı olanlara Sayın Nail Sarı, geri kalan tüm bölgelere, Ankara ve İstanbul'dakilere de  Sayın Ayşen Ertür tohumları gönderiyor. Nail Bey şimdiden birçok üyemiz ile iletişimi kurmuştu zaten. Ayşen Hanım da zarfları ve paketleri hazırladı, yarın postalamaya başlıyor. Tohumların kaynaklarını da onlar paketlerin üzerinde belirtiyorlar. Ayşen Ertür bu bağlamda Ayşe Sazak'ın yaptığı paketlemeyi "harika" olarak nitelendiriyor! 

Hepsine huzurunuzda bir kez daha ve içten teşekkür ediyoruz.

Açık kimliği ile haberleşmediği (e.posta adresi de sessiz harflerle oluşturulduğu) için adını ve soyadını hala tam olarak bilemediğimiz bir üyemiz bir süre önce bu gibi paylaşımların pembe domatesin yozlaşmasına yol açacağını belirtmişti. Belki bazı açılardan çok haklıydı. Örneğin yanınızdaki bahçede/tarlada örneğin pestisit kullanarak tarım ve sulama yapılıyorsa oradan sizin bitkilerinize de kimyasalların sızacağı açık bir şey. Tozlaşma da öyle. 
Öte yandan son üç dört yıldır çeşitli pazarlarda, manavlarda, büyük alış veriş merkezlerindeki marketlerde müthiş bir pembe domates bolluğu gözlemlenmekte. Dahası, "organik" diye nitelenenler dahil, bunların bir kısmında doğal mevsiminin dışında da "pembe" etiketli domatesler satılmakta. Buna sevinmek mi lazım üzülmek mi? (*) 
Elbette, herkesin pembe domates diye bir "lezzet bombası" olduğunu duyması, tanıması, bunu talep etmesi, bunu üreten köylülerin bundan para kazanması sevindirici. Ama talep var diye endüstriyel tarımın buna da el atması ve mevsimi dışında da üreterek pazara pompalaması üzücü. Tohumların yozlaşmasına yol açan asıl neden de bu sonuncusu olmalı herhalde.

Fakat bizler elimizdeki doğal tohumları, biliyorsunuz, zaten öyle herkesle paylaşmıyoruz. Paylaşımı yalnızca buraya üye olurken "PDA Manifestosu'nu okuyan" ve ona "uygun davranacağına söz veren" sayın üyelerimizle yapıyoruz. Bu da tohumların ancak ve ancak temiz toprakta, herhangi bir kimyasal kullanmadan, doğal tarım ilkelerine uygun olarak ve mevsiminde yetiştirilmesine söz verilmesi anlamına geliyor. Keza tohumları farklı amaçlar için kullanacaklara, genetiği ile oynama sevdalılarına, laboratuvarlara taşımaya niyetli gözükenlere kaptırmamak, ticari amaçlı el değiştirmemek anlamına da! 
Bizim tohumlar, balkonlarda, bahçelerde "kent tarımı" yapma azminde olanlara gidiyor. Sonuçta aylarca uğraşıp, üç beş tane pembe domates yetiştirebildiğine sevinenlere kısacası. Önemli olan onların arasından rahmetli Hafize Baliç gibi, aynı tohumu 50 yıl hiç bozmadan sürdürebilenlerin çıkması. Neden olmasın?

Saygılarımızla,

Tansuğ'lar

(*) (Bu konuda geçen yılın Şubat'ında düştüğümüz şu nota bir göz atın isterseniz). 

Şubat 15, 2012

Bir Pembe Domates Tohumu Paylaşımı Hikayesi ~ KüçükBahçem'den...

Bahar yaklaşırken tohum arayışları da hızlanmaya başlıyor.
İşte tam da "PDA" ruhunu yansıtan bir paylaşım var şurada:
Bir Pembe Domates Tohumu Paylaşımı Hikayesi ~ KüçükBahçem'den...

Şubat 06, 2012

"Domates Özlemi"

Domates Özlemi | Atlas Online

Güneşin Aydemir'in yazısı...
(Atlas'a bu yazı için bizim balkondaki pembelerden resim vermiştik ama kırmızı domatesi tercih etmişler galiba..)

Ocak 21, 2012

BOMBUS ARISI NE YAPIYORMUŞ:

Food in Life: Domatesin Rengi "Bombus Arısı"yla Değişiyor!

Domatesin renginde ve tadında kaliteyi artıran bombusların yaygınlaşması için Bakanlık yeni uygulamaları hayata geçirmiş...
"...Son olarak yerli gen kaynaklarından olan bombus arısının doğadan toplanmasını ve yurt dışına kaçırılmasını önlemek, denetimli koşullarda yetiştirilmesini teşvik etmek, sağlıklı ve kaliteli bitkisel ürünler üretimi için seralarda kullanımını yaygınlaştırmak için yönetmelik çıkarıldı. Etarim.net habere göre yeni yönetmelikle birlikte bombusların, üniversitelerin araştırmaya yönelik çalışmaları hariç doğadan toplanmaları yasaklandı. Seralarda bombus kullanımını artırmak için bugüne kadar 8 milyon TL’nin üzerinde destekleme yapıldı."
devamı: http://foodinlife.com.tr/haber/12513/Domatesin_Rengi_Bombus_Arisiyla_Degisiyor

Ocak 08, 2012

DOMATES TÜRK MUTFAĞINA NE ZAMAN GİRMİŞ?

Sayın Ahmet Örs, "Türk Mutfağının mükemmel çağdaş sunumu" başlıklı bugünkü yazısında Şef Vedat Başaran'ın Nuruosmaniye'deki Nar Lokantası'nda hazırladığı "Bir Türk Mutfağı Çalıştayı" menüsünü anlatıyor. 
Bu vesile ile domatesin Türk mutfağına ne zaman girdiği hakkında da ipucu buluyoruz:

"Türk mutfağına domates 18. yüzyılda girdiği, ondan önce yemekler çeşitli meyvelerle tatlandırıldığı için, Başaran'ın hiçbir yemeğinde domates yoktu..."

yazının devamı burada: Türk mutfağının mükemmel çağdaş sunumu - Sabah

Bu vesile Nar Lokantası'nın ilkeleri arasında yalnızca "mevsimsel", "sağlıklı ve geleneksel" gıdaların kullanılması gibi bir maddenin bulunduğunu belirtelim... Yukarıdaki menüde domatesin bulunmamasının bir nedeni de bu olabilir mi?

Eh... Bu kadar söz etmişken bu lokantanın bizim de çok beğendiğimiz "Armaggan" grubuna ait olduğunu, aynı grubun, etiketlerinde GDO'lu ürün kullanılmadığını belirttiği "Nar Gourmet" ile Anadolu'nun doğal ve bölgesel ürünlerini incelikli bir biçimde gün ışığına çıkardığını, keza Nar Lokantası'nın da bulunduğu Nuruosmaniye binasında bir de "Yemek Sanatları Merkezi" (YESAM) kurduğunu vurgulamadan geçmeyelim! 

Aralık 22, 2011

ARALIK AYI, BALKONLAR ve "CALENDULA ARVENSIS"!

Aralık ayında çiçeklenen pembe... 
Geçen hafta PDA üyesi Sayın Ömür Yıldız gruba yolladığı mesajda "...yaz mevsimi geçtiği için mi kimseden ses çıkmıyor?" demiş ve küçük bahçesi için evde yaptığı seranın bağlantısını da eklemiş... Biz de biraz "balkon haberleri" geçelim...

Bu resim 4 Aralık'ta çekildi... Küresel ısınma, iklim değişikliği ve onların etkileri diye hep konuşulup durulur ya işte onun somut bir kanıtı: Aralık ayında bir süre sıcak ve güneşli günler gören bu pembecik çiçek açmış...
Yalnız o mu? Onun hemen dibindeki kadife çiçekleri de tomurcuklanmış, neredeyse açtı açacaklar...
Aslında o saksıda kadife çiçeği yoktu. Resimde gözükmeyen, fakat beyaz sinekleri kaçırsın diye biraz üst tarafındaki küçük bir saksıya ekilen kadife çiçeklerinin tohumları oraya düşmüş, havaları iyi bulup kök salıp yeşermiş olmalı.
Aslında böyle bir "balkonda iklim değişikliği deneyi"ne girişmek gibi bir amaç da yoktu... Tamamen tesadüf... Herkes yaz sonu domateslerinden kalanları söker, toprakları temizlerken biraz "kalanlara kıyamama", biraz da "üşenme" durumu...

Gerçi Pembe Domates Ağı'nın ilk yıllarında Ekim, Kasım aylarında meyva aldığımız bile olmuştu...

Bunlar bizim balkonda 2006 Kasım'ında çıkan pembeler.

İlk PDA üyelerimizden sevgili Dilek Gürelli ise o yıllarda Nişantaşı'ndaki çok güneş göremeyen balkonunda bir rekor kırmış, ilk meyvasını Aralık ayında verdirmeyi başarmıştı pembelerine:


Calendula Avensis nam-ı diğer Nergis
Bu arada gelecek sezon için bir hatırlatma! Şimdi pembelerinizi nereye ekecekseniz, oraya yakın bir yerlerde bulunması gereken  "Calendula Arvensis"leri ekmenin tam zamanı. Yani "Nergis"i... Ya da "Ayn-ı Safa"yı... Ya da İngilizce adıyla  "Field Marigold"u!
Nedeni şu gönderide ayrıntılı olarak verilmişti...
Biz bu yaz başı kadife çiçeği tohumu ararken nergisi de sormuş "şimdi onun zamanı değil" yanıtını almıştık hep. Nedenini sonra anladık, nergis soğanlı bir bitki ve soğanı da şu sıralar bolca bulunuyor...

Bütün bunları niye yapıyoruz? Elimizdeki "doğal", "evladiyelik" pembe tohumlarının doğallığını bozmadan döngüyü sürdürebilmek için... Bitirmeden dikkatinizi çekmek istediğim birşey var. PDA üyesi olan ya da olmayan pembe domates meraklılarıyla iletişimi daha kolay sürdürebilmek için FaceBook'ta açtığımız sayfada, üyemiz olmayan, olmadığı için de bu konudaki ısrarlı duyarlılığımızı bilmeyenler, zaman zaman için kimyasal zehirler hakkında da tavsiye alıp-veriyor. Sevgili Nalan Cantav sağolsun, genellikle bu gibi durumlarda hemen müdahale edip hatırlatma yapar, "...hooop... durun bakalım...bunların yeri burası değil" diye. Gene de bizi "dijital hafiye"lik yapmak zorunda bırakmasalar ne iyi olacak...Evet, onları zevkle kullanan, hatta ticaretini yapan o kadar çok topluluk var ki... Haydi şimdilik hoşçakalın!




Ekim 28, 2011

Bugün Ne Öğrenmiş?

"Ben Bugün Bunu Öğrendim" blogunun yazarı Sayın Doktor, PDA'dan sözetmiş...

88. CUMHURİYET BAYRAMI KUTLU OLSUN...

İnsan-insan ve insan-doğa çelişkisinin sonuçlarının olumsuz biçimde yaşandığı şu günlerde Cumhuriyet'in 88.yılı için coşku duyulması da olumsuz etkilendi doğal olarak...


Yere daha sağlam basılacak, barış ve doğayla dost yaşanacak nice yıl dönümlerine...

Ekim 24, 2011

VAN...



PDA ilk kurulduğunda Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nden Sayın Sanem Şehribanoğlu üyemiz olmuştu ...
Sonradan Van'dan Sayın Ömer Solak ve Esra Gözeri Dağaynası üyemiz oldular. Bilmediğimiz başkaları da varsa hepsine ve tüm ülkeye "Geçmiş olsun" diyerek Van'a yardım konusundaki sivil girişimleri topluca bulabileceğiniz iletişim kanallarını paylaşalım:

FACEBOOK'TA: VAN'LA DAYANIŞMA 
TWITTER'DA: https://twitter.com/#!/search/Van%20depremi
GOOGLE KİŞİ BULUCU (Tanıdıkları hk. bilgi arayanlar için Google TR Kişi Bulucu yayına girdi):
       *Dipnot TV'de bu konu ile ilgili haber...
       *Şurada, sistemin nasıl kullanılacağını ayrıntılı anlatan bir blog yazısı var! (Japonya'da 600.000       kişinin kaydı girilmiş bu yolla!)
İstanbul Valiliği "EVİM EVİNDİR VAN" kampanyası.. 

Saygıyla...

Ekim 02, 2011

SALT'da TOHUM HASADI

Dün, öğledensonra SALT Beyoğlu'nda çocuklarla "tohum hasadı atölyesi" vardı... Önce ona uğradık... "PDA çocukları"mızdan biri de oradaydı; üyemiz Sayın Osman Cem Gençtürk'ün kızı...
Sonra İSTANBULLAŞMAK sergisini gezdik...

Pelin Demireli’nin işbirliğinde yapılan bu atölyede 12 yaş ve altı çocuklar, gelecek sezonda yeniden dikilmek üzere tohum toplamayı, kurutmayı ve korumayı öğreniyorlar. Atölyeyle bağlantılı olarak 13.00-14.00 saatlerinde ise Açık Sinema’da, sanatçı ve mimar Fritz Haeg’in Londra ve Los Angeles’ta yürüttüğü bahçe projelerini belgeleyen Edible Estates [Yenilebilir Mülkler] filmleri gösterildi.


SALT Beyoğlu’nun dördüncü katındaki Bahçe, Fritz Haeg tarafından, sürekli bir eğitim ve kültür programına merkez oluşturacak bir yenilebilir bitki yetiştirme projesi şeklinde geliştirilmiş... Haeg, 2005’ten bu yana yerel halk ve organizasyonlarla işbirliği içerisinde, Edible Estates [Yenilebilir Mülkler] olarak bilinen, alışılmadık kentsel alanlarda sebze, meyve ve bitki yetiştirilen bahçeler yaratıyor. Pelin Demireli, çeşitli dönemlerde Sulukule Gönüllüleri Derneği, Şişli Ekolojik Pazar, Kuzguncuk İlköğretim Okulu, Kınalı Yaz Kampı ve Minik Fırın'da çocuklara yönelik bahçe ve yemek atölyeleri düzenliyor. Ayrıca, tohum kardeşliği ile İstanbul içi ve dışında geleneksel tohumların takası ve yaygınlaşması için çalışıyor.

Eylül 16, 2011

6 YILLIK TOHUMUN PERFORMANSI...

Bu yaz başında bundan 6 yıl önce elime geçen bir doğal pembe domates türünün (aslında mor; "Purple Calabash" !) tohumundan ürün almayı denedim... Esasen tohumlar 7. yılındaydı... Biz ortalama 5 yıl ömrü olduğunu biliyorduk tohumların ama gene de denemeye değerdi...
Sonuç: "1" adet meyva ile canlılığını sürdürdü! (Ondan da tohum aldık elbette bakalım seneye onlar ne gösterecek bize?)

Balkonda 7 yaşına girmiş bir tohumdan yetişen "Purple Calabash"- Temmuz 2011...

Aynı domates, 18 Ağustos 2011...

Aynı domates, tabakta!

Aynı domates, tohumları alınıyor!..




Eylül 15, 2011

HAFİZE BALİÇ'İN BAHÇESİNE GİTTİK!

Hafize Baliç Evi ve Bahçesi- Çerkesköy, 2011
Hafize Baliç'in çocukları ve gelinleri...
Soldan: Ferah Baliç, Sevinç Baliç, İlhan ve Hakkı Baliç...
Sadece pembe domatesler değilmiş
rahmetlinin  merakı...  Bu gül de onun ektiği çiçeklerden...
Geçtiğimiz hafta sonu, Hakkı ve Sevinç Baliç'le Pembe Domates Ağı'nın kurulmasına vesile olan pembe domatesleri bahçesinde yetiştiren merhume Hafize Baliç'in Çerkesköy'deki evine gittik...
Çocukları evi canlı tutuyorlar. Bütün kardeşler bayramlarda o evde toplanıp bir kaç gün geçiriyorlar. Evin içi pırıl pırıl...
Kendileri de Çerkesköy'de oturan İlhan ve Ferah Baliç ile tanıştık. Onlar hem bahçe hem ev ile ilgilenip sanki Hafize Hanım yaşıyormuşçasına onun ektiklerini biçiyorlar... Hem de aynı özen ile. Yani doğallığı sürdürerek!
İlhan Bey, bundan bir iki ay önce bir gün, boy atmaya başlayan  fidelere bakım yaparken, sırtında ilaç tüpleriyle kapıya gelen, "buraya da sıkalım" diyen bir "zirai mücadeleci" gördüğünde onu nasıl geri püskürttüğünü anlattı!
"-Böyle ilaçsız milaçsız, ne kadar olursa o kadar olsun, bizim de kimsenin de annemin tohumlarını bozmaya hakkı yok" diyor...
Aslen Saray'lı olan Ferah Hanım da adı gibi insanın içini ferahlatan, sevecen, cıvıl cıvıl bir Trakya insanı. "-Ben bu bahçe işlerine alışık değilim hiç, ama bu son iki yıldır gide gele sevmeye başladım bu işi" diyor...
Doğal olarak 7/24 saat o bahçeyle uğraşan Hafize Hanım'ın elde ettiği sonuçları elde edememişler son iki yıldır. Ama gittikçe daha çok ustalaşıyorlar. İlhan Bey'in cep telefonu tıka basa domates fotoğraflarıyla doluydu! Hakkı Baliç de önümüzdeki mevsim toprağın hazırlanma aşamasında onlara yardıma gideceğini söylüyor.
Fatma Özgür... Hafize Hanım'ın yan komşusu...
 O da "asla ilaç atmadan" pembe domates yetiştiriyor...
O gün Hafize Hanım'ın bahçesinde nefis bir çay içtik. Bahçedeki domateslere çocukları pek dokunmadılar çünkü onların çoğu tohumluk olarak ayrılmış... Bu yüzden hemen yan evdeki komşusu Fatma Hanım'a başvuruldu ve onun da aynı yöntemlerle bahçesinde yetiştirdiği pembelerden biraz alındı. Sevinç Hanım, onları özenle paylaştırdı sonra...

Baliç'ler daha sonra annelerinin evine hayli yakın bir alanda hem kokoreç yapıp satan hem de bostancılık yapan bir ailenin de pembe domates yetiştirdiğini söylediler... Oraya gidildiğinde pembelerin artık bittiği, daha çok "armut domates" dedikleri bir kırmızı domates türünün bol olduğu görüldü. Onlar da kalan pembeleri sarıp sarmalamışlar, tohumluk olarak ayırmışlardı... Yalnız, adını sormayı unuttuğum, resimde görülen bahçıvan, ilaçlama konusunda daha esnekti. "İlaç atmadan zor olur" gibisinden konuşuyordu... Oysa ne Hafize Hanım'ın ne de Fartma Hanım'ın bahçelerinde domateslere musallat olmuş başka canlılar vardı. Bu bostanda ise "ilaca rağmen" pek çok domates "hastalanmıştı"...
Bu pembeler de Çerkesköy'de  bostancılık
yapan bir ailenin bahçesinden... 
Başından beri bu sayfalarda "Heirloom" tohum, "Evladiyelik tohum" deyip duruyoruz. Evlatları da Hafize hanım'ın 50 küsür yıllık tohumlarını gözleri gibi koruyarak, gerçek "evladiyelik"in ne olduğunu somutluyorlardı işte...

Hafize Hanım'ı hayırla, sempatiyle, rahmetle anarak, Çerkesköy gezisini noktaladık...
Geriye de bu anıyı PDA ile paylaşmak kaldı...

Sağlıcakla kalın!

Ağustos 22, 2011

HABERTÜRK'TE PDA HABERİ!

İsrail domatesine rakip: Pembe domates!
Yerli ürün pembe domates, son yıllarda yine gözde hale geldi!

Anadolu topraklarında asırlardır yetiştirildiği bilinen ancak üretimi azalan yerli ürün pembe domates, son yıllarda yine gözde olurken, doğal ürün olması dolayısıyla İstanbul'da kilosunun 10 liraya ulaşan fiyatlardan satıldığı bildirildi.

Alınan bilgiye göre, ince kabuklu, kendine has kokulu, etli ve Türk damak tadına sahip oldukça lezzetli olan pembe domates, Anadolu'nun yerli ürünleri arasında yer alıyor.

Özellikle yaz aylarında yetiştirilen bu ürün, üretiminin azalması nedeniyle yıllardır kırsal alanda yaşayanlar tarafından az miktarda üretilip, tüketiliyor.

Raf ömrünün kısa olması nedeniyle pazar ve marketlerde fazla yer verilmeyen pembe domates, son yıllarda gözde olurken, vatandaşların fazla talep etmesiyle pazar yerlerinde daha çok satılmaya başlandı.

Tarla domateslerinin Ramazan ayında, ortalama 1 liradan satıldığı Bursa'daki pazarlarda pembe domatesler, kilosu 4 liraya varan fiyatlardan alıcı buluyor.

Yalova Ziraat Odası, yerli tohumdan üretilen pembe domatesin il genelinde yaygınlaştırması için çalışma başlatırken, bu yıl 20 bin kök fidenin dikimini gerçekleştirdi.

Yalova Ziraat Odası Başkanı Şaban Beşli, Yalova'nın dağ köylerinden buldukları pembe domatesin daha fazla üretilmesi için yoğun çalıştıklarını belirterek, üretilen domateslerin dolgun fiyatlarla pazarlandığını anlattı.

Pembe domatesi iyi tarım uygulamalarıyla üretmek istediklerini belirten Beşli, şunları kaydetti:

''İsrail'in hibrit tohumundan üretilen domatesine karşı Yalova'nın pembe domatesini yetiştiriyoruz. Türk halkı, daha lezzetli olan kendi yerli ürününü tüketmeli. İsrail tohumları yüzünden domatesimizin kalitesi bozuldu.

Domateslerin sadece yazın tüketilmesi için harekete geçtik. İnsanlar, Osmanlı'dan kalma doğal ürünümüzü tüketsin istiyoruz. Yalova'nın bazı köylerinde yetişen pembe domatesler, İstanbul'da satılıyor. İstanbul'un pahalı yerlerinde kilosunu 10 liradan sattıklarını söylediler. Daha çok üretilirse, daha ucuza tüketilebilir. Biz bu konuda kararlıyız.''

PEMBE DOMATES AĞI...
Yalova'daki gibi birçok yerleşim biriminde pembe domatesin üretimiyle ilgili çalışma yapılırken, bu yerli ürünü yaşatmaya, daha fazla kişiye ulaştırma çabasında olan kişilerce de Pembe Domates Ağı (PDA) kuruldu.

İnternette yer alan, ülkedeki doğal pembe domatesleri, kentlerde, evlerinin balkon ve bahçelerinde doğal tarım yöntemleriyle yaşatmaya çalışanların oluşturduğu toplumsal bir ağ olan PDA'nın üyeleri, tohumları parayla satmıyor, yaygınlaşması için ağa katılanlarla paylaşıyor.

Ağı kuranlar, ilk kez 2005 yılında tanıştıkları pembe domatesi beğenmeleri ve Anadolu ürünü olduğunu öğrenmelerinin ardından, tohum elde ederek harekete geçiyor.

Önce tohumları paylaşan kurucuların oluşturduğu ağa, ilk başta 5-10 kişi katılırken, bu yıl itibarıyla üye sayısı 2 bin 500'e kadar ulaşıyor.

Ağ üyeleri, kendi yetiştirdikleri pembe domateslerle ilgili hikayelerini, yakaladıkları lezzeti, üretimde yaşadıkları zorlukları ve sevinci paylaşarak, ürünün yaygınlaşmasında önemli rol oynuyorlar.

Yerli ürünlerin korunmasından yana olan PDA'nın manifestosunda şunlar yazıyor:

''Bizler, 2006'da bu ülkenin ürünü olan ve gelecek kuşaklara miras bırakılması gereken doğal tohumlara, nesli kurumaya yüz tutan, leziz pembe domatesler üzerinden sahip çıktık. Onları, 2007 ve gelecek yıllarda da evlerde, balkonlarda, bahçe ve tarlalarda, temiz toprak ve doğal yöntemlerle yetiştirmeye azimliyiz.

Bu domatesleri aynı renk, aynı güzel koku, aynı lezzet ve aynı doğallıkta sürdürebilmesi için elde ettiğimiz tohumları çocuklarımıza ve gelecek kuşaklara aktarmakla sorumluyuz. Bunun için kendi aramızda yardımlaşırken tohumlarımızın genetiği ile oynanmaması, terminatör teknolojiler eliyle endüstriyel hale gelmemesi için pembe domates ağının genişlemesine çalışacağız.''

HABERTÜRK: İsrail domatesine rakip: Pembe domates! - En Son Makro Ekonomi Haberleri - HTEkonomi
******************************************************************************************************
Habertürk'ün başlığı Yalova'daki gelişmeye ve verilen demece çok uygun belki, ama bizce doğal pembeleri kıyaslamak için çok talihsiz bir benzetme!