"...İnsan onlara yardım etmek istiyor, nedense. Ben de sizin gibi 'nazikce' bazi müdahalelerde bulundum. Bazılarını da hiç ellemedim. Sonuç, o kuru tohumu atip, ya da onunla birlikte eninde sonunda büyümeyi sürdürüyorlar. Nezaketin 'dozu' cok önemli. Doz yüksekse işe yarıyor, seviniyorlar. Özgürleşiyorlar. Değilse yaprakların ucu zedelenebiliyor."
İşte beraberinde yüzeye çıktığı tohum zarına dokunulmayan ve onunla birlikte büyüyenlerden ikisi:


Bu işi (doğal domates yetiştirme) yüzyıllardır kuşaktan kuşağa aktarılan bilgilerle yapanlar -umarım- bunları görüp nelerle uğraştığımıza gülmezler! Ne yapalım, biz bu işin acemisiyiz hala tohumlarımızı kilo ile değil, "tane" ile paylaşıyoruz! Tabii ki dert edeceğiz bunları da! :)
merhaba.bu tarz bir etkinlikten haberim yoktu.dün bir televizyon kanalında gördüm ve çok hoşuma gitti.ben yazları köyde büyüdüm . ailem çiftçiydi şimdi ise istanbul'da çalışıyorum ve ne yazık ki doğru dürüst bir domates bile yiyemiyorum.Ama daha da kötüsü memlekette (ege) bile artık doğal tohumları bulamıyorsunuz.şimdiki aklım olsaydı çocukken yediğim domateslerin tohumunu saklardım.pembe domatesleri bilirim güzel kokar ve lezzetlidir.bu yaptığınız çok güzel
YanıtlaSil