TOHUMCULUK KANUNU TARTIŞMALARI ve BİR MAKALE
Tohumculuk Kanunu Konusundaki Tartışmalar ve
Aynı kaynakta (tarimsal.com) Ziraat Mühendisi Hakan Ozan Erzincanlı'nın "Tarım, Dünya ve Doğal Hayat" başlıklı makalesi...
Bu web-kütüğü, çok az bulunan "Pembe domates"in doğal yöntemlerle çoğalması düşüyle, bir Istanbul apartmanında Avniye ve Mehmet Tansug'un başlatıp, dostlarına yaydığı "evde yetiştirme serüvenleri"nin bir pembe domates ağina (PDA) dönüşmesi ve deneyimlerin paylaşılması için yayında...
Tohumculuk Kanunu Konusundaki Tartışmalar ve
Aynı kaynakta (tarimsal.com) Ziraat Mühendisi Hakan Ozan Erzincanlı'nın "Tarım, Dünya ve Doğal Hayat" başlıklı makalesi...
Gönderen A.T. zaman: 07:25 2 yorum
Kategori: doğal tarım, tohum, yasalar
Geçen hafta bugün (11 Şubat Pazar) Armada'daki I.PDA Buluşması'nda yaptığımız sunum, *pdf formatına dönüştürülerek web'e yüklendi. Buraya tıklayarak indirebilirsiniz.
Bu sunumda şimdiye kadar bu web kütüğü üzerinden paylaşılanların ve yaşadıklarımızın kısacık bir özetinden sonra, "bunu niye yapıyoruz?" sorusuna yanıt olan PDA 2007 Manifestosu yer alıyor. (Sayfa 21):
P.D.A. 2007 Manifestosu:
•Bizler, 2006’da bu ülkenin ürünü olan ve gelecek kuşaklara miras bırakılması gereken doğal tohumlara, nesli kurumaya yüz tutan, leziz “pembe domatesler” üzerinden sahip çıktık!
•Onları 2007 ve gelecek yıllarda da evlerde, balkonlarda, bahçe ve tarlalarda, “temiz” toprak ve doğal yöntemlerle yetiştirmeye azimliyiz!
•Onların da bu domatesleri aynı renk, aynı güzel koku, aynı lezzet ve aynı doğallıkta sürdürebilmesi için elde ettiğimiz tohumları çocuklarımıza ve gelecek kuşaklara aktarmakla sorumluyuz.
•Bunun için kendi aramızda yardımlaşırken tohumlarımızın genetiği ile oynanmaması, "terminatör" teknolojiler eliyle endüstriyel hale gelmemesi için pembe domates ağının genişlemesine çalışacağız!
Gönderen A.T. zaman: 10:44 1 yorum
Kategori: doğal tarım, PDA Manifesto, tohum
-Çok dikkatle okunması gereken bir haber... Çünkü tohum gibi "canlı"lardan ne amaçla olursa olsun "banka" kurmak, hem etik ilkelerine hem de genetik bilim ile ilgili uluslararası yasal düzenlemelere uygun olmak durumunda...-
9 Şubat 2007 tarihli Hürriyet'ten:
(A.A ) Norveç, dünyada bilinen tüm tarım türlerinin tohumlarını koruyacak bir "kıyamet günü sığınağı" inşa edecek.
"Svalbard International Seed Vault" adı verilecek bu sığınak, Kuzey Kutbu yakınlarındaki ücra Spitsbergen adasında dağın içine inşa edilecek.
Norveç hükümeti, dünya tarımını nükleer savaş, meteor çarpması, iklim değişikliği gibi gelecekteki muhtemel felaketlerden korumayı amaçlayan sığınağın inşaatına martta başlanacağını ve inşaatın 2008'de tamamlanmasının öngörüldügünü açıkladı.
Sığınağın mimari planlarını tanıtan Norveç hükümeti, 3 milyon tohum örneğine ev sahipliği yapacak 120 metre uzunluğundaki tohum sığınağının maliyetinin 5 milyon doları bulacağını bildirdi.
Sığınaktaki tohumların muhafazası ve toplanması Küresel Tahıl Çeşitliliği ("The Global Crop Diversity Trust") adlı bir vakıf tarafından yapılacak.
Özelikle küresel ısınma sonucu Grönland, Kuzey ve Güney Kutuplarındaki buz tabakasının erimesiyle yükselecek su seviyesinin üzerinde kalacağı hesaplanan sığınaktaki tohumlar, Kuzey Kutbu sıcaklık koşullarının etkisiyle eksi 18 derecede saklanacak.
****
BBC'de aynı haber. (Sayfaya gitmek için resmin üzerine tıklayınız!)
Ayrıca Google görsellerinde Svalbard'dan çeşitli görüntüler:
Google Images/ Svalbard
Norveç'ten İda Dağı'na!...
Tam bu haberi hazırlarken az önce gelen bir e-posta kanalıyla öğreniyoruz ki Doğal Yaşam ve Ekolojik Çözümler Merkezi, İDA-Kazdağı'nda GDO'lu tohumlara karşı çıkarken, bir yandan da temiz tohumları saklamak için "İmece Evi"ndeki iki buzdolabı ve küçük bir depoda bir "mini banka/tohum saklama merkezi" kurmuş.
Bu merkezin 13 Şubat 2007 tarihli İsmail Yenigün imzalı bir de çağrısı var. Şöyle diyorlar:
"Sevgili arkadaşlar biliyorsunuz Mart ayı yaklaşıyor. Yani tohumlar toprakla buluşmaya başlayacak. Aylardır tohum yasası, GDO lu tohum derken bizde bir şeyler yapalım dedik. Bahçelerimize ekeceğimiz temiz, güvenilir tohumu bulmak için araştırma yaparken bu arayışımızı genişletip minik bir tohum bankası ve takas merkezi oluşturmaya başladık.
Arkadaşlardan gelen iki buzdolabını ve görece nem-ısı kontrollü bir minik depomuzu BANKA (!) olarak faaliyete başlattık ::-)
İlk cam kavanozlarımızı etiketleyip yerleştirdik bile…
Şimdi sizden isteğimiz çiftliğinizde, köyünüzde, çevrenizde, tanıdığınızdan temiz, üreticinin kendisi tarafından ayrılmış tohumlardan bize, “imece”ye yollamanız. Tarım ilacı, yada suni gübre kullanılmamış bitkilerden ayrıldığına dikkat ederek her tohum ambalajına cinsini ve bölgesini, mümkünse saklayanın iletişim bilgisini yazıp kargoya vermeniz. Eğer üretici iseniz ve tohum ihtiyacınızı da lütfen belirtin.
Bu sevimli telaşımızı paylaştığınız için teşekkürler."
Norveç'e değil ama Kazdağı'ndaki İmece Evi'ne biz elimizdeki temiz pembe tohumlarından hemen yollayacağız...
Gönderen A.T. zaman: 01:08 0 yorum
Kategori: biyolojik çeşitlilik, gen bankaları, iklim değişikliği, tohum
Sevgili dostlar,
PDA kurulalı beri Sayın Elmacıoğlu'nun esprili üslubuyla verdiği bilimsel tavsiyelerin ne kadar yerinde olduğunu deneyerek gördük, bilirsiniz... Malum toplantıda Selim Güleç'in yolladıklarıyla beraber iletilmek üzere başta "-özellikle İstanbul'dakiler olarak- tohumlarımızı ne zaman çimlendirmeye başlayalım?" diye tavsiyelerini istemiştim. Yanıtı bugün geldi. (Gerçi o da "organik gübre" olarak "koyun ve sığır" demiş. "Sığır gübresi" konusunda toplantıda hayli tartışma çıktıydı!) Teşekkür ediyor, hemen paylaşıyoruz:
* * * * * * * * * * * *
Biraz gecikmiş olmakla birlikte, gruba sizin iletebileceğinizi umarak tavsiyeler aşağıda.
Güneş’e "ne kadar çok, o kadar lezzetli" mantığı ile yaklaşmak iyi olur. Temiz toprağa, ilk çiçekler meyveye döndükten hemen sonra vermek üzere biraz da organik (Koyun/sığır) gübre bulursak harika olur.
Çimlendirme zamanı öncelikle yaşanan yerin iklim koşullarına bağlı. Yani fide esas yerine ne zaman alınacaksa (Geç bahar donu afetine uğramamak için) bundan 4-6 hafta önce ekim yapmak gerek. Mevsimsel en düşük sıcaklıklar için http://www.meteor.gov.tr/2006/tahmin/tahmin-iller.aspx den kendi ilimizi seçip altta aylara göre en düşük sıcaklıklara bakarak fikir edinebiliriz.
(Gökhan Bey İstanbul için tablo da yollamış ama bu sayfada düzgün gözükmeyeceği için koyamıyorum buraya, yukarıda tıklayarak bakabilirsiniz. A.T.)
Burada kişisel imkanlar devreye girer. Küçük bir sera sahibi olanlar daha erken başlayabilirler. İlk çimlendirmede (basit bir tava yoğurdu kabında olur) oturma odamızı ya da biraz daha serin bir yeri kullanabiliriz. 10-15 derece ortalama fazlası ile yeterli olur. Sıcak çok fazla değilse 3-4 haftada çimlenme başlayıp ilk iki yaprak yere paralel olur ilk şaşırtma yapılır, burada kap derinliği hiç olmazsa 10 santimetre civarı olmalıdır. Sıcaklık ve besleme çok iyi olursa fideler hızlı gelişir ve dışarıda buz gibi hava varken elinizde dikime gelmiş fideleriniz olur ki özel bir yeriniz yoksa bunun anlamı başınız belada demektir.
Sapıtan iklimi de dikkate alarak benim önerim elimizdeki tohum stoğunu 3 parçaya bölmek ve bunu Mayıs ortasında ilk grubu toprağa alacak şekilde Mart 15-20 den itibaren 2 hafta ara ile çimlendirmeye başlamaktır ( bu yazdıklarım biraz Ankara iklim hesabı. Tablodan da görüleceği üzere İstanbul için bunu rahatlıkla iki hafta geriye alabilirisiniz). Böylece iklimsel kazalara karşı küçük bir sigortanız olur.
Unutulmaması gereken en önemli şey domatesi bulmanın en kolay yolu en yakındaki markettir. Ama bu yiyebileceğiniz en kötü domatestir. Buna razı olmayın ve başarısızlıklardan yılmayın. Fidelerinizin hepsi ölebilir, nedenini çözecek gözlemi yaptıysanız bu en büyük kazanımınızdır. Genel bitki pratiğiniz arttıkça başarı düzeyi artar. Hepimiz amatörüz ve doğa ana bazen her imkana sahip profesyonellere karşı bile çok acımasız olabilir.
Yaptığınız şey gerçekten çok güzel ve yararlı buna inanın. İnsanlığın toplayıcılıktan yerleşik düzene geçişinde belki de en büyük paya sahip olan en eski bilgi birikimini, bu günkü kuşağa yeniden kazandırmak için çabalıyorsunuz. Hiçbir ürünü dalından koparıp yememiş, karpuzun ağaçta yetiştiğini sanan, tabiat denince aklına deniz ve kum dışında bir şey gelmeyen bir çocuk nesli yetiştirip, ilk kalp krizi yaşını 35-40 civarına indirmiş anne babalar için bulunmaz nimetsiniz. (Bu iltifatı tüm PDA için yapıldığını düşünerek buraya alıyoruz! A.T. Notu) Katılamasam da kalbim ve bildiklerim yanınızda.
İyi bir sezon dileği ile sevgiler.
Gökhan
NOT:
http://www.meteor.gov.tr/2006/zirai/zirai-zirai.aspx
Bu sayfayı unutmuşum çok yararlı bilgiler var.
Gökhan
I. PDA Buluşması'nda neler oldu?
Armada'da yapılan dünkü toplantıda daha önce belirtilen Program İstanbul'a mahsus trafik sorunları yüzünden 45 dakikalık bir kayma ile aynen uygulandı. Armada'nın Preveze Salonu'nda yapılan buluşmada herkes birbirini karşıladı. Yakalara pda logolu isimlikler takıldı. Bizim de tanıdıklarımız kadar o güne kadar yüz yüze hiç gelmediğimiz dostlar vardı. Buna rağmen yabancılık çekilmedi hiç. Örneğin ilk kez tanıştığımız ve ilk gelen üyelerden Nalan Cantav, sanki akrabadan biri gibiydi. "Mine Flora" namıyla maruf Mine Özgür eşi Doğu Özgür ile gelmişti, onlar da "kuzenlerden"di sanki. Örnekler çoğaltılabilir... Defne Koryürek "Slow Food" ile ilgili malzemeler getirmişti. PDA üyesi olmayıp da bu toplantıdan haberdar olunca bu serüveni paylaşmak isteyenler de vardı aramızda. Türkiye'nin en tanımış AB uzmanı Cengiz Aktar (ki yakınlarda planlanan bir organik tarım projesine ola ki PDA'nı da katacak), Beyoğlu'ndaki sağlıklı yiyecekler sunan Zencefil'in sahibi Ferda Erdinç ve bizi web'de bulup aramıza katılmak isteyen Ekrem Alptekin gibi... Kamçez ve Uygun'ların çocukları Deniz, Müfitcan ve Bahar, İsveç'ten gelen Güneş ve Barbro Karabuda da fahri PDA'cılar olarak toplantıya renk kattılar.
Toplantının hemen arkasından yolladığımız e-posta mesajında şunları özetlemiştik:
-P.D.A. üyeleri birbirlerini görmekten çok mutlu oldular,
- pda logosunun Yalçın'lar tarafından üretilen ilk bayrak ve yaka kartları çok sevimli bulundu,
-Omercan ve Konyar tohumları titizlikle pay edildi,
-Selim Güleç'in yolladığı Hatay'ın Serinyol beldesindeki Yüksel Atar hanımefendi tarafından 20 yıldır doğallığını koruyan tohumlar, kuyumcu terazisi ile pay edilse bundan daha adil dağıtılamazlardı ve küçük ve özel zarflarla, üzerinde şu etiket olduğu halde paylaşıldılar:
Gönderen A.T. zaman: 17:25 3 yorum
Kategori: "Slow Food", Bakım, PDA Toplantı
Solda Sedat Tavşanoğlu, Mine Akdeniz, Bahar ve Müfitcan Uygun... Arka sırada Zeynep Uygun, Özge İskender.
Solda Mine Özgür (Mine Flora). Sağda Emine Yalçın, A.T., Hümeyra ve Rasim Konyar
Gönderen A.T. zaman: 11:42 0 yorum
Kategori: PDA Toplantı
Gönderen A.T. zaman: 11:33 0 yorum
Kategori: PDA Toplantı
Gönderen A.T. zaman: 11:12 0 yorum
Kategori: PDA Toplantı
Hazırlanan tohum paketleri "şeker bayramı"ymış gibi Müfitcan ve Bahar tarafından dağıtılıyor. Pembe Candaner'in aylar öncesinden getirdiği tohum saklama kutusunda "Evde yetiştirilen pembe domatesler"yazıyor!
Gönderen A.T. zaman: 11:02 0 yorum
Kategori: PDA Toplantı
11 Şubat 2007 Pazar sabahı Armada Otel- Preveze Toplantı Salonu...
Pembe domates tohumları paylaşıma hazır hale getiriliyor...
Sunum: "Herşey o 3 pembe domatesle başladı"...
Gönderen A.T. zaman: 17:46 0 yorum
Kategori: PDA Toplantı, tohum