domates zararlıları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
domates zararlıları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Mayıs 12, 2020

OLAĞANÜSTÜ 2020 BAHARINDA BALKONDA DOĞAL DOMATESLER...


Bu gönderinin başlığını, son iki-üç aydır sadece bizim ülkede değil, kimbilir kaç yüzyıldır "ilk defa" bu gezegenin hemen her coğrafyasında insanları tehdit eden "manyak" bir "mini-ötesi canlı"* yüzünden yayılan salgın hastalık yüzünden,  böyle koydum... 
*('nam-ı diğer'; 'Corona Virus-19' ya da sadece 'Corona', o da olmazsa 'COVID-19' filan gibi adları olan hani!)  
Esasen tohum çimlendirmede gecikmeme gerekçe olarak bu yıl da bu olağanüstü durum sahneye çıkıverdi... Keşke hiç çıkmasaymış. Çünkü kolay kolay gideceğe de benzemiyor. Maalesef... Neyse...

Bu, apartmanın, güneşi gün içinde 6 saat kesintisiz olarak görebilen  yegâne cephesindeki minicik, daracık, nam-ı diğer "Fransız Balkonu"nda, canlanmaya bırakılan çekirdekler, başlarını topraktan dışarı çıkardıkça, inanın ya da inanmayın, ben de kendimi "yeni doğmuş" mu desem, ne desem bilmiyorum, ama bildiğim tek şey, çooooooook iyi hissediyorum...
















Aralık 23, 2016

2016'NIN YEGÂNE BALKON PEMBESİ ya da İZMİRLİLEŞİP, İSTANBULU SEVMEYEN PEMBE!

Bu yaz çok bizim balkonda garip bir şey oldu...

10 yıldır, her yıl görüp, etkisiz hale getirmeye çalıştığımız beyaz sinek, beyaz örümcek, tırtıl, güve kelebeği ve benzeri ne kadar hareketli canlı varsa toptan ortadan kayboldu. Mantarlar hariç. Onlar her yıl olduğu gibi bu yıl da varlıklarını kanıtlayıp durdular...
Öyle ki bizim fidanların kendilerini yalnız hissedip canlarının sıkıldığını bile düşündük!!! Arada bir garip görünümlü bir kaç arı da uğramadı değil.
Canlılar olarak hep birlikte mutasyona mı uğruyoruz, ne oluyoruz acaba?

Bu yaz, her yıl olduğu gibi, minik iki balkonda doğal cherry, biberler ve sadece 2 pembe saksısı vardı.
Biberler ve cherry'ler her yıl aynı ortamda yetiştikleri için, genlerine kayıtlı dış koşullara gayet kolay uyup meyva verdiler. Ama ya pembe? İşte orada çok zorlandık. Nedeninin dış ortam farklılığı olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bu yaz, ilk kez bizden İzmir'e, Nail Sarı'ya gidip, yıllardır orada döngülerini sürdüren pembelerin tohumundan ekmiştik. Sonuç? Sonuç işte resimde. İki saksıdan yalnızca biri, o da tek -yazıyla "bir"!- pembe domates verdi! Demek ki alıştığı ortamdan ayırmamak gerek tohumları...
Tohum candır!

Geçen ayın (Kasım) son kapyası...

Neredeyse 2017'ye gireceğiz, biberler mevsimi şaşırmış gibi...

Aralık 2016 başında yeniden çiçeklenen cherry...

Mayıs 22, 2015

YAVAŞ YAVAŞ BALKONA HAZIRLANIYORLAR!

31 Mart'ta çimlenmeye bırakılan tohumlar, 7 Nisan'da başlarını çıkarmışlardı...

Bugün 22 Mayıs 2015!
31 Mart'tan bugüne kadar, arada yalnızca bir kere "şaşırtılıp" biraz daha ferah bir alana taşınmışlardı...

Bu fotoğraftakiler artık (20 Mayıs 2015'te) fide torbalarına alınmış halleri...

Hepsi de bizim mini balkonda bir iki kuşak büyümüş, meyva vermiş, buradaki dış koşulları genlerine kaydetmiş, pembelerin, biberlerin ve doğal "cherry"lerin torunları!
Soldaki saksıdakiler pembeler, sağda daha nazlı, daha narin "cherry"ler...


Bu kare metal kapta da ortada bir "cherry" etrafında ise doğal biberler var...
Bu çimlendirme mevsiminde yalnızca 4 biber yeniden çimlenip fideye dönüştü!
Şimdi sıra hepsinin gövde çaplarının en az 1 cm. genişliğe ulaşmasını beklemede...
Sonra haydi bakalım deyip saksılara taşınacaklar... Tabii asıl sorunlar da o zaman başlayacak...
Buraya kadar olan en kolay fasıldı...
Pembe Domates Ağı'nda asıl bundan sonra yakınmalar başlayacak!
"Çiçeklerim dökülüyor!" / "Tırtıl geldi"! / "Sarardı soldu!" / "Domatesler çok küçük!"... ve belki yenileri...
Umarız küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinin etkileri bizleri bu sezon es geçer!


Eylül 23, 2014

BALKONDA BİR ÖĞLE RANDEVUSU

Dünden beri öğle saatlerinde tırtıllarla randevum var! Çok da dakikler, 12.00 - 14.00 arası, domateslerin üst yapraklarının altında buluşuyoruz. Tek sorun, onları elimdeki kağıt peçete ile alırken, binbir tane ayakla, zavallı yapraklara sımsıkı tutunup, gelmemek için gösterdikleri inat.

Eeee, biz siz afiyetle gövdeye indiresiniz, onları delik deşik edesiniz, bir de üzerine atıklarınızı bırakıp mahvedesiniz diye yetiştirmedik bu garipleri herhalde...

Pembe Domates meraklısı bir tırtıl... 23 Eylül, 2014, öğle saatleri...

23 Eylül itibarıyle bizim balkondaki durum ise şöyle:
Bu yıl çimlendirmeye hayli geç başladığımız için ilk fidecikler ancak 22 Nisan'da başlarını çıkarabilmişti... İki çeşit pembe, üç - dört çeşit cherry, bir iki de doğal biber fidesi saksılarına Haziran'da taşındılar.  Bu sezon biraz fantezi yapıp, pembelerde balkona alışkın olan tohumlar yerine biri 2007, biri de 2012 yazından kalan çekirdeklerden diktim. Bir de Ayşen Ertür'e iki sezon evvel tohumundan verdiğim "Cherokee"lerden geçen yaz onun bahçesinde büyümüş olanların tohumundan... Cherry'lerde de yıllardır balkonda meyva veren kırmızı "Parisien" ile yine Fransa kökenli olup, paketinde yıllardır bekleyen ve son tarihi geçen yıl dolmuş olan "Kırmızı Erik"; "Prune Noir" bir cherry... 3 çeşit de doğal biber: Kırmızı tombul Macar, bir sivri bir de çuşka...
Kırmızı Macar biberleri,
altta Ayşen'in Cherokee'si
Havaların çok güzel gitmesi ile hepsi de çok çabuk yapraklanıp boy attılar, boğazlandılar, çiçeklendiler... Sonra?
Kırmızı ve Plum Noir - Cherry
Sonra aşırı sıcaklar başgösterdiğinden "pembe"ler çiçek dökmeye başladı, hemen balkonlardaki emektar tül perdeler devreye girdi, gölgeye alındılar. O sırada biberler birer birer meyva vermeye başlamış, cherry'ler de ufak tefek meyvalamışlardı...
Pembelerden ve Cherokee'den hiç ses yoktu.
Tam tersi hepsi de gün geçtikçe daha kötü oluyordu; sararıp solan yapraklar, beyaz böcekler, vesaire...
Biraz işlerin çokluğundan, biraz da "dur bakalım ne olacak" merakından sulama ve toprak takviyesi dışında da hiç bir iyilik yapmadım onlara uzun süre. Sonra da tam tersini.... Sulu sütle sulama, arap sabunlu spray ile beyazları rahatsız etme, kötüleyen yaprakları hemen her gün sabırla koparıp ayıklama, arada minik çapa ile çapalama, toprağı havalandırma...
Vee, ondan sonra -biraz da aşırı sıcakların gerilemesiyle- sessiz kalıp çiçek döken pembeler hemen cevap verdi! Artık minik yavru pembelerimiz var....
Var da yapraklar hala hergün ayıklanacak hale gelip, Sedat Hoca'nın deyimiyle "vejetasyon" yani yapraklanma konusunda hiç umut yok. İşte tam bu noktada tırtıllar aklıma geldi ve ava çıktım. Geçmiş yıllarda sabahları erken saatte de bulduğum olmuştu onları. Bu yıl öğleyin ortaya çıkıyorlar işte... Bakıma devam!

Haziran 16, 2012

ERKEN ÇIKAN YOL ALIR!

Bu yıl biraz geç yola çıktık bizim balkon için!
Dolayısıyla daha yeni yeni çiçeklendi pembeler...
Egzosa, toza, börtü böceğe direnebilirlerse, çiçekler dalında kalabilirse bir ay sonra meyvaların tadına bakılıp, çekirdekler kurutulabilir...

Umarız!
(Çiçekte olmalarına rağmen geçmiş yılların deneyimlerine dayalı olarak suya boğmuyoruz, 2-3 günde bir makul miktarda sulanıyorlar, "boğazlama" yapılıyor, arada bir toprakları mini-çapa ile havalandırılıyor. Arızalı yapraklar toplanıyor...)

Aralık 22, 2011

ARALIK AYI, BALKONLAR ve "CALENDULA ARVENSIS"!

Aralık ayında çiçeklenen pembe... 
Geçen hafta PDA üyesi Sayın Ömür Yıldız gruba yolladığı mesajda "...yaz mevsimi geçtiği için mi kimseden ses çıkmıyor?" demiş ve küçük bahçesi için evde yaptığı seranın bağlantısını da eklemiş... Biz de biraz "balkon haberleri" geçelim...

Bu resim 4 Aralık'ta çekildi... Küresel ısınma, iklim değişikliği ve onların etkileri diye hep konuşulup durulur ya işte onun somut bir kanıtı: Aralık ayında bir süre sıcak ve güneşli günler gören bu pembecik çiçek açmış...
Yalnız o mu? Onun hemen dibindeki kadife çiçekleri de tomurcuklanmış, neredeyse açtı açacaklar...
Aslında o saksıda kadife çiçeği yoktu. Resimde gözükmeyen, fakat beyaz sinekleri kaçırsın diye biraz üst tarafındaki küçük bir saksıya ekilen kadife çiçeklerinin tohumları oraya düşmüş, havaları iyi bulup kök salıp yeşermiş olmalı.
Aslında böyle bir "balkonda iklim değişikliği deneyi"ne girişmek gibi bir amaç da yoktu... Tamamen tesadüf... Herkes yaz sonu domateslerinden kalanları söker, toprakları temizlerken biraz "kalanlara kıyamama", biraz da "üşenme" durumu...

Gerçi Pembe Domates Ağı'nın ilk yıllarında Ekim, Kasım aylarında meyva aldığımız bile olmuştu...

Bunlar bizim balkonda 2006 Kasım'ında çıkan pembeler.

İlk PDA üyelerimizden sevgili Dilek Gürelli ise o yıllarda Nişantaşı'ndaki çok güneş göremeyen balkonunda bir rekor kırmış, ilk meyvasını Aralık ayında verdirmeyi başarmıştı pembelerine:


Calendula Avensis nam-ı diğer Nergis
Bu arada gelecek sezon için bir hatırlatma! Şimdi pembelerinizi nereye ekecekseniz, oraya yakın bir yerlerde bulunması gereken  "Calendula Arvensis"leri ekmenin tam zamanı. Yani "Nergis"i... Ya da "Ayn-ı Safa"yı... Ya da İngilizce adıyla  "Field Marigold"u!
Nedeni şu gönderide ayrıntılı olarak verilmişti...
Biz bu yaz başı kadife çiçeği tohumu ararken nergisi de sormuş "şimdi onun zamanı değil" yanıtını almıştık hep. Nedenini sonra anladık, nergis soğanlı bir bitki ve soğanı da şu sıralar bolca bulunuyor...

Bütün bunları niye yapıyoruz? Elimizdeki "doğal", "evladiyelik" pembe tohumlarının doğallığını bozmadan döngüyü sürdürebilmek için... Bitirmeden dikkatinizi çekmek istediğim birşey var. PDA üyesi olan ya da olmayan pembe domates meraklılarıyla iletişimi daha kolay sürdürebilmek için FaceBook'ta açtığımız sayfada, üyemiz olmayan, olmadığı için de bu konudaki ısrarlı duyarlılığımızı bilmeyenler, zaman zaman için kimyasal zehirler hakkında da tavsiye alıp-veriyor. Sevgili Nalan Cantav sağolsun, genellikle bu gibi durumlarda hemen müdahale edip hatırlatma yapar, "...hooop... durun bakalım...bunların yeri burası değil" diye. Gene de bizi "dijital hafiye"lik yapmak zorunda bırakmasalar ne iyi olacak...Evet, onları zevkle kullanan, hatta ticaretini yapan o kadar çok topluluk var ki... Haydi şimdilik hoşçakalın!




Ağustos 12, 2010

TUTALARA BİYOLOJİK SİLAH: 3 BÖCEK

"Closterocerus Clavus", "Bracon Didime" ve "Ratzeburgiola Cristatus"... Bunlar bu yıl ciddi tehdit oluşturan Tuta Kelebeği ya da Domates Güvesi ile de doğal yoldan mücadele eden 3 böcek.

MKÜ Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Miktad Doğanlar,  tarım ilaçlarının kullanılmadığı MKÜ Araştırma Enstitüsü'ne ait domates seralarında çeşitli parazitlerin zararlıya yöneldiğini tespit ettiklerinin ve yüzde 70’lere varan düzeyde "yok edici" etki gösterdiklerini belirtmiş...

Radikal'deki haberin ayrıntıları şurada!

Ağustos 03, 2010

Güngör Uras dikkat çekiyor: Tuta Kelebeği!

Bugünkü Milliyet'te Güngör URAS "tuta kelebeği"ne dikkat çekiyor:
"Tarla Domatesi Yemek Hayal Oluyor!"

Bu da aynı gazeteden bir başka domates haberi:
"Bir kilo ağırlığında domates yetiştirdi!"

Kasım 14, 2009

DOMATES ve "CALENDULA ARVENSIS"!

Bugünkü Hürriyet'te, organik üretim ile ilgili bir başarı öyküsünden:

"...Zeytinyağı işini kotardıktan sonra, ormanda doğal olarak yetişen otlara gözümüzü diktik. İnanılmaz güzellikte kekik, defne ve adaçayı vardı. Uygun mevsimlerde onları ormandan söküp, araziye diktik. Bu vesile ile organik tarımı öğrenmeye başladık. Profesyonel destek almadık. Çok kitap devirdik. Ektiğimiz tohumu ilaç kullanmadan tutturmayı deneye yanıla öğrendik. Domates böceklenmesin diye yanına aynısefa bitkisi diktik. Turpları kurttan kurtarmak için yanına patates diktik. Bunların hepsini kitaplardan öğrendik. Organik tarım yaparken bezmemeyi de kitaplardan öğrendik. Her kitap, bu işin geri dönüşünün en az üç, en fazla beş yılda alınacağını yazıyordu..."

Kadife çiçeğini biliyorduk da "aynısafa"nın da domatesin böceklenmesine engel olduğunu bugün duyduk böylece...  Latince adı "Calendula Arvensis" olan "aynısafa"; "Nergis" olarak da biliniyor. İngilizcede "Field Marigold" deniyor ona. Antiseptik etkisiyle tıpta ve kozmetik endüstrisinde kullanılıyor... Papatya ailesinden.
Şu fotoğraf veritabanında daha çok resim var...



Haziran 17, 2008

ŞU ANA KADAR HERŞEY İYİ GÖZÜKÜYOR...

Haziran ortalarına geldik... Geçen yılın Haziran arşivine baktım da geçen yıl bu sıralarda daha çok mekanik korumadan sözedilmiş. Bu yıl da şu ana kadar ortaya çıkan sorunların en başında yapraklara dadanan küçük böceklerle ilgili... O yüzden delikli koruma torbaları böcekler konusunda da bir dereceye kadar etkili olabilir... Bu yılın serüveninde göze çarpan en güzel olgulardan biri de böceklerle ilişkide ve onları uzakta tutma yolları konusunda önerilen yöntemlerin "doğal"lığında!
Bu da PDA Manifestosu'nun çok iyi algılandığının bir kanıtı...
"Çiçek açıp çiçek dökme" konusu, Temmuz 2007'de gündeme gelmiş. Bu yıl sıcak bölgelerde çiçeklenme daha erken olduğu için bu konuda da yakınmalar oldu. Ama üyemiz Sibel Karanfil buradaki "çiçek dökme ve gergin yetiştirici ilişkisi" konulu içeriği farkedip, PDA ile çoktan paylaştı ki bütün bunlar bizi çok sevindiriyor...
Emekler boşa gitmiyor kısacası... Yeter ki küresel ısınmanın etkileri pembelerden uzak olsun...
Ne diyelim...

Şubat 27, 2008

II. PDA BULUŞMASI - EMİNE YALÇIN'IN TOPLANTI İZLENİMLERİ

PDA II. İstanbul Buluşması, 24 Şubat 2008, Pazar günü, İstanbul’da, Armada Otel’de yapıldı. PDA kurucularından Mehmet Tansuğ’un açılış konuşmasıyla başlayan toplantımız, Avniye Tansuğ’un “Dünden Bugüne PDA” başlıklı sunumuyla devam etti. Tansuğ’un; “Neredeydik?- Nereye geldik?- Nereye gidiyoruz?” alt başlıkları altında hazırladığı sunumu, aynı amaç doğrultusunda birlikte olmanın hissettirdiği güzel duygularla paylaştık.

Bu toplantıya katılan değerli PDA üyeleri, hem tanıştılar, hem de görüş ve önerilerini açıkladılar.

Gönüllü olarak PDA ağına katılan ve PDA 2007 Manifestosu’nu kabul eden üyelerimiz, pembe domatesten yola çıkarak, ülkemizin doğal kaynaklarının, endemik bitkilerinin korunarak kullanılması, doğal yöntemlerle üretilmesi ve genetiğiyle oynanmamış tohumların gelecek nesillere aktarılması için bilgi, deneyim ve önerilerini toplantıya katılan üyelerimizle paylaştı.
Sunumdan sonra, katılımcıların sorularına geçildi. Haşarat ve bahçe zararlılarıyla mücadelede doğal yöntemler konusunda sohbet yapıldı. Evde bulunan saksı bitkileri ve elbette pembe domatesleri sinek ve bitten korumak için birkaç formül dile getirildi. Bu konuda aldığımız notları kısaca özetlersek:

*Tırtıl, bit ve sinek gibi haşaratlardan bitkileri korumak için; yarım kilo arap sabunu, bir litre üzüm sirkesiyle, uygun bir kabın içinde iyice karıştırılacak. Bu karışımın içine 1/10 oranında su ilave edilecek. Elde edilen eriyik bitkilere püskürtülecek.
*Bahçe, tarla veya saksı bitkilerini haşarattan korumak için, ısırgan otunun da faydalı olduğu anlatıldı. Isırgan otu toplanıp, ağzı geniş bir bidona konulacak. Toplanan ısırgan otunun 1/5’i oranında suyla karıştırılacak ve bu bidon, ağzı açık olarak güneşte bekletilecek. Bu karışım sulanıp, çürüyene kadar beklenecek ve daha sonra süzülecek. Elde edilen eriyik, püskürtmeye uygun kıvama gelecek kadar su ilave edildikten sonra bitkilere püskürtülecek.
*Saksı bitkilerini bit ve sinekten korumak için toprağına “kahve telvesi” dökmemiz tavsiye edildi.
* Başta pembe domates olmak üzere, evde yetiştirilen diğer bitkileri sinekten korumak için “sinek kapan” adıyla anılan bitkiden yetiştirmek, sineklerle mücadelede mükemmel sonuç veriyor.
*Bahçelere zarar veren “dana burnu” zararlısına karşı alınması gereken önlemler anlatıldı. Bu yöntemi uygulamak için, yapılması gereken hazırlığı sırasıyla yazacak olursak: Kasım ayında bahçede uygun gördüğümüz bir yere 30cm derinliğinde bir çukur açılacak. Bu çukura yanmamış at gübresi yerleştirilip, üstü toprakla güzelce kapatılacak. Çukurun yerini belirlemek ve unutmamak için üstüne sağlam bir çubuk dikilecek. Mart ayında çubukla işaretlediğimiz bu çukur açılacak. Çukurun içindekiler kürekle poşete alınıp, imha edilecek. Dana burnu ile mücadele için, bu işlem özellikle tavsiye edildi.
*Evde yetiştirdiğimiz pembe domates ve diğer bitkiler için “evde doğal gübre yapımı” hakkında verilen tarife göre eylül ayında şöyle bri karışım hazırlanıyor: Bir avuç kuş gübresi veya bir avuçtan fazla keçi gübresi, üzüm çekirdeği, sebze artıkları, meyve kabukları uygun gördüğünüz bir kabın içinde karıştırılacak. İçine yumurta kabukları, demlenmiş çaydan kalan çay çöpleri, kahve telvesi, kül ilave edilecek ve ağzı kapanıp bekleyecek. Mart ayında ekim yaparken, evde hazırladığımız gübre toprağa karıştırılacak.
*Saksı topağının su tutmasını sağlamak için, toprağa “ponza taşı” yerleştirmek iyi olur.
*Kabuklu sebze ve meyveleri dinlendirilmiş suyla sulamak gerekir.
*Sönmemiş kireç toprağa verilirse, toprağım kalsiyum oranı artar.
*Demir eksikliğine karşı, saksının içine paslanmış çivi bırakılır. Tenekede bitki yetiştirmek, toprağın demir açısından iyi olmasını sağlar.
*Satılan bazı tohum paketlerini üstünde “YILLIK” yazıyor ise, bu tohumlar hibridtir. Hibrid tohumdan yetişen bitkiden bir daha tohum alınamaz.
*“Kilitlenmiş tohum”: toprağa bir kere bu tohumdan ekilirse, bundan sonra hep aynı yerden aynı tohumu almak ve o toprağa başka tohum ekememek anlamına gelir.
*Pembe domatesin üretilip, tüketiciye ulaşması ve tüketilmesi için görüntüsünün, lezzetinin ve kokusunun tanıtılması gerekmektedir.
PDA’nın geniş katılımlı gelecek toplantılarında birlikte olmak ve 2008 yılının bereketli olması dileklerimizle II. Toplantımızı tamamladık. - Emine YALÇIN

TANSUG Notu: Yukarıdaki "doğal mücadele reçeteleri" (kahve telvesi, sirke v.d.) toplantıdaki tartışmalar sırasında ileri sürülmüş olup, PDA tarafından denenmiş ve önerilmiş değildir. PDA önerileri  REHBER_I, II ve III 'lerde yer almaktadır. 

Ağustos 25, 2007

TEŞHİS ve TEDAVİ!

"Yanılmıyorsam, size sorun çıkaran yeşil tırtıl "heliothis armigera", önce yapraklara sonra meyvelere zarar veriyor. Organik tarımda kullanılan bir
ilacı var, "bacillus thuringiensis"... Kaynak daha önce bahsettiğim TÜBİTAK yayınlarından çıkan "Serada Organik Domates Yetiştiriciliği" kitabı, içinde domates yetiştiriciliğinde kullanılacak çok yararlı bilgiler var."
diye yazmış PDA üyesi Sayın Selma Uzun...
Biz de bunun nedeni üzerinde düşündük. Sonuç: Bu saksıda her zaman kullandığımız "English Gardens" organik toprağı yerine, yerel bir fidanlıktan aldığımız "organik" (!) karışımı kullanmıştık. Demek ki içinde larvalar varmış...
Bu arada şurada da ilginç tavsiyeler bulduk...
Gözle, elle, fizik ve mekanik önlemlerle mücadeleye başladık...
Ama o davetsiz "yeşil" de az estetik değildi yani, insan kıyamıyor onunla savaşmaya hani...