organik tarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
organik tarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Aralık 05, 2012

Kent Tarımı ve Müzik, Parizyen Mimari Eliyle Birleştirildiğinde...

İşte o zaman ortaya böyle bir güzellik çıkabiliyor!

Phadion Club, bu yapıyla ilgili haberinde "füzyon mutfak olur da füzyon mimari niçin olmasın?" diyerek bu yapıyı bir "füzyon mimari" örneği olarak değerlendirmiş.

Parisli mimarlık ofisi SOA, Bordeaux kentindeki eski bir depoyu, böyle bir kültürel merkeze dönüştürmüş adını da "Düşey Çiftlik" koymuş. Çevre halkı buraya gelip bir taraftan müzik dinlerken bir taraftan da düşey çiftçilik öğreniyor, kentte organik tarıma teşvik ediliyor...

Phadion'un web sitesine bakarsanız, gitmişken bu gibi eserleri bir araya getirdiği "Vitamin Green"e de göz atmayı unutmayın!

















Farming and music come together in Bordeaux | Architecture | Agenda | Phaidon




SOA Mimarlık, kent tarımı alanında uzmanlaşmış bir ekip. Bu projenin benzeri daha bir çok örnek var portfolyolarında...

Bordeaux'daki bu projede,  "Projet Darwin" kuruluşunun da parmağı var. Adını Darwin'den alan bu ekibin web sitesinde sadece Fransızca içerik olduğu için fazla bir şey anlayamadımsa da değme çevre örgütüne taş çıkartacak cinsten, dehşet işler yaptıkları görülüyor.

Ne diyelim darısı Türkiye'nin, biz kentlilerin başına!

Aralık 02, 2012

MİLLİYET'TE "ORGANİK UYANIŞ" DİZİSİ

Milliyet Gazetesi, "Organik Uyanış" genel başlığı altında, doğal tarım konusuna bir neşter attı. "Organik mi doğal mı?" tartışmasını da açması bakımından bu yayın hayati önem taşıyor.
İzlemekte büyük yarar var. Her "organik" şey aynı zamanda "doğal" mı? Burası tartışmalı çünkü.

Geçen gün bizim de fikrimizi sordular:

PEMBE DOMATES AĞI
Organik uyanış dizisinde yer vermek istediğimiz bir diğer çiftçilik serüveni ise İstanbul’da balkonlarda başlayan ‘Pembe Domates Ağı’. Avniye ve Mehmet Tansuğ çiftinin arkadaşlarının hediye ettiği üç pembe domatesle başlattığı ağ 6 yılda 2 bin 700 kişiye ulaşmış. Balkon ve çatılarına koydukları saksılara birbirlerine hediye ettikleri pembe domates tohumlarını eken... (devamı için tıklayınız!)


Bu dizi için Ayşen Ertür, Konyar'lar da görüş bildiriyordu. Organik Uyanış'ı izlersek onları da yakında okuyabiliriz...

Bu arada bugünkü Milliyet'in bir başka köşesinde, Antalya, Kumluca'daki "DOMATEXPO" Fuarında bir tohumculuk firması tarafından "tanıtılan" yeni bir endüstriyel (sarı domates ile ampul biçimli domatesin ıslahından elde edilen tohum ile üretilmiş)  domatesin seneye pazara sürüleceği yolunda ilginç bir haber var, (başlığa tıklarsanız...): 

"Ampul Domates Seneye Pazarda"












Kıssadan hisse: Elimizdeki doğal tohumların doğallığının kıymetini iyi bilelim!!! 

Şubat 15, 2009

ÖMERCAN'A NAZAR DEĞDİ ya da BU ÜLKEDE İYİ ŞEYLERİN ÖMRÜ NİÇİN KISA OLUR?

Bu pembe domates serüveninin başlamasına vesile olanlardan arkadaşım Münevver Eminoğlu'ndan Ömercan Organik Tarım Çiftliği'nin faaliyete başlayacağını ilk duyduğumuzda (5 Nisan 2006 imiş!) bizi de üye kaydetmelerini istemiştik. Ondan sonra "Ömercan" başta sağlıklı beslenme olmak üzere hayatımıza hep lezzet ve kalite kattı durdu... Pembe Domates Ağına da... Tohum katkısı, bilgi katkısı, doğal pembe domateslerin kendisi... bunların en önemlilerindendir.

Arasıra yazılı ve sözlü olarak, çoğu zaman içimden her organik sebze kutusu evimize teslim edildiğinde bu zahmete katlandıkları için bu ekibe teşekkür ediyordum. Sürekli olmasını da dileyerek... Ama her güzel şey gibi maalesef "Ömercan" da ömrünü tamamlamış. Nedeni de organik tarım için kullanılan arazinin sahibi -nedense- ortaklığı bozması imiş. Ya da bizim duyduğumuz neden bu...

Başka bir ülkede olsaydık, vatandaşın, tüketicinin bilinç düzeyi ve tepki verme kültürü yüksek bir toplumda yani, böyle bir durumda herhalde sessiz kalınmazdı...
Oysa bizde ikisi de işe yaramayan iki ihtimal var. Birincisi "vaaaah vah, Ömercan'a nazar değdi" demek. İkincisi "bu ülkede neden iyi şeylerin ömrü kısa olur?" gibisinden yanıtı belli bir soru sormak...

Her hal ü karda elimizdeki pembe tohumlarının değerini daha çok bilmek gerektiği açık.

Şubat 23, 2008

PDA ISTANBUL BULUŞMASI -I- (SUNUM)

(Bu gönderi, 24 Şubat 2008, Pazar günü İstanbul'da, yine Armada Otel'de yapacağımız II. Buluşma çalışmaları kapsamındaki "SUNUM"u, "PowerPoint" formatından kurtarmak ve içeriğe her zaman kolayca erişebilmesini sağlamak amacıyla buraya konuluyor!)


SUNUM

KONU: "DÜNDEN BUGÜNE PDA"

İÇERİK:

1) Neredeydik?

2) Nereye Geldik?

3) Nereye Gidiyoruz?


1) Neredeydik?

Bu sorunun yanıtını işin başından beri bir arada olduklarımız zaten biliyor. Sonradan bir araya geldiklerimiz ya da bu siteyi şu anda ziyaret edip de "neymiş bu işin aslı faslı?" diye merak edenler için bağlantılar burada:

PDA 2006 Arşivi

PDA 2007 Arşivi


2) Nereye Geldik?


Bugün itibarıyla 2006'dan bugüne kadar nereye geldiğimizi nitelik ve nicelik açısından ikiye bölmekte sanki yarar var.

Nicelik açısından:

  • Üye sayısı: 15'den 580'e çıktı (ve eldeki tohumların yetmeceği düşünülerek üyelik geçici bir süre için durduruldu) Bu noktada Nalan Cantav'ın özverili çalışmasının altı çizilir...
  • Tohum paylaşımı: Tohum sağlayanların sayısı (Baliç Ailesi) "1" iken çokça arttı: Münevver Eminoğlu, Ömercan Organik, Metin Varol, Selim Güleç (eliyle Sıdıka Kurt, Yüksel Atar, Ali Kayhan) Rasim - Hümeyra Konyar, Sedat Tavşanoğlu, Ayşe Sazak, Osman Nuri Nişancı, Gonca Ceylan Dikici, Ceylin Belli, Hanife Karagöz, Halil Torunoğlu, Ahmet Ergün, Şefika Erdinç, İbrahim Ethem Saklakoğlu eliyle Gürsel Tonbul, Betül Sözen (eliyle ÇEKÜL Birgi Temsilciliği), Ayşe Şensılay, Trabzon'dan "Batum pembeleri"nden gönderen Benol Hazaroğlu ve (Selim Güleç'in gönderdiği Mersin Kazanlı ilçesi Ali Kayhan tohumlarından ikinci turu alan) Vildan Özfenerci...
  • Koordinasyon: İlk yıl bir taraftan Tansuğ'lar fidelerini evlat edinecek dostlar arar, bir taraftan da sevgili yeğenleri Zeynep Uygun, balkonda yetiştirme konusunda çözümler geliştirirken, 2007'de adeta "patlayan" PDA tohumlarının Türkiye'nin dört bir yanına iletiminde "gönüllü" koordinatörler devreye girdi: Ankara'dan Cemal Ören ve Murat Etöz, İzmir'den Sevil Özcan ve Nail Sarı, Adana'dan Mehmet Saygın, Gölcük'ten Halis Esen, Trabzon'dan Erkut Ailesi, Bodrum'dan Semra Demokan ve Leyla Candan gibi...
  • 2008 için paylaşılacak tohum ve gönderi sayısı: Burada söz, "Tohum Gönderme üstadı" Emine Yalçın'a düşer! Keza 2007'de İstanbul içindeki PDA üyelerine hem tatmak hem tohum almak için kendi yetiştirdiği pembelerden üçerlik paketler halinde dağıtım yapan Metin Varol'a ne kadar teşekkür etsek azdır.
  • 2007'de paylaşılan fide sayısı: 300 (Konyar'lar)-
  • Pembe domates yetiştirilen il sayısı: 29 oldu
  • Yetiştirilen pembe türlerinin sayısı: 7'ye çıktı (Bkz. PDA Google Gruplar- İletişim Ağı Veritabanı: "Türkiye'de Pembe Domates Envanteri")
  • Ürün almayı başaranların yüzdesi: Hissedilen küresel iklim değişikliği nedeniyle 2006 sezonunda %95 başarı oranı, 2007'de tersine döndü!
  • Pembe domatese has olarak açılan web günlüklerinin sayısı: 1'den 14'e çıktı...
  • Alınıp verilen elektronik ileti sayısı:
    2006 - 139 mesaj- 2007'de Yahoo'dan Google Gruplar'a taşındık - 970 mesaj - 2008 - 24 mesaj. Keza Şefika Kamçez, Nilgün Şener, Nalan Cantav, Emine Yalçın bu konuda "Moderatör" olarak anlamlı roller üstlendiler.
  • Kitle iletişim araçlarında konu edilme:
    2006'da "Milliyet": "Pembe Domates Şehre Yayılıyor", Sabah: Pembe Candaner
    2007'de:
    CNN Turk 5N1K: Balkonlarda Organik Tarım
    Buğday- "Apartman Tarımı"
    Hürriyet: "Bu da 'Pembe Domates Örgütü"
    Türkiye'de "Slow Food" akımı öncülerinden Defne Koryürek'in "Fikir Sahibi Damaklar"- Dergisi , Sayı 1 "PDA"
    TÜRSAB Dergisi- Mayıs 2007: "Türkiye'de Yeni bir hareket var: Pembe Domates Ağı" (sayfa:26)
    Buğday- "Pembe Domates Ağı"
    Açık Radyo- Röportajlar (Oya Ayman ile "Tohumdan Hasada Ekolojik Yaşam" programı)
  • Ve vatandaş odaklı "medya"; ("blog") yüzlerce Web günlüğünden PDA'na bağlantı ve alıntı, haber, yorum...
  • Bilgi paylaşımı açısından: PDA üyelerinin katkılarıyla 2 Rehber, 3 fotoğraf albümü yayınladı, 2007 içinde pembe domatesin bakımı konusunda sulama, tohum alma ve iklim değişiklikleri ile başetmede işe yarayabilecek çözüm önerileri sunuldu. PDA üyeleri bir önceki yıla oranla daha fazla kere birbirlerine destek verdi...
  • "Hafiften kurumsallaşma": Bu sivil ve kendiliğinden örgütlenme ya da daha genel tanımıyla "toplumsal ağ oluşturma" ("Social Networking") olgusu küçük ya da büyük çıkar grupları tarafından istismar edilmesin diye alınacak önlemlerden biri olarak "PDA- Pembe Domates Ağı" deyimi ve logosu (Emine Yalçın öncülüğünde) tescil ettirildi.

Nitelik açısıdan:
Yukarıdaki sayısal veriler PDA'nın giderek yaygınlaştığı ve amaçlarına ulaşmada hayli yol aldığının bir göstergesi sayılabilirse, bu sayılar şöyle de yorumlanabilir:

  • Türkiye'de "evladiyelik doğal pembe domates" diye bir güzel domatesin yaşadığının farkında olmak,
  • Bu domatesi tatmak için arayışa girmek,
  • Bu domatesi aramak ve talep etmek,
  • Bu domatesin sürdürülebilmesi için birşeyler yapma gereği duymak,
  • PDA'na katılmanın bu bağlamda işe yarayabileceğini düşünmek,
  • Tohum edinmek ve evde/bahçede/tarlada bu domatesten yetiştirmek için bilgi edinmek ve harekete geçmek,
  • PDA üyeliğinin ön koşulu olan "PDA 2007 Manifestosu"na uygun davranılacağına söz verirken, kişisel bir lezzet arayışının ötesinde; doğal tarım, küresel ısınma, organik tarım, doğal gıda, genetiği değiştirilmiş organizmalar, terminatör tarım teknolojileri, kent tarımı, toplu davranma, bilgi üretme ve paylaşma, tekno-fobilerden arınma, balkon bahçıvanlığı, doğal döngünün bozulmadan sürdürülmesi, çıkar gütmeyen dostluklar, paylaşımcılık, sade yaşam ve ... ve daha bir dolu "acil dünya gündemi maddesi" ile yüzleşme...

3) Nereye Gidiyoruz?

Bunu bugün hep birlikte tartışmamız gerekiyor... Yerküremiz, evrende kendine biçilen rolü sadıkane oynamayı sürdürürken, üzerinde yaşayan bizlerden çekmediği kalmamışken, biz "insanlar" hala akılalmaz, bu çağın gündeminde yeralması inanılmaz maddelerle "meşgul" ediliyoruz. Gerçekten nereye gidiyoruz? Bu gidişat içinde "PDA" ne yapmalı, nereye gitmeli? Kişisel küçük sevinçlerimiz, lezzet ve mutluluk arayışlarımızı acaba yerkürenin geleceği açısından daha akılcı bir düzleme nasıl taşırız? Bunları hep birlikte tartışalım şimdi...

Not: Burada adını anmayı şu dar zamanda beceremediğimiz pek çok sevgili PDA üyesine, ve bu toplantıya ev sahipliği yapan Armada'ya içten teşekkürler...

Şubat 08, 2008

BİR "KENTTE KENDİ KENDİNE YETMECİLİK" ÖRNEĞİ: "SelfSufficientish"

Dostumuz, PDA üyesi, Emre ÜLKER bu siteye dikkatimizi çekmiş:
http://www.selfsufficientish.com/
"Self sufficient"; "kendi kendine yeten", "Self sufficiency"; "kendi kendine yeterli olma hali" anlamına geliyor. Bristol'de yaşayan ve bu siteyi (2004'de) kuran Dave ve Andy Hamilton (ikiz) kardeşler, tıpkı bizim gibi bir gerekçeyle yola çıkmışlar. Kendi çıkışlarını bir akıma dönüştürme amacıyla olsa gerek; amaçlarını özetlemek için seçtikleri sözcük "Self sufficient" ("Kendi kendine yeten")in sonuna bir "ish" ekleyerek, "kendi kentine yetmecilik"e dönüştürmüşler. Felsefelerini de zaten şurada açıklıyorlar... Özellikle "kent" yaşamında sınırlı mekan ve zaman içinde doğru ürünlere ulaşma konusunda herkesi kendi olanaklarını olabildiğince yaratıcı ve "doğal" biçimde kullanmaya ve kent içinde yetiştirebilecekleri ne varsa yetiştirmeye davet ediyorlar. Kurdukları site de bu anlamda bir bilgi bankasına dönüşmüş. Tabii ki domates de yerini almış orada!
Benzer kelime oyunlarıyla bir de "Trish" diye bir kahraman yaratmışlar, böylece bu hareketi çizgilerle daha sempatik biçimde anlatıyorlar. Dave ve Andy Hamilton, bir kitap da yayınlamış...

Çok hoşumuza gitti bu site.
Emre Ülker'e teşekkürler...

Haziran 14, 2007

AÇIK RADYO'DA AKTAR İLE SÖYLEŞİ

"Türkiye’nin Organik Tarım Potansiyelinin Farkında mısınız?"
Çiğdem Öztürk tarafından Cengiz Aktar ile Buğday Dergisi için AÇIK RADYO'da (başlığa tıklayın) yapılmış ve derginin Haziran 2007 sayısında da yayımlanan söyleşi...
(Aynı sayıda PDA ile Güneşin Aydemir'in yapıtığı bir söyleşi de var!)

Mart 13, 2007

Sayın Cengiz Aktar yolladı: "Yeni bir ulusal politika: Ekolojik tarım"

Avrupa Birliği (AB) üyeliğine hazırlık çalışmaları arasında Türkiye’nin en çok başını ağrıtacak konu şüphesiz ki tarım olacak. Ekonomik, sosyal ve siyasî anlamda tarım dev bir sorun olarak önümüzde duruyor. AB’nin ve gelişmiş dünyanın tarım verileriyle bizimkiler arasında uçurumlar var. AB’nin adı üstünde Ortak Tarım Politikası’na (OTP) uyum için büyük değişim ve fedakârlıklar gerekecek. Ancak, OTP uyumu için prodüktivist bir yaklaşımla konvansiyonel tarım zemininde gerçekleştirilecek bir dönüşüm ülkenin bekâsı açısından muazzam risk taşımakta. Aslında durumumuz böylesine riskli bir dönüşümü gerektirecek kadar kötü değil zira Türkiye’nin kayda değer bir ekolojik tarım potansiyeli mevcut. Ekolojik tarım insanın ve doğanın kazançlı çıktığı bir tarım ve yaşama biçimi. Gıdada kendine yeten Türkiye’de verimliliği artırmak amacıyla küçük tarım işletmelerinin ortadan kalkmasını, üretimin mekanize olmasını ve konvansiyonel tarımda yoğunlaşılmasını önerenler bu dönüşüm sonucunda üretilecek sebze ve meyvenin kime satılacağını düşünmez; atıl olacak, milyonlarla telaffuz edilen vasıfsız işgücünün ne olacağını ise hiç hesaba katmaz. Sanayii işçisi olmaları, onları istihdam edecek artık öyle bir sanayii kalmadığından mümkün görünmeyen ve tek çareleri göç etmek olan bu insan yığınlarının kentlerde nasıl lumpenleştiğini bugünden görüyoruz. Bu kâbus senaryosuna karşılık ekolojik tarım ve kırsal kalkınma Türkiye’nin tek çıkış yolu konumunda. İlgi ve dikkat isteyen, emek-yoğun bir tarım biçimi olan ekolojik tarımın artı değeri konvansiyonel tarımdan kıyaslanamayacak kadar yüksek; bu beslenme ve tüketim biçimine AB ve diğer gelişmiş ülke pazarlarından talep ise olağanüstü boyutlarda. Buna karşılık konvansiyonel ürünün hiçbir cazibesi yok. Varlıklı AB yurttaşı herkesin her yerde ve her serada üretebildiği sası domatesi yemek, kokmayan çiçekleri vazosuna koymak istemiyor. Türkiye elindeki olanakları iyi değerlendirerek, tarım politikasını hızla o tarafa yönlendirmekte olan AB’nin ekolojik ürün ambarı haline gelebilir. Ekolojik tarım yaygınlaştıkça, çığ gibi büyüyen çevre sorunlarımıza da çare oluşturacak, yerli tüketicinin de vasıflı ürünle beslenmesini sağlayacaktır. Kısacası, ekolojik tarım Türkiye’nin öncü ve örnek ülke konumuna gelmesini sağlayabilecek bulunmaz bir fırsattır.

Dr. Cengiz Aktar, Bahçeşehir Üniversitesi AB Merkezi Başkanı, Victor Ananias, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı tarafından yazılan bu makalenin devamı PDA İletişim Ağı Ana sayfasında, "Files" bölümünden indirilebilir... Bu önemli kaynağı bizimle paylaştığı için Sayın Aktar'a içten teşekür ederiz...