Rasim Konyar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Rasim Konyar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Haziran 02, 2016

BALKONA ÇIKMADAN ÖNCEKİ GÜNLER...


Bu yıl dar balkona geniş boyutlu saksılar sığmadığından yalnızca iki pembe ve biraz da cherry ile uğraşacağız...
Pembeler, Hafize Baliç tohumlarından İzmir'de yaşamını sürdürenlerden...

Bebek beklediği için pembe fidesi de isteyen iki genç dost için Nail Sarı kanalıyla gelen tohumlardan çıkan fideler bunlar. Daha doğrusu o gruptan elimizde kalan son iki fide...

Cherry'ler ise Fransa kökenli, yıllardır döngüsünü sürdüren kırmızı, mor ve sarı olanlar... Bakalım nasıl devam edecekler!


Mart 06, 2013

BUGÜNKÜ CNNTURK SÖYLEŞİSİNİN ARDINDAN...

Biz Mehmet ile PDA konusunda konuşacağız diye, yazılı ve görsel basında ön plana çıkmayı sevmiyoruz esasen... Zaten başta "Basın Sözcü"müz Yeşim Güriş ve diğer genç üyelerimiz zaman zaman bu işi başarıyla hallediyorlar... Ama bazen kaçınamadığımız durumlar oluyor ki bugün de onlardan biri; CNNTurk'den Sevgili Başak Şengül'ün söyleşisi vardı... Daha çok ekip üyesi ile birlikte gözükmek için uğraştıksa da sonunda üç kişi katıldık...
Şuradayayının kaydı var.

Bu ekran fotoğraflarını dostumuz Sönmez Yanardağ çekmiş!
Başak Şengül, CNN ailesi içinde "BUGÜN" başlıklı haber programında uzun süredir beğenerek izlediğimiz bir profesyonel idi ama "bugün" onun işini ne kadar iyi ve etkin biçimde yaptığına bizzat tanık olduk... "Leb demeden leblebiyi anlama" özelliği oldu en başta benim dikkatimi çeken... 15 dakika süren canlı yayın boyunca en ufak bir aksama olmaması, konuların birbirine bağlanması konusundaki ustalığını da hayranlıkla izledim. Zaten hanidir bu konuya değinmek de istiyormuş...
(Bizlere gelince, galiba bu süre içine en önemli mesajları sığdırmayı başardık. Ama gene de sonradan "keşke şunu şunu da söyleseydik" ya da "keşke şunu öyle değil de şöyle söyleseydik"ler olmadı değil elbette... Onları kısaca aşağıya not edeyim sıcağı sıcağına en iyisi!) *

Daha ilginci CNN kadrosundan bizimle muhatap olan neredeyse herkesin pembe domates konusundaki bilinçli ilgisi idi...
 "Konuk Koordinasyon" ekibindeki Deniz Bulut, Reji/Haber Editörü Alpaslan Akkuş (Bu da onun blogu), CNN aracıyla ulaşımımıza yardımcı olan Hasan Karakaş ve en güzel sürpriz; yıllardır bir araya gelmediğimiz ve yayından sonra buluştuğumuz eski dost, deneyimli gazeteci, şimdi CNNTurk Haber Editörü ve Yazar; Emine Munyar!

Pembelerin bu kadar sevgiyle algılanması bizi o kadar mutlu etti ki...

NOTLAR: "Keşke daha net söyleseydik"ler: 

  • Bu yılın tohum paylaşımının fiiilen bittiği,
  • FaceBook'daki Pembe Domates Ağı sayfasına katılmanın "PDA üyeliği" anlamına gelmediği,
  • PDA Üyesi olmak için Google Gruplardaki iletişim ağına üye olunması gerektiği,
  • Oraya üyelik başvurusunun da şu anda kısa bir süreliğine durdurulduğu, tohum edinmekte geciken üyelerimizin ihtiyacı da karşılandıktan sonra tekrar açılacağı,
  • PDA içindeki paylaşımların tamamen "karşılıksız" olduğu,
  • Tohum takası konusunda net olmayan örgütlü girişimlerden niye uzak durduğumuz...
Neyse sonu geleceğe benzemiyor, en iyisi burada keselim...

Birkaç arkadaş da yayında bahsettiğimiz Vergilius'un Çiftçilik Sanatı kitabı hk. bilgi istemiş, şu link tıklanırsa kitap orada! Rasim Konyar ile bağlantı kurduğum nokta da bu blogdaki şu gönderide daha ayrıntılı olarak yer almakta... 

-Bunda büyük payı olan bütün üyelerimize ve koordinatörlerimize; bilhassa son yıllarda tohum paylaşımı konusunda özveriyle ve sonsuz dikkatle emeğini -ve bütçesini de- devreye sokmuş Ayşen Ertür'e, yıllardır İzmir'i tek başına hallettiği yetmezmiş gibi bu yıl elindeki bütün çekirdekleri tüm Türkiye ile paylaşmamıza yardımcı olan Nail Sarı'ya, her an yanıbaşımızda duran, tohum veren, moral veren, iletişim desteğine yardımcı olan Ayşe Sazak'a, ilk ve en önemli yük paylaşıcısı Nalan Cantav'a, nesli tükenmek üzere olan duyarlı ve özverili insanlardan Yeşim Güriş'e, tabii ki bu ağın doğmasının
ilk nedeni "Baliç"lere,  Konyar'lara, bir diğer "ilk neden" Münevver EminoğluZeynep Uygun ve Yalçın'laraŞefika Kamçez'e, Yaşmut'lara,  bütün bu yapılanları Web'e taşıyan Sevil Albayrak'a ve şu anda buraya sığdıramadığımız herkese teşekkürler. Onlar olmasaydı bütün bu gelişmeler olamazdı!-
Bu arada bu söyleşinin yayınlandığı gün 3.837 kişi PembeDomates.Org sitemize bir uğramış:

Summary

 MonTuesWedThurFriSatSunTotalAvg
Pageloads1471493,8376924633583105,956851
Unique Visits52691,0421931541691081,787255
First Time Visits4458968158103140911,562223
Returning Visits811743551291722532



Kasım 21, 2008

SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM FİLMLERİ FESTİVALİ'NDEN, BADEMLİ ve KONYAR'A...

İstanbul'da Sürdürülebilir Yaşam Filmleri Festivali başlıyor...
Bu konu bizim PDA içinde de çok ilgi çekti... Üyemiz Sayın Melek Saygın, "Festivaldeki Kutsal Tohumlar filmi, bana birilerini hatırlattı... (bizi ve PDA'nı onurlandırmış burada!) ....iyiyle-kötünün mücadelesinin hiç bitmeyeceğini düşünüyorum. Film 27 kasım 12.40'da, gidebilen olursa paylaşımları bekleriz. " diye bir mesaj yollamış bu sabah. Bu mesaj üzerine festivalin "Filmler" sayfasına bir daha baktım. "Kutsal Tohumlar"ın yanısıra mesela "Ağız Devrimi" de PDA'nı çağrıştırıyor:

"Ağız Devrimi" organik ürünleri tüketmenin önemini vurgularken hem eskiyi, hem de zamanımızı hicveden 4.5 dakikalık bir canlı-aksiyon parodisi... ...ağızlar ne yiyeceklerini ve hangi yiyecekleri yemeyeceklerini bir "mouthifesto" (devrimci ağız manifestosu) ile deklare ediyorlar: trans yağlara, genetiğiyle oynanmış gıdalara, tarım ilaçlarına, sentetik ve yapay katkı maddelerine HAYIR!"

Keza "ŞEYLERİN HİKAYESİ", "Permakültür" kavramını tanıtan "YERKÜRENİN BAHÇIVANI" da kaçırılmaması gerekenlerden... Bu festivali düzenleyen, "Permakültür"den yola çıkarak bir arayagelen, "Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi" kurucuları Pınar, Filiz ve Tuna'yı; PDA'na davet etmeli. İçimden bir ses onlarla PDA arasında sinerjik bir iletişim doğabileceğini söylüyor... Yalnız, şu "sürdürülebilirlik" sözcüğünün son yıllarda çift yönlü, yani, çıkarları kurdukları düzenin böylece sürüp gitmesinden yana olan endüstriler ve politika belirleyiciler tarafından da -hem de seve seve- kullanılmakta olduğuna nasıl dikkat çekmeli? İçi boşaltılıp, başka amaçlarla kullanılan diğerleri gibi, örneğin "yönetişim" gibi
... Acaba şu bağlantı işe yarayabilir mi?

Biz "Permaculture" ya da "Permakültür" ile ilk kez 2006'da karşılaşmıştık... Bu vesile ile rahmetli Raci Bademli dostumuzun "Kültür Zinciri Mühendisliği"ni burada yine anımsamak gerekiyor belki de. Prof. Dr. Raci Bademli, kültürün “elle tutulamayan” şeyleri de içerdiğini vurgular ve “bir bütün olan kültür zincirinin kırılmaması” gerektiğine dikkat çekerdi. Bademli, belki de bir “kültür zinciri mühendisliği” disiplininin gelişmesi gerektiğini, bir tür “kırsal yaşam bilgeliği” diye adlandırılabilecek bu “elle tutulamayan” kültürün genç kuşaklara aktarılmasında, ülkemizde “genetik bir sıkıntı” yaşandığını söylerdi... Bu konuda daha önce şurada, ÇEKÜL'de, ve daha bir çok yerde sözedildi, o güzel insanın gerçekleştiremeden gittiği bu projesinin ve diğer yaptıklarının unutulmaması için... Hatta PDA oluşurken, O'nun "zincir" dediği şeyin tarımla ilgili bir halkasını, Bafralı bir çiftçinin sütle sulama yaptığı haberinden sonra yakalamış ve halkanın 2100 yüzyıl önceye, Vergilius'a kadar uzandığını görmüştük...

Sonra daha neler gördük... Zincirin günümüzdeki halkası çitfçileri bekleyen "akılalmaz" düzenlemeleri...

Bütün bunları anımsamak, bu sabaha hem heyecan, hem hüzün katıyor...

Bütün bunları yazmaya yol açan şey Sayın Saygın'ın mesajındaki, PDA'nın ortaya çıkışının "insanların hayatta kalmalarını sağlayan bir içgüdüden kaynakladığı" düşüncesi mi yoksa?
O "içgüdü"nün "bilinç"le takviye edilmezse bir işe yaramayacağı kaygısı belki...

Haydi yine de -O güzelim filmlere ek olarak- "pembe" bir haberle bitsin bu yazı!

Sevgili üyemiz Rasim Konyar'ın, 29 Kasım'da, İstinye Park'ta "Alşimist Formlar" başlıklı heykel sergisi açılacak, İstanbul'daki üyelere duyurulur!

Haziran 15, 2006

BAFRA'LI ÇİFTÇİDEN 2100 YIL ÖNCESİNE UZANAN ZİNCİR...

"Ekinleri ne sevindirir, toprak hangi yıldızda alt üst edilir,
hangi yıldızda asmalar karaağaçlara sarılır,
sığırlar nasıl bir bakım ister, koyunlar nasıl,
nasıl yetiştirilir tutumlu arılar,
işte şiirime bunlarla başlayacağım, Maecenas!"

* * *
"Ya ne demeli, tohumları saçıp toprağıyla göğüs göğüse çarpışan
kısır toprağın tepeciklerini dümdüz edip de
derelere, çaylara hakim olan ve onları tarlasına yönelten çiftçiye?


KAYNAK: M.Ö. 70-19 yılları arasında yaşamış Roma'lı şair Publius Vergilius Maro'nun M.Ö. 30 yılında yazdığı "Georgica" şiiri.

Prof. Dr. Çiğdem Dürüşken'in Türkçe'ye "Çiftçilik Sanatı" başlığıyla çevirdiği bu kitap, 2006 yılında evde ya da bahçede pembe domates yetiştirmeye çalışanlar için bile önemli teknikler ve ipuçları içeriyor. Vergilius'un yapıtına başlarken seslendiği "Maecenas" da Sezar'ın siyasal anlamda en güvendiği danışmanı ve kültür elçisi imiş. Şair bu zahmete niye mi girmiş? "Latin ruhu"nun en önemli iki ögesinden biri olan "tarım"ın (öteki de askerlikmiş) unutulmaması, bir devlet politikası olarak dikkate alınmasını sağlamak için. Çok heyecan verici bir yöntem değil mi yönetim politikasında söz sahibi olmak için şiir yazmak? Üstelik aynı anda tarımsal kültürü yaşatıp, işlevsel bilgiler de vermek?

Dün akşam Konyarlar'la birlikte idik. Gündemin önemli bölümünü pembeler kapladı doğal olarak! Bunların toprakta "kalsiyum" sevdikleri konuşuluyordu bir ara. Rasim, civarda bol miktarda kum midyesi kabuğu bulunduğundan, onları fideleri ektiği toprağın üstüne serpeceğinden sözetti.

Ya Vergilius'un bundan ikibin küsür yıl önceki tavsiyesine ne demeli? (Aynı kitap sayfa 33:)

"Tarlana hangi ağaç fidesi ekersen, ek bir de
zengin gübre serp mutlaka, unutma bol toprakla örtmeyi de,
gözenekli taşları ya da sert midye kabuklarını göm içine;
aralarından su sızacak böylece, incecik buharlar süzülecek derinlere,
ve sürgünler boy atacak içe içe..."

"İçgüdüsel" organik tarım yapan ve toprağı sütle sulayan Bafralı çiftçiyi, Romalı şair Vergilius'u -ki bir çiftçi çocuğuymuş- ve kentsoylu heykeltraş Rasim'i yaratıcı ve üretken kılan bu kültür, şimdi elle tutulur mu tutulmaz mı? Korunur mu korunmaz mı? Kalk Raci hoca kalk, kalk da sen ver cevabı, ben içinden çıkamıyorum bu rastlantıların artık. Daha fide bulacağız yeni üyelerimize... Allahtan buralarda "bahar uzadı" Hümeyra'nın yorumuyla. Hala vaktimiz var balkonlarda denemeler yapmaya...
****************
EK:

26 Ocak 2009

Yukardaki içeriği gireli 3 yıl olmuş... Bu sabah bu web günlüğü ile ilgili istatistiklere bakarken bir bağlantı dikkatimi çekti. Prof. Dürüşken'in de bir web günlüğü var. Bu kitap ile ilgili içeriğe bizim yukardakini de "Bir Yorum" başlığıyla eklemişler.
Ben de onu bu web günlüğüne tekrar eklemek istedim. Ama yeni bir içerikle değil de bunun altına! Pentimento gibi oldu böylece!