Bakım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bakım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Haziran 28, 2016

İŞE YARAYACAK GALİBA!

Aşağıda "90 Derece Açı Meselesi" başlıklı gönderide sözünü ettiğim sorunu, "Mahcup Müdahale..." başlıklı gönderide görüldüğü gibi 180 dereceye getirmeye çalışmıştım... Sonra flasterin fazlalıklarını kesmiş, biraz gevşetmiştim... Bu sabah gördüm ki sarı yapraklar kurumuş, çiçeği tutan yeşiller ok gibi uzayıp açılmış... Görüntüye arkasından bakınca, çocuk resimlerinde çizilmiş güneş ışınları gibi hani...
Bekliyoruz! Bir tanecik pembe çıkıp büyüyebilse son yıllardaki küresel ısınma kaynaklı hezimeti unutabiliriz!!! Sonra baktık, ikinci pembe saksısındakiler de aynı pozda! Ha gayret! Esasen bu sap kalınlaşırken, o güneş gibi yapraklar sonuna kadar domatesi taşıyacak... Manavdan alınıp eve geldiğinde yıkarken koparılmamasında fayda olan koyu yeşil sap -ve domatese göre minnacık kalan- o buruşuk yaprakçıklara dönüşecek...





Bu arada "nazsız" cherry neredeyse kızardı kızaracak...

Aşağıda da 90 dereceliklerden birinin toprağa düşmüş hali, içinde de oluşmaya başlamış pembecik...




Haziran 17, 2016

MAHCUP MÜDAHALE: DOKSANDAN YÜZSEKSENE

10 yıldır balkonda pembe domates yetiştirme için uğraşmak demek ki insana bir cesaret de veriyor!
Korka korka da olsa bir önceki içerikte 90 derece açıyla sapından büküldüğü için "acaba dökülecek mi" diye endişe edilen ilk pembe çiçeğine yavaşça müdahale edildi.
Sap, büküldüğü yerden düzeltilip 180 derecede saydam bant ile düzeltildi! Kırık kolu alçıya almak gibi tıpkı. Fazla da yapıştırmamaya özen gösterilerek... Bakalım ne olacak?

 Bu arada iki şeye dikkat çekmek gerek:
 1) Pembe domateslerin lk veya daha sonraki çiçekleri, böyle bükülüp dökülseler de iklim koşulları düzeldiğinde yeniden açıp meyvaya dönüştüğünü yaşayarak gördük...
2) Herşeye rağmen -üzerine çok titrenen çocuklarda daha çok sorun çıkması misali- balkondaki diğer pembe sessiz sedasız çiçeklenip, meyvaya durmuş ve sağlıklı biçimde büyümesine devam ediyor, onu da bu sabah farkedip bir tuhaf oldum!
Ne desek acaba!!! :)

Mayıs 24, 2013

BALKONDA LODOS ETKİSİ

(Dünkü) Lodostan Önce:


Lodostan Sonra:




















Demek ki havalara fazla güvenmeyip, bunları çubuk ile desteklemeli hatta ilk yıllarda olduğu gibi koruyucu kılıf bile kullanmalıymışız...











Bir gün önce de aklıma gelmişti aslında ama vakit yoktu, "sonra bakarız" demiştim...

Ağustos 01, 2012

ÇAREYİ PERDEDE BULDUK!

Çiçeklerin dökülüp düşmesi çok yaygın bir sorundu...

Çok fazla sıcak ve ışığın da buna sebep olabileceğini düşünüp önce
balkon demirlerine bir  şifon örtü ile barikat yaptık...
Pembenin tepkisi hemen bir iki meyva vermek oldu...
 Pembe Domates Ağı'nda, çiçeklenen pembelerin meyvaya duramadan çiçeklerini dökmesi bu mevsimin en çok yakınılan konularının başında gelir.
Ama tepeden gene aynı fazla ışığı almaya devam
ediyordu. O zaman da çareyi balkon perdesini de dışarı
çıkarıp saksıları iyice gölgelemekte bulduk...

Bu konuyu ne kadar çok araştırdık... Ne çok çare denedik. Genellikle de işe yaramadı çoğu. Bizim iki küçük balkonda da son bir iki yıldır durum pek parlak değildi. Aşırı sıcaklar geçtikten sonra bir iki ufak meyva... Oysa balkonlarda ne güzel sonuçlar alıyorduk.

Bu yaz şu "aşırı sıcak" ve "yakıcı güneş ışınları"nın bu sorunun asıl nedeni olabileceğini düşündük ve pembeler çiçeklenmeye ve çiçek dökmeye başladıklarında onları olabildiğince bu durumdan korumak için ne yapabileceğimizi araştırdık. Onların tepesine birer şemsiye açıp balkona bağlayamazdık! Sonra şu şeffaf örtü sorunu çözdü. İlk iki küçük meyvayı görünce çok sevindik elbette. "Hazır olumlu cevap vermeye başlamışlarken, şunları iyice koruyalım güneşten" diyerek, balkon perdelerini de devreye soktuk!

Sonuç harika oldu.

Şimdi tek handikap muhtemel bir börtü-böcek taarruzu. Ama bu perdeler onlara karşı da sanki bir fizik engel oluşturuyor gibi...

Sonuç mükemmel! Son yıllarda hiç olmadığı kadar
hızlı, sağlıklı, irice meyvalar...

Şimdi her sabah perdeler dışarı fora!

Haziran 16, 2012

ERKEN ÇIKAN YOL ALIR!

Bu yıl biraz geç yola çıktık bizim balkon için!
Dolayısıyla daha yeni yeni çiçeklendi pembeler...
Egzosa, toza, börtü böceğe direnebilirlerse, çiçekler dalında kalabilirse bir ay sonra meyvaların tadına bakılıp, çekirdekler kurutulabilir...

Umarız!
(Çiçekte olmalarına rağmen geçmiş yılların deneyimlerine dayalı olarak suya boğmuyoruz, 2-3 günde bir makul miktarda sulanıyorlar, "boğazlama" yapılıyor, arada bir toprakları mini-çapa ile havalandırılıyor. Arızalı yapraklar toplanıyor...)

Ağustos 20, 2009

YAPRAK YETİŞTİRMEK v DOMATES YETİŞTİRMEK

Bu yıl dördüncü yılımız evde pembe domates serüveninde, hala öğrenecek o kadar çok şey var ki...
Geçen gün Zeynep, Twitter kanalıyla bir bağlantı yolladı... "Girişimci bir ruh"! taşıdığı çok açık bir zat, dedesinin olağanüstü büyüklükte ve sayıda domatesleri nasıl yetiştirdiğinin sırrını bir "e-kitap" formatında satmak için harekete geçmiş... Arada verdiği bilgilerden işin sırrının "budama"da olduğu anlaşılıyordu. Biraz kurcalayınca bu konuda pek çok yeni kaynak bulduk.
İşin komiği bunca yıldır biz "budama" dendiğinde "koltuk alma", toprağa en yakın, ilk çiçekli dalın altındaki dallardan "feragat" edebilme ve kuruyup "arızalanan" yaprakları temizlemeden öteye gitmemiştik. Hatta "tepe uçurma"ya bile sakınarak bakmıştık.
Eh çoğumuzun bir çekirdekten fide yetiştirmesi, fideden domates bitkine varması, "hayatta ilk kez" olduğundan, bırakın dalları, tek bir yaprak bile bizim için çok değerli idi. (İletişim grubumuzdaki eski mesajlar bir taranacak olsa, tek bir yaprakta görülen herhangi bir değişim için paniğe düşüldüğünü gösteren onlarca mesaj bulunur! Mamafih bir keresinde bir üyemiz "yoksa ben sadece yaprak mı yetiştiriyorum, nerede meyvalar" diye yazdığında bir sessizlik de yaşanmamış değil hani... )

Şimdi budama konusuna geri dönersek, "üçlü zigzag" tekniği diye adlandırılan bir yöntem bulduk. Sadece en alttakileri değil, her çiçekli dalın altında bulunan üç dalı, bir sağdan, bir soldan sayarak kesip atıyorsunuz! Böylece enerji çiçeklere yani meyvaya yönleniyor.
Biz balkon pembelerine bunu uyguladık. İlk gözlem; hala çiçek aşamasında olan üst dallardaki arılar oldu... Bu şehirde arıların da kafileler halinde dolaşmadığı gözönüne alınırsa "şimdi herhalde çiçekleri daha kolay buldular" diye düşündük. İkinci gözlem: alt dallardaki iki domates sanki birden büyüdü, tombullaştı...
Tabii şunu unutmamak gerek, saksıdaki ile bahçe ya da tarladakilerin büyüklüğü asla aynı olmuyor. Ne kadar büyük saksı kullanılsa bile...

Bir diğer kaynakta da üç beş değil, üzerinde çiçek ya da meyva bulunan dallar hariç, çiçek açmayanların tamamen budanması öneriliyordu. Şurada bunu videodan izleyebilirsiniz:
How to Prune a Tomato Plant (powered by eHow.com).

Nisan 01, 2009

2009 PEMBE SERÜVENLERİ BAŞLARKEN...

Bütün yeni üyelerimize "Hoşgeldiniz" diyor ve başarılı bir 2009 sezonu diliyoruz!

Zerrin Ersoy dostumuz sormuş:
*Sasirtma yapacagim karton kaplara English Gardens'tan alacagim toprak ve simdi kullanmakta oldugum torf'u karistirarak mi koyayim ? Sadece torf ile mi devam edeyim? ya da sadece English Gardens'in topragini mi kullanayim? hangisi bitkinin gelisimi icin daha uygundur acaba?*
*...iyi yanmis koyun gubresinden bahsediliyor, ama uygun olan boyle bir gubreyi nereden bulacagiz?*

Balkonda pembe domates serüveninde 4. yıla giriyoruz... Bu yıla kadar olan deneyimlere göre "iki kere" şaşırtma yapılmasının, ilk şaşırtma toprağının bir miktar torf ile karıştırılıp, ikinci şaşırtmada ise asıl saksılarda kullanılacak organik toprağın kullanılmasının iyi sonuç verdiğini gördük... Zerrin Hanım'ın aldığı toprak, bulabilenler için gerçekten çok güvenilir bir seçenek. Ancak içinde perlit de olduğundan, şaşırtmada kullanırken insan bebek pembelerin kökleri zedelenebilirmiş gibi bir duyguya kapılıyor, o yüzden torfla yumuşatma yolunu seçiyor, içgüdüyle!

İlk şaşırtmada en iyi malzeme, köklerin serbestçe gelişmesi bakımından sıkıştırılmış mukavva bardaklar... İkinci şaşırtmada ise altlarına delik açacağınız "fide torbaları" iyi sonuç veriyor (Bu söylediklerim şu fotoğraf albümünde de var)...

Biz de doğrusu Rasim Karavana gibi hissettik hep, şaşırtma yaparken, değil mevcut toprakları silkelemek, tersine hep kökleri tutan toprakla birlikte taşımayı yeğledik, köklere bir halel gelmesin diye... Nedeni de bu pembelerin bu aşamalarda pek "nazenin" olması... Bunda doğal olarak sayılı tohumla çalışmanın da payı var.
Yüzlerce tohumla çalışıldığında daha rahat denemeler yapılabilir belki... Ki "yüzlerce tohum" da bu yıl -inşallah- kendi pembelerinizin sadece orta boy bir tanesinden alacağınız çekirdek demektir.

Gübre konusuna gelince... Biz ilk yıllarda "organik domates gübresi" kullanmıştık balkonda... Bu tesadüfen yurtdışında bulup aldığımız bir üründü. Sonraki yıllar onsuz devam ettik. Süt-su, toprakta demir çivi, zaman zaman yosun özü v.s. yetti. Yine de Eşfak Aykaç'ın geçenlerde işaret ettiği türden bir organik gübreyi asıl büyük saksılarınızın dibine koyup devam edebilirsiniz. Diğerlerini (koyun, güvercin v.d.) biz balkonda hiç denemedik. Bahçe ve tarlada yetiştirenler ise esas dikimin bir ay öncesinden "ocak açma" denen işlemi yapıp, açtıkları çukurların dibine yanmış koyun gübresi koyuyorlar. Metin Varol, öyle yapıyordu örneğin...
Gübre konusunda Reşit Soley dostumuzun Bozcaada bağlarındaki yaklaşımı da çok dikkat çekici doğrusu...
Şimdilik şunları tekrarlayarak bugünkü notları kapatalım:
  • Hala ilk çimlendirme günleri sürüyor. Kullandığınız malzemenin doğal olmasına gösterdiğiniz özeni, tohum ve filizlere ayıracağınız alan konusunda da gösterin. Tohumları viyollerdeki yuvalara teker teker dikin. Bir yuvaya 4 -5 tane değil. Aynı biçimde tek bir kap içinde çimlendirme yapıyorsanız en azından 4-5 cm. aralıkla ekin ki sonradan kökler birbirine dolanacağı için, onları şaşırtırken kopartmak zorunda kalmayın. Böyle bir durumla kaşılaşmışsanız, kökleri birbirinden su dolu bir kabın içinde ve özenle ayırın.
  • Kaplarınızı -ki ilerde asıl saksılar için de bu çok önemli bir nokta- hiç birzaman ağzına kadar toprakla doldurmayın. Çünkü gövde bazen beklenenden daha hızlı boy atabilecek ve o zaman toprakla etrafını doldurmanız gerekecek. Asıl saksılara geçildiğinde de önce 1/3, bir-birbuçuk ay sonra ikinci bir 1/3, Ağustos civarında da üçüncü 1/3 toprağı ekleyeceksiniz, ancan o zaman saksılarınız en üst seviyesinde toprakla dolmuş olmalı. Buna "Boğazlama" diyoruz... Bu yüzden ta şaşırtma kaplarından başlayarak asıl saksılara kadar toprağı hep aşamalı olarak ekleyeceğiz...
  • Asıl saksılar için ideal derinliğin 50-60 cm., çapın da 40 cm. olduğunu unutmayın...
  • Yeni üyelerimiz de her attıkları adımda gruba soru sormadan önce, lütfen "PembeDomates.Org" sitemizdeki KAYNAKLAR sayfasına gözatmayı ihmal etmesinlar. Orada hem *pdf formatta açıklama+resimler, hem de Fotoğraf Albümleri'nde resim + açıklamalar var. Keza Google Gruplar'daki PDA sayfasının arama motorunu da kullanabilirler...
Not: Tohumculuk Yasası ve GDO'lu tohumlar konusunda, PDA - III. İstanbul Buluşması'nda bir alt çalışma grubu oluşturuldu, bir ortak tavır belirlenek üzere çalışmalara başladılar. Bu gruba katılmak isteyen üyelerimiz varsa bize bunu belirtsinler. Bir an önce bu konuda da bir sonuca varalım...

Mart 30, 2009

SIKIŞIK EKİLMİŞ TOHUMLAR...

Üye bloglarından bazılarında görüyoruz ki kimi dikimlerde birden çok tohum aynı yere dikilmiş...
Viyollerde her boşluğa (ortalama 3-4 santimetrekarelik olduğunu varsayarsak) yalnızca "1" adet tohum koymak gerek... Aksi halde birden çok filiz aynı noktadan fışkırır ve kökleri de birbirine dolaşır...
Bunu aşmak için ne yapmak lazım?
Herşeyden önce ikinci ya da üçüncü grup tohumlarınızı henüz ekmediyseniz, onları ekerken bu "seyrek" düzene dikkat edin.
Yok hepsini böyle şıkışık ektiyseniz şuraya bir göz atın:
"Karışmış Kökleri İncitmeden Nasıl Ayırmalı?"
Bu arada bu hafta sonu 2 PDA üye blogu daha açıldı, Pervin Bulgulu ve Hafize Mert'e çok teşekkürler!

Eylül 14, 2008

BÖCEKLERLE BARIŞ İÇİNDE YAŞAMA MESELESİ

Az önce bizim PDA iletişim ağına "Güve kelebeklerine dikkat!" başlıklı şu mesajı yolladık:

"Pazar pazar başka konu yok muydu şimdi?" demeyin! 

Pembelerin yaprakları, kokusuyla hepimizi mest ediyor ama mest olan başkaları da var: "güve kelebekleri"! Özellikle balkonlardaki pembeleri akşam hava kararırken ziyaret edip onlarla haşır neşir olmaya bayılıyorlar! Sonra... içerde açık ışıklarınız varsa ve balkon kapılarınız da açıksa, hane halkınıza yeni katılımlar olabiliyor. 
Uzmanlarımız bu çekimin yararı-zararı konusunda ne derler acaba? 

Geçen yıl sevimli tırtıllarla uğraşıp, elle toplamıştık onları... Bu yıl da bir güve kelebeği akınına uğradık, bir kısmı eve girip yerleşmeye çalıştı, yerleştikleri yerleri bulup, davetsiz misafirlere "güle güle" dedik, arkalarından bıraktıklarını arayıp bulup "derin temizlik" yapmak bizi hayli uğraştırdı doğrusu... Biz ki balkona arılar gelsin diye lavanta, örümcekleri uzaklaştırsın diye kadife çiçeği dikmiştik, güve kelebeklerini cezbetmek için hiç derdimiz yoktu doğrusu... 
Internet'te "güve kelebeği" bilgileri araştırırken, onların "Petek güvesi" diye anılan akrabalarının, en başta arıcıların baş sorunlarından biri olduğunu da gördük... 

Tam yukardaki mesajı yollamıştık ki arkasından bugünkü Hürriyet'te Böceklerin imajını düzeltme projesi başlıklı haberi gördük... Önce bir "Böcek farkındalığı" yaratıp sonra da yararlı böcekleri sevdirmeyi/korumayı amaçlayan projeye ilgi çok yoğundu... 
Aklıma hemen Münevver Eminoğlu'nun "Elmanın kurdu meselesi" geldi. Sonra da böcekler dahil, asıl meselenin şu gezegenin üzerindeki tüm canlıların hep beraber ve barış içinde yaşamasının nasıl mümkün olduğu... İki ayaklı ve "akıllı" olanlara bilhassa, çok iş düşüyor... 
Çok işimiz var, çoook!



Mayıs 17, 2008

FİDELERİ ŞAŞIRTIRKEN...

-Bu içerik, daha ziyade yeni PDA üyeleri için!-

Şu sıralar hemen herkesin tohumu çimlendi ve fide olma yolunda. Bu aşama, işin en zevkli ve görece olarak da "en kolay" faslı aslında. Yine de bu aşamada en çok dikkat edeceğimiz nokta, "gövde" olmalı. Çimlenen tohumları fide kaplarına alırken, gövdeyi çok fazla açıkta bırakmayın. "Yapraklar toprağa değmeyecek kadar" toprağın içinde kalsın. Sonradan çok uzamışsa da bir biçimde toprakla kapatın...

Tohumlar çimlendi, ilk 4-5 yaprak çıkana kadar bekledik, fide kaplarına aldık, "e şimdi ne zaman bahçeye ya da asıl saksılara ekeceğiz?" diye telaşlanmayın. Acele etmeyin. Asıl yerine gitmeleri için gövdenin bir kurşun kalem çapını almasını bekleyin. Bu arada sıkıştırılmış karton fide kapları ya da hiç tavsiye etmemekle beraber "plastik" kaplar dar gelecektir. Birincisinde kökler kaptan dışarı çıkıp büyümeye devam edecek, ikincisinde dışarı çıkamayacağı (ya da sadece kaptaki su deliklerinden dışarı çıkmaya çalışacağı) için bitki sıkıntıya girecektir. Yapraklarda kıvrılmalar, sararmalar da böyle bir durumda görülebiliyor.
Bu yüzden geçen yıl bir alternatif malzeme olarak "fide torbaları"nı denedik ve sonuç mükemmel oldu. Bu torbalardan edinip önce az miktar toprakla ve torbayı dışa kıvırıp ufaltarak, fideyi geçirin. Gövde uzadıkça toprak takviyesi yapar, kenarları biraz daha yukarı çekersiniz. Bitki iyice gelişip serpilinceye, gövde çapı en az 1 cm. oluncaya kadar...
Bunu anlatmanın en iyi yolu göstermek tabii. O da burada.!!!

PDA içinde bilgi paylaşımı konusunda mevcut kaynaklar ve buradaki "PDA özel arama motoru" (sağ panelde) ve "Arşiv"in hizmetinizde olduğunu hatırlatalım... 2006 ve 2007 Mayıs'ına tıklarsanız, o ay neler yapılmış, neler paylaşılmış,"domates olgunlaştıma torbası" dahil ne malzemeler kullanılmış görebilirsiniz. Siz de kendi web günlüklerinize kendi çözümlerinizi girdikçe gelecek yıl hep beraber bir çevrim içi PDA Ansiklopedisi oluşturabiliriz!

Temmuz 15, 2007

ÇİÇEK DÖKME ve GERGİN YETİŞTİRİCİ İLİŞKİSİ

Son günlerde geceleri uykum kaçıyor, şu Türkiye'nin heryerinde, çiçek açıp çiçek döken pembelerimiz yüzünden... Bu sabah kalkar kalkmaz web'de biraz daha kurcalayayım dedim, bu işin nedenini... Bildiğimiz nedenden ("acaip havalar") başka neden bulursam PDA ile paylaşmak amacıyla... (Bu arada Açık Radyo yayınlarından aynı adla bir kitap çıktı, bir çizgi roman, fakat "acaip" önemli şeyler söylüyor, bitmeden edinmekte yarar var! Siteye girmişken, Prof. Mikdat Kadıoğlu'nun şu yazısını da kaçırmamalı: "Sıcak hava dalgalarıyla dalga geçmeyelim lütfen!")

Neyse, çiçek dökmeye dönersek, ilk bulduğum kaynak Missouri Üniversitesi'nin evde domates yetiştiriciliği ile ilgili sayfasıydı. Orijinalini de aşağıya koyduğum bu kaynakta bakın ne diyor (*):

" Çiçek dökme

Özellikle yetiştiricinin erken bir hasat yapıp, meyvaya kavuşmak konusunda gergin olduğu zamanlarda çıkan ilk çiçeklerde görülmesi dikkat çekicidir. Bu sorun, gündüz sıcaklığı 95 Fahrenheit'ın üzerinde iken gece sıcaklığının 55 Fahrenheit'ın altına düştüğü zamanlarda veya gece 75 derecenin üstünde kaldığı zaman da görülür. Sıcak rüzgarlar bu sorunun artmasına yol açabilir." (Fahreneit'ları bizim "santigrata" dönüştürmeyle geçirecek vakit olmadığından aynen buraya aldım)...

"Hava normale dönünce meyva verme de normale döner" diyen bu kaynak, arada bu sorunu daha hızlı aşmak için "hormon" tavsiye ettiği için o satırları buraya almadım! Ama biz belki birinci nedeni ortadan kaldırabiliriz. Yani, gerilmeyelim artık daha fazla "hani nerede meyvalar?" diye. Meyvalar orada! Dökülen çiçeklerden birini alıp yapraklarını açıp bakın, orada! İçi sızlasa da insanın bu böyle. Gezegene doğru davranmayı becerememiş bizlere doğanın verdiği cevap böyle. Beğensek de beğenmesek de...

Keza güvenilir bir başka kaynakta da benzer saptamalar var:

Belirti: Meyva vermeden çiçeklerin ölmesi
Muhtemel neden: Aşırı yüksek ya da düşük sıcaklıklar
Muhtemel çözüm: Sorun, sıcaklıklar düzenli bir hal aldığında kendi kendine çözülür. Bu sorunla karşılaşmamak için en iyi yöntem, dışardaki ısı dengeli olduğu zaman onları dikmektir.

Üçüncü bir kaynak Kansas Üniversitesi Tarım bölümünün yayını. O da çiçek dökmenin nedenleri konusunda aynı şeyleri söyledikten sonra, bazı türlerin buna daha yatkın olduğunu, (ki bizim pembeler, köken olarak en az yarım yüzyıl öncesinden bu yana yükseklerde, yaylalarda yetişmeye alışkın atalarından geliyor, renkleri o yüzden de pembe), bunu engellemek için hiçbirşey yapılamayacağını, fakat bitkiyi sağlıklı ve canlı tutmanın çok önemli olduğunu vurguluyor. Ancak bu yolla ısı normale döndüğünde ona sağlıklı meyva verme şansı tanınabiliyor... İklim değişikliğinin bu tür olumsuz etkileri sadece "çiçek dökme" biçiminde de değil. "Meyvaya durmuş" domates de bu gibi anormalliklerde renk verme sürecini durduruyormuş. Nitekim bizde bu yıl ABD kökenli bir "PinkBrandyWine" var. Paketinde "cat-face'e karşı dirençlidir"
(yani "genetiği ile hafiften oynanmış", dolayısıyla bizce %100 doğal ve heirloom sayılmaz!) yazdığı için, Anadolu kökenli olmadığı için PDA ile paylaşmadığımız. O da 90 günlük. Hanidir üzerinde meyva var. O bile tedbirini aldı. Ne meyvası büyüyor, ne de pembeleşiyor. Tetikte canlı. Öyle ya hem bilmediği bir ortamda, hem de böyle acaip havalarla sarılmış. Ona güzel olmayı, estetik pembeler çıkarmayı öğretmişler ama iklim böylesine değişken olursa ne yapacağını bilmiyor. O da doğasına uygun olarak beklemeyi seçti!

PDA heyecanlarına dönersek yeniden... Gerçekten biz de "geriliyoruz" zaman zaman bu durumdan... Tanıdıklardan telefon edip, "yanlış birşey mi yapıyorum acaba, meyvalar hala yok ortada" diyenler mi istersiniz, umudu kesip bitkisine küsenler mi?

En üzüldüğüm şey ise kimilerinin uzun boylu düşünmeden yaptığı "tohum hatası" filan yollu "teşhis"ler! Kardeşim bu tohumlar fabrikadan gelmiyor ki! Aynı tohum Tekirdağ tarlasında bir kaç gün sonra yenmeye hazır hale gelecek meyvaları vermiş... Bir hata var ortada evet. O hata senin dünyalılarının yıllardır doğaya yaptığı hata. Bedelini bir kere de böyle ve biz ödüyoruz!
Ama ne yapacaksınız, belki de genetiği ile oynanmış, pıtrak gibi meyva vermeye kodlu, ilaçlı tohumlara alışmış amatör yetiştiricinin bu nazlı pembelerin psikolojisini ve fizyolojisini anlaması için de var bu PDA işte.

Sabretmeye ve bakıma devam!
---------------------------------------

(*) "Flower drop Especially noticeable on early flowers when the grower is anxious for fruit to set for an early harvest. The problem occurs when night temperatures are lower than 55 degrees Fahrenheit; when day temperatures are higher than 95 degrees; or when night temperatures remain above 75 degrees. Hot drying winds may intensify the problem."

Haziran 23, 2007

MEKANİK KORUMA


Bu delikli torbalar esasen "domates olgunlastirma" amaclı imal edilip satılan şeyler... Ama biz gecen yıl oldugu gibi bu yıl da pembeleri dış etkenlerden korumak icin kullanıyoruz onları...

Haziran 04, 2007

PDA-REHBER-II YAYINDA!

"Saksılarda Bakım" konulu PDA rehberini (nihayet!) dün yayına soktuk...
Sağ panelden indirilebiliyor!...
Emeği gecen tüm üyelere bir kez de buradan teşekkürler...

Mayıs 27, 2007

"SULASAK DA MI BUYUTSEK SULAMASAK DA OLUR MU?" MESELESİ

PDA'nın yeni üyelerinden bir dostumuz var, "Charly Çınar" diye yazıyor gruba. Bu konuda hayli deneyimli oldugu da verdigi cevaplardan açıkça anlaşılıyor. Dün sulama konusundaki bir soruya şu yanıtı yollamış:


"Dostum, ne fazla ne eksik ver. Unutma ki domates içinde su barındırır rezerv olarak. Güneşi sever, az kuraklığı da. Baktı ki fazla su, yapraklar sararır zaten, neden? Çünkü kökleri hava almıyordur veya az alıyor. Yani boğuluyor pembecik. Çok kuru ise, yapraklar uçtan kavrulur, buruşur. Okey mi? Nemli kalsın ama dozajı dengele!"
"Charly Çınar" beyefendinin tanımına uyan yani "boğulan pembecik" örnekleri mi istiyorsunuz? (Birazdan müdahale edilecek onlara, çünkü üstüne üstlük plastik kaptalar. Karton kap ya da fide torbasındaki diğerlerinin kökleri dışarı çıkmış, uzayıp giderken, bunların kökleri nasıl sıkışıklar. Akvaryumda balıkların yavaş yavaş "fenalaşmalarını" izler gibi. Bir daha plastik kap mı? Asla! ) Buyrun:




Mayıs 26, 2007

TOHUMUNU DA ALIP CIKANLAR( -2)

Onları Mart'taki ilk parti çimlendirmemizde "Geri Gelen Tohumlar" diye adlandırıp, burada resimlemiştik. Bugün, şu sıralar çimlendirme yapan PDA üyelerinden Sayın Tüzün'ün dikkati onlara çekilmiş; "Tohumların bazısı çimlenirken yaprakları tohum zarının (?) içinden çıkmakta zorlanıyor. Biraz başalrını kaldırdıktan sonra nazikçe tutup çıkartıyorum. Doğru mu yapıyorum, yoksa müdahale etmemeli miyim?" diyor... Uzmanlarımız ne cevap verecekler bu soruya bilmiyoruz ama, ben şöyle dedim:
"...İnsan onlara yardım etmek istiyor, nedense. Ben de sizin gibi 'nazikce' bazi müdahalelerde bulundum. Bazılarını da hiç ellemedim. Sonuç, o kuru tohumu atip, ya da onunla birlikte eninde sonunda büyümeyi sürdürüyorlar. Nezaketin 'dozu' cok önemli. Doz yüksekse işe yarıyor, seviniyorlar. Özgürleşiyorlar. Değilse yaprakların ucu zedelenebiliyor."

İşte beraberinde yüzeye çıktığı tohum zarına dokunulmayan ve onunla birlikte büyüyenlerden ikisi:




Bu işi (doğal domates yetiştirme) yüzyıllardır kuşaktan kuşağa aktarılan bilgilerle yapanlar -umarım- bunları görüp nelerle uğraştığımıza gülmezler! Ne yapalım, biz bu işin acemisiyiz hala tohumlarımızı kilo ile değil, "tane" ile paylaşıyoruz! Tabii ki dert edeceğiz bunları da! :)

Nisan 03, 2007

MAYIS'A KADAR BAKIM REHBERİ SİTEDE!

Gerek yeni üyeler, gerek eskilerden kimileri, giderek içeriği katlanan bu web kütüğünde bakım ve yetiştirme için ipuçlarını aramakta sıkıntı yaşıyor olacaklar ki bu aralar "bakım için bir dosya var mı?" sorusuna sıkça muhatap olmaya başladık. Gerçi Sayın Selim Güleç'in "Balkonda Domates Yetiştiriciliği" dosyası e-haberleşme sitemizden indirilebiliyordu, ancak Sayın Gökhan Elmacıoğlu'nun tavsiyeleri için siteyi iyice aramak, arşivlere bakmak gerekiyordu.

Sonuçta her ikisinin önerilerinden ve bizim deneyimlerimizden oluşan bir rehber hazırlayıp buraya yükledik. Sağ panelde "P.D.A. Rehberler" başlığı altında bulacağınız "PDA-REHBER-I" böylece ortaya çıktı. Eksikler olabilir ama bu rehber bizi Mayıs'a kadar idare edecek. Mayıs'ta esas saksılara geçme zamanına doğru ikincisini elbirliğiyle çıkarırız...

Tartışmaya açık tabii, her zaman olduğu gibi burada yazılanlar da!

Şubat 13, 2007

ELMACIOĞLU: SAPITAN İKLİME KARŞI TOHUM STOKLARINI 3 PARTİDE ÇİMLENDİRİN!

Sevgili dostlar,

PDA kurulalı beri Sayın Elmacıoğlu'nun esprili üslubuyla verdiği bilimsel tavsiyelerin ne kadar yerinde olduğunu deneyerek gördük, bilirsiniz... Malum toplantıda Selim Güleç'in yolladıklarıyla beraber iletilmek üzere başta "-özellikle İstanbul'dakiler olarak- tohumlarımızı ne zaman çimlendirmeye başlayalım?" diye tavsiyelerini istemiştim. Yanıtı bugün geldi. (Gerçi o da "organik gübre" olarak "koyun ve sığır" demiş. "Sığır gübresi" konusunda toplantıda hayli tartışma çıktıydı!) Teşekkür ediyor, hemen paylaşıyoruz:

* * * * * * * * * * * *
Biraz gecikmiş olmakla birlikte, gruba sizin iletebileceğinizi umarak tavsiyeler aşağıda.

Güneş’e "ne kadar çok, o kadar lezzetli" mantığı ile yaklaşmak iyi olur. Temiz toprağa, ilk çiçekler meyveye döndükten hemen sonra vermek üzere biraz da organik (Koyun/sığır) gübre bulursak harika olur.

Çimlendirme zamanı öncelikle yaşanan yerin iklim koşullarına bağlı. Yani fide esas yerine ne zaman alınacaksa (Geç bahar donu afetine uğramamak için) bundan 4-6 hafta önce ekim yapmak gerek. Mevsimsel en düşük sıcaklıklar için http://www.meteor.gov.tr/2006/tahmin/tahmin-iller.aspx den kendi ilimizi seçip altta aylara göre en düşük sıcaklıklara bakarak fikir edinebiliriz.

(Gökhan Bey İstanbul için tablo da yollamış ama bu sayfada düzgün gözükmeyeceği için koyamıyorum buraya, yukarıda tıklayarak bakabilirsiniz. A.T.)
Burada kişisel imkanlar devreye girer. Küçük bir sera sahibi olanlar daha erken başlayabilirler. İlk çimlendirmede (basit bir tava yoğurdu kabında olur) oturma odamızı ya da biraz daha serin bir yeri kullanabiliriz. 10-15 derece ortalama fazlası ile yeterli olur. Sıcak çok fazla değilse 3-4 haftada çimlenme başlayıp ilk iki yaprak yere paralel olur ilk şaşırtma yapılır, burada kap derinliği hiç olmazsa 10 santimetre civarı olmalıdır. Sıcaklık ve besleme çok iyi olursa fideler hızlı gelişir ve dışarıda buz gibi hava varken elinizde dikime gelmiş fideleriniz olur ki özel bir yeriniz yoksa bunun anlamı başınız belada demektir.

Sapıtan iklimi de dikkate alarak benim önerim elimizdeki tohum stoğunu 3 parçaya bölmek ve bunu Mayıs ortasında ilk grubu toprağa alacak şekilde Mart 15-20 den itibaren 2 hafta ara ile çimlendirmeye başlamaktır ( bu yazdıklarım biraz Ankara iklim hesabı. Tablodan da görüleceği üzere İstanbul için bunu rahatlıkla iki hafta geriye alabilirisiniz). Böylece iklimsel kazalara karşı küçük bir sigortanız olur.

Unutulmaması gereken en önemli şey domatesi bulmanın en kolay yolu en yakındaki markettir. Ama bu yiyebileceğiniz en kötü domatestir. Buna razı olmayın ve başarısızlıklardan yılmayın. Fidelerinizin hepsi ölebilir, nedenini çözecek gözlemi yaptıysanız bu en büyük kazanımınızdır. Genel bitki pratiğiniz arttıkça başarı düzeyi artar. Hepimiz amatörüz ve doğa ana bazen her imkana sahip profesyonellere karşı bile çok acımasız olabilir.

Yaptığınız şey gerçekten çok güzel ve yararlı buna inanın. İnsanlığın toplayıcılıktan yerleşik düzene geçişinde belki de en büyük paya sahip olan en eski bilgi birikimini, bu günkü kuşağa yeniden kazandırmak için çabalıyorsunuz. Hiçbir ürünü dalından koparıp yememiş, karpuzun ağaçta yetiştiğini sanan, tabiat denince aklına deniz ve kum dışında bir şey gelmeyen bir çocuk nesli yetiştirip, ilk kalp krizi yaşını 35-40 civarına indirmiş anne babalar için bulunmaz nimetsiniz. (Bu iltifatı tüm PDA için yapıldığını düşünerek buraya alıyoruz! A.T. Notu) Katılamasam da kalbim ve bildiklerim yanınızda.

İyi bir sezon dileği ile sevgiler.
Gökhan

NOT:
http://www.meteor.gov.tr/2006/zirai/zirai-zirai.aspx

Bu sayfayı unutmuşum çok yararlı bilgiler var.

Gökhan

Şubat 12, 2007

TOPLANTI İZLENİMLERİ

I. PDA Buluşması'nda neler oldu?

Armada'da yapılan dünkü toplantıda daha önce belirtilen Program İstanbul'a mahsus trafik sorunları yüzünden 45 dakikalık bir kayma ile aynen uygulandı. Armada'nın Preveze Salonu'nda yapılan buluşmada herkes birbirini karşıladı. Yakalara pda logolu isimlikler takıldı. Bizim de tanıdıklarımız kadar o güne kadar yüz yüze hiç gelmediğimiz dostlar vardı. Buna rağmen yabancılık çekilmedi hiç. Örneğin ilk kez tanıştığımız ve ilk gelen üyelerden Nalan Cantav, sanki akrabadan biri gibiydi. "Mine Flora" namıyla maruf Mine Özgür eşi Doğu Özgür ile gelmişti, onlar da "kuzenlerden"di sanki. Örnekler çoğaltılabilir... Defne Koryürek "Slow Food" ile ilgili malzemeler getirmişti. PDA üyesi olmayıp da bu toplantıdan haberdar olunca bu serüveni paylaşmak isteyenler de vardı aramızda. Türkiye'nin en tanımış AB uzmanı Cengiz Aktar (ki yakınlarda planlanan bir organik tarım projesine ola ki PDA'nı da katacak), Beyoğlu'ndaki sağlıklı yiyecekler sunan Zencefil'in sahibi Ferda Erdinç ve bizi web'de bulup aramıza katılmak isteyen Ekrem Alptekin gibi... Kamçez ve Uygun'ların çocukları Deniz, Müfitcan ve Bahar, İsveç'ten gelen Güneş ve Barbro Karabuda da fahri PDA'cılar olarak toplantıya renk kattılar.

Toplantının hemen arkasından yolladığımız e-posta mesajında şunları özetlemiştik:

-P.D.A. üyeleri birbirlerini görmekten çok mutlu oldular,
-
pda logosunun Yalçın'lar tarafından üretilen ilk bayrak ve yaka kartları çok sevimli bulundu,
-Omercan ve Konyar tohumları titizlikle pay edildi,
-Selim Güleç'in yolladığı Hatay'ın Serinyol beldesindeki Yüksel Atar hanımefendi tarafından 20 yıldır doğallığını koruyan tohumlar, kuyumcu terazisi ile pay edilse bundan daha adil dağıtılamazlardı ve küçük ve özel zarflarla, üzerinde şu etiket olduğu halde paylaşıldılar:


“Heirloom” (“Evladiyelik”) Pembe Domates Tohumu
Kaynak: Hatay – Serinyol Beldesinden Yüksel Atar -
Tohum alma: Yüksel Atar- 20 yıllık bozulmamış doğal tohum
P.D:A.’na gönderen: Selim Güleç, Ziraat Mühendisi, Silifke
Çimlendirme tarihi: Mart 2007

-Katılamayan ve tohum isteyenlerin payları saklandı, bir iki gün içinde özel posta ile yollanacaklar. (Yalnız yurtiçi kargo telefon no'su da istediğinden lütfen bize sadece kapı adresi yollayanlar bu bilgiyi de ekleyerek topluca tekrar iletsinler.)
-Selim Bey'in özenerek yazıp, resimlediği ve katılımcılarla paylaşılan ( şu
adresten indirilebilecek olan) tavsiyeleri de hararetle tartışıldı.

Toplantıda tartışılanlar...

Toplantıya 2006'de neler yapıldığı, 2007de neler yapılacağı hakkındaki iki kısa sunum ile başlamıştık. Yukarıda "hararetle tartışıldı" dediğimiz konuları ise Emine Yalçın not aldı. Bir "PDA 2007 Manifestosu" da içeren sunumları çok yakın zamanda pdf /broşür formatında buradan yayına sokacağız. Ama Sayın Emine Yalçın'na teşekkür ederek, notlarını şimdiden paylaşalım:


BİRİNCİ PEMBE DOMATES AĞI TOPLANTISI
11 Şubat 2007 Armada Otel Saat: 11.00-13.00
Emine Yalçın

Pembe Domates Ağı’ndan, otuz üyenin katılımıyla gerçekleşen toplantıda, deneyimli üyelerin aklımızda bulunmasını istediği "faydalı bilgiler" ve tartışılan konuların kısa özeti aşağıdadır:

Zıraat Mühendisi Selim Güleç'in "Balkonda Domates Yetiştiricileri" için hazırladığı dosya hepimizi çok sevindirdi. Selim Güleç Silifke’de olduğu için toplantıya katılamadı. Ancak ilgisi, desteği, verdiği bilgileri ve "20 yıllık bozulmamış doğal tohumları" ile toplantının tam ortasında yerini aldı.

Metin Varol; bahçe ziraatında sığır gübresi kullanılmayacağını özellikle vurguladı. Sığır veya büyükbaş hayvan gübresi “danaburnu” yapıyormuş. Danaburnu, domates, biber, patlıcanın kökünü kesiyormuş ve bahçeye büyük zarar veriyormuş. Yanmış koyun gübresi kullanmak çok faydalıymış, verim yükseliyormuş. Balkonda domates yetiştirenlerin buna dikkat etmesi tavsiye edildi.

“Pembe ve kırmızı domatesler bir arada, yan yana yetiştirilebilir mi yetiştirilemez mi?” konusu tartışıldı. Domatesin genetik özelliği her tür domatesin bir arada yetiştirilmesine uygunmuş. Polenlerin döllenmesinde yapısı, türü bozulmuyormuş. Ağırlıklı olarak bu konuda mutabık olunmasına rağmen, Sedat Tavşanoğlu; Silivri’de domates yetiştiren yakınlarının kesinlikle farklı domatesleri bir arada yetiştirmediğini, bunun riskli olduğunu söyledi.
Mine Akdeniz Gemlik'te farklı zeytin türlerinin bir arada yetiştirildiğini ve birbirlerinden etkilenmeyip özelliklerini koruduklarını belirtti.

Arı olmayan ortamda polenlerin iyi döllenmediği konuşuldu. Döllenmede rüzgarın da rolü olduğu tartışıldı.

Necdet Demir; (M.Varol’un Tekirdağ çiftliğinin usta bahçıvanı) domates yetiştirdiğimiz saksı veya bahçe toprağında zaman zaman oluşan çatlamaların muhakkak karıştırılarak düzeltilmesi gerektiğini söyledi.

Saksı veya bahçede yetiştirilen domateslerin yerinin güneş ışığına göre konumlanması üzerinde görüş birliğine varıldı.

Selim Güleç’in belgesine göre 5-6 adet yeşil domates ile 2 adet golden elma şeffaf bir poşete konulup, ağzı kapalı olarak bekletilirse yeşil domatesler 7 gün içinde kızarıyormuş. Bu işlem daha çok salkım domates için yapılıyormuş.

Bu görüşme/tartışma sırasında ayrıca "Şaşırtmaca" ve "Boğazlama" deyimlerinin domates yetiştiriciliğinde ne anlama geldiğini ve yapılması zorunlu işlemler olduğunu da öğrendik.


XXXX