PDA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
PDA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Mayıs 17, 2009

SICAK HAVALARA DİKKAT...

Mayıs'ın ikinci yarısı yaz birden bastırdı... İstanbul'da 27, 28 derecelerden sözedilmesine rağmen sanki 30'un üzeri gibi hava... Bu da PDA'cıların fidelere çok dikkat etmesi gerektiği anlamına geliyor... (Eski üyelerimiz bundan sonrasını okumasa da olur!) Geniş alanları olan kimi üyelerimiz çoktan çiçekleri gördüler bile... Ama ya kent tarımcıları ya da balkon bahçıvanları; siz (biz de) fidelerinizin gövde çapı bir kurşun kaleminkine ulaşmadan saksılara alıp güneşe atmayın... Gerekirse ikinci hatta üçüncü bir şaşırtma yaparak topraklarını çoğaltın, uzayan gövdeleri topraklayın... Acele etmeyin... (Aynı uyarıyı geçen Mayıs'ta da yapmışız nitekim!) Bunu yaparken plastik kaplara pek iltifat etmeseniz daha iyi olur... Balkonlarda arıları davet etmesi için lavanta, örümcekleri halletmesi için de kadife çiçeği bulundurmak işe yarıyor, tecrübeyle sabit! Ama ne olursa olsun rahat olun, gergin olmayın...

Bu 19 Mayıs, PDA'nın da dört yaşına bastığı gün olacak... 2006'da ilk deneyimimizi saksılarına taşıma işini bir 19 Mayıs'ta tamamlamıştık... Sonraki yıllarda herşey küresel iklim değişikliklerine paralel sürdü... Bir önceki yaz bütün dünya ile birlikte Türkiye'de de sebze ve meyvalar aşırı sıcaklardan olumsuz etkilendiler... Bizim sarı çiçekli pembeler de sürekli çiçek açtı, çiçek döktü... Taa Ekim'lerde Kasım'larda, o da tek tük meyvalar görebildik... Ama gördük!
Geçen yaz daha iyi sonuçlar alındı... Bu yaz da durum idare edilebilirse pek sevineceğiz...

Bu arada önemli bir ricamız var: Fide paylaşmak için Google gruplardaki PDA ana sayfasında iki özel liste yayına girdi, vermek ve almak isteyenler için... Bu amaçla gruba mesaj yollamak yerine bu listeleri kullanırsak daha güvenli bir ve etkin bir iletişim olacak...

Ocak 25, 2009

PDA ÇEKİRDEK KADRO İŞBAŞINDA!

Geleneksel tepsi, küçük kaşıklar, küçük paketler yine ortaya çıkarıldı... Geriye -ve ileriye!- tohum sayımı başladı... Bu yıl en sevindirici olan şey, eski PDA üyelerinin artık yeni tohum paylaşıcısı olduğunun iyice belirginleşmesi... Bütün mesele 7 bölgeli ülkemizde, bölgelere en uygun pembe tohumlarının bulunup yollanmasında... Bu da çözüleceğe benziyor... Bu arada bazı telaşlı mesajlar geliyor kimi üyelerden. "Haydi, bir an önce tohumları yollayın" diye. Sakin olmalılar. "Doğal döngü" diye diye bir hal oluyoruz. Daha çok zaman var (doğrulandı bu uzmanlarımız tarafından da) çimlendirme için...
Bu gibi durumlarda insanın aklına Manifesto'daki "...terminatör teknolojiler eliyle endüstriyel hale gelmemesi için... çalışacağız..." söylemi geliyor ve ardından paranoyalar basmıyor değil...
Sadece güvene dayalı bu ağ. Başka bir şeye değil...

Bu arada dünkü buluşmaya Yeşim'in getirdiği "Şeylerin Hikayesi" için tekrar teşekkürler. Sürdürülebilir Yaşam Filmleri Festivali'ni kaçıranların bu bağlantıdan, en azından bu filmi izlemesi mümkün... Aslında çok istediğimiz, uzun uzun duyurduğumuz halde, biz de gidemedik... Yeşim de festivali kaçırdığı için hayıflanırken, 8. Ekoloji Fuarı'nda tekrarının olduğunu görüp, koşa koşa gitmiş. Anlata anlata bitiremedi... Bugün en çok merak ettiğim filmlerden biri olan "Ağız Devrimi"nin de sorunsuz izlenebileceği bir bağlantı buldum. Bu filmdeki "Mouthfesto" ibret verici!

Kasım 21, 2008

SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM FİLMLERİ FESTİVALİ'NDEN, BADEMLİ ve KONYAR'A...

İstanbul'da Sürdürülebilir Yaşam Filmleri Festivali başlıyor...
Bu konu bizim PDA içinde de çok ilgi çekti... Üyemiz Sayın Melek Saygın, "Festivaldeki Kutsal Tohumlar filmi, bana birilerini hatırlattı... (bizi ve PDA'nı onurlandırmış burada!) ....iyiyle-kötünün mücadelesinin hiç bitmeyeceğini düşünüyorum. Film 27 kasım 12.40'da, gidebilen olursa paylaşımları bekleriz. " diye bir mesaj yollamış bu sabah. Bu mesaj üzerine festivalin "Filmler" sayfasına bir daha baktım. "Kutsal Tohumlar"ın yanısıra mesela "Ağız Devrimi" de PDA'nı çağrıştırıyor:

"Ağız Devrimi" organik ürünleri tüketmenin önemini vurgularken hem eskiyi, hem de zamanımızı hicveden 4.5 dakikalık bir canlı-aksiyon parodisi... ...ağızlar ne yiyeceklerini ve hangi yiyecekleri yemeyeceklerini bir "mouthifesto" (devrimci ağız manifestosu) ile deklare ediyorlar: trans yağlara, genetiğiyle oynanmış gıdalara, tarım ilaçlarına, sentetik ve yapay katkı maddelerine HAYIR!"

Keza "ŞEYLERİN HİKAYESİ", "Permakültür" kavramını tanıtan "YERKÜRENİN BAHÇIVANI" da kaçırılmaması gerekenlerden... Bu festivali düzenleyen, "Permakültür"den yola çıkarak bir arayagelen, "Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi" kurucuları Pınar, Filiz ve Tuna'yı; PDA'na davet etmeli. İçimden bir ses onlarla PDA arasında sinerjik bir iletişim doğabileceğini söylüyor... Yalnız, şu "sürdürülebilirlik" sözcüğünün son yıllarda çift yönlü, yani, çıkarları kurdukları düzenin böylece sürüp gitmesinden yana olan endüstriler ve politika belirleyiciler tarafından da -hem de seve seve- kullanılmakta olduğuna nasıl dikkat çekmeli? İçi boşaltılıp, başka amaçlarla kullanılan diğerleri gibi, örneğin "yönetişim" gibi
... Acaba şu bağlantı işe yarayabilir mi?

Biz "Permaculture" ya da "Permakültür" ile ilk kez 2006'da karşılaşmıştık... Bu vesile ile rahmetli Raci Bademli dostumuzun "Kültür Zinciri Mühendisliği"ni burada yine anımsamak gerekiyor belki de. Prof. Dr. Raci Bademli, kültürün “elle tutulamayan” şeyleri de içerdiğini vurgular ve “bir bütün olan kültür zincirinin kırılmaması” gerektiğine dikkat çekerdi. Bademli, belki de bir “kültür zinciri mühendisliği” disiplininin gelişmesi gerektiğini, bir tür “kırsal yaşam bilgeliği” diye adlandırılabilecek bu “elle tutulamayan” kültürün genç kuşaklara aktarılmasında, ülkemizde “genetik bir sıkıntı” yaşandığını söylerdi... Bu konuda daha önce şurada, ÇEKÜL'de, ve daha bir çok yerde sözedildi, o güzel insanın gerçekleştiremeden gittiği bu projesinin ve diğer yaptıklarının unutulmaması için... Hatta PDA oluşurken, O'nun "zincir" dediği şeyin tarımla ilgili bir halkasını, Bafralı bir çiftçinin sütle sulama yaptığı haberinden sonra yakalamış ve halkanın 2100 yüzyıl önceye, Vergilius'a kadar uzandığını görmüştük...

Sonra daha neler gördük... Zincirin günümüzdeki halkası çitfçileri bekleyen "akılalmaz" düzenlemeleri...

Bütün bunları anımsamak, bu sabaha hem heyecan, hem hüzün katıyor...

Bütün bunları yazmaya yol açan şey Sayın Saygın'ın mesajındaki, PDA'nın ortaya çıkışının "insanların hayatta kalmalarını sağlayan bir içgüdüden kaynakladığı" düşüncesi mi yoksa?
O "içgüdü"nün "bilinç"le takviye edilmezse bir işe yaramayacağı kaygısı belki...

Haydi yine de -O güzelim filmlere ek olarak- "pembe" bir haberle bitsin bu yazı!

Sevgili üyemiz Rasim Konyar'ın, 29 Kasım'da, İstinye Park'ta "Alşimist Formlar" başlıklı heykel sergisi açılacak, İstanbul'daki üyelere duyurulur!

Temmuz 06, 2008

BU YAZ...


Bu yaz bu web günlüğüne herzamanki sıklıkta yazamıyorum... Bunun nedenlerinin başında PDA'nın artık ele avuca gelen, gerçek bir toplumsal ağ kıvamını kazanmış olması geliyor... Üyelerimiz GoogleGruplar'daki PDA iletişim ağına sorunlarını yazıyorlar. Şıp diye cevaplar yağıyor. Üstelik geçen yıllarda zaman zaman rastlanabildiği gibi -kimyasallara uzanan mücadele yöntemleri örneğin!- gelen cevaplar arasında bizi tedirgin edici hiç bir şey yok! Dolayısıyla içimiz rahat. Geçen yıl kazandığımız uzman üyemiz Sibel Karanfil harika cevaplar rekoru kırmakta...

Şu sıralar en çok pembelerin aşırı sıcaktan nasıl korunacağı tartışılıyor. Saksıların üzerine tente germekten sözediliyor. Malçlama ("mulching") da bu bağlamda işe yarayabilir. Bunun için yandaki PDA arama motoruna "malç" yazıp bakarsanız bu blogdaki bilgilere topluca ulaşabilirsiniz.

Diğer nedenler de önemli. Bir kere tozlu, egzoslu, şöyle, böyle diye mevcut balkona bir sürü laf ettik. Derken aynı cadde üzerinde, tozdan egzostan daha uzak ama bu sefer de varolandan daha küçük balkonları olan bir eve geçtik. Hani şu "Fransız balkon" denen türden. Bu balkonlar pek estetik olmakla birlikte "kentte tarım" heveslerine de pek "Fransız kalıyorlar" doğal olarak. Dolayısıyla bu yaz sınırlı sayıda saksıya göre çimlendirme yapmak zorunda kaldık. Üstelik geçen yıla göre hayli geç bir zamanda bunu yaptık. Şimdi fideler ancak saksılık hale geldi, bu hafta onların da taşınması yapılacak. Bu arada Baliç'ler Hafize Hanım'ın geçen yılki pembelerinin çekirdeklerinden evlerinde yetiştirdikleri saksılardan birini bize armağan ettiler ve nohut büyüklüğünde bir yeşil/pembe meyva yeni evde bizi neşelendirdi.

Bu yaz "Buraya daha az yazma"nın bir diğer nedeni de 2006'da yaptığım hukuk tezimi Türkçe'ye çevirip, burada yayınlanacak bir kitap haline getirmekte olmak! Taşınma v.s yüzünden hayli geciken bu işi artık tamamlamak zorundayım. "Pembe domatesle ne ilgisi var?" demeyin, var ilgisi! Şimdi baktım da 11 Haziran 2006'da Tansug web günlüğüne girdiğim içerikte bu tezle ilgili olarak "Keşke pembe domatesler ile bu konuyu örtüştüren bir çıkış noktası yakalayabilsem. O zaman bu yükü çok daha keyifle taşırdım..." demişim. O nokta, web günlükleri ya da "blog" oldu sonunda. "Bloglarla ilgili hukuki sorunlar" daha doğrusu. PDA'nın bir işlevi de üyelerini aynı zamanda bir "blog" sahibi kılmak değil mi? Şimdi teze Türk hukukundaki durumu da eklemeye çalışıyorum...

İşte durumlar böyle Tansuğ cephesinde... Bir fırsat yaratıp şu rehberlere yeni edinilen bilgi ve deneyimleri de eklemek lazım. Ayrıca sevgili Sevil Albayrak'ın taslak olarak hazırladığı PDA portalini de artık hayata geçirmek...

Bloglar dar geliyor artık, öyle değil mi?





Haziran 17, 2008

ŞU ANA KADAR HERŞEY İYİ GÖZÜKÜYOR...

Haziran ortalarına geldik... Geçen yılın Haziran arşivine baktım da geçen yıl bu sıralarda daha çok mekanik korumadan sözedilmiş. Bu yıl da şu ana kadar ortaya çıkan sorunların en başında yapraklara dadanan küçük böceklerle ilgili... O yüzden delikli koruma torbaları böcekler konusunda da bir dereceye kadar etkili olabilir... Bu yılın serüveninde göze çarpan en güzel olgulardan biri de böceklerle ilişkide ve onları uzakta tutma yolları konusunda önerilen yöntemlerin "doğal"lığında!
Bu da PDA Manifestosu'nun çok iyi algılandığının bir kanıtı...
"Çiçek açıp çiçek dökme" konusu, Temmuz 2007'de gündeme gelmiş. Bu yıl sıcak bölgelerde çiçeklenme daha erken olduğu için bu konuda da yakınmalar oldu. Ama üyemiz Sibel Karanfil buradaki "çiçek dökme ve gergin yetiştirici ilişkisi" konulu içeriği farkedip, PDA ile çoktan paylaştı ki bütün bunlar bizi çok sevindiriyor...
Emekler boşa gitmiyor kısacası... Yeter ki küresel ısınmanın etkileri pembelerden uzak olsun...
Ne diyelim...

Nisan 29, 2008

2008 PEMBE YAZINA İLK ADIM: 24 Nisan!

Bu yıl, çimlendirme işine biraz geç başladık!
Şimdi 2006'da bu işe ilk başladığımız günleri düşününce kendimizi sanki 30 yıllık çiftçi gibi hissediyoruz.
2006, 2007 ve 2008. Bu yıl evde pembe domates serüvenlerinin sadece üçüncüsü olacak oysa...
Böyle hissetmemizin nedeni açık, bu iş bütün Türkiye'yi kaplayan bir akıma dönüştü. 1000'e yakın PDA üyesi Türkiye'nin dört bir tarafında bizim yaşadığımız heyecanları yaşıyor...
Bizim bu web günlüğünden şimdi onlarcası var!
Bu günlüklerin (blog) birbirine bağlanmasıyla da PDA bir hiper-ağ'a dönüşüyor.
Son iki yıldır başta Nalan Cantav ve Emine Yalçın olmak üzere kıdemli PDA üyeleri, sağolsunlar, tohum paylaşımı, üye kaydı, mesaj trafiğinin yönetimi gibi işleri bizim üstümüzden aldılar... "Tohumdan çimlendirme" zamanının da artık iyice sonuna geldiğimizden, bir de baktık şimdi, kendiliğinden bir fide paylaşımı işi başlamış... Ankara PDA'da olduğu gibi. PDA'nın kendi içindeki örgütlenmesini kendisi sürdüren, akılcı ve işlevsel bir yapıya kavuşması, insanların gerek pembe domatesleri gerek deneyim ve bilgilerini "karşılıksız paylaşma"nın tadını alması... bütün bunlar bizi çok mutlu ediyor...

Şimdi bütün sorun 2008 yazının geçen yıl gibi aşırı kurak geçmemesinde...
Rastgele!

Yeni üyelere not: Rehber-I'e bir göz atmanızda fayda var!

Nisan 02, 2008

BU YIL FARKLI HEYECANLAR DA VAR...

2008 pembe sezonuna doğru kimi yeni üyeler (bu arada 600'ü aştık!) ilk kez tohumdan bir canlı yetiştirmenin heyecanlarını çekerken, biz de farklı heyecanlar yaşıyoruz. Onların başında da ülkemizin ve de ağımızın içinde bilgi okur-yazarı sayısının artması yolundaki olumlu gelişmeler... Türkçesi şu: "PDA üye web-günlüklerinin sayısı hızla artıyor!"
2006'da kendi konumuzda bir tek bu bizimki var iken, şimdi PDA içindeki blog sayısı -bugün itibarıyla- 18'e yükseldi! Onları "PDA Ortak Web Günlüğü"nün sağ paneline teker teker listelemek
büyük keyif oluyor...

Teşekkürler herkese!

Mart 29, 2008

PDA ÜYELİK FORMU

PDA'na üye olmak için gereken 3 koşulu yeni üye olmak isteyen herkese teker teker anlatıp açıklamak yerine artık aşağıdaki formun doldurulmasını istiyoruz:
http://pembedomates.com/uyelik_istek/
Bu formdaki koşullar yerine getirildikten sonra Google Gruplar'daki PDA listesine "üye
olmak istiyorum" diye başvuruda bulunanların üyeliği hemen kesinleştirilecektir...

Şubat 23, 2008

SAKLATSAK DA MI SAKLASAK, YOKSA KENDİMİZ Mİ SAKLASAK?

"Tohum çeşitliliği dünyanın en iyi koruma sistemini hakediyor" diyerek kurulan, Norveç'teki şu devasa; "SVALBARD KÜRESEL TOHUM MAHZENİ" ile ilgili gelişmeleri oldukça yakından izleyip burada da yayınlıyoruz. Hatta onların web sitesine de abone olduk, gelişmelerden hemen haberdar oluyoruz böylece... Kuzey Kutbu'ndan 500 mil uzaklıkta Antarktika'da bir adada kurulan bu tohum deposu; "Kıyamet Günü Mahzeni" ("Doomsday Vault") diye de adlandırılıyor.

Bundan 13.000 yıl önceki atalarımız, o dönemde hemen hemen aynı anda ve yerkürenin heryerinde, avcılıktan tarıma yavaşça bir geçiş yapmışlar. Bu olgunun nedenleri üzerinde çok tartışılmış. Bilim insanları sonunda şu ikisini benimsemişler:

a) yerkürenin hızlı soğuması sonucunda, insan topluluklarının
"avcılık / toplayıcılık"tan eski verimi alamaması, böylece bitkilerini kendi kendilerine yetiştirmeye odaklanma,
b) insanların ve bitkilerin hareket halinde olması!

Şu harita ilk olarak Amazon'da görülen "Cassava" ("Manyok" ya da "tapyoka" denen ve kökünden doğal nişasta elde edilen tropikal bitki ki onu çocukluğumuzun ya Robenson Crusoe okumalarından anımsarız!) bitkisinin bugün dünya üzerindeki üretimini gösteriyor:

"Domates"e de getirelim sözü elbette!
Domates, (mısır, fasulye ve kabak ile birlikte) yerküre üzerinde ilk kez Yeni, Dünya'da görülmüş. Ama Kristof Kolomb'dan sonra, 1492 sonrası, Atlantik'i geçip "bizim taraflara" doğru gelmiş! Aynı anda Akdeniz- Yakın Doğu'dan kaynaklanan arpa, buğday, mercimek, keten, üzüm gibi başka tohumlar Yeni Dünya'ya doğru yolculuk ederken...
Şimdi bu SVALBALD'çılar yerkürenin, günümüzde maruz kaldığı iklim değişiklikleri sonucu, varolan tohum çeşitlerinin çok önemli bir bölümünün yokolduğundan hareketle; "bari olanları iyi saklayalım" diyerek sürekli depolama halindeler. Yine bizim "domates"e dönersek, bugün dünya üzerindeki 400 domates çeşidinden % 81'inin yokolduğunun da altını çiziyorlar. Örneğin yalnızca "pirinç"in dünya üzerinde 120.000 çeşidi varken, "bunların yokolmasına karşı seyirci kalamayız, olanları iyi saklamalıyız" diyorlar. Bütün dünyadan topladıkları tohumları önce dondurup sonra canlılıklarını koruyup korumadıklarını test eden bu Norveçliler, "durum gayet iyi" diyorlar. Bu kurumun yöneticilerinden Dr. Cary Fowler, Dünya Gıda Örgütü FAO ve benzeri kuruluşların oluşturdukları tohum bankalarındaki tohumların sağlıklı saklanamadığından bahisle; "mekanik bir dondurma sistemi kullansaydık, canlılık kayboluyordu, oysa zaten şu anda yerkürenin doğal olarak en soğuk bu noktasında ve doğal dondurma yöntemiyle, biz bu tohumları küresel ısınmaya, meteor çarpmalarına, nükleer savaşlara karşı en az 100, ortalama 100o yıl koruyabileceğiz" diyor.

22 Şubat 2008'den beri, BBC "Dünya Raporu" ("Earth Report")web sitesinden şu anda kapılarını açmak üzere olan SVALBALD'ın çalışmalarını belgesellerle tüm dünyaya duyuruyor. Son gelen bültene göre, 26 Şubat 2008, Salı günü "Kıyamet Mahzeni" bütün dünyadan gelen tohumlara kapılarını açıyor:

"Dear Friend

High in the Arctic, the Svalbard Global Seed Vault will open its doors to millions of seeds from around the world on 26th February. This incredible building, and this extraordinary event, will change forever the security we can provide for one of our most valuable natural resources.

The world's media will be in attendance - TV crews from all over the world are travelling to Svalbard as I write - and we hope that you will be able to follow this historic occasion on TV and in the newspapers next week. As the coverage becomes clearer, I hope you will not mind that we will write to provide more information.

Starting today, BBC World's Earth Report will show a documentary about the vault during the week beginning February 22nd. For timings please see our homepage http://www.croptrust.org/ .

We at the Global Crop Diversity Trust are very pleased to have been involved in the Vault from its birth as an idea to the exciting opening next week and beyond. We have committed to fund the Vault's operations, and we are also funding the world's developing countries to send their seeds to Svalbard for safekeeping.

The Trust has a vision of a world in which the diversity of all our crops is secure, forever. Although the Seed Vault is just one component of fulfilling that vision, there is no more eloquent demonstration of the importance of this whole issue than the Seed Vault - built by Norway and a major achievement of international cooperation. But as you will see next week, it is also a wonderful tribute to human ingenuity and imagination.

Cary Fowler"


Dünyanın önde gelen bütün önemli kitle iletişim araçları (nam-ı diğer "medya"!) Svalbald'a ekiplerini yolluyormuş şu anda...
"Biyoteknoloji ve hukuk", "Biyoteknoloji ve etik" gen bankaları olgusunu hanidir sorgulamakta. Bu bağlamda bu projeye de kuşku ile yaklaşanlar var.

Ama insan hani sormadan da edemiyor, biz ki (yani PDA) İmece Evi'inin KazDağlarındaki ev buzdolabıyla saklanan tohum deposuna bu tohumlardan yolladık, acaba bizim doğal pembe domateslerden -18 derecede ve doğal ortamda saklanan tohumlarla birlikte, burada da saklatsak mı?

Ne dersiniz sevgili PDA?

Aralık 31, 2007

2008'e PEMBE MUCİZELERLE GİRİYORUZ!

2008'e girmeye 24 saatten az kaldı.

2007 PDA serüvenini küresel ısınma yüzünden sevinçten çok hüsranla geçirdiğimizi söyleyebiliriz. Yine de yılın şu son günlerinde pembelerimiz bize yine yaşam sevinci aşılayacak hareketler ya da haydi korkmadan söyleyelim, "Mucizeler" sergilemeye devam ediyorlar...


Ankara PDA'dan Sevgili Nevsun Ergüleç'in "daha çok kiraz domatese benziyorlar" dese bile meyva verip kızarmaya başlayan pembelerinden sonra 28 Aralık'ta Aydın'daki pembelerin haberini yollayan Feride Dramalı ve bugün (30 Aralık 2007) PDA-İstanbul'dan Sayın Eşfak Tüzün'ün "bahçe pembesi"yken; "balkon pembesi"ne dönüştürülen pembelerinin "meyva verdiği haberi" ile yine coştuk!

Güzel olan bir başka şey de 600'e yakın PDA üyemiz ya da "genişletilmiş akraba" için 2008'de nasıl tohum bulacağız konusunda karamsarlığa kapılmadan yılı tamamlamamız. Eski yeni tüm üyeler seferber oldular, herkes elinden geldiğince katkıda bulunmaya çalışıyor. Bu da "insanın insanla mücadelesi" gibi olumsuzluklardan arınıp "insanın doğa ile mücadelesi" bağlamında bir bilinç oluştuğu yolunda umutlanmaya neden oluyor. Doğal olarak ikincisi "doğaya kötü davranan insanla mücadele"yi de içerse, bu da pek kolay olmasa bile...

2008'de daha kapsamlı çalışmalar kaçınılmaz olacak...
Sağlıkla, sevgiyle.

Aralık 21, 2007

KARİKATÜRİST ÜYEMİZ YANARDAĞ'DAN KURBAN BAYRAMI MESAJI



PDA-Çorum üyemiz Sayın Sönmez Yanardağ çizmiş ve yollamış...
Sağolsun...

Bu da 5N1K'da yer alan PDA haberi... (Sayın Bülent Tandoğan'a link için teşekkürler)...

http://www.youtube.com/watch?v=p0t43ovvjOM

Mayıs 25, 2007

ILETISIM AGIMIZI YAHOO'DAN GOOGLE'A TASIYORUZ!

Yahoo'daki Türkçe karakter sorunları ve bir Türkçe arayüzünün olmaması herkesi bıktırdığından bugün bir karar alıp, Google Gruplara taşındık...
Aynı adla...
İşte yeni iletişim adresimiz:
http://groups.google.com.tr/group/pembedomates/

Mayıs 18, 2007

BİR "PDA HARİTASI" OLUŞTURUYORUZ...

Google "Earth" yeni versiyon muhteşem. Ama biz "Google Map" kullanarak bir "PDA Haritası" için çalışmaya başladık. Taslak burada!
Bu konuda üyelerimizin de yardımı gerekecek. Kendi adlarını ve bulundukları noktaları daha net bir hale getirmek için... Şimdilik PDA irtibat noktalarındaki arkadaşlarımızın, tohum paylaşanların adlarını girdik. Bir de şehirleri...
Dün (19 Mayıs 2007) bu sezonun ilk saksi dikimlerini yaptık. Geçen yıl da aynı gün başlamıştık. Böylece "19 Mayıs" bir bakıma "PDA yaşgünü" de sayılabilir... Bu sabah da "Fideden Saksıya" konulu Album-III yayına girdi. Sağ panelde bulacaksınız.
Bu arada İstanbul'daki üyelerimizden bir yardım istiyoruz. Acildir:
http://tech.groups.yahoo.com/group/pembedomates/message/420

Mayıs 11, 2007

BİR SEVİNÇLİ, BİR TEDİRGİN EDİCİ HABER...

Önce ikincisi: Yıllardır yetiştirdiği güzel pembelerle bütün bu serüvenin başlamasına neden olan, "PDA'nın büyükannesi" Hafize Baliç (82), hastanede... Geçen yıl hazırladığı tohumlar ise onun Çerkesköy'deki bahçesine ekilmiş boy atmakta. Ona acil şifalar ve "tekrar ayağa kalkmayı" diliyoruz... Bu sıkıntılı duruma rağmen, Hakkı Baliç, PDA'nın -aşağıdaki haberin geldiği ana kadar- icinde bulunduğu dar boğazdan cıkması icin Hafize Hanım'ın pembelerinden bizlere fide takviyesi yapabilmek icin careler araştırıyordu... Sağolsunlar...

Şimdi sevinçli haber: Geçen Pazardan bugüne üçe katlanan PDA üyelerinin tümüne yetecek kadar tohum bulundu. Sevgili üyemiz Selim Güleç sayesinde. Ne kadar teşekkür etsek azdır. Şu anda PDA elbirliği ile örgütlenip, Pazartesi elimize gececek tohumların, en kısa sürede her üyeye ulaşması için çalışıyor.

Bu vesile ile PDA yurt çapında örgütlenmek durumunda. Fiilen küçük bir grup, elektronik ortamda hızlı işleyen bir ağ iken şimdi 300'ün üzerindeyiz. Daha etkin çalışmak isteyenlerin bize yazmasını bekleriz!

Mayıs 06, 2007

PDA HAKKINDA BİR HABER ve UYARI

Bugünkü Hürriyet'in Pazar ekinde:
Bu da "Pembe Domates Örgütü" başlıklı haberde PDA'mızın oluşumu, işlevi ve gelişimi anlatılıyor... Kendi kendimize "entelektüel" adını takmadıysak da ortak paydamızın "balkon bahçıvanlığı" olduğu kesin!
Blog dün tam 2,438 kişi tarafından ziyaret edilmiş. Bu haberden sonra doğal olarak pek çok yeni üyelik talebi almaktayız... Sevgili üyelerimizden ricamız, kendi coğrafyalarına yakın yerlerde oturan yeni üyelerle ellerinde kaldıysa tohum, yoksa fide paylaşımında bize yardımcı olmaları... Son tohum dağıtımından sonra bizde tohum çok az kaldı. Ama İstanbul'dakilerle paylaşacak hayli fidemiz var.

Şimdi yeni üye olmak isteyenlerden de bir ricamız var: PDA üyesi olmak için tek koşul "PDA 2007 Manifestosu"nu okuyup onayladığınızı belirtmek. Yani grup ilkelerine uyacağınıza söz vermek. Bunu sağ panelden ya da şu bağlantıyı tıklayarak yapabilirsiniz:
http://tech.groups.yahoo.com/group/pembedomates/
"Merhaba", "Ben de tohum istiyorum" v.b. yollu notlarla yapılan başvuruları dikkate almamak durumundayız çünkü herkese teker teker "Manifestomuzu okuyup onaylıyor musunuz?" diye yazacak kadar bol vakit yok.
Ayrıca; PDA ticari bir örgüt değil. Bizim tohumlarımız ya da fidelerimiz "satılık" değil, elden ele, kuşaktan kuşağa aktarılan, doğal pembeler... Burada "para" faktörü, yurtiçi kargo bedelini "alıcı"nın ödemesiyle sınırlı! Üzerimizden ticaret yapmaya kalkışana da çok şükür hiç rastlamadık.
Bu yüzden yeni üyeler konusunda titizlik göstermek zorundayız.

Mart 27, 2007

PDA-ADANA SERÜVENLERİ YAYINDA

Üyemiz Sayın Mehmet Saygın'ın pembe domates serüveni için açtığı web günlüğü:
http://www.mehmetsaygin.com/pda/pembedomatesnotlari.html
Ellerinize sağlık!

Şubat 13, 2007

ELMACIOĞLU: SAPITAN İKLİME KARŞI TOHUM STOKLARINI 3 PARTİDE ÇİMLENDİRİN!

Sevgili dostlar,

PDA kurulalı beri Sayın Elmacıoğlu'nun esprili üslubuyla verdiği bilimsel tavsiyelerin ne kadar yerinde olduğunu deneyerek gördük, bilirsiniz... Malum toplantıda Selim Güleç'in yolladıklarıyla beraber iletilmek üzere başta "-özellikle İstanbul'dakiler olarak- tohumlarımızı ne zaman çimlendirmeye başlayalım?" diye tavsiyelerini istemiştim. Yanıtı bugün geldi. (Gerçi o da "organik gübre" olarak "koyun ve sığır" demiş. "Sığır gübresi" konusunda toplantıda hayli tartışma çıktıydı!) Teşekkür ediyor, hemen paylaşıyoruz:

* * * * * * * * * * * *
Biraz gecikmiş olmakla birlikte, gruba sizin iletebileceğinizi umarak tavsiyeler aşağıda.

Güneş’e "ne kadar çok, o kadar lezzetli" mantığı ile yaklaşmak iyi olur. Temiz toprağa, ilk çiçekler meyveye döndükten hemen sonra vermek üzere biraz da organik (Koyun/sığır) gübre bulursak harika olur.

Çimlendirme zamanı öncelikle yaşanan yerin iklim koşullarına bağlı. Yani fide esas yerine ne zaman alınacaksa (Geç bahar donu afetine uğramamak için) bundan 4-6 hafta önce ekim yapmak gerek. Mevsimsel en düşük sıcaklıklar için http://www.meteor.gov.tr/2006/tahmin/tahmin-iller.aspx den kendi ilimizi seçip altta aylara göre en düşük sıcaklıklara bakarak fikir edinebiliriz.

(Gökhan Bey İstanbul için tablo da yollamış ama bu sayfada düzgün gözükmeyeceği için koyamıyorum buraya, yukarıda tıklayarak bakabilirsiniz. A.T.)
Burada kişisel imkanlar devreye girer. Küçük bir sera sahibi olanlar daha erken başlayabilirler. İlk çimlendirmede (basit bir tava yoğurdu kabında olur) oturma odamızı ya da biraz daha serin bir yeri kullanabiliriz. 10-15 derece ortalama fazlası ile yeterli olur. Sıcak çok fazla değilse 3-4 haftada çimlenme başlayıp ilk iki yaprak yere paralel olur ilk şaşırtma yapılır, burada kap derinliği hiç olmazsa 10 santimetre civarı olmalıdır. Sıcaklık ve besleme çok iyi olursa fideler hızlı gelişir ve dışarıda buz gibi hava varken elinizde dikime gelmiş fideleriniz olur ki özel bir yeriniz yoksa bunun anlamı başınız belada demektir.

Sapıtan iklimi de dikkate alarak benim önerim elimizdeki tohum stoğunu 3 parçaya bölmek ve bunu Mayıs ortasında ilk grubu toprağa alacak şekilde Mart 15-20 den itibaren 2 hafta ara ile çimlendirmeye başlamaktır ( bu yazdıklarım biraz Ankara iklim hesabı. Tablodan da görüleceği üzere İstanbul için bunu rahatlıkla iki hafta geriye alabilirisiniz). Böylece iklimsel kazalara karşı küçük bir sigortanız olur.

Unutulmaması gereken en önemli şey domatesi bulmanın en kolay yolu en yakındaki markettir. Ama bu yiyebileceğiniz en kötü domatestir. Buna razı olmayın ve başarısızlıklardan yılmayın. Fidelerinizin hepsi ölebilir, nedenini çözecek gözlemi yaptıysanız bu en büyük kazanımınızdır. Genel bitki pratiğiniz arttıkça başarı düzeyi artar. Hepimiz amatörüz ve doğa ana bazen her imkana sahip profesyonellere karşı bile çok acımasız olabilir.

Yaptığınız şey gerçekten çok güzel ve yararlı buna inanın. İnsanlığın toplayıcılıktan yerleşik düzene geçişinde belki de en büyük paya sahip olan en eski bilgi birikimini, bu günkü kuşağa yeniden kazandırmak için çabalıyorsunuz. Hiçbir ürünü dalından koparıp yememiş, karpuzun ağaçta yetiştiğini sanan, tabiat denince aklına deniz ve kum dışında bir şey gelmeyen bir çocuk nesli yetiştirip, ilk kalp krizi yaşını 35-40 civarına indirmiş anne babalar için bulunmaz nimetsiniz. (Bu iltifatı tüm PDA için yapıldığını düşünerek buraya alıyoruz! A.T. Notu) Katılamasam da kalbim ve bildiklerim yanınızda.

İyi bir sezon dileği ile sevgiler.
Gökhan

NOT:
http://www.meteor.gov.tr/2006/zirai/zirai-zirai.aspx

Bu sayfayı unutmuşum çok yararlı bilgiler var.

Gökhan

Aralık 29, 2006

2007'YE GİRERKEN "P.D.A"...

Sevgili dostlar...

Evde doğal yollarla pembe domates yetiştirme serüveni!
Bu serüvene destek verip bizzat katılarak "P.D.A" Pembe Domates Ağı'nın kurulmasına yol açan herkese içten teşekkürler...
Böyle bir ağın kurulması 2006'da başımıza gelen en güzel şeydi!
2007'ye girerken en iyi dilekler, sevgi ve saygı ile...

Mehmet - Avniye Tansuğ

Not: 2006 içindeki çalışmalarınızdan bize yollanan kimi görseller ile web albümü yaptık. Bir boş vaktinizde izleyebilirsiniz. 2007 albümünde daha çok "pembe" olacak, eminiz!

Aralık 12, 2006

BİR "ARALIK PEMBESİ": PDA-NİŞANTAŞI, DİLEK GÜRELLİ'DEN!


Merhaba,
Size ufak bir süprizim var !!.
Aralık 10, benim balkondaki domateslerin yaprakları kurudu ama erik kadar bir yeşil domatesim var, nasıl dua ediyorum şu güneş biraz daha devam etse, belki de pembeleşecek. Ama korkarım bu haftadan itibaren havalar soğuyacak.
Ben bunu içeri alsam olmayacak, dişarıda bıraksam kıyamıyorum, ne yapacağım bilemedim.
Ama şimdi dalında meyvaları görenlerin duygularını daha iyi anlıyorum, ne büyük bir şaşkınlık ve sevinç, keşke daha önce olsaydı diyeceğim ama olsun, benim sabrım ve onların azmi sonuç verdi işte.

Dilek GÜRELLİ, "GezerYAZAR"...