Ekim 21, 2006

ŞEF PİM'DEN DOMATES KONSERVESİ TARİFİ

Pim Hanım, Yunanistan'da görmüş önce kurutulmuş domatesten yapılan konserveyi.
Çok beğenmiş. Kendisi de denemiş sonradan. Resimlerle birlikte yapıkları aşağıda:
chez pim: Tomato Confit: oven-dried tomato in olive oil

(Bu arada sağlıksız koşullarda yapılan konserveden ağır zehirlenmeye de "Botulism" dendiğini Pim sayesinde öğrenmiş olduk!)

Ekim 18, 2006

YEŞİL PEMBENİN YEŞİL KONUĞU!


"Araziye uyum" bu kadar olur herhalde!

Ekim 11, 2006

EVDE ORGANİK SALÇA-IV: BİBER + DOMATES

Bu sefer (üçüncü tarif: "Domates + Biber salçası" ve üçüncü deneme) sonuç "Pekiyi" denebilir. Bu kadar kolay olduğunu bilseydim, bugüne kadar yapmaz mıydım? Doğrusu Özge Hanım'a ve Ömercan'a teşekkür etmek gerek. Nedeni de kabuk soyma v.s. gibi "el yakıcı" ve de "caydırıcı" yöntemlerden ari tarifler vermiş olmaları.
Yine de paylaşılacak bir ipucu daha var aslında. Bu tarifte "Biraz su ilave edin ve sürekli karıştırarak kaynatın. Tenceredeki sarı suyu kullanmadan süzgeçten geçirin." deniyor ya, işte o "süzgeçten geçirme" yerine domatesleri çiğ, biberleri de haşlanmış iken mikser'de unufak ettikten sonra, tekrar tencereye boca edip ve suyunu uçura uçura kaynatmaya devam etmenin, harika bir sonuç verdiğini söylemek lazım.

Internet üzerindeki tariflerin büyük çoğunluğu ise biberlerin zarlarını soydurup, süzgeçlerden geçirtip, tekrar "kavurtuyor". Hem zaman hem lif kaybı.

Son bir iki ayını "blog" fenomeni etrafındaki yasal sorunlarla boğuşarak geçirmiş biri olarak (evet, pembe domates ile tezimi örtüştürecek ! bir konu bulmuştum sonunda ve neyse ki "bitti" artık) hafif yorucu da olsa son iki gün bu salça işiyle uğraşmak bana çok iyi geldi. Bunun çocukluğumdaki "komşu teyzeler"in güneşte kuruttuğu ve bütün mahallenin çocuklarına "gün doğduran salça zamanları"ndan biri olmadığı açık... Yoksa aslında Simone de Beauvoir'in dediği gibi reçel, turşu yapma çağımız geldi de bunlar bahane mi? Firdevs Gümüşoğlu'nun, ülkemizdeki ders kitaplarında toplumsal cinsiyet bağlamında kadının rolünün "sağlıksız" işlendiği konusundaki o çok güzel çalışmasında verdiği örnekler gibi. Ama dikkat! Anneler salça, reçel yapmaktan vazgeçtikçe yaşamımızı başka şeyler biçimliyor... Sonra da "işe şeytan karıştı" deniyor! Tıpkı birileri şeytana rahmet okutan yaklaşımlarla "paradan para" kazanırken, birilerinin de "bu ülkede üretilen organik yiyecekler bu ülkede de tüketilsin" diye kalkıp bunca zahmete girdiği bir zaman kesidinde bu duyguları paylaşmamak haksızlık olmaz mıydı şimdi?

EVDE ORGANİK SALÇA-III: İLK DENEME FENA SAYILMAZSA DA...

Bugün Ömercan tariflerinden "Chutney" sos ile "kahvaltılık domates salçası" yapıldı. "Chutney" acı-tatlı ve baharatlı bir İngiliz sosu. Domates, soğan, tomatillo, biraz acı kırmızı biber, tuz, şeker, sirke, kişniş, hardal tohumu hep birlikte mikserde öğütülüp 1 saat kadar kaynatılıyor. Hepsi o kadar. Ben hayatımda ilk kez salça yapımına giriştim bugün aslında. İlk deneme fena sayılmazsa da benim gibi olanlarla şu hatalarımı paylaşayım:


"Chutney" sosta: Resimdeki küçük tencerede kaynayan o. Tencere malzemeye oranla küçük kaldığı için, "önce biraz suyu uçsun, sirkeleri sonra koyarım" dedim. Oysa tüm malzemenin aynı anda kaynamaya başlaması önemliydi, sirkeler sonradan eklendiğinde kıvamı biraz suluca kaldı. Şekeri de verilen ölçüden biraz daha daha az tutmak bizim damak tadımıza daha uygun olabilirmiş...
Domates salçasında: Baştan herşey çok iyi gitti. "Anneannemin emektar tenceresi şerefine herhalde, bir atışta olacak gibi bu iş" dedim hatta içimden. Tarifte, "suyu uçup koyulaşınca bolca zeytinyağı ekleyin" deniyordu. Ama o "bolca"yı ben biraz abarttım galiba. Çok yağlı bişey oldu. Biraz tuzu da fazla kaçtı sanki...
Her iki işlemden sonra malzemenin kavanozlara sıcakken konup, kapakları kapatılıp, "bir gece başaşağı" tutulması salık verilmiş. "Chutney" kavanozlarını kapatmadan önce öteki salçanın yüzeyindeki fazla yağları alıp burada ara tabaka olarak kullanınca sorun halloldu.
Şimdi bunlar böyle başaşağı bir gece geçirmekteler...
Yarın, kırmızı biber ve organik domates karışımı olan salça denenecek...
Aaaah, yazın Metin Varol tarlasından o koca koca pembeler gelirken akıl edip yapsaydık bunları, şimdi "pembe salçalar" olacaktı etrafta...
Neyse, sınaya deneye geç de olsa öğreniyoruz hiç değilse...

Ekim 09, 2006

EVDE ORGANİK SALÇA-II: MALZEME HAZIR!





Malzeme hazır. Kap kacak pırıl pırıl olup geldi. "Chutney" kutusu, domates ve biberler de hazır. İş şimdi bunlarla uğraşmaya kalıyor. Özge salça tarifi de yollamış. Büyük bir iyimserlikle "Güneşte kurutmaktan" de bahsetmişler. Nerde o günler! Tarif şöyle:

Sofra Sırları

KAHVALTILIK DOMATES SALÇASI

Domatesleri yıkadıktan sonra bir tencerenin içine rendeleyin. Biraz tuz ilave edin. Ara sıra karıştırarak suyunu çekince kadar kavurun. İyice kavrulunca içine bolca zeytinyağı ilave ederek kavurmaya devam edin. Koyu bir kıvam alınca ateşten indirin. Sıcakken kavanoz doldurup kapağını sıkıca kapatın. Bir gece ters çevrili olarak bekletin.

Dilerseniz hazırlamış olduğunuz bu organik ev salçasına biraz pul biber, nane, kekik, ekleyerek kahvaltılık bir lezzet oluşturabilirsiniz.

BİBER & DOMATES SALÇASI

Biberlerin çekirdeklerini çıkartın. Biber ve domatesleri yıkayın ve iri iri doğrayın. Tencereye koyun ve üzerine bolca tuz serpin. Biraz su ilave edin ve sürekli karıştırarak kaynatın. Tenceredeki sarı suyu kullanmadan süzgeçten geçirin.

Salçanızı güneşte kurutabilir ya da tekrar tencereye koyarak koyulaşıncaya kadar kaynatabilirsiniz. Salçanızı güneşte kurutarak yapıyorsanız, kavanoza koyarken biraz zeytinyağı ve kekik ilave ederek farklı bir lezzet yakalamanız mümkündür. Salçanızı kaynatarak yapıyorsanız, sıcak sıcak cam kavanoza boşaltın ve kapağını sıkıca kapatın. Bir gece ters çevrili olarak bekletin.

Ekim 07, 2006

EVDE ORGANİK SALÇA-I : ÖNCE KAP KACAK!

Büyük bir tencere lazım bu salça işi için herhalde her şeyden önce...
Neneden kalma emektar bakır tencere saklandığı yerden çıkarılıyor. İçine daha küçük tencereler ve sahanlar da saklamışız. Yıllardır el sürülmemiş. Şimdi bunların önce iyice bir kalaylanması gerek... Beyazıt tarafında bir kalaycı bulundu...

ORGANİK DOMATES SALÇASI

Bu hafta evde organik domateslerden salça yapmayı deneyeceğiz... Bizim balkon domatesleriyle değil tabii! Bu deneyi -hiç karşılaşmadığım halde pek sevdiğim Özge İskender sayesinde- Çanakkale'de doğal yöntemlerle yetişen Omercan Organik domatesleriyle yapacağız. Özge Hanım'a haftalık sebze kutularının dışına çıkıp, ayrıca domates yollayıp yollayamayacaklarını sorduğumda "çiftlikte şu sıralar zaten salça yapıldığını, ama istersek tarifiyle birlikte gönderebileceğini" belirtti. Bu arada Tuğçe Ebesek, Omercan ürünlerini nasıl değerlendirdiğini anlatan bir web-kütüğü tutuyor. Orada Aylin Öney Tan'ın tariflerine de yer veriyor. Ömercan Aylin Öney Tan'ın tarifiyle yapılabilecek -domatesin yanısıra "Tomatillo", kişniş ve kırmızı biberin de işe karıştığı- bir "Chutney" sos kutusu da hazırlamış. Onu da deneyeceğiz.

Geçen gün Milliyet'te Ece Temelkuran, kadınların geleneksizleştiğine değinmiş. "...Biz ellerimizi, hayat karşısında çaresiz kaldığımızda, öfkelendiğimizde, küstüğümüzde sadece cebimize sokuyoruz artık. Kendi kendimizi doğal yollarla iyileştirme meşguliyetlerini aşağıladığımızdan beri iyileşemiyoruz." demiş. "...Ne portakal reçelini biliyoruz şimdi, ne patlıcan turşusu kurmayı, ne büyük anneannenin çiğböreğini... Bir sürü bilgi, düşünsenize, kuşaklar arasında binlerce küçük bilgi yok oluyor" diyor. Yalnız kadınlar mı halkaları gittikçe eksilen yaşam kültürü zincirinden kopan?

Her neyse, bakalım bu sos-salça işini becerebilecek miyiz? Temelkuran'ın dediği gibi artık bu kadar basit ve sıradan bir işe bile "ilm-i simya" gibi yaklaşıyorsak, sonucu da buradan paylaşırız artık!

İKİ DOMATESİN ÖYKÜSÜ: "YEREL LUCY ile GEZGİN TOM"

A Tale of Two Tomatoes: Local Lucy & Traveling Tom
Bu siteyi bu sabah "Değişen Dünya" ( http://www.worldchanging.com) yı gezerken buldum. "Dolarlar ülkede kalsın" diyorlar ve genetiği değiştirilmiş ithal domates yerine doğal ve yerli domatesin yenmesi için yayındalar!

Ekim 04, 2006

İYİMSER PEMBELER ve PASTIRMA YAZI

Ne kadar iyimserler!

İstanbul'un bu kötü havalı balkonunda Temmuz'dan bu yana çiçek açıp, meyva verip, sonra yeniden çiçek açıp, canla başla yaşam savaşı verip duruyorlar... Onların bu yaşam savaşı bize de hep yaşam sevinci veriyordu. Ama son zamanlarda benim duygularım yerini daha çok "mahcubiyet"e bırakıyor. Elinizi yapraklara her dokunduruşunuzda üzerlerinde simsiyah bir tabaka olduğunu farketmek... "Daha da kirlenmesinler bari" diye üzerlerindeki o koruyucu-olgunlaştırıcı naylon kılıfları yazın en sıcak günleri dahil, hiç çıkaramamak...

Şefika Kamçez, balkonundaki pembelerde bir "kuruma" gözlemlemiş, "nedendir?" diyor PDA iletişim listesinde... Herhalde sonbahardandır... Baksanıza Zeynep, "Artık Toplanma Zamanıdır" demiş bile... Sevinç Baliç'in söylediğine göre Hafize hanım da pembe domates bahçeli evinden kışlığına geçmiş. Ama biz balkonlarda hala pembeleşmeyi bekleyenleri ne yapalım peki?
Üstteki resimde aynı bitkide hem olgunlaşmış, hem yeşil, hem de çiçekteki pembeler... Altta da (Sayın Emine Erten'in Çanakkale pazarından buluşturup, sonradan PDA'lılara yolladığı fidelerden bizde büyüyen tek örnek olduğu için) "Çanakkaleli" adını taktığımız pembe var. Diğerlerinin "mürüvvetini" gördük! Ama "Çanakkaleli"nin pembelerinin nasıl olacağını çok merak ediyoruz.
O yüzden bütün umutlar şimdi "Pastırma Yazı"nda... "Kızılderili Yazı" da denirmiş bu mevsime!
Sevin Okyay'ın Radikal'de bu konuda yazdığı neşeli bir yazı var ki bizim pembelerin iyimserliği ile çok örtüşüyor!

Ekim 02, 2006

BİZ TOHUMLARIMIZI HAZIRLAYA DURALIM;

Prof. Dr. Türkel Minibas yazmış:
"Tohumculuk Kanunu kime yarayacak?"

ARTIK TOPLANMA ZAMANIDIR



Bizim saksılarda 2006 dönemi üretim artık noktalandı. Ama bu pemdom efsanesi insanın yakasını bırakmıyor ki (tamam, tamam, aslında biz onun peşini bırakmıyoruz :)... Ünzile Teyze sağolsun, taa Bulgaristan'daki bahçesi üzerinden son bir lezzetli nefes daha estirdi soframızda... tabi siyah-beyaz bilim-kurgu filmlerindeki çatlak profesörler gibi önce ameliyat edip tohumlarını aldık, sakladık, sonra da salata tabağına yatırdık... seneye devam artık...