Aralık 30, 2009
Aralık 06, 2009
DANIŞTAY'IN GDO YÖNETMELİĞİ İLE İLGİLİ DURDURMA KARARLARI
Danıştay'ın, GDO Yönetmeliği ile ilgili son kararları:
E:2009/14562
ÖZET: Gıda ve yem amaçlı genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerin ithalatı, izlenmesi, ihracatı, kontrol ve denetimi konularındaki düzenlemenin yasa ile yapılabileceği hk.
GDO'da bakanlığı dize getiren Gonca Hanım
Ankaralı genç avukat Gonca EREN, Danıştay'ın GDO Yönetmeliğini durdurmasını sağladı...
Haberin ayrıntıları için bkz:
Referans - | GDO'da bakanlığı dize getiren Gonca Hanım
Bravo Gonca Hanım...
:))
Kasım 25, 2009
Kasım 21, 2009
Kasım 17, 2009
Kasım 14, 2009
DOMATES ve "CALENDULA ARVENSIS"!
Bugünkü Hürriyet'te, organik üretim ile ilgili bir başarı öyküsünden:
"...Zeytinyağı işini kotardıktan sonra, ormanda doğal olarak yetişen otlara gözümüzü diktik. İnanılmaz güzellikte kekik, defne ve adaçayı vardı. Uygun mevsimlerde onları ormandan söküp, araziye diktik. Bu vesile ile organik tarımı öğrenmeye başladık. Profesyonel destek almadık. Çok kitap devirdik. Ektiğimiz tohumu ilaç kullanmadan tutturmayı deneye yanıla öğrendik. Domates böceklenmesin diye yanına aynısefa bitkisi diktik. Turpları kurttan kurtarmak için yanına patates diktik. Bunların hepsini kitaplardan öğrendik. Organik tarım yaparken bezmemeyi de kitaplardan öğrendik. Her kitap, bu işin geri dönüşünün en az üç, en fazla beş yılda alınacağını yazıyordu..."
Kadife çiçeğini biliyorduk da "aynısafa"nın da domatesin böceklenmesine engel olduğunu bugün duyduk böylece... Latince adı "Calendula Arvensis" olan "aynısafa"; "Nergis" olarak da biliniyor. İngilizcede "Field Marigold" deniyor ona. Antiseptik etkisiyle tıpta ve kozmetik endüstrisinde kullanılıyor... Papatya ailesinden.
Şu fotoğraf veritabanında daha çok resim var...
Gönderen A.T. zaman: 09:40 0 yorum
Kategori: calendula arvensis, doğal tarım, domates zararlıları
Kasım 06, 2009
Kasım 05, 2009
Ekim 29, 2009
86. CUMHURİYET BAYRAMINDA...
Cumhuriyetimizin 86. Yıldönümü kutlu olsun...
Bu yıl balkon pembelerini geçen yıla göre daha önce kaldırmak zorunda kaldık...
Bu yüzden geçen 29 Ekim'de (demek ki havalar daha güzelmiş geçen yıl,
hala kızarmayı bekleyen pembelerimiz varmış...)
çektiğimiz bu bayram kompozisyonunu yayınlıyoruz yeniden...
Geçen yıl çoğumuzun web günlüklerini de üzerinden yayınladığımız "blogger.com"
yasaklamasından sözedip kaygı dile getirmişiz...
Yasaklama eğiliminde azalış yok...
Bu bayramda da aklımız şu GDO Yönetmeliği ve onunla başlayan düzenlemelerin
ne getirip ne götüreceğinde...
Bu konuda daha önce belirttiğimiz PDA Görüşü endişelenmekte hiç de haksız
olmadığımızı gösteriyor... Yalnız değiliz neyse ki...
Gönderen A.T. zaman: 10:18 2 yorum
Kategori: cumhuriyet, gdo
Ekim 26, 2009
TÜRKİYE'DE GDO DÜZENLEMELERİ: GIDA ve YEM AMAÇLI GDO YÖNETMELİĞİ YÜRÜRLÜKTE
Çok dikkatle okunması gereken "Gıda Ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi,
İhracatı, Kontrol Ve Denetimine Dair Yönetmelik " yürürlüğe girdi...
Uzmanlarımızın yeniden incelemeye aldığı Yönetmelik'ten kimi maddeler:
Genel hükümler
"GDOlu ürünlerin ithalatı" (Madde 11'den)
(2) GDO riski taşıyan ancak, GDO suz ürün olduğu taahhüt edilen ürünlerin ithalatında aşağıdaki esaslar uygulanır:
Türkiye ihraç ederken:
Yemlerin etiketlenmesi
"Fikir Sahibi Damaklar"ın bu konudaki bildirisi de burada!
Eylül 13, 2009
Eylül 01, 2009
ACIYI PAYLAŞMAK...
PDA'nın sevgili İzmir Koordinatörü Sevil Özcan, bir gün önce anneciğini yitirdi...
Sevil'in acısını "ağdaki ailesi" olarak içten paylaşıyor, Özcan Ailesi'ne sabır diliyoruz...
Ağustos 20, 2009
YAPRAK YETİŞTİRMEK v DOMATES YETİŞTİRMEK
Bu yıl dördüncü yılımız evde pembe domates serüveninde, hala öğrenecek o kadar çok şey var ki...
Geçen gün Zeynep, Twitter kanalıyla bir bağlantı yolladı... "Girişimci bir ruh"! taşıdığı çok açık bir zat, dedesinin olağanüstü büyüklükte ve sayıda domatesleri nasıl yetiştirdiğinin sırrını bir "e-kitap" formatında satmak için harekete geçmiş... Arada verdiği bilgilerden işin sırrının "budama"da olduğu anlaşılıyordu. Biraz kurcalayınca bu konuda pek çok yeni kaynak bulduk.
İşin komiği bunca yıldır biz "budama" dendiğinde "koltuk alma", toprağa en yakın, ilk çiçekli dalın altındaki dallardan "feragat" edebilme ve kuruyup "arızalanan" yaprakları temizlemeden öteye gitmemiştik. Hatta "tepe uçurma"ya bile sakınarak bakmıştık.
Eh çoğumuzun bir çekirdekten fide yetiştirmesi, fideden domates bitkine varması, "hayatta ilk kez" olduğundan, bırakın dalları, tek bir yaprak bile bizim için çok değerli idi. (İletişim grubumuzdaki eski mesajlar bir taranacak olsa, tek bir yaprakta görülen herhangi bir değişim için paniğe düşüldüğünü gösteren onlarca mesaj bulunur! Mamafih bir keresinde bir üyemiz "yoksa ben sadece yaprak mı yetiştiriyorum, nerede meyvalar" diye yazdığında bir sessizlik de yaşanmamış değil hani... )
Şimdi budama konusuna geri dönersek, "üçlü zigzag" tekniği diye adlandırılan bir yöntem bulduk. Sadece en alttakileri değil, her çiçekli dalın altında bulunan üç dalı, bir sağdan, bir soldan sayarak kesip atıyorsunuz! Böylece enerji çiçeklere yani meyvaya yönleniyor.
Biz balkon pembelerine bunu uyguladık. İlk gözlem; hala çiçek aşamasında olan üst dallardaki arılar oldu... Bu şehirde arıların da kafileler halinde dolaşmadığı gözönüne alınırsa "şimdi herhalde çiçekleri daha kolay buldular" diye düşündük. İkinci gözlem: alt dallardaki iki domates sanki birden büyüdü, tombullaştı...
Tabii şunu unutmamak gerek, saksıdaki ile bahçe ya da tarladakilerin büyüklüğü asla aynı olmuyor. Ne kadar büyük saksı kullanılsa bile...
Bir diğer kaynakta da üç beş değil, üzerinde çiçek ya da meyva bulunan dallar hariç, çiçek açmayanların tamamen budanması öneriliyordu. Şurada bunu videodan izleyebilirsiniz:
How to Prune a Tomato Plant (powered by eHow.com).
Gönderen A.T. zaman: 12:48 5 yorum
Kategori: Bakım, balkonda domates, budama
Ağustos 19, 2009
Ağustos 16, 2009
"AĞUSTOS'UN YARISI YAZ, YARISI KIŞ" DENSE DE
Özellikle İstanbul iklimi için "Ağustos'un yarısı yaz, yarısı kış" denirdi... Son yıllarda tanık olduğumuz iklim değişikliği bu söylemi anlamsız kıldı... Gene de İstanbul'un ışıkları, esintileri, renkleri ve sağda solda ve balkonlarda yavaş yavaş kuruyan yapraklar, kışı olmasa bile "ben buradayım, kapıdayım!" diyen sonbaharı haber veriyor... Bu arada bizim balkon ve hatta balkona sığamayan ev pembeleri harıl harıl meyva verip renk değiştirme telaşına kapıldı...
Bu yıl biz "balkondan ne kadar pembe elde edeceğiz acaba?" gibi bir konuyu neredeyse hiç gündeme almadık. "Ne kadar verirlerse o kadar"a razı olduk (Bir alttaki içeriği giren yeğenimiz Zeynep -ki patenti ona ait evde boğazlama tekniği için de çok olumlu mesajlar gelmekte- ile fideleri paylaşmış, asıl gelişmeyi onun bahçesindekilere terketmiş idik)... Buna karşılık bütün dikkatimiz PDA içindeki gelişmelerde idi.
Özellikle bu serüvene yeni başlayanlar önce inanılmaz bir telaşa kapılıyor, pembelerin her halinden evhamlanıp denemelerinin başarısızlıkla sonuçlanacağını düşünüyorlardı. Bu ruh durumunu sezen pembeler de sinameki bebekler gibi sorun üstüne sorun çıkarıyor, zaten olumsuz olan dış koşullar da tabloyu iyice açmaza sokuyordu.
Sonra havalar birazcık serinleyince ilk meyvalar ortaya çıktı... Bizim tohumlardan çıkan ilk pembelerin kimilerinin altında kararmalar olur. (kalsiyum azlığı). Bu kez bundan dolayı da evhamlanmalara tanık olduk. Oysa böyle olanlar yavaşça koparılıp ortadan kaldırılır ve arkadan sağlıklı yavrularla yola devam edilir. Neyse grup içinde öyle sağlıklı bir iletişim var ki ve bu bilgiler o kadar kısa süre içinde ve etkin bir biçimde paylaşılıyor ki bize düşen genellikle bu durumu sükunetle izlemek oluyor...
PDA Üye web günlükleri artıyor, buna çok seviniyoruz. Önemli ölçüde üyemiz az ya da çok ürün almayı başardı, bu daha da sevindirici. Ama asıl önemlisi Türkiye artık pembe domatesi öğrendi... Daha doğrusu varlığını farketti ve onu aramaya başladı... "Yaz bitmeden ne yemeli?" sorularına verilen yanıtlar içinde eskiden esamesi bile okunmayan pembe domates ağırlıklı olarak yer alıyor. Bu iyi mi kötü mü? Hem iyi hem değil. İyi, çünkü biz de bunu amaçlıyorduk zaten... Kötü, çünkü bu bir furya haline dönüşürse pembe domatesi endüstriyel hale getirip rant elde etmek isteyenlerin de iştahı kamçılanıyor...
Tohumlarımıza sıkı sıkı sahip çıkalım dostlar!
Not: Bu arada pembe domatesi bol olanlar evde onları nasıl değerlendirebilecekleri konusunda Ekim 2006 arşivinden yararlanabilir...
Gönderen A.T. zaman: 12:07 0 yorum
Kategori: evde organik salça, geç oluşan pembeler, kent tarımı, PDA, tohum
Ağustos 15, 2009
Ağustos 10, 2009
Çamlıca'dan haberler
Ağustos 09, 2009
AĞUSTOS, İKİBİNDOKUZ ve İKİBİDOKSANDOKUZ...
PDA İzmir'den üyemiz Sayın Erkan Yiğit'in web günlüğüne girdiği son içerikte, son yaptığı hasada ilişkin şu fotoğrafa bakın... Süzgeç içindeki çekirdekler de PDA İzmir Koordinatörlerimizden Sayın Nail Sarı'nın web günlüğünden... "Gözlerimin önünde domates çekirdekleri uçuşuyor" demiş...
Çok güzel değil mi?
"Çiçekleri dökülüyor, ne zaman pembelerimi göreceğim" diyen pekçok üyemizden artık pek ses çıkmıyor. Ya havaların birazcık serinlemesiyle birlikte çiçekler dökülmekten artık vazgeçti, bizim balkondakiler gibi meyvaya dönüştü, o yüzden sesleri çıkmıyor ya da küsüp uğraşmaktan vazgeçtiler...
Vazgeçmeyin! Çünkü elimizdeki doğal tohumlar, kendilerini küresel iklim değişikliklerine ancak böyle uyarlıyorlar. Bir sonraki yılın çekirdeklerinde, bu yılın koşullarını beğenmeyip, çiçeklerini dökerek türlerini savunmaya geçen pembelerin bu bilgileri de kayıtlı olacak... Nail Bey'in süzgecindeki görünmeyen bilgilerin, geçen yıl aldıklarından farklı olduğu gibi tıpkı...
Şu sıralar PDA üyelerinin çoğunun üzerinde hararetle tartıştığı "organik gıda nedir ne değildir" konusunda yayınladığı bir raporundan sonra "New Scientist" dergisi yeni bir iklim raporu yayınlamış ve 2099'da yerküredeki canlıların yüzde doksanının ortadan kalkacağını belirtmiş...
Gene de doğal olan ne kaldıysa onu korumaktan vazgeçmemeliyiz...
Gönderen A.T. zaman: 08:11 2 yorum
Kategori: geç oluşan pembeler, küresel iklim değişikliği, PDA İzmir
Ağustos 02, 2009
Bugünkü AKŞAM'dan:
Gökten üç pembe domates düştü 1500 kişi paylaştı
Üç hediye domatesle başlayan bir hikayenin sonunda bugün 1500'ü aşkın kişi balkonlarında ve bahçelerinde pembe domates yetiştiriyor, deneyimlerini blog'larında paylaşıyor. Pembe Domates Ağı size de yakın...
Temmuz 24, 2009
Temmuz 19, 2009
Temmuz 01, 2009
1 TEMMUZ 2009'DA DURUM
İşte korkulan oldu!
Pembeler meyvaya duramıyorlar bir türlü bu yaz... Bu yüzden PDA üyelerinden çoğu tedirgin...
Tıpkı 2007 yazında olduğu gibi bir başlangıç bu...
O zaman da aynı sorunla karşılaşılmıştı.
Bu duruma yol açabilecek nedenlerin başında "mevsim normallerinin anormalleşmesi" ya da daha yaygın deyişle "küresel ısınma" geliyordu. Ama bir türlü bu açıklamadan tatmin olamayanlar için Internet'i kazımış, sonunda çok ilginç bir şeyle karşılaşmıştık:
Gergin yetiştirici ve dökülen çiçekler ilişkisi!
Özellikle evde pembe domates serüvenine ilk kez bu yıl başlamış olan PDA'lıların yukardaki linki tıklamalarını hararetle tavsiye ediyoruz... Çünkü TR ve İNG açıklamaların arkasından umutlu ve işe yarar içerik de bulacaklar yukarıda...
2007 Temmuz'unda, "sonra ne oldu?"yu merak edenler, Temmuz 2007 Arşivi'ne de göz atıp, biraz daha rahatlayabilirler...
Bu arada bugün sevgili üyemiz Ayten Yıldırım'ın bu konuda gruba gönderdiği mesaja bayıldık.
Ne kadar güzel özetlemiş olanı biteni;
"Tabii, artık hepimiz bu nazendenin neden neslinin tehlikede olduğunu da anladık :) "
Ve ne güzel eklemiş:
"Eeeeeee, o nazlıysa biz de inatçıyız, huyunu suyunu en ince detayına kadar öğrenip mutlaka en güzel pembeleri yetiştireceğiz ::))"
İşte budur!
Gönderen A.T. zaman: 11:12 0 yorum
Kategori: balkonda domates, çiçek dökme, flower drop, geç oluşan pembeler, PDA
Haziran 03, 2009
HAZİRAN GÜNEŞİ...
Şimdiye kadar herşey iyi gitti, bundan sonra da umuyoruz böyle gitsin...
Mart-Mayıs arası PDA içinde "tohumdan fideye, fideden saksıya" sürecinin telaşesi yaşandı...
Çimlendirme için son derece yaratıcı çözümler geliştirenler, fidelerinin her hareketini dikkatle izleyenler, ilk çiçeklerini görenler, ilk böceklerinden evhamlananlar...
Şimdi saksı zamanı...
Hep söylendiği gibi; saksı boyutundan ödün verilmemeli. Tabii yer konusunda kısıtlama yok ise... Saksılara toprak ağzına kadar doldurulmamalı. En az 3 kere "boğazlama" yapılacağı hatırda tutulmalı...
Rastgele!
:)
Gönderen A.T. zaman: 15:14 1 yorum
Kategori: balkonda domates, basında PDA, Pembe Domates Ağı
Mayıs 26, 2009
Mayıs 24, 2009
TOHUMCULUK YASASI ve "BİTKİ GENETİK KAYNAKLARININ KAYIT ALTINA ALINMASI HAKKINDA YÖNETMELİK" TASARISI HAKKINDA PDA GÖRÜŞÜ
Bizler "Pembe Domates Ağı" (PDA) üyeleri olarak;
Başta; Anadolu'nun en değerli ve en has ürünlerinden olan, yok olmasını önlemek ve daha önceleri olduğu gibi, günümüzde de kuşaktan kuşağa aktarılan "doğal döngüsünü sürdürmek" amacıyla "Evladiyelik ('Heirloom') Pembe Domates"in 4 yıldır yeniden üretilmesine çalışmaktayız. Bizler profesyonel tarım uzmanları, tarıma dayalı ticaret erbabı ya da çiftçi değiliz. Bizler, geniş bahçeleri olmasa da balkonlarda ve saksılarda "kentte tarım" yapılabileceğini gören ve bunu deneyerek başarmış, İnternet üzerinden iletişim kurarak bir toplumsal ağ kurmuş, duyarlı kentlileriz. İçimizde az sayıda olsa da Pembe Domatesi bahçe ve tarlasında yetiştirenler de var. Bir rastlantı sonucu fark ettiğimiz ve balkonda yetiştirdiğimiz ilk doğal pembe domateslerin tohumlarını da kendi aramızda ve "karşılıksız paylaşarak aynı yöntemlerle sürdürülmesi koşuluyla" neredeyse tüm Türkiye'ye yaymış bulunuyoruz.
Amerika Birleşik Devletleri, İtalya, İsveç, Bulgaristan, Rusya ve daha birçok ülkede lezzeti ve bozulmamış niteliği nedeniyle yüksek değere sahip olan Pembe Domates, tohum paylaşımı sayesinde, kendi yeniden topraklarında değer kazanmış önemli bir tarım ürünüdür. Özellikle "Heirloom" yani genetiği ile oynanmamış, doğal tarımla üretilen ve kuşaktan kuşağa aktarılan tohumlar, endüstriyel tohumlara nazaran kat be kat değerlidir.
Ülkemizde tıpkı Pembe Domates gibi çeşitliliği ve değeri çok yüksek olan 3 bin'den fazla “endemik”; “kendine has”, tarımsal bitki türü ya yok olmuş, ya da yok olmağa mahkûm durumdadır.
Yüzyıllardan bugüne, hiçbir bozulmaya uğramadan çiftçilerin çabalarıyla tarımda "üretilebilirliğini" sürdürmüş bitkilerimizin yok olma fermanı sayılan "TOHUMCULUK YASASI"nın 2011'den itibaren yürürlüğe sokacağı 5. Maddesi ancak 'kayıt altına alınmış tohumların' ekimine olanak tanıyacak. Tohumuna patent alamayan çiftçiler ise, tekel durumundaki uluslararası şirketlerin insafına terk edilecek. 2011'den itibaren kayıt altına alınmamış tohumluklarını satan köylüler, ağır para cezasına çarptırılacak ve el konulan ürünler imha edilecek. Böylece Anadolu'nun zengin türleri doğallığını yitirecek.
Bu gidişe “dur” demek gelecek kuşaklara karşı en büyük sorumluluğumuzdur.
Ayrıca, şu sıralar tartışılmakta olan ve yürürlükteki 31/10/2006 tarih ve 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu'na dayanılarak çıkarılması planlanan "Bitki Genetik Kaynaklarının Kayıt Altına Alınması Hakkında Yönetmelik" taslağında yer alan, "Tohumların Kayıt Altına Alınması" koşulu, bu ülkenin tarımına vurulabilecek büyük bir darbe niteliğindedir. Çünkü tohumunu kayıt altına aldırmayan çiftçinin kaderi, "ıslah yetkisi"ni elinde bulundurarak, tohumculuk alanında faaliyet gösteren, çoğunluğu yabancılara ait şirketlere terk edilmektedir. Yönetmelik, doğal türler üzerinde bireysel hak sahipliği mekanizmasının önünü açmaktadır. Oysa yerel ve doğal türler, binlerce yıl kuşaktan kuşağa devredilen "geleneksel ıslah çalışmaları" sonucu ortaya çıkmış, küçük çiftçilerin ortak emeğinin sonucu gelişmiş tohumlardır.
Bu topraklarda yüzyıllardır, insan emeğiyle tamamen doğal ortamında oluşan evladiyelik tohum ve çeşitliliğini, "kayıt" ve "patent" zorunluluklarıyla yok edecek bu yasanın ve keza mevcut kanuna bağlı olarak çıkarılacak "Bitki Genetik Kaynaklarının Kayıt Altına Alınması Hakkında Yönetmelik"in yeniden, uzman kurullar tarafından ve tüm kamuoyu önünde açıkça tartışmaya açılmasını istiyoruz.
Gönderen A.T. zaman: 10:11 2 yorum
Kategori: ortak tarım politikası, PDA, pembe domates, Tohumculuk Yasası
Mayıs 17, 2009
SICAK HAVALARA DİKKAT...
Mayıs'ın ikinci yarısı yaz birden bastırdı... İstanbul'da 27, 28 derecelerden sözedilmesine rağmen sanki 30'un üzeri gibi hava... Bu da PDA'cıların fidelere çok dikkat etmesi gerektiği anlamına geliyor... (Eski üyelerimiz bundan sonrasını okumasa da olur!) Geniş alanları olan kimi üyelerimiz çoktan çiçekleri gördüler bile... Ama ya kent tarımcıları ya da balkon bahçıvanları; siz (biz de) fidelerinizin gövde çapı bir kurşun kaleminkine ulaşmadan saksılara alıp güneşe atmayın... Gerekirse ikinci hatta üçüncü bir şaşırtma yaparak topraklarını çoğaltın, uzayan gövdeleri topraklayın... Acele etmeyin... (Aynı uyarıyı geçen Mayıs'ta da yapmışız nitekim!) Bunu yaparken plastik kaplara pek iltifat etmeseniz daha iyi olur... Balkonlarda arıları davet etmesi için lavanta, örümcekleri halletmesi için de kadife çiçeği bulundurmak işe yarıyor, tecrübeyle sabit! Ama ne olursa olsun rahat olun, gergin olmayın...
Bu 19 Mayıs, PDA'nın da dört yaşına bastığı gün olacak... 2006'da ilk deneyimimizi saksılarına taşıma işini bir 19 Mayıs'ta tamamlamıştık... Sonraki yıllarda herşey küresel iklim değişikliklerine paralel sürdü... Bir önceki yaz bütün dünya ile birlikte Türkiye'de de sebze ve meyvalar aşırı sıcaklardan olumsuz etkilendiler... Bizim sarı çiçekli pembeler de sürekli çiçek açtı, çiçek döktü... Taa Ekim'lerde Kasım'larda, o da tek tük meyvalar görebildik... Ama gördük!
Geçen yaz daha iyi sonuçlar alındı... Bu yaz da durum idare edilebilirse pek sevineceğiz...
Bu arada önemli bir ricamız var: Fide paylaşmak için Google gruplardaki PDA ana sayfasında iki özel liste yayına girdi, vermek ve almak isteyenler için... Bu amaçla gruba mesaj yollamak yerine bu listeleri kullanırsak daha güvenli bir ve etkin bir iletişim olacak...
Gönderen A.T. zaman: 10:46 10 yorum
Kategori: balkonda domates, Fide, küresel iklim değişikliği, PDA