Şubat 23, 2008

PDA ISTANBUL BULUŞMASI -I- (SUNUM)

(Bu gönderi, 24 Şubat 2008, Pazar günü İstanbul'da, yine Armada Otel'de yapacağımız II. Buluşma çalışmaları kapsamındaki "SUNUM"u, "PowerPoint" formatından kurtarmak ve içeriğe her zaman kolayca erişebilmesini sağlamak amacıyla buraya konuluyor!)


SUNUM

KONU: "DÜNDEN BUGÜNE PDA"

İÇERİK:

1) Neredeydik?

2) Nereye Geldik?

3) Nereye Gidiyoruz?


1) Neredeydik?

Bu sorunun yanıtını işin başından beri bir arada olduklarımız zaten biliyor. Sonradan bir araya geldiklerimiz ya da bu siteyi şu anda ziyaret edip de "neymiş bu işin aslı faslı?" diye merak edenler için bağlantılar burada:

PDA 2006 Arşivi

PDA 2007 Arşivi


2) Nereye Geldik?


Bugün itibarıyla 2006'dan bugüne kadar nereye geldiğimizi nitelik ve nicelik açısından ikiye bölmekte sanki yarar var.

Nicelik açısından:

  • Üye sayısı: 15'den 580'e çıktı (ve eldeki tohumların yetmeceği düşünülerek üyelik geçici bir süre için durduruldu) Bu noktada Nalan Cantav'ın özverili çalışmasının altı çizilir...
  • Tohum paylaşımı: Tohum sağlayanların sayısı (Baliç Ailesi) "1" iken çokça arttı: Münevver Eminoğlu, Ömercan Organik, Metin Varol, Selim Güleç (eliyle Sıdıka Kurt, Yüksel Atar, Ali Kayhan) Rasim - Hümeyra Konyar, Sedat Tavşanoğlu, Ayşe Sazak, Osman Nuri Nişancı, Gonca Ceylan Dikici, Ceylin Belli, Hanife Karagöz, Halil Torunoğlu, Ahmet Ergün, Şefika Erdinç, İbrahim Ethem Saklakoğlu eliyle Gürsel Tonbul, Betül Sözen (eliyle ÇEKÜL Birgi Temsilciliği), Ayşe Şensılay, Trabzon'dan "Batum pembeleri"nden gönderen Benol Hazaroğlu ve (Selim Güleç'in gönderdiği Mersin Kazanlı ilçesi Ali Kayhan tohumlarından ikinci turu alan) Vildan Özfenerci...
  • Koordinasyon: İlk yıl bir taraftan Tansuğ'lar fidelerini evlat edinecek dostlar arar, bir taraftan da sevgili yeğenleri Zeynep Uygun, balkonda yetiştirme konusunda çözümler geliştirirken, 2007'de adeta "patlayan" PDA tohumlarının Türkiye'nin dört bir yanına iletiminde "gönüllü" koordinatörler devreye girdi: Ankara'dan Cemal Ören ve Murat Etöz, İzmir'den Sevil Özcan ve Nail Sarı, Adana'dan Mehmet Saygın, Gölcük'ten Halis Esen, Trabzon'dan Erkut Ailesi, Bodrum'dan Semra Demokan ve Leyla Candan gibi...
  • 2008 için paylaşılacak tohum ve gönderi sayısı: Burada söz, "Tohum Gönderme üstadı" Emine Yalçın'a düşer! Keza 2007'de İstanbul içindeki PDA üyelerine hem tatmak hem tohum almak için kendi yetiştirdiği pembelerden üçerlik paketler halinde dağıtım yapan Metin Varol'a ne kadar teşekkür etsek azdır.
  • 2007'de paylaşılan fide sayısı: 300 (Konyar'lar)-
  • Pembe domates yetiştirilen il sayısı: 29 oldu
  • Yetiştirilen pembe türlerinin sayısı: 7'ye çıktı (Bkz. PDA Google Gruplar- İletişim Ağı Veritabanı: "Türkiye'de Pembe Domates Envanteri")
  • Ürün almayı başaranların yüzdesi: Hissedilen küresel iklim değişikliği nedeniyle 2006 sezonunda %95 başarı oranı, 2007'de tersine döndü!
  • Pembe domatese has olarak açılan web günlüklerinin sayısı: 1'den 14'e çıktı...
  • Alınıp verilen elektronik ileti sayısı:
    2006 - 139 mesaj- 2007'de Yahoo'dan Google Gruplar'a taşındık - 970 mesaj - 2008 - 24 mesaj. Keza Şefika Kamçez, Nilgün Şener, Nalan Cantav, Emine Yalçın bu konuda "Moderatör" olarak anlamlı roller üstlendiler.
  • Kitle iletişim araçlarında konu edilme:
    2006'da "Milliyet": "Pembe Domates Şehre Yayılıyor", Sabah: Pembe Candaner
    2007'de:
    CNN Turk 5N1K: Balkonlarda Organik Tarım
    Buğday- "Apartman Tarımı"
    Hürriyet: "Bu da 'Pembe Domates Örgütü"
    Türkiye'de "Slow Food" akımı öncülerinden Defne Koryürek'in "Fikir Sahibi Damaklar"- Dergisi , Sayı 1 "PDA"
    TÜRSAB Dergisi- Mayıs 2007: "Türkiye'de Yeni bir hareket var: Pembe Domates Ağı" (sayfa:26)
    Buğday- "Pembe Domates Ağı"
    Açık Radyo- Röportajlar (Oya Ayman ile "Tohumdan Hasada Ekolojik Yaşam" programı)
  • Ve vatandaş odaklı "medya"; ("blog") yüzlerce Web günlüğünden PDA'na bağlantı ve alıntı, haber, yorum...
  • Bilgi paylaşımı açısından: PDA üyelerinin katkılarıyla 2 Rehber, 3 fotoğraf albümü yayınladı, 2007 içinde pembe domatesin bakımı konusunda sulama, tohum alma ve iklim değişiklikleri ile başetmede işe yarayabilecek çözüm önerileri sunuldu. PDA üyeleri bir önceki yıla oranla daha fazla kere birbirlerine destek verdi...
  • "Hafiften kurumsallaşma": Bu sivil ve kendiliğinden örgütlenme ya da daha genel tanımıyla "toplumsal ağ oluşturma" ("Social Networking") olgusu küçük ya da büyük çıkar grupları tarafından istismar edilmesin diye alınacak önlemlerden biri olarak "PDA- Pembe Domates Ağı" deyimi ve logosu (Emine Yalçın öncülüğünde) tescil ettirildi.

Nitelik açısıdan:
Yukarıdaki sayısal veriler PDA'nın giderek yaygınlaştığı ve amaçlarına ulaşmada hayli yol aldığının bir göstergesi sayılabilirse, bu sayılar şöyle de yorumlanabilir:

  • Türkiye'de "evladiyelik doğal pembe domates" diye bir güzel domatesin yaşadığının farkında olmak,
  • Bu domatesi tatmak için arayışa girmek,
  • Bu domatesi aramak ve talep etmek,
  • Bu domatesin sürdürülebilmesi için birşeyler yapma gereği duymak,
  • PDA'na katılmanın bu bağlamda işe yarayabileceğini düşünmek,
  • Tohum edinmek ve evde/bahçede/tarlada bu domatesten yetiştirmek için bilgi edinmek ve harekete geçmek,
  • PDA üyeliğinin ön koşulu olan "PDA 2007 Manifestosu"na uygun davranılacağına söz verirken, kişisel bir lezzet arayışının ötesinde; doğal tarım, küresel ısınma, organik tarım, doğal gıda, genetiği değiştirilmiş organizmalar, terminatör tarım teknolojileri, kent tarımı, toplu davranma, bilgi üretme ve paylaşma, tekno-fobilerden arınma, balkon bahçıvanlığı, doğal döngünün bozulmadan sürdürülmesi, çıkar gütmeyen dostluklar, paylaşımcılık, sade yaşam ve ... ve daha bir dolu "acil dünya gündemi maddesi" ile yüzleşme...

3) Nereye Gidiyoruz?

Bunu bugün hep birlikte tartışmamız gerekiyor... Yerküremiz, evrende kendine biçilen rolü sadıkane oynamayı sürdürürken, üzerinde yaşayan bizlerden çekmediği kalmamışken, biz "insanlar" hala akılalmaz, bu çağın gündeminde yeralması inanılmaz maddelerle "meşgul" ediliyoruz. Gerçekten nereye gidiyoruz? Bu gidişat içinde "PDA" ne yapmalı, nereye gitmeli? Kişisel küçük sevinçlerimiz, lezzet ve mutluluk arayışlarımızı acaba yerkürenin geleceği açısından daha akılcı bir düzleme nasıl taşırız? Bunları hep birlikte tartışalım şimdi...

Not: Burada adını anmayı şu dar zamanda beceremediğimiz pek çok sevgili PDA üyesine, ve bu toplantıya ev sahipliği yapan Armada'ya içten teşekkürler...

SAKLATSAK DA MI SAKLASAK, YOKSA KENDİMİZ Mİ SAKLASAK?

"Tohum çeşitliliği dünyanın en iyi koruma sistemini hakediyor" diyerek kurulan, Norveç'teki şu devasa; "SVALBARD KÜRESEL TOHUM MAHZENİ" ile ilgili gelişmeleri oldukça yakından izleyip burada da yayınlıyoruz. Hatta onların web sitesine de abone olduk, gelişmelerden hemen haberdar oluyoruz böylece... Kuzey Kutbu'ndan 500 mil uzaklıkta Antarktika'da bir adada kurulan bu tohum deposu; "Kıyamet Günü Mahzeni" ("Doomsday Vault") diye de adlandırılıyor.

Bundan 13.000 yıl önceki atalarımız, o dönemde hemen hemen aynı anda ve yerkürenin heryerinde, avcılıktan tarıma yavaşça bir geçiş yapmışlar. Bu olgunun nedenleri üzerinde çok tartışılmış. Bilim insanları sonunda şu ikisini benimsemişler:

a) yerkürenin hızlı soğuması sonucunda, insan topluluklarının
"avcılık / toplayıcılık"tan eski verimi alamaması, böylece bitkilerini kendi kendilerine yetiştirmeye odaklanma,
b) insanların ve bitkilerin hareket halinde olması!

Şu harita ilk olarak Amazon'da görülen "Cassava" ("Manyok" ya da "tapyoka" denen ve kökünden doğal nişasta elde edilen tropikal bitki ki onu çocukluğumuzun ya Robenson Crusoe okumalarından anımsarız!) bitkisinin bugün dünya üzerindeki üretimini gösteriyor:

"Domates"e de getirelim sözü elbette!
Domates, (mısır, fasulye ve kabak ile birlikte) yerküre üzerinde ilk kez Yeni, Dünya'da görülmüş. Ama Kristof Kolomb'dan sonra, 1492 sonrası, Atlantik'i geçip "bizim taraflara" doğru gelmiş! Aynı anda Akdeniz- Yakın Doğu'dan kaynaklanan arpa, buğday, mercimek, keten, üzüm gibi başka tohumlar Yeni Dünya'ya doğru yolculuk ederken...
Şimdi bu SVALBALD'çılar yerkürenin, günümüzde maruz kaldığı iklim değişiklikleri sonucu, varolan tohum çeşitlerinin çok önemli bir bölümünün yokolduğundan hareketle; "bari olanları iyi saklayalım" diyerek sürekli depolama halindeler. Yine bizim "domates"e dönersek, bugün dünya üzerindeki 400 domates çeşidinden % 81'inin yokolduğunun da altını çiziyorlar. Örneğin yalnızca "pirinç"in dünya üzerinde 120.000 çeşidi varken, "bunların yokolmasına karşı seyirci kalamayız, olanları iyi saklamalıyız" diyorlar. Bütün dünyadan topladıkları tohumları önce dondurup sonra canlılıklarını koruyup korumadıklarını test eden bu Norveçliler, "durum gayet iyi" diyorlar. Bu kurumun yöneticilerinden Dr. Cary Fowler, Dünya Gıda Örgütü FAO ve benzeri kuruluşların oluşturdukları tohum bankalarındaki tohumların sağlıklı saklanamadığından bahisle; "mekanik bir dondurma sistemi kullansaydık, canlılık kayboluyordu, oysa zaten şu anda yerkürenin doğal olarak en soğuk bu noktasında ve doğal dondurma yöntemiyle, biz bu tohumları küresel ısınmaya, meteor çarpmalarına, nükleer savaşlara karşı en az 100, ortalama 100o yıl koruyabileceğiz" diyor.

22 Şubat 2008'den beri, BBC "Dünya Raporu" ("Earth Report")web sitesinden şu anda kapılarını açmak üzere olan SVALBALD'ın çalışmalarını belgesellerle tüm dünyaya duyuruyor. Son gelen bültene göre, 26 Şubat 2008, Salı günü "Kıyamet Mahzeni" bütün dünyadan gelen tohumlara kapılarını açıyor:

"Dear Friend

High in the Arctic, the Svalbard Global Seed Vault will open its doors to millions of seeds from around the world on 26th February. This incredible building, and this extraordinary event, will change forever the security we can provide for one of our most valuable natural resources.

The world's media will be in attendance - TV crews from all over the world are travelling to Svalbard as I write - and we hope that you will be able to follow this historic occasion on TV and in the newspapers next week. As the coverage becomes clearer, I hope you will not mind that we will write to provide more information.

Starting today, BBC World's Earth Report will show a documentary about the vault during the week beginning February 22nd. For timings please see our homepage http://www.croptrust.org/ .

We at the Global Crop Diversity Trust are very pleased to have been involved in the Vault from its birth as an idea to the exciting opening next week and beyond. We have committed to fund the Vault's operations, and we are also funding the world's developing countries to send their seeds to Svalbard for safekeeping.

The Trust has a vision of a world in which the diversity of all our crops is secure, forever. Although the Seed Vault is just one component of fulfilling that vision, there is no more eloquent demonstration of the importance of this whole issue than the Seed Vault - built by Norway and a major achievement of international cooperation. But as you will see next week, it is also a wonderful tribute to human ingenuity and imagination.

Cary Fowler"


Dünyanın önde gelen bütün önemli kitle iletişim araçları (nam-ı diğer "medya"!) Svalbald'a ekiplerini yolluyormuş şu anda...
"Biyoteknoloji ve hukuk", "Biyoteknoloji ve etik" gen bankaları olgusunu hanidir sorgulamakta. Bu bağlamda bu projeye de kuşku ile yaklaşanlar var.

Ama insan hani sormadan da edemiyor, biz ki (yani PDA) İmece Evi'inin KazDağlarındaki ev buzdolabıyla saklanan tohum deposuna bu tohumlardan yolladık, acaba bizim doğal pembe domateslerden -18 derecede ve doğal ortamda saklanan tohumlarla birlikte, burada da saklatsak mı?

Ne dersiniz sevgili PDA?

Şubat 21, 2008

II. PDA ISTANBUL BULUŞMASI BU PAZARA!

İlkini geçen yıl 12 Şubat'ta düzenlemiştik... İkincisi de bu yıl aynı tarihte olacaktı ama o gün İstanbul'un karlar altında kalacağı tuttuğundan bu Pazar (24 Şubat 2008) yine Armada'da olacak toplantı!
İstanbullu PDA'cıları bekliyoruz!

Şubat 08, 2008

BİR "KENTTE KENDİ KENDİNE YETMECİLİK" ÖRNEĞİ: "SelfSufficientish"

Dostumuz, PDA üyesi, Emre ÜLKER bu siteye dikkatimizi çekmiş:
http://www.selfsufficientish.com/
"Self sufficient"; "kendi kendine yeten", "Self sufficiency"; "kendi kendine yeterli olma hali" anlamına geliyor. Bristol'de yaşayan ve bu siteyi (2004'de) kuran Dave ve Andy Hamilton (ikiz) kardeşler, tıpkı bizim gibi bir gerekçeyle yola çıkmışlar. Kendi çıkışlarını bir akıma dönüştürme amacıyla olsa gerek; amaçlarını özetlemek için seçtikleri sözcük "Self sufficient" ("Kendi kendine yeten")in sonuna bir "ish" ekleyerek, "kendi kentine yetmecilik"e dönüştürmüşler. Felsefelerini de zaten şurada açıklıyorlar... Özellikle "kent" yaşamında sınırlı mekan ve zaman içinde doğru ürünlere ulaşma konusunda herkesi kendi olanaklarını olabildiğince yaratıcı ve "doğal" biçimde kullanmaya ve kent içinde yetiştirebilecekleri ne varsa yetiştirmeye davet ediyorlar. Kurdukları site de bu anlamda bir bilgi bankasına dönüşmüş. Tabii ki domates de yerini almış orada!
Benzer kelime oyunlarıyla bir de "Trish" diye bir kahraman yaratmışlar, böylece bu hareketi çizgilerle daha sempatik biçimde anlatıyorlar. Dave ve Andy Hamilton, bir kitap da yayınlamış...

Çok hoşumuza gitti bu site.
Emre Ülker'e teşekkürler...

Ocak 13, 2008

DOMATES'Lİ KÖŞE YAZILARI!

Domatesli köşe yazıları başgösteriyor bugünlerde...

"PENCERE" - İLHAN SELÇUK (1 Ocak 2008, Cumhuriyet)
Domates Salatası...
Kaç zamandır domatesle başım belada...
Ne kokusu var..
Ne doğru dürüst çekirdeği..
Kesiyorsun, göbeğinde taş gibi bir beyaz doku..
Yapay mı yapay..
Tadı?..
Evlere şenlik...
Yılın son günü, dün sabah Mustafa Balbay telefon etti...
Dünya ve Türkiye olaylarını mı konuşacağız, yeni sene üzerine ahkâm mı keseceğiz?..
Domatesten söz açtım...
- Abi, dedi, bu işi bilenler, çekirdeksiz domatese domates demiyorlar...
Balbay'la domates ve cümle sebzeler üzerine ahkâm kestik...
Arkadan Genel Yayın Müdürümüz İbrahim Yıldız telefon etti...
- Domates, dedim...
- Biliyorum abi, diye yanıtladı, Balbay'la biraz önce konuştuk...
Lafı ağzından aldım:
- Eskiden evde domates salçası yaparlardı, mis gibi kokardı...
Genel Yayın Müdürümüz çok genç sayılır, ama, ne dese beğenirsiniz:
- Nerde o eski domatesler...
**
Eski kuşaklar demişler ki:
- Eskiye rağbet olsa, bit pazarına nur yağardı...
Oysa sebzede meyvede eskiye rağbet var; zenginler hormonsuzunu yeğliyorlarmış; bu yolda satış yerleri oluşmuş...
- Fiyatlar?
- Sorma!..
Dünyamız bir ömür boyunda değişip dönüştü; sebze-meyve yapaylaştı, su-hava kirlendi, iklim sanallaştı; her yılbaşı bir öncekinden daha pis yaşanıyor...
Sonuç?..
Yalnız domatese mi olan oldu?..
İnsan ne durumda?..
**
Bugün 2008'in ilk günü...
Evrenin durumunu tek tümcede vurgulayabiliriz:
- Domatesler bile bozuldu...
Ya insanlar?..
İnsan da hem bozuldu..
Hem bozuk çalıyor..
En başta Amerikalı hem dünya zengini, hem bilimde birincil, hem üretimde en önde, hem emperyalist, hem savaş ve vahşette üstüne yok...
**
Denebilir ki:
- Daha yeni yılın ilk günü bozuk çalmaya başlama...
Bozuk çalmıyorum...
Gerçeği vurguluyorum...
Domates ne kadar bozulursa bozulsun, salatası güzeldir...
Kabuğu çok mu sertleşti?..
Soyarsın..
Göbeği taş gibi beyazlaştı mı?
Atarsın..
Dilim dilim doğradıktan sonra dereotu, maydanoz, kıyılmış kuru soğan, az sirke, zeytinyağı...
Biraz tuz...
Al sana mis gibi salata...
**
Üstelik ne Rus salatası..
Ne Amerikan salatası..
Biz Türkler kafayı toparlayıp kendi domates salatamızı tadıyla tuzuyla yapmaya ve yemeye başladığımızda yıllar daha da güzel olacak...
Afiyet olsun...

************************
Bu da bugünkü Hürriyet'te, Gila Benmayor'dan:
Nerede o eski güzelim domateslerimiz - Gila BENMAYOR - Hürriyet

Aralık 31, 2007

2008'e PEMBE MUCİZELERLE GİRİYORUZ!

2008'e girmeye 24 saatten az kaldı.

2007 PDA serüvenini küresel ısınma yüzünden sevinçten çok hüsranla geçirdiğimizi söyleyebiliriz. Yine de yılın şu son günlerinde pembelerimiz bize yine yaşam sevinci aşılayacak hareketler ya da haydi korkmadan söyleyelim, "Mucizeler" sergilemeye devam ediyorlar...


Ankara PDA'dan Sevgili Nevsun Ergüleç'in "daha çok kiraz domatese benziyorlar" dese bile meyva verip kızarmaya başlayan pembelerinden sonra 28 Aralık'ta Aydın'daki pembelerin haberini yollayan Feride Dramalı ve bugün (30 Aralık 2007) PDA-İstanbul'dan Sayın Eşfak Tüzün'ün "bahçe pembesi"yken; "balkon pembesi"ne dönüştürülen pembelerinin "meyva verdiği haberi" ile yine coştuk!

Güzel olan bir başka şey de 600'e yakın PDA üyemiz ya da "genişletilmiş akraba" için 2008'de nasıl tohum bulacağız konusunda karamsarlığa kapılmadan yılı tamamlamamız. Eski yeni tüm üyeler seferber oldular, herkes elinden geldiğince katkıda bulunmaya çalışıyor. Bu da "insanın insanla mücadelesi" gibi olumsuzluklardan arınıp "insanın doğa ile mücadelesi" bağlamında bir bilinç oluştuğu yolunda umutlanmaya neden oluyor. Doğal olarak ikincisi "doğaya kötü davranan insanla mücadele"yi de içerse, bu da pek kolay olmasa bile...

2008'de daha kapsamlı çalışmalar kaçınılmaz olacak...
Sağlıkla, sevgiyle.

Aralık 21, 2007

KARİKATÜRİST ÜYEMİZ YANARDAĞ'DAN KURBAN BAYRAMI MESAJI



PDA-Çorum üyemiz Sayın Sönmez Yanardağ çizmiş ve yollamış...
Sağolsun...

Bu da 5N1K'da yer alan PDA haberi... (Sayın Bülent Tandoğan'a link için teşekkürler)...

http://www.youtube.com/watch?v=p0t43ovvjOM

Aralık 02, 2007

RESIT SOLEY DE "OYLE" YAPIYORMUS...

Reşit Soley de 2100 yıl öncesinin tarım kültürüne sahip çıkan Vergilius gibi yapıyormuş:

Bozcaada'daki bağlarında 'biodynamic' (biyodinamik) bağcılık adı verilen bir sisteme geçen Soley, artık toprağı yalnızca organik gübrelerle beslemiyor, onun da ötesinde güneş, ay ve hatta yıldızların toprağa ve ürüne olumlu etkilerinden yararlanmaya çalışıyor. Soley, "İnsanlar yüzyıllar süren gözlemler sonucunda keşfetmişler bu etkileri. Ama teknoloji bunları öldürmüş zamanla. Mesela artık organik gübre kullanmıyoruz. Bir öküzün boynuzunun içindeki çok küçük miktarda bir gübreyi aktife hale getiriyor ve bunu çok az ölçeklerde toprağa katıyoruz. Ben doğayı çok fazla antibioyotik alan çocuklar gibi görüyorum şu an. Halbuki buna gerek yok," diyor. Şu an dünyada bu sistemi uygulayan sadece 100 kişi olduğunu söylüyor Soley. Bu sistemde zararlı zararsız her tür bitki ve böceğin de yaşamasına izin verildiğini anlatıyor:

"Örneğin biz Corvus bağlarının etrafında yetişen hiçbir bitki ve hayvanı yok etmeyiz. Faydalısıyla zararlısıyla, o bitkiler de hayvanlar da bir arada yaşar. Böceklerle ve otlarla ilgili hiçbir ilaç kullanmayız. Çünkü doğada hepsi bir denge oluşturuyor. Hani şu bildiğimiz uğur böcekleri var ya, bizim bağlarda milyonlarca var onlardan. Ve biz beş senedir hiç dokunmuyoruz onlara. Uğur böceklerinin de bağlara, üzüme artı bir katkısı olduğuna inanıyorum artık. Ama elbette üzümlerimize de iyi bakıyoruz; her gün yürüyüşe çıkan, dengeli beslenen ve düzenli uyku uyuyan insanlar gibi."

Devamı için tıklayın:
Cumartesi SABAH - 1 Aralık 2007, Cumartesi -

Kasım 22, 2007

"APARTMAN TARIMI"

MAT'ın Bugday''ın son sayısında yayımlanan "Apartman Tarımı" başlıklı yazısını PDA Google Gruplar'daki veri tabanına yükledik bugün...

Kasım 20, 2007

NORVEÇ'TEKİ TOHUM DEPOSUNUN SOĞUTUCULARI BUGÜN ÇALIŞTIRILIYOR!

Bu projeden, daha önce burada ayrıntılı olarak sözetmiştik...


“Science Daily” Internet yayınında çıkan habere göre, “Svalbard International Seed Vault” adı verilen ve Kuzey Kutbu yakınlarındaki ücra Spitsbergen adasında bir dağın içine inşa edilen sığınakta dünyada bilinen 4,5 milyon tohum örneği saklanacak.
Aralarında pembe domates tohumu da var mıdır dersiniz?
Aşağıdaki linkte ntvmsnbc'de bu haberin Türkçe özeti var:
Bu arada YouTube'da da hareketli görüntüler var tabii:

Kasım 19, 2007

BALKONDA KASIM AYI


15 Kasım 2007 itibarıyle balkondaki durum...

SLOW FOOD MEKSİKA KONGRESİ:

Cem Birder yollamış:
Meksika'nin Puebla kentinde
8-11 Kasim 2007'de yapılan
V. Uluslararasi Slow Food Kongresi hakkinda
bilgi:
Slow Food

Kasım 15, 2007

FACEBOOK'TA PDA

PDA Facebook şubesi!
PDA üyesi Özden Çetiner de bir "Pembe Domates Koruyucuları" grubu açmış...
Aslında bunları birleştirmeli...

Ekim 26, 2007

ÖNEMLİ: "KURAKLIK SEMPOZYUMU"

Kuraklık Sempozyumu
İklim Değişikliğinin Türkiye Üzerine Etkileri: Susuzluk, Kuraklık ve Tarımda Yaklaşan Kriz


27-28 Ekim 2007
İTÜ Maçka Sosyal Tesisleri

Sempozyum konuşmacıları arasında Alman Yeşiller Partisi Milletvekili ve eski almanya Tarım Bakanı Renate Künast, Genanet Cinsiyet, Çevre ve Sürdürülebilirlik Merkezi'nden Ulrike Röhr, ÖDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, Açık Radyo Yayın Yönetmeni Ömer Madra, STGM Direktörü Sunay Demircan, ekonomist Hasan Ersel, İTÜ Meteoroloji Bölümü'nden Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu sözcüsü Abdullah Aysu, Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, Türkiye Yeşilleri İklim Değişikliği Sözcüsü Aysen Ataseven, Türkiye Yeşilleri Tarım sözcüsü Süleyman Yılmaz ve Üç Ekoloji dergisi yayın yönetmeni, Yeşiller üyesi Ümit Şahin bulunuyor.
Sempozyumun 2. günü öğleden sonra bir de Forum yapılacak. Forumda "iklim değişikliğini ve sonuçlarını önlemek için neler yapmalıyız" konusu tartışılacak.
Davetiye, program ve KAyıt formu için Bkz: Yesiller.Org

Ekim 22, 2007

PDA-BODRUM BULUŞMASI


Bayram tatilinden "bilistifade" Bodrum'a kaçtık ve de oradaki PDA üyelerinden Semra Demokan ve Leyla Candan ile bir buluşma düzenledik. Soldan sağa MAT, AT, Semra Demokan, Leyla Candan ve fahri PDA'lı Güneş Karabuda dostumuz ile Yalıkavak Belediye Çay Bahçesi'nde sıcak bir muhabbet anı... Semra Hanım'ın elinde PDA logo çıkartması var!