Ağustos 07, 2011

DOĞAYI HAK SAHİBİ KILAN BİR ANAYASA...

Güncel Hukuk Dergisi, Ağustos 2011 sayısında kapak ve ayın dosya konusu olarak "Yaşabilir Bir Çevre"yi seçmiş... Benden de görüş istediler. "Pembe Domates Ağı" adına yazdıklarım şurada!

Ağustos 02, 2011

PDA; Radyo CAZKOLİK, "BİR GÖLGENİN ARDINDAN" PROGRAMINDA!

Sayın Ahmet Erözenci, bir Internet radyosu; Radyo Cazkolik'te yaptığı "Bir Gölgenin Ardından" başlıklı programına geçen hafta beni de davet etmiş, geçmişte ve günümüzde bilgi çağında "paylaşım" kavramı etrafında bir söyleşi yapmıştık. "Pembe Domates Ağı" da söyleşimizde önemli bir yer kapladı! Hatta, bu konudan sonra Ella Fitzgerald ve Louis Armstrong'un söylediği "Let's Call The Whole Things Off" adlı parçayı çaldık...
Programı Internet üzerinden dinlemek isterseniz burada!


Temmuz 19, 2011

‪Let's Call The Whole Thing Off‬‏ - YouTube

‪Let's Call The Whole Thing Off‬‏ - YouTube
"I say tomato, you say tomato..."
Ella Fitzgerald- Louis Armstrong

Temmuz 14, 2011

Prof. DEMİRKOL'DAN PDA ÖRNEĞİ...

Sayın Prof. Dr. Kenan DEMİRKOL’un 26 Şubat 2011’de “Başka Bir Gıda Mümkün” hareketinin düzenlediği toplantıda yaptığı konuşma ve sorulan sorulara verdiği cevaplardan:

"...Çatı ve balkon sebzeciliği de mutlaka bu doğal gıda kullanımı konusunda teşvik edilmeli. Bir insanın bir yıllık sebzesini temin etmesi için 40 metrekare toprak yeterli. Öyle çok büyük topraklara ihtiyaç yok. Dolayısıyla genişçe bir teras olduğu zaman rahatlıkla 4 kişilik ailenin bir yıllık sebzesini üretmemiz mümkün.. Yani kent içinde büyük kentlerde yakında sizin Bursa örneğinde olduğu gibi tarla bulmak çok mümkün değil. Doğru ama kent içinde de bazı şeyler mümkün.. İstanbul’da bir pembe domates grubu var ve kendi aralarında pembe domatesin tohumunu paylaşabiliyorlar. Ve çok güzel ev ortamında da pembe domates yetişebiliyor. Zaten ticari değeri olmayan bir domates çok narin bir domates. Uzun mesafelere gidemiyor..."

Temmuz 13, 2011

EVLADİYELİK ya da HEIRLOOM DOMATES HAKKINDA...

Bizim Türkçe'de "evladiyelik" diye kullanmayı yeğlediğimiz "Heirloom" domatesin ne olduğu, "Foodista" sitesinde bugün
 tarafından da aşağıdaki gibi açıklanmış... Özetle evladiyelik domatesin genetiği ile oynanmamış tohumlardan yetiştiği, faklı lezzet, biçim, boyut ve renkte olabildiği vurgulanmış. Evladiyelik tohumların geçtiği kulvarları da şöyle grupluyor yazar: 
1) Ticari Evladiyelikler: 1940'dan önce ortaya çıkan açık tozlaşma türleri ya da 50 yıldır dolaşımda olan domates türleri 
2) Aile Evladiyelikleri: Bir aile içinde birkaç kuşaktır bir sonraki kuşağa devredilen tohumlar
3) Yaratılmış/üretilmiş Evladiyelikler: Bilinen iki ana tohumdan (iki evladiyelik ya da bir evladiyelik ve bir hibrid tohumdan) ortaya çıkmış olanlar
4) Meçhul Evladiyelikler: Diğer evladiyelik çeşitlerinin doğal açık tozlaşması ürünü olan...


"Heirloom tomatoes are most typically grown from seeds handed down through time that have not been genetically altered. The resulting fruit comes in all sorts of colors, sizes, shapes and most importantly, flavors. Although commercial farmers have taken liberties with varieties of heirloom tomatoes because of their recent comsumer popularity, there are still a few genuine heirloom tomato varieties out there. Generally, heirloom tomatoes are the result of one of the following lineages: 

  1. Commercial Heirlooms: Open-pollinated varieties introduced before 1940, or tomato varieties more than 50 years in circulation.
  2. Family Heirlooms: Seeds that have been passed down for several generations through a family.
  3. Created Heirlooms: Crossing two known parents (either two heirlooms or an heirloom and a hybrid) and dehybridizing the resulting seeds for how ever many years/generations it takes to eliminate the undesirable characteristics and stabilize the desired characteristics, perhaps as many as 8 years or more.
  4. Mystery Heirlooms: Varieties that are a product of natural cross-pollination of other heirloom varieties.
And because industrial farming is rapidly killing off entire varieties of tomatoes, it's never been more important to preserve the lush diveristy of tomatoes. You can read all about the history and legacy of heirloom tomatoes at Gary Ibsen's TomatoFest, a comprehensive site dedicated to all things tomato. 

Image Sources: See-ming Lee

Haziran 15, 2011

imkanmekan

Sevgili üyemiz İrem Çağıl'ın FaceBook üzerinden paylaştığı ilginç bir proje:

"Atölye/Workshop: Tohum Bombası/Seed Bombs (imkanmekan)

...Erişilmesi güç kamusal alanlar, atıl kalmış veya bırakılmış kent içi bölgeler için artık faydalı bir silahınız var: Tohum bombaları! imkanmekan, SALT’ta düzenleyeceği atölyede, Japonya’da yaşayan çiftçi filozof Masanobu Fukuoka’nın doğal tarım teknikleri ile doğal tarıma geri dönüş önerileri arasında yer alan klasik killi toplardan üretecek. Bu toplar toprak, kuru kil, su ve tohum karışımından oluşuyor. Güneş altında biraz kuruttuktan sonra kent içinde uygun gördüğünüz yerlere atabilir veya bırakabilirsiniz. Kil, tohumların güneş altında kurumasını, uçup gitmesini veya fare ve kuş gibi potansiyel avcılardan korunmasını sağlıyor. Yeterli su killi yüzeyi geçtiğinde, tohumlar filizlenmeye başlıyor. Tohum bombalarında yaygın olarak hızlı ve zahmetsiz büyüyen çiçek tohumları kullanılıyor ama imkanmekan’ın atölyesinde farklı tohumlar da hazır bulundurulacak.

“Gerilla bahçecilik” yeni bir akım değil, kökeni 1970’lerin başına kadar uzanıyor. Kamusal alanda göz ardı edilmiş, kullanılmayan, atıl bölgelerin yakınında yaşayanların, bir şeyler yetiştirmek ve ekim-dikim amacıyla bu alanlara bir tür el koyması anlamına geliyor. Bazı gerilla bahçeciler geceleri gizlilik içerisinde hareket ederken, bazıları da hem yakın çevre sakinlerinin desteğini almak hem de yaratılan alanların mahalleli tarafından sahiplenilerek sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla gündüz çalışıyorlar. Kentsel alanlarda yenilebilir bitkilerin ekim-dikimi ve ürünlerin toplanması, gerilla bahçeciliğini yeni bir aşamaya taşıyor. Bu bağlamda imkanmekan’ın çalışmaları, İngiltere’de 1600’lerin ortalarında ortaya çıkan ve yenilebilir bitkilerin ekildiği ortak ve ücretsiz kullanılabilecek kamusal alanları savunan “The Diggers” grubuna gönderme yapıyor (The Diggers/Kazıcılar ile ilgili detaylı bilgi için www.guerrillagardening.org adresindeki kaynaklardan Lewis Henry Berens’ın 1906 tarihli yazısı incelenebilir). Günümüzde permakültür, sürdürülebilirlik, çevre ile uyumlu tasarım ve yaşam gibi konulardaki tartışmalara paralel olarak, bu meselelere ve gerilla bahçeciliğine duyulan ilgi de gitgide yaygınlaşıyor.

Evren Uzer, Şebnem Şoher, Okay Karadayılar ve Hakan Tüzün Şengün’den oluşan imkanmekan, 2007’den bu yana kamusal alanda küçük ölçekli müdahalelerin tartışılmasına aracı oluyor, projeler üretiyor ve kamusal alanda farklı ölçeklerde tasarım üzerine denemeler yapıyor. Tasarımcıları, kamusal alanda kamu yararı için yapılacak uygulamalar üzerinde düşündüren çalışmalar yapmaya teşvik eden atölyelerin yanı sıra kent içi uygulamaları da hayata geçirmeye çalışıyor. Bu çalışmalara 2009’dan itibaren kentsel kamusal yeşil alanların artırılması ve çeşitlendirilmesi üzerine yaptıkları gerilla bahçecilik ve kentsel tarım çalışmaları da eklenmiş. Tohum bombası atölyesi, kentlinin yeşil alanını geri alabilmesi ve kente müdahale edebilmesi için bir araç niteliğini taşıyor. Bu ve imkanmekan'ın aracı olduğu diğer müdahaleler, başarılı oldukları ölçüde taklit edilerek veya türetilerek kent genelinde yaygınlaşma potansiyeline de sahipler. Bkz: www.imkanmekan.org
"



Mayıs 31, 2011

ARTIK SAKSILANDILAR!

Üstte tohumdan yetişmeye çalışan kadife çiçekleri...
Altta pembeler... Balkon boyutlarının elverdiği en büyük saksılara geçirildiler...
Tek tük beyaz sinekler etrafta görülmüyor değil... Onlar için de saf arap sabunu suyla karıştırılıp püskürtülmek üzere yedekte bekliyor!

Mayıs 28, 2011

MAYIS BOYUNCA...

"Mevsim değişikliği" bu Mayıs ayı boyunca kendisini "bir türlü ısınamayan havalar" biçiminde gösterdi... O yüzden tohumdan fideye geçiş aşaması geçmiş yıllara göre daha yavaş oluyor...

Mayıs 18, 2011

Bill Mollison ile Figen YAnık Röportajı: "Patatesinizi Kendiniz Yetiştirin!"

""Permakültür"ün yaratıcısı Bill Mollison İstanbul'daydı...
Figen Yanık'ın röportajından:
"...Şu an pazara gitseniz, alacağınız her patatesten biri sizi öldürebilir. Çünkü bir patateste 18 farklı kimyasal ilaç var. Kendi patatesimizi kendimizin dikmemesi büyük bir kayıp. "
"...Şu anda soğanlarda 32 farklı çeşit kimyasal ilaç kullanılıyor, bu yıldan itibaren dışarıdan soğan almayacağız. Doktorum kendi soğanlarını bir çiftçiden alıyor. Geçenlerde çitfçi ona, 'Bu yıl 29 ilaç kullanmak zorunda kaldım,' demiş. Doktorum bir anda elinde ölümü tuttuğunu fark etmiş. Bu sayede soğan yetiştirmeyi öğrendi. Eğer yemek yemek istiyorsanız, ki başka bir alternatifiniz de yok, yiyeceğinizi yetiştirmeyi öğrenmelisiniz..."

Fazla söze ne hacet! Röportajın tamamı şurada!

BEYOĞLU'NDA TERAS_BOSTAN!

Sevgili üyemiz İrem ÇAĞIL (Sinek Sekiz Yayınevi) , Beyoğlu'nda bir binanın teras katında oluşturulmaya başlanan bostanı blogunda adım adım yayınlıyor:
Tıklayın:
"Şehrin Göbeğinde, Binaların Tepesinde Besin Yetiştirmek!"


Kutluyoruz bu girişimi...


Not: Bu arada bu binanın seçimi bir rastlantı mı?  Bu işin orada yapılmasında acaba binadaki kültür sanat etkinlikleriyle, bazı dost küratörlerle ve onların eşleriyle bir ilintisi var mı? ;) 
Kısacası, sevgili Defne'nin de yer sağlanmasında parmağı var mı acaba? diye merak etmedik değil!

Nisan 22, 2011

EVDE PEMBE DOMATES FİDESİ YETİŞTİRME...

Bugün tam olarak kaybedilip bulununca sevinilen "fakirin merkebi" deyimini somutlar haldeyim!
Önce blogspot.com'a artık yeniden erişilebildiğini farkettim, sevindim. Sonra Google Gruplar'daki PDA sayfasında iken bu olanağın çok zenginleştirildiğini farkettim. Daha çok sevindim. Hemen orada bir FORUM tartışma konusu açtım: "Evde Pembe Domates Fidesi Yetiştirme" !
Şimdi de bu yıl gene biraz geç başladığımız çimlendirme konusunda nasıl bir yöntem izlediğimizi görüntülemeye koyuldum.
Bu yıl bir değişiklik yapıp, çimlendirme kabı olarak, Balıkpazarı'ndaki Şütte'den aldığımız meze kaplarını kullandık! Kapları iyice yıkadıktan sonra altına ve kapaklarına delik açtık önce. Sonra toprakları koyduk. Sonra tohumları. Gece kapakları kapanınca yeterli korunma ortamı sağlandı...




Sonra hergün kapakları açıp, düzenli biçimde su fısfıslama faslı...
Bir hafta on gün geçti geçmedi, yeşil yeşil yukarı çıkmaya başladı tohumlar... (Daha doğrusu önceki yıllardan sakladığımız "domates çekirdekleri"! Bunu da her fırsatta tekrarlamakta yarar var, çünkü hala domates tohumunun aslında domatesin "çekirdeği" olduğunu farketmeyenler yok değil hani!)

Bu aşamadan sonra hızla boy atmaya başlayan fidecikler için şaşırtılma zamanı geldi...
Bunun için de malzeme olarak eski uygulamaların içinde en iyi sonucu veren "fide torbası" kullanıldı:

Şimdi durum bu merkezde... Fazla sulamıyoruz, çok güçlü ışıklara maruz bırakmıyoruz, tıpkı yeni doğmuş bebekler gibi...

NEYSE, EN SONUNDA!

Şubat 2011'den bu yana Blogspot.com'a konan erişim engeli (bkz. Bilgi Çağının Hukuku radyo program sayfası) nihayet kalktı ve blog içeriklerimizi düzenleme özgürlüğümüze yeniden kavuştuk.
Bundan böyle bu sayfada bu yılın evde pembe domates serüvenimizi paylaşmayı sürdürebileceğiz!

Şubat 27, 2011

"PDA" ALTINCI YILINA YAKLAŞIRKEN ...

Bu yılın Mayıs'ında, "Evde Pembe Domates Serüveni" ve ardından gelişen "P.D.A"; Pembe Domates Ağı altı yaşına basacak!

Geçen beş yıl içinde yola çıkarken amaçladığımız Türkiye'de yetişen "doğal pembe domates"e dikkat çekmek ve onu koruma konusunda hayli yol alındı...
Bu arada sayısı 3000'lere varan PDA üyesi tarafından "balkonda tarım" uygulaması yapıldı.
Yalnız, PDA Manifestosu'nun son maddesinde

"...Bunun için kendi aramızda yardımlaşırken tohumlarımızın genetiği ile oynanmaması, "terminatör" teknolojiler eliyle endüstriyel hale gelmemesi için pembe domates ağının genişlemesine çalışacağız!"

demiştik. Moda deyişle yeterince "farkındalık" yaratıldı! Ama şimdi bazı kuşkularımız da var. Çünkü "farkındalık"ın çok ötesinde bir pembe domates piyasası da oluştu. Pazara gelene kadar geçen süre ve yola dayanamadığı için köylünün üretmekten vazgeçtiği pembeler şimdi gene piyasada!
Lüks manavlarda mevsiminden önce ortaya çıkan ve tornadan çıkmış gibi birbirine benzeyen pembe domatesler, hatta "%100 de 100 ekolojik" pazarlarda seralardan getirilip, Ocak'ta Şubat'ta satılmaya başlanan "organik pembe domates"ler görmek mümkün artık... Çeşitli piyasalarda alınıp satılan ya da değiş tokuş edilen kimi pembe domates tohumları, endüstriyel olarak hazırlanıp, paketlenip satışa sunulan pembe domates tohumları, Internet üzerindeki kimi açık artırma sitelerinde satılan pembe domates tohumları görmek mümkün... Bu manzara iyi mi, kötü mü? Sevinelim mi yoksa daha da dikkatle mi bakalım? İster istemez ikinci yolu tutuyoruz.

Tarih:26 Şubat 2011... Pembe Domatesler... Yerseniz!

Öte yandan "PDA Manifestosuna uygun davranacağına söz verilmesi" koşulunu yerine getirip PDA'na üye olanlar içinden bile "aykırı" davranışlara girenlere rastlandı. Diğer üyelere ya da başka gruplara tohum satmaya ya da  endüstriyel üretimle pembe domates ticareti yapmak için bu ağı reklam aracı gibi kullanmaya kalkışmak gibi. Hele "Bunlar PDA tohumu" diyenlere de rastlanınca kendimize sorduk, "...biz ne amaçlamıştık, bunlar ne yapıyor?" diye...


Gelinen bu kesitte bütün bu gerekçelerle artık "evladiyelik doğal pembe domates" tohumlarının toplu gönderimlere malzeme yapılmasından vazgeçtik. Zaten eski üyelerimiz kendi tohumlarını elde edip sürdürüyorlar.  50 yıllık evladiyelik tohumlarıyla bu ağın oluşmasına vesile olan Hafize Nine ise artık aramızda değil. Baliç'ler onun bahçesinin yaşaması için ellerinden geleni yapsa bile... Gene onun tohumlarını sürdüren Metin Varol kendi tarlalarını bir süreliğine nadasa bıraktığı için o lüksümüz de artık kalktı... Bu yüzden onun tohumlarıyla yola çıkanlar ellerindekinin değerini iyi bilmeli...

PDA'na yeni üye olup da tohum isteyenlere gelince... İzmir ve Ankara gibi üyelerin birbirini tanıdığı yerlerde paylaşım sürüyor. Yöntemi de üyelerimiz kendi aralarında geliştirip uyguluyorlar. Sevgili Nail Sarı'nın İzmir'de yaptığı gibi... İstanbul'da da koordinatörük işlevi üstlenen arkadaşlarımızdan bazıları ve kimi deneyimli PDA üyeleri şu sıralarda benzeri planlar yapıyor. Basın sözcümüz Yeşim Güriş ve tam bir yararlı bilgi deposu dostumuz Ayşen Ertür, İstanbul'a, yeni üyelere mesaj vermeye hazırlanıyorlar.
Biz sessiz kalarak izliyoruz bu gelişmeleri. Pembe Domates Ağı'nın kendi kendini yönetmesini yani. Son aylarda aşırı iş yükü altında çalışan, çalışma temposu ve düzeni normale dönene kadar Koordinatörlük'ten ve "moderasyon"dan affını isteyen sevgili Nalan Cantav da öyle. Kendi kendini yöneten bir PDA görmek hepimizi çok mutlu ediyor...

Hazır uzun uzun lafa girişmişken yeni üyelerimize de bir iki ipucu verelim.
Artık yavaş yavaş çimlendirme zamanı geliyor. Sıcak iklimli yörelerde tam zamanı. İstanbul'da, Marmara'da da Mart başında tohumlar çimlendirme kaplarına girmeli. Bunu ilk kez yapacaklar için resimli rehberler PDA Ana Sitesi'nde! Keza farklı yörelerdeki uygulamaların da görülebileceği PDA Üye Web Günlükleri hep el altında...
Bu serüven bir balkonda başladı biliyorsunuz... Amaç kentte de doğal tarım yapılabileceğini görebilmek ve göstermekti. Yalnız balkondan balkona fark var ve bu başarınızı doğrudan etkileyecek bir husus. Şayet balkonunuz günde en az 6 saat güneş görüyorsa, çapı en az 40 cm. yüksekliği de 50-60 cm. olan bir kaç saksıyı barındırmaya elverişli ise orada pembe domates yetiştirebilirsiniz. Böyle değilse pembe yerine "cherry" ya da küçük saksılarda yetişebilen kırmızı domates türlerine yönelin. Bazıları da camekanla kaplı balkonlarda denemeye girişiyor. Camekanlı ise balkonunuz o zaman camları açmanız gerek. Bazı balkonlar da işlek taşıt trafiği olan caddeler üzerinde. Sevgili Münevver Eminoğlu söylemişti, "böyle yerlede egzos, mazot, v.s. kokabilir ürünler" diye. Öyle de oluyor gerçekten. Biz bunu aşmak için koruyucu torbalardan bir ölçüde yararlanmıştık.
Bu yüzden balkon deyip geçmemek lazım işte... Bahçeniz, tarlanız varsa o zaman olgunlaşan fideleri doğrudan toprağa dikeceğiniz için işiniz daha kolay...



İşte PDA altıncı yaşına yaklaşırken durumlar böyle böyle...
Hepinize bol hasatlı bir 2011 yazı diliyoruz...

Ocak 16, 2011

ŞUBAT'TA İKİNCİ BASKISI ÇIKIYOR: "TÜRK TARIMININ BİLİNÇLİ YOKEDİLİŞİ"

Gazeteci Yazar Serpil Özkaynak'ın "Türk Tarımının Bilinçli Yokedilişi" başlıklı kitabının ikinci baskısı Şubat 2011'de (öncelikle Kabalcı'da, D&R'de, Beyaz Adam'da ) satışa çıkacak!
Özkaynak bu kitabı hakkında şöyle diyor:
"... zaten amaç, tarımın sorunlarını daha fazla insana duyurabilmek değil mi? Kitabın birinci baskısı 3 yıl önce yapılmıştı. Hoş, aradan geçen zaman içinde sorunlarda pek bir şey değişmedi. İkinci baskı için kitapta bir değişiklik yapmadım... Onun yerine, 2010 baskısına önsöz yazdım ve burada son 3 yıl içinde neler olup bitti, özetledim. Hatta bu özeti de Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Ahmet Atalık ile birlikte yaptık!"

Kitabın içeriği şu bölüm ve konuları içeriyor:

  • Atatürk Ne Dediyse, Tersi Yapılıyor
  • Büyük Suçlama: Tarımı Tarım Bakanı Bile Kurtaramaz
  • AB'den Türk Çiftçisine: Sen üretme, al parayı!
  • Yabancılar Ne Derse, O Yasalaşıyor IMF'in elinde oyuncak olduk!
  • Türkiye'yi Gerileten İlerleme Raporu
  • ABD'nin Her Tarım Hamlesinden Nasibimizi Aldık
  • Tohum Savaşını Türk Çiftçisi Kaybetti
  • Türk Çiftçisini "fişliyorlar"
  • Yöresel Toprak Ağaları Yerine Toprak Holdingleri
  • Tarımı Önce Hormonlayıp Sonra Organikleştirdiler
  • Nerede O "pamuk üretim devi" Türkiye? Pamuk elimizden uçuyor!
  • Şeker Fabrikasını bize sat, Karını Hazineye Bağışlayalım!
  • Buğdayı "kuraklık" değil, "vurdumduymazlık" vurdu!
  • Türk pirinci ABD'ye teslim!
  • Tütüne kıyıyorlar
  • Çayın da Tadını Kaçırdılar
  • Fındığın Var, Derdin Var!
  • Zeytin Dalında Kurudu
  • Sebze ve Meyvede Sistem Değişmiyor Köylü Üretiyor, Aracı Kazanıyor
  • Süt Üreticisi de Tüketicisi de Mutsuz
  • Etin Kilosu Maliyeti Karşılamıyor
  • Topraksız Tarım: Arıcılık
  • Bölgeler ve Sorunları
  • Sulama Projeleri Yıllarca Engellendi
II. Kısım
  • Tekel Özelleşecek Reji Geri Gelecek
  • Bağımsızlığın Bittiği Nokta Reji
  • Sanki IMF'nin Osmanlı Şubesi: Düyun-u Umumiye İdaresi
  • Paranın Gücü: Rotschild Ailesi
  • İmparatorluk İçinde İmparatorluk
  • Osmanlı'nın ekonomisi nasıl çöktü?
  • Reji'den Ders Almayan Liberal Saflık: Ali Paşa'nın Vasiyeti
  • TEKEL'in gerçek değeri
EK:1   Bazı İllerin Tarıma Yönelik 2007 Değerlendirme Raporları
Ek 2   TZOB'nin Tarım ve Gıda Fiyatlarıyla İlgili Son Gelişmeleri Değerlendirmesi
Ek 3:  TZOB Genel Bşk. Şemsi Bayraktar'ın Süt Sektör Değerlendirmesi Basın Toplantısı Konuşma Metni
Ek:4   Atatürk'ün Ziraat Bankası'na çizdiği yol

ISBN: 978-605-5622-37-4
2. Basım Aralık 2010
Billdik Basın Yayın Dağıtım - www.yayinb.com

Ocak 15, 2011

BİTKİ PASAPORTU

BİTKİ PASAPORTU SİSTEMİ VE OPERATÖRLERİN KAYIT ALTINA
ALINMASI HAKKINDA YÖNETMELİK

Amaç
             MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; zararlı organizma taşıyıcısı olabilecek bitki, bitkisel ürün ve diğer maddeler ile bunları üreten, ithalatını ve ticaretini yapan ve depolayanları kayıt altına almak, bu materyallerin hareketlerini izlemek, herhangi bir zararlı organizmaya rastlanması durumunda kaynağı bulunarak gerekli tedbirleri almaktır.
 Devamı: 12 Ocak 2011 tarihli, Resmi Gazete'de!

Aralık 30, 2010

2011'e GİRERKEN...

Tüm PDA Üyelerine mutlu, sağlıklı, verimli bir yeni yıl diliyoruz...

Aralık 20, 2010

Crop Diversity Topics no.24 2010

A decade ago, internet mania coursed through the world’s equity markets. For a brief time, Cisco, a maker of internet routers and switchers (does anyone really know what they do?) had the highest market value of any company in the world. Stock markets wobbled with intoxication in a huge and historic investment bubble. The pop was inevitable. So was the hangover.

Today we have a genebank bubble. Someone needs to say it. The message will not be welcomed, just as warnings of the internet bubble were derisively dismissed while the bubble and the risk grew larger and larger.

What’s a genebank bubble and what evidence do we have of one?

Devamı:


Crop Diversity Topics no.24 2010:

Ağustos 30, 2010

100 Ways to Use a Tomato | Endless Simmer

100 Ways to Use a Tomato | Endless Simmer:
Sonu yok gerçekten! Yeter ki doğru domateslerimiz olsun!

Ağustos 12, 2010

TUTALARA BİYOLOJİK SİLAH: 3 BÖCEK

"Closterocerus Clavus", "Bracon Didime" ve "Ratzeburgiola Cristatus"... Bunlar bu yıl ciddi tehdit oluşturan Tuta Kelebeği ya da Domates Güvesi ile de doğal yoldan mücadele eden 3 böcek.

MKÜ Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Miktad Doğanlar,  tarım ilaçlarının kullanılmadığı MKÜ Araştırma Enstitüsü'ne ait domates seralarında çeşitli parazitlerin zararlıya yöneldiğini tespit ettiklerinin ve yüzde 70’lere varan düzeyde "yok edici" etki gösterdiklerini belirtmiş...

Radikal'deki haberin ayrıntıları şurada!