Kasım 25, 2009
Kasım 21, 2009
Kasım 17, 2009
Kasım 14, 2009
DOMATES ve "CALENDULA ARVENSIS"!
Bugünkü Hürriyet'te, organik üretim ile ilgili bir başarı öyküsünden:
"...Zeytinyağı işini kotardıktan sonra, ormanda doğal olarak yetişen otlara gözümüzü diktik. İnanılmaz güzellikte kekik, defne ve adaçayı vardı. Uygun mevsimlerde onları ormandan söküp, araziye diktik. Bu vesile ile organik tarımı öğrenmeye başladık. Profesyonel destek almadık. Çok kitap devirdik. Ektiğimiz tohumu ilaç kullanmadan tutturmayı deneye yanıla öğrendik. Domates böceklenmesin diye yanına aynısefa bitkisi diktik. Turpları kurttan kurtarmak için yanına patates diktik. Bunların hepsini kitaplardan öğrendik. Organik tarım yaparken bezmemeyi de kitaplardan öğrendik. Her kitap, bu işin geri dönüşünün en az üç, en fazla beş yılda alınacağını yazıyordu..."
Kadife çiçeğini biliyorduk da "aynısafa"nın da domatesin böceklenmesine engel olduğunu bugün duyduk böylece... Latince adı "Calendula Arvensis" olan "aynısafa"; "Nergis" olarak da biliniyor. İngilizcede "Field Marigold" deniyor ona. Antiseptik etkisiyle tıpta ve kozmetik endüstrisinde kullanılıyor... Papatya ailesinden.
Şu fotoğraf veritabanında daha çok resim var...
Gönderen A.T. zaman: 09:40 0 yorum
Kategori: calendula arvensis, doğal tarım, domates zararlıları
Kasım 06, 2009
Kasım 05, 2009
Ekim 29, 2009
86. CUMHURİYET BAYRAMINDA...
Cumhuriyetimizin 86. Yıldönümü kutlu olsun...
Bu yıl balkon pembelerini geçen yıla göre daha önce kaldırmak zorunda kaldık...
Bu yüzden geçen 29 Ekim'de (demek ki havalar daha güzelmiş geçen yıl,
hala kızarmayı bekleyen pembelerimiz varmış...)
çektiğimiz bu bayram kompozisyonunu yayınlıyoruz yeniden...
Geçen yıl çoğumuzun web günlüklerini de üzerinden yayınladığımız "blogger.com"
yasaklamasından sözedip kaygı dile getirmişiz...
Yasaklama eğiliminde azalış yok...
Bu bayramda da aklımız şu GDO Yönetmeliği ve onunla başlayan düzenlemelerin
ne getirip ne götüreceğinde...
Bu konuda daha önce belirttiğimiz PDA Görüşü endişelenmekte hiç de haksız
olmadığımızı gösteriyor... Yalnız değiliz neyse ki...
Gönderen A.T. zaman: 10:18 2 yorum
Kategori: cumhuriyet, gdo
Ekim 26, 2009
TÜRKİYE'DE GDO DÜZENLEMELERİ: GIDA ve YEM AMAÇLI GDO YÖNETMELİĞİ YÜRÜRLÜKTE
Çok dikkatle okunması gereken "Gıda Ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi,
İhracatı, Kontrol Ve Denetimine Dair Yönetmelik " yürürlüğe girdi...
Uzmanlarımızın yeniden incelemeye aldığı Yönetmelik'ten kimi maddeler:
Genel hükümler
"GDOlu ürünlerin ithalatı" (Madde 11'den)
(2) GDO riski taşıyan ancak, GDO suz ürün olduğu taahhüt edilen ürünlerin ithalatında aşağıdaki esaslar uygulanır:
Türkiye ihraç ederken:
Yemlerin etiketlenmesi
"Fikir Sahibi Damaklar"ın bu konudaki bildirisi de burada!
Eylül 13, 2009
Eylül 01, 2009
ACIYI PAYLAŞMAK...
PDA'nın sevgili İzmir Koordinatörü Sevil Özcan, bir gün önce anneciğini yitirdi...
Sevil'in acısını "ağdaki ailesi" olarak içten paylaşıyor, Özcan Ailesi'ne sabır diliyoruz...
Ağustos 20, 2009
YAPRAK YETİŞTİRMEK v DOMATES YETİŞTİRMEK
Bu yıl dördüncü yılımız evde pembe domates serüveninde, hala öğrenecek o kadar çok şey var ki...
Geçen gün Zeynep, Twitter kanalıyla bir bağlantı yolladı... "Girişimci bir ruh"! taşıdığı çok açık bir zat, dedesinin olağanüstü büyüklükte ve sayıda domatesleri nasıl yetiştirdiğinin sırrını bir "e-kitap" formatında satmak için harekete geçmiş... Arada verdiği bilgilerden işin sırrının "budama"da olduğu anlaşılıyordu. Biraz kurcalayınca bu konuda pek çok yeni kaynak bulduk.
İşin komiği bunca yıldır biz "budama" dendiğinde "koltuk alma", toprağa en yakın, ilk çiçekli dalın altındaki dallardan "feragat" edebilme ve kuruyup "arızalanan" yaprakları temizlemeden öteye gitmemiştik. Hatta "tepe uçurma"ya bile sakınarak bakmıştık.
Eh çoğumuzun bir çekirdekten fide yetiştirmesi, fideden domates bitkine varması, "hayatta ilk kez" olduğundan, bırakın dalları, tek bir yaprak bile bizim için çok değerli idi. (İletişim grubumuzdaki eski mesajlar bir taranacak olsa, tek bir yaprakta görülen herhangi bir değişim için paniğe düşüldüğünü gösteren onlarca mesaj bulunur! Mamafih bir keresinde bir üyemiz "yoksa ben sadece yaprak mı yetiştiriyorum, nerede meyvalar" diye yazdığında bir sessizlik de yaşanmamış değil hani... )
Şimdi budama konusuna geri dönersek, "üçlü zigzag" tekniği diye adlandırılan bir yöntem bulduk. Sadece en alttakileri değil, her çiçekli dalın altında bulunan üç dalı, bir sağdan, bir soldan sayarak kesip atıyorsunuz! Böylece enerji çiçeklere yani meyvaya yönleniyor.
Biz balkon pembelerine bunu uyguladık. İlk gözlem; hala çiçek aşamasında olan üst dallardaki arılar oldu... Bu şehirde arıların da kafileler halinde dolaşmadığı gözönüne alınırsa "şimdi herhalde çiçekleri daha kolay buldular" diye düşündük. İkinci gözlem: alt dallardaki iki domates sanki birden büyüdü, tombullaştı...
Tabii şunu unutmamak gerek, saksıdaki ile bahçe ya da tarladakilerin büyüklüğü asla aynı olmuyor. Ne kadar büyük saksı kullanılsa bile...
Bir diğer kaynakta da üç beş değil, üzerinde çiçek ya da meyva bulunan dallar hariç, çiçek açmayanların tamamen budanması öneriliyordu. Şurada bunu videodan izleyebilirsiniz:
How to Prune a Tomato Plant (powered by eHow.com).
Gönderen A.T. zaman: 12:48 5 yorum
Kategori: Bakım, balkonda domates, budama
Ağustos 19, 2009
Ağustos 16, 2009
"AĞUSTOS'UN YARISI YAZ, YARISI KIŞ" DENSE DE
Özellikle İstanbul iklimi için "Ağustos'un yarısı yaz, yarısı kış" denirdi... Son yıllarda tanık olduğumuz iklim değişikliği bu söylemi anlamsız kıldı... Gene de İstanbul'un ışıkları, esintileri, renkleri ve sağda solda ve balkonlarda yavaş yavaş kuruyan yapraklar, kışı olmasa bile "ben buradayım, kapıdayım!" diyen sonbaharı haber veriyor... Bu arada bizim balkon ve hatta balkona sığamayan ev pembeleri harıl harıl meyva verip renk değiştirme telaşına kapıldı...
Bu yıl biz "balkondan ne kadar pembe elde edeceğiz acaba?" gibi bir konuyu neredeyse hiç gündeme almadık. "Ne kadar verirlerse o kadar"a razı olduk (Bir alttaki içeriği giren yeğenimiz Zeynep -ki patenti ona ait evde boğazlama tekniği için de çok olumlu mesajlar gelmekte- ile fideleri paylaşmış, asıl gelişmeyi onun bahçesindekilere terketmiş idik)... Buna karşılık bütün dikkatimiz PDA içindeki gelişmelerde idi.
Özellikle bu serüvene yeni başlayanlar önce inanılmaz bir telaşa kapılıyor, pembelerin her halinden evhamlanıp denemelerinin başarısızlıkla sonuçlanacağını düşünüyorlardı. Bu ruh durumunu sezen pembeler de sinameki bebekler gibi sorun üstüne sorun çıkarıyor, zaten olumsuz olan dış koşullar da tabloyu iyice açmaza sokuyordu.
Sonra havalar birazcık serinleyince ilk meyvalar ortaya çıktı... Bizim tohumlardan çıkan ilk pembelerin kimilerinin altında kararmalar olur. (kalsiyum azlığı). Bu kez bundan dolayı da evhamlanmalara tanık olduk. Oysa böyle olanlar yavaşça koparılıp ortadan kaldırılır ve arkadan sağlıklı yavrularla yola devam edilir. Neyse grup içinde öyle sağlıklı bir iletişim var ki ve bu bilgiler o kadar kısa süre içinde ve etkin bir biçimde paylaşılıyor ki bize düşen genellikle bu durumu sükunetle izlemek oluyor...
PDA Üye web günlükleri artıyor, buna çok seviniyoruz. Önemli ölçüde üyemiz az ya da çok ürün almayı başardı, bu daha da sevindirici. Ama asıl önemlisi Türkiye artık pembe domatesi öğrendi... Daha doğrusu varlığını farketti ve onu aramaya başladı... "Yaz bitmeden ne yemeli?" sorularına verilen yanıtlar içinde eskiden esamesi bile okunmayan pembe domates ağırlıklı olarak yer alıyor. Bu iyi mi kötü mü? Hem iyi hem değil. İyi, çünkü biz de bunu amaçlıyorduk zaten... Kötü, çünkü bu bir furya haline dönüşürse pembe domatesi endüstriyel hale getirip rant elde etmek isteyenlerin de iştahı kamçılanıyor...
Tohumlarımıza sıkı sıkı sahip çıkalım dostlar!
Not: Bu arada pembe domatesi bol olanlar evde onları nasıl değerlendirebilecekleri konusunda Ekim 2006 arşivinden yararlanabilir...
Gönderen A.T. zaman: 12:07 0 yorum
Kategori: evde organik salça, geç oluşan pembeler, kent tarımı, PDA, tohum
Ağustos 15, 2009
Ağustos 10, 2009
Çamlıca'dan haberler
Ağustos 09, 2009
AĞUSTOS, İKİBİNDOKUZ ve İKİBİDOKSANDOKUZ...
PDA İzmir'den üyemiz Sayın Erkan Yiğit'in web günlüğüne girdiği son içerikte, son yaptığı hasada ilişkin şu fotoğrafa bakın... Süzgeç içindeki çekirdekler de PDA İzmir Koordinatörlerimizden Sayın Nail Sarı'nın web günlüğünden... "Gözlerimin önünde domates çekirdekleri uçuşuyor" demiş...
Çok güzel değil mi?
"Çiçekleri dökülüyor, ne zaman pembelerimi göreceğim" diyen pekçok üyemizden artık pek ses çıkmıyor. Ya havaların birazcık serinlemesiyle birlikte çiçekler dökülmekten artık vazgeçti, bizim balkondakiler gibi meyvaya dönüştü, o yüzden sesleri çıkmıyor ya da küsüp uğraşmaktan vazgeçtiler...
Vazgeçmeyin! Çünkü elimizdeki doğal tohumlar, kendilerini küresel iklim değişikliklerine ancak böyle uyarlıyorlar. Bir sonraki yılın çekirdeklerinde, bu yılın koşullarını beğenmeyip, çiçeklerini dökerek türlerini savunmaya geçen pembelerin bu bilgileri de kayıtlı olacak... Nail Bey'in süzgecindeki görünmeyen bilgilerin, geçen yıl aldıklarından farklı olduğu gibi tıpkı...
Şu sıralar PDA üyelerinin çoğunun üzerinde hararetle tartıştığı "organik gıda nedir ne değildir" konusunda yayınladığı bir raporundan sonra "New Scientist" dergisi yeni bir iklim raporu yayınlamış ve 2099'da yerküredeki canlıların yüzde doksanının ortadan kalkacağını belirtmiş...
Gene de doğal olan ne kaldıysa onu korumaktan vazgeçmemeliyiz...
Gönderen A.T. zaman: 08:11 2 yorum
Kategori: geç oluşan pembeler, küresel iklim değişikliği, PDA İzmir
Ağustos 02, 2009
Bugünkü AKŞAM'dan:
Gökten üç pembe domates düştü 1500 kişi paylaştı
Üç hediye domatesle başlayan bir hikayenin sonunda bugün 1500'ü aşkın kişi balkonlarında ve bahçelerinde pembe domates yetiştiriyor, deneyimlerini blog'larında paylaşıyor. Pembe Domates Ağı size de yakın...