Eylül 01, 2009

ACIYI PAYLAŞMAK...

PDA'nın sevgili İzmir Koordinatörü Sevil Özcan, bir gün önce anneciğini yitirdi...
Sevil'in acısını "ağdaki ailesi" olarak içten paylaşıyor, Özcan Ailesi'ne sabır diliyoruz...

Ağustos 20, 2009

YAPRAK YETİŞTİRMEK v DOMATES YETİŞTİRMEK

Bu yıl dördüncü yılımız evde pembe domates serüveninde, hala öğrenecek o kadar çok şey var ki...
Geçen gün Zeynep, Twitter kanalıyla bir bağlantı yolladı... "Girişimci bir ruh"! taşıdığı çok açık bir zat, dedesinin olağanüstü büyüklükte ve sayıda domatesleri nasıl yetiştirdiğinin sırrını bir "e-kitap" formatında satmak için harekete geçmiş... Arada verdiği bilgilerden işin sırrının "budama"da olduğu anlaşılıyordu. Biraz kurcalayınca bu konuda pek çok yeni kaynak bulduk.
İşin komiği bunca yıldır biz "budama" dendiğinde "koltuk alma", toprağa en yakın, ilk çiçekli dalın altındaki dallardan "feragat" edebilme ve kuruyup "arızalanan" yaprakları temizlemeden öteye gitmemiştik. Hatta "tepe uçurma"ya bile sakınarak bakmıştık.
Eh çoğumuzun bir çekirdekten fide yetiştirmesi, fideden domates bitkine varması, "hayatta ilk kez" olduğundan, bırakın dalları, tek bir yaprak bile bizim için çok değerli idi. (İletişim grubumuzdaki eski mesajlar bir taranacak olsa, tek bir yaprakta görülen herhangi bir değişim için paniğe düşüldüğünü gösteren onlarca mesaj bulunur! Mamafih bir keresinde bir üyemiz "yoksa ben sadece yaprak mı yetiştiriyorum, nerede meyvalar" diye yazdığında bir sessizlik de yaşanmamış değil hani... )

Şimdi budama konusuna geri dönersek, "üçlü zigzag" tekniği diye adlandırılan bir yöntem bulduk. Sadece en alttakileri değil, her çiçekli dalın altında bulunan üç dalı, bir sağdan, bir soldan sayarak kesip atıyorsunuz! Böylece enerji çiçeklere yani meyvaya yönleniyor.
Biz balkon pembelerine bunu uyguladık. İlk gözlem; hala çiçek aşamasında olan üst dallardaki arılar oldu... Bu şehirde arıların da kafileler halinde dolaşmadığı gözönüne alınırsa "şimdi herhalde çiçekleri daha kolay buldular" diye düşündük. İkinci gözlem: alt dallardaki iki domates sanki birden büyüdü, tombullaştı...
Tabii şunu unutmamak gerek, saksıdaki ile bahçe ya da tarladakilerin büyüklüğü asla aynı olmuyor. Ne kadar büyük saksı kullanılsa bile...

Bir diğer kaynakta da üç beş değil, üzerinde çiçek ya da meyva bulunan dallar hariç, çiçek açmayanların tamamen budanması öneriliyordu. Şurada bunu videodan izleyebilirsiniz:
How to Prune a Tomato Plant (powered by eHow.com).

Ağustos 16, 2009

"AĞUSTOS'UN YARISI YAZ, YARISI KIŞ" DENSE DE



Özellikle İstanbul iklimi için "Ağustos'un yarısı yaz, yarısı kış" denirdi... Son yıllarda tanık olduğumuz iklim değişikliği bu söylemi anlamsız kıldı... Gene de İstanbul'un ışıkları, esintileri, renkleri ve sağda solda ve balkonlarda yavaş yavaş kuruyan yapraklar, kışı olmasa bile "ben buradayım, kapıdayım!" diyen sonbaharı haber veriyor... Bu arada bizim balkon ve hatta balkona sığamayan ev pembeleri harıl harıl meyva verip renk değiştirme telaşına kapıldı...
Bu yıl biz "balkondan ne kadar pembe elde edeceğiz acaba?" gibi bir konuyu neredeyse hiç gündeme almadık. "Ne kadar verirlerse o kadar"a razı olduk (Bir alttaki içeriği giren yeğenimiz Zeynep -ki patenti ona ait evde boğazlama tekniği için de çok olumlu mesajlar gelmekte- ile fideleri paylaşmış, asıl gelişmeyi onun bahçesindekilere terketmiş idik)... Buna karşılık bütün dikkatimiz PDA içindeki gelişmelerde idi.
Özellikle bu serüvene yeni başlayanlar önce inanılmaz bir telaşa kapılıyor, pembelerin her halinden evhamlanıp denemelerinin başarısızlıkla sonuçlanacağını düşünüyorlardı. Bu ruh durumunu sezen pembeler de sinameki bebekler gibi sorun üstüne sorun çıkarıyor, zaten olumsuz olan dış koşullar da tabloyu iyice açmaza sokuyordu.
Sonra havalar birazcık serinleyince ilk meyvalar ortaya çıktı... Bizim tohumlardan çıkan ilk pembelerin kimilerinin altında kararmalar olur. (kalsiyum azlığı). Bu kez bundan dolayı da evhamlanmalara tanık olduk. Oysa böyle olanlar yavaşça koparılıp ortadan kaldırılır ve arkadan sağlıklı yavrularla yola devam edilir. Neyse grup içinde öyle sağlıklı bir iletişim var ki ve bu bilgiler o kadar kısa süre içinde ve etkin bir biçimde paylaşılıyor ki bize düşen genellikle bu durumu sükunetle izlemek oluyor...

PDA Üye web günlükleri artıyor, buna çok seviniyoruz. Önemli ölçüde üyemiz az ya da çok ürün almayı başardı, bu daha da sevindirici. Ama asıl önemlisi Türkiye artık pembe domatesi öğrendi... Daha doğrusu varlığını farketti ve onu aramaya başladı... "Yaz bitmeden ne yemeli?" sorularına verilen yanıtlar içinde eskiden esamesi bile okunmayan pembe domates ağırlıklı olarak yer alıyor. Bu iyi mi kötü mü? Hem iyi hem değil. İyi, çünkü biz de bunu amaçlıyorduk zaten... Kötü, çünkü bu bir furya haline dönüşürse pembe domatesi endüstriyel hale getirip rant elde etmek isteyenlerin de iştahı kamçılanıyor...

Tohumlarımıza sıkı sıkı sahip çıkalım dostlar!

Not: Bu arada pembe domatesi bol olanlar evde onları nasıl değerlendirebilecekleri konusunda Ekim 2006 arşivinden yararlanabilir...

Ağustos 15, 2009

GDO'YA HAYIR PLATFORMU

GDO'YA HAYIR PLATFORMU
İzleyip, katılmak gerek...