Mart 25, 2012

PEMBE DOMATES AĞI'NDA 2012 BAHARI...

Pembe Domates Ağı, 2012 baharına 2716 üyesiyle giriyor...

Aslında Güneyde, Ege'de bahara çoktan girildi de İstanbul için baharın geçen hafta başladığı söylenebilir.  Böyle olacağı belliydi, bir soğuk, bir yağmur, bir kar, bir güneş derken doğa birkaç  gün içinde İstanbul'da da adeta patladı!

Bu yıl eskiden olduğu gibi PDA üyeleri ile yeniden tohum paylaşımı yapıldı. Hatta İzmir PDA Koordinatörümüz Nail Sarı sonradan gelen taleplere dayanamayıp, "Tohum İstek Listesi"ni yeniden yayına aldırdı. Keza tohum verebilecekler listesini de... Şimdi son bir paylaşım daha yapılmakta. Her ne kadar evde çimlendirme dönemi geçti geçiyor ise de... Bu yüzden bize yeni üye olanlar lütfen gruba mesaj yollamak yerine bir an önce yukarıdaki listeleri kullansın...

Google Gruplar üzerinden süren PDA İletişim Ağı'nda da bugüne kadar "tohum istiyorum" yollu mesajlar artık yerini çimlendirme aşamasında rastlanan sorunlara terkedecek şimdi... Bu gibi soruların potansiyel sahiplerinden de ricamız, varolan kaynakları ve PDA Üye Web Günlükleri (blogları)  incelemeden bütün gruba mesaj göndermemeleri!

Ya da... "Google Gruplar"ın yeni yeni kullanıma sokulan özelliklerinden faydalanıp sorularını ilgili konu başlığı altından  yollamaları... Bunun klasik "web Forum"u yerine geçmesini amaçlıyor Google! İlk yıllarda bütün üyelerimizin evde pembe domates serüvenlerini kendi web günlüklerini açarak belgelemeleri için hayli uğraşmıştık. Bu yıl inşallah onların da sayıları artar! Bize üye olsun olmasın, Internet üzerinde bu konuda içerik arayan herkesin yararlandığı önemli kaynaklar onlar...
PDA-İzmir Web Günlüğü (Nail Sarı)
Bir kere daha tekrarında yarar olan bir ayrıntı daha var: FaceBook üzerindeki "Pembe Domates Ağı" sayfasına katılmak, PDA Üyeliği anlamına gelmiyor. Dolayısıyla, "buraya üye oldum hala kimse bana tohum yollamadı" gibisinden sitemlere gerek yok, hatırlatalım...

Bir sonraki yazıda "temiz toprak nasıl bulunur" konusuna ilişkin bir iki ipucu paylaşacağız. Ama bunun için önce izin almamız gereken bir durum var.

Keyifli bir 2012 baharı dileğiyle!

-Sevgili Ayşen Ertür'e, Nail Sarı'ya, Şefika Erdinç'e, Gülnur Şengel'e ve sessizce tohum paylaşan diğer tüm PDA Üyeleri'ne tekrar teşekkürler bu arada!-


Mart 05, 2012

2012 TOHUMLARI YOLA ÇIKARKEN TÜRKİYE'DE PEMBE DOMATES MESELESİ

Sayın PDA Üyeleri,


Geçen hafta sonu dahil yayında kalan Tohum İstek ve Tohum Verecekler Listeleri ile ilgili iş bölümü ve gereken ön çalışma (adreslerin yazılımı, paketleme v.d.) tamamlandı.
İstanbul Koordinatörümüz Sayın Ayşen Ertür, Sayın Ayşe Sazak ve İzmir Koordinatörümüz Sayın Nail Sarı ellerindeki doğal pembe domates tohumlarını bu yılın temel kaynakları olarak karşılıyorlar, sağolsunlar...
Bodrum gibi civar yöreleri dahil İzmir'deki üyelerimizden ihtiyacı olanlara Sayın Nail Sarı, geri kalan tüm bölgelere, Ankara ve İstanbul'dakilere de  Sayın Ayşen Ertür tohumları gönderiyor. Nail Bey şimdiden birçok üyemiz ile iletişimi kurmuştu zaten. Ayşen Hanım da zarfları ve paketleri hazırladı, yarın postalamaya başlıyor. Tohumların kaynaklarını da onlar paketlerin üzerinde belirtiyorlar. Ayşen Ertür bu bağlamda Ayşe Sazak'ın yaptığı paketlemeyi "harika" olarak nitelendiriyor! 

Hepsine huzurunuzda bir kez daha ve içten teşekkür ediyoruz.

Açık kimliği ile haberleşmediği (e.posta adresi de sessiz harflerle oluşturulduğu) için adını ve soyadını hala tam olarak bilemediğimiz bir üyemiz bir süre önce bu gibi paylaşımların pembe domatesin yozlaşmasına yol açacağını belirtmişti. Belki bazı açılardan çok haklıydı. Örneğin yanınızdaki bahçede/tarlada örneğin pestisit kullanarak tarım ve sulama yapılıyorsa oradan sizin bitkilerinize de kimyasalların sızacağı açık bir şey. Tozlaşma da öyle. 
Öte yandan son üç dört yıldır çeşitli pazarlarda, manavlarda, büyük alış veriş merkezlerindeki marketlerde müthiş bir pembe domates bolluğu gözlemlenmekte. Dahası, "organik" diye nitelenenler dahil, bunların bir kısmında doğal mevsiminin dışında da "pembe" etiketli domatesler satılmakta. Buna sevinmek mi lazım üzülmek mi? (*) 
Elbette, herkesin pembe domates diye bir "lezzet bombası" olduğunu duyması, tanıması, bunu talep etmesi, bunu üreten köylülerin bundan para kazanması sevindirici. Ama talep var diye endüstriyel tarımın buna da el atması ve mevsimi dışında da üreterek pazara pompalaması üzücü. Tohumların yozlaşmasına yol açan asıl neden de bu sonuncusu olmalı herhalde.

Fakat bizler elimizdeki doğal tohumları, biliyorsunuz, zaten öyle herkesle paylaşmıyoruz. Paylaşımı yalnızca buraya üye olurken "PDA Manifestosu'nu okuyan" ve ona "uygun davranacağına söz veren" sayın üyelerimizle yapıyoruz. Bu da tohumların ancak ve ancak temiz toprakta, herhangi bir kimyasal kullanmadan, doğal tarım ilkelerine uygun olarak ve mevsiminde yetiştirilmesine söz verilmesi anlamına geliyor. Keza tohumları farklı amaçlar için kullanacaklara, genetiği ile oynama sevdalılarına, laboratuvarlara taşımaya niyetli gözükenlere kaptırmamak, ticari amaçlı el değiştirmemek anlamına da! 
Bizim tohumlar, balkonlarda, bahçelerde "kent tarımı" yapma azminde olanlara gidiyor. Sonuçta aylarca uğraşıp, üç beş tane pembe domates yetiştirebildiğine sevinenlere kısacası. Önemli olan onların arasından rahmetli Hafize Baliç gibi, aynı tohumu 50 yıl hiç bozmadan sürdürebilenlerin çıkması. Neden olmasın?

Saygılarımızla,

Tansuğ'lar

(*) (Bu konuda geçen yılın Şubat'ında düştüğümüz şu nota bir göz atın isterseniz). 

Şubat 15, 2012

Bir Pembe Domates Tohumu Paylaşımı Hikayesi ~ KüçükBahçem'den...

Bahar yaklaşırken tohum arayışları da hızlanmaya başlıyor.
İşte tam da "PDA" ruhunu yansıtan bir paylaşım var şurada:
Bir Pembe Domates Tohumu Paylaşımı Hikayesi ~ KüçükBahçem'den...

Şubat 06, 2012

"Domates Özlemi"

Domates Özlemi | Atlas Online

Güneşin Aydemir'in yazısı...
(Atlas'a bu yazı için bizim balkondaki pembelerden resim vermiştik ama kırmızı domatesi tercih etmişler galiba..)

Ocak 21, 2012

BOMBUS ARISI NE YAPIYORMUŞ:

Food in Life: Domatesin Rengi "Bombus Arısı"yla Değişiyor!

Domatesin renginde ve tadında kaliteyi artıran bombusların yaygınlaşması için Bakanlık yeni uygulamaları hayata geçirmiş...
"...Son olarak yerli gen kaynaklarından olan bombus arısının doğadan toplanmasını ve yurt dışına kaçırılmasını önlemek, denetimli koşullarda yetiştirilmesini teşvik etmek, sağlıklı ve kaliteli bitkisel ürünler üretimi için seralarda kullanımını yaygınlaştırmak için yönetmelik çıkarıldı. Etarim.net habere göre yeni yönetmelikle birlikte bombusların, üniversitelerin araştırmaya yönelik çalışmaları hariç doğadan toplanmaları yasaklandı. Seralarda bombus kullanımını artırmak için bugüne kadar 8 milyon TL’nin üzerinde destekleme yapıldı."
devamı: http://foodinlife.com.tr/haber/12513/Domatesin_Rengi_Bombus_Arisiyla_Degisiyor

Ocak 08, 2012

DOMATES TÜRK MUTFAĞINA NE ZAMAN GİRMİŞ?

Sayın Ahmet Örs, "Türk Mutfağının mükemmel çağdaş sunumu" başlıklı bugünkü yazısında Şef Vedat Başaran'ın Nuruosmaniye'deki Nar Lokantası'nda hazırladığı "Bir Türk Mutfağı Çalıştayı" menüsünü anlatıyor. 
Bu vesile ile domatesin Türk mutfağına ne zaman girdiği hakkında da ipucu buluyoruz:

"Türk mutfağına domates 18. yüzyılda girdiği, ondan önce yemekler çeşitli meyvelerle tatlandırıldığı için, Başaran'ın hiçbir yemeğinde domates yoktu..."

yazının devamı burada: Türk mutfağının mükemmel çağdaş sunumu - Sabah

Bu vesile Nar Lokantası'nın ilkeleri arasında yalnızca "mevsimsel", "sağlıklı ve geleneksel" gıdaların kullanılması gibi bir maddenin bulunduğunu belirtelim... Yukarıdaki menüde domatesin bulunmamasının bir nedeni de bu olabilir mi?

Eh... Bu kadar söz etmişken bu lokantanın bizim de çok beğendiğimiz "Armaggan" grubuna ait olduğunu, aynı grubun, etiketlerinde GDO'lu ürün kullanılmadığını belirttiği "Nar Gourmet" ile Anadolu'nun doğal ve bölgesel ürünlerini incelikli bir biçimde gün ışığına çıkardığını, keza Nar Lokantası'nın da bulunduğu Nuruosmaniye binasında bir de "Yemek Sanatları Merkezi" (YESAM) kurduğunu vurgulamadan geçmeyelim! 

Aralık 22, 2011

ARALIK AYI, BALKONLAR ve "CALENDULA ARVENSIS"!

Aralık ayında çiçeklenen pembe... 
Geçen hafta PDA üyesi Sayın Ömür Yıldız gruba yolladığı mesajda "...yaz mevsimi geçtiği için mi kimseden ses çıkmıyor?" demiş ve küçük bahçesi için evde yaptığı seranın bağlantısını da eklemiş... Biz de biraz "balkon haberleri" geçelim...

Bu resim 4 Aralık'ta çekildi... Küresel ısınma, iklim değişikliği ve onların etkileri diye hep konuşulup durulur ya işte onun somut bir kanıtı: Aralık ayında bir süre sıcak ve güneşli günler gören bu pembecik çiçek açmış...
Yalnız o mu? Onun hemen dibindeki kadife çiçekleri de tomurcuklanmış, neredeyse açtı açacaklar...
Aslında o saksıda kadife çiçeği yoktu. Resimde gözükmeyen, fakat beyaz sinekleri kaçırsın diye biraz üst tarafındaki küçük bir saksıya ekilen kadife çiçeklerinin tohumları oraya düşmüş, havaları iyi bulup kök salıp yeşermiş olmalı.
Aslında böyle bir "balkonda iklim değişikliği deneyi"ne girişmek gibi bir amaç da yoktu... Tamamen tesadüf... Herkes yaz sonu domateslerinden kalanları söker, toprakları temizlerken biraz "kalanlara kıyamama", biraz da "üşenme" durumu...

Gerçi Pembe Domates Ağı'nın ilk yıllarında Ekim, Kasım aylarında meyva aldığımız bile olmuştu...

Bunlar bizim balkonda 2006 Kasım'ında çıkan pembeler.

İlk PDA üyelerimizden sevgili Dilek Gürelli ise o yıllarda Nişantaşı'ndaki çok güneş göremeyen balkonunda bir rekor kırmış, ilk meyvasını Aralık ayında verdirmeyi başarmıştı pembelerine:


Calendula Avensis nam-ı diğer Nergis
Bu arada gelecek sezon için bir hatırlatma! Şimdi pembelerinizi nereye ekecekseniz, oraya yakın bir yerlerde bulunması gereken  "Calendula Arvensis"leri ekmenin tam zamanı. Yani "Nergis"i... Ya da "Ayn-ı Safa"yı... Ya da İngilizce adıyla  "Field Marigold"u!
Nedeni şu gönderide ayrıntılı olarak verilmişti...
Biz bu yaz başı kadife çiçeği tohumu ararken nergisi de sormuş "şimdi onun zamanı değil" yanıtını almıştık hep. Nedenini sonra anladık, nergis soğanlı bir bitki ve soğanı da şu sıralar bolca bulunuyor...

Bütün bunları niye yapıyoruz? Elimizdeki "doğal", "evladiyelik" pembe tohumlarının doğallığını bozmadan döngüyü sürdürebilmek için... Bitirmeden dikkatinizi çekmek istediğim birşey var. PDA üyesi olan ya da olmayan pembe domates meraklılarıyla iletişimi daha kolay sürdürebilmek için FaceBook'ta açtığımız sayfada, üyemiz olmayan, olmadığı için de bu konudaki ısrarlı duyarlılığımızı bilmeyenler, zaman zaman için kimyasal zehirler hakkında da tavsiye alıp-veriyor. Sevgili Nalan Cantav sağolsun, genellikle bu gibi durumlarda hemen müdahale edip hatırlatma yapar, "...hooop... durun bakalım...bunların yeri burası değil" diye. Gene de bizi "dijital hafiye"lik yapmak zorunda bırakmasalar ne iyi olacak...Evet, onları zevkle kullanan, hatta ticaretini yapan o kadar çok topluluk var ki... Haydi şimdilik hoşçakalın!




Ekim 28, 2011

Bugün Ne Öğrenmiş?

"Ben Bugün Bunu Öğrendim" blogunun yazarı Sayın Doktor, PDA'dan sözetmiş...

88. CUMHURİYET BAYRAMI KUTLU OLSUN...

İnsan-insan ve insan-doğa çelişkisinin sonuçlarının olumsuz biçimde yaşandığı şu günlerde Cumhuriyet'in 88.yılı için coşku duyulması da olumsuz etkilendi doğal olarak...


Yere daha sağlam basılacak, barış ve doğayla dost yaşanacak nice yıl dönümlerine...

Ekim 24, 2011

VAN...



PDA ilk kurulduğunda Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nden Sayın Sanem Şehribanoğlu üyemiz olmuştu ...
Sonradan Van'dan Sayın Ömer Solak ve Esra Gözeri Dağaynası üyemiz oldular. Bilmediğimiz başkaları da varsa hepsine ve tüm ülkeye "Geçmiş olsun" diyerek Van'a yardım konusundaki sivil girişimleri topluca bulabileceğiniz iletişim kanallarını paylaşalım:

FACEBOOK'TA: VAN'LA DAYANIŞMA 
TWITTER'DA: https://twitter.com/#!/search/Van%20depremi
GOOGLE KİŞİ BULUCU (Tanıdıkları hk. bilgi arayanlar için Google TR Kişi Bulucu yayına girdi):
       *Dipnot TV'de bu konu ile ilgili haber...
       *Şurada, sistemin nasıl kullanılacağını ayrıntılı anlatan bir blog yazısı var! (Japonya'da 600.000       kişinin kaydı girilmiş bu yolla!)
İstanbul Valiliği "EVİM EVİNDİR VAN" kampanyası.. 

Saygıyla...

Ekim 02, 2011

SALT'da TOHUM HASADI

Dün, öğledensonra SALT Beyoğlu'nda çocuklarla "tohum hasadı atölyesi" vardı... Önce ona uğradık... "PDA çocukları"mızdan biri de oradaydı; üyemiz Sayın Osman Cem Gençtürk'ün kızı...
Sonra İSTANBULLAŞMAK sergisini gezdik...

Pelin Demireli’nin işbirliğinde yapılan bu atölyede 12 yaş ve altı çocuklar, gelecek sezonda yeniden dikilmek üzere tohum toplamayı, kurutmayı ve korumayı öğreniyorlar. Atölyeyle bağlantılı olarak 13.00-14.00 saatlerinde ise Açık Sinema’da, sanatçı ve mimar Fritz Haeg’in Londra ve Los Angeles’ta yürüttüğü bahçe projelerini belgeleyen Edible Estates [Yenilebilir Mülkler] filmleri gösterildi.


SALT Beyoğlu’nun dördüncü katındaki Bahçe, Fritz Haeg tarafından, sürekli bir eğitim ve kültür programına merkez oluşturacak bir yenilebilir bitki yetiştirme projesi şeklinde geliştirilmiş... Haeg, 2005’ten bu yana yerel halk ve organizasyonlarla işbirliği içerisinde, Edible Estates [Yenilebilir Mülkler] olarak bilinen, alışılmadık kentsel alanlarda sebze, meyve ve bitki yetiştirilen bahçeler yaratıyor. Pelin Demireli, çeşitli dönemlerde Sulukule Gönüllüleri Derneği, Şişli Ekolojik Pazar, Kuzguncuk İlköğretim Okulu, Kınalı Yaz Kampı ve Minik Fırın'da çocuklara yönelik bahçe ve yemek atölyeleri düzenliyor. Ayrıca, tohum kardeşliği ile İstanbul içi ve dışında geleneksel tohumların takası ve yaygınlaşması için çalışıyor.

Eylül 16, 2011

6 YILLIK TOHUMUN PERFORMANSI...

Bu yaz başında bundan 6 yıl önce elime geçen bir doğal pembe domates türünün (aslında mor; "Purple Calabash" !) tohumundan ürün almayı denedim... Esasen tohumlar 7. yılındaydı... Biz ortalama 5 yıl ömrü olduğunu biliyorduk tohumların ama gene de denemeye değerdi...
Sonuç: "1" adet meyva ile canlılığını sürdürdü! (Ondan da tohum aldık elbette bakalım seneye onlar ne gösterecek bize?)

Balkonda 7 yaşına girmiş bir tohumdan yetişen "Purple Calabash"- Temmuz 2011...

Aynı domates, 18 Ağustos 2011...

Aynı domates, tabakta!

Aynı domates, tohumları alınıyor!..




Eylül 15, 2011

HAFİZE BALİÇ'İN BAHÇESİNE GİTTİK!

Hafize Baliç Evi ve Bahçesi- Çerkesköy, 2011
Hafize Baliç'in çocukları ve gelinleri...
Soldan: Ferah Baliç, Sevinç Baliç, İlhan ve Hakkı Baliç...
Sadece pembe domatesler değilmiş
rahmetlinin  merakı...  Bu gül de onun ektiği çiçeklerden...
Geçtiğimiz hafta sonu, Hakkı ve Sevinç Baliç'le Pembe Domates Ağı'nın kurulmasına vesile olan pembe domatesleri bahçesinde yetiştiren merhume Hafize Baliç'in Çerkesköy'deki evine gittik...
Çocukları evi canlı tutuyorlar. Bütün kardeşler bayramlarda o evde toplanıp bir kaç gün geçiriyorlar. Evin içi pırıl pırıl...
Kendileri de Çerkesköy'de oturan İlhan ve Ferah Baliç ile tanıştık. Onlar hem bahçe hem ev ile ilgilenip sanki Hafize Hanım yaşıyormuşçasına onun ektiklerini biçiyorlar... Hem de aynı özen ile. Yani doğallığı sürdürerek!
İlhan Bey, bundan bir iki ay önce bir gün, boy atmaya başlayan  fidelere bakım yaparken, sırtında ilaç tüpleriyle kapıya gelen, "buraya da sıkalım" diyen bir "zirai mücadeleci" gördüğünde onu nasıl geri püskürttüğünü anlattı!
"-Böyle ilaçsız milaçsız, ne kadar olursa o kadar olsun, bizim de kimsenin de annemin tohumlarını bozmaya hakkı yok" diyor...
Aslen Saray'lı olan Ferah Hanım da adı gibi insanın içini ferahlatan, sevecen, cıvıl cıvıl bir Trakya insanı. "-Ben bu bahçe işlerine alışık değilim hiç, ama bu son iki yıldır gide gele sevmeye başladım bu işi" diyor...
Doğal olarak 7/24 saat o bahçeyle uğraşan Hafize Hanım'ın elde ettiği sonuçları elde edememişler son iki yıldır. Ama gittikçe daha çok ustalaşıyorlar. İlhan Bey'in cep telefonu tıka basa domates fotoğraflarıyla doluydu! Hakkı Baliç de önümüzdeki mevsim toprağın hazırlanma aşamasında onlara yardıma gideceğini söylüyor.
Fatma Özgür... Hafize Hanım'ın yan komşusu...
 O da "asla ilaç atmadan" pembe domates yetiştiriyor...
O gün Hafize Hanım'ın bahçesinde nefis bir çay içtik. Bahçedeki domateslere çocukları pek dokunmadılar çünkü onların çoğu tohumluk olarak ayrılmış... Bu yüzden hemen yan evdeki komşusu Fatma Hanım'a başvuruldu ve onun da aynı yöntemlerle bahçesinde yetiştirdiği pembelerden biraz alındı. Sevinç Hanım, onları özenle paylaştırdı sonra...

Baliç'ler daha sonra annelerinin evine hayli yakın bir alanda hem kokoreç yapıp satan hem de bostancılık yapan bir ailenin de pembe domates yetiştirdiğini söylediler... Oraya gidildiğinde pembelerin artık bittiği, daha çok "armut domates" dedikleri bir kırmızı domates türünün bol olduğu görüldü. Onlar da kalan pembeleri sarıp sarmalamışlar, tohumluk olarak ayırmışlardı... Yalnız, adını sormayı unuttuğum, resimde görülen bahçıvan, ilaçlama konusunda daha esnekti. "İlaç atmadan zor olur" gibisinden konuşuyordu... Oysa ne Hafize Hanım'ın ne de Fartma Hanım'ın bahçelerinde domateslere musallat olmuş başka canlılar vardı. Bu bostanda ise "ilaca rağmen" pek çok domates "hastalanmıştı"...
Bu pembeler de Çerkesköy'de  bostancılık
yapan bir ailenin bahçesinden... 
Başından beri bu sayfalarda "Heirloom" tohum, "Evladiyelik tohum" deyip duruyoruz. Evlatları da Hafize hanım'ın 50 küsür yıllık tohumlarını gözleri gibi koruyarak, gerçek "evladiyelik"in ne olduğunu somutluyorlardı işte...

Hafize Hanım'ı hayırla, sempatiyle, rahmetle anarak, Çerkesköy gezisini noktaladık...
Geriye de bu anıyı PDA ile paylaşmak kaldı...

Sağlıcakla kalın!

Ağustos 22, 2011

HABERTÜRK'TE PDA HABERİ!

İsrail domatesine rakip: Pembe domates!
Yerli ürün pembe domates, son yıllarda yine gözde hale geldi!

Anadolu topraklarında asırlardır yetiştirildiği bilinen ancak üretimi azalan yerli ürün pembe domates, son yıllarda yine gözde olurken, doğal ürün olması dolayısıyla İstanbul'da kilosunun 10 liraya ulaşan fiyatlardan satıldığı bildirildi.

Alınan bilgiye göre, ince kabuklu, kendine has kokulu, etli ve Türk damak tadına sahip oldukça lezzetli olan pembe domates, Anadolu'nun yerli ürünleri arasında yer alıyor.

Özellikle yaz aylarında yetiştirilen bu ürün, üretiminin azalması nedeniyle yıllardır kırsal alanda yaşayanlar tarafından az miktarda üretilip, tüketiliyor.

Raf ömrünün kısa olması nedeniyle pazar ve marketlerde fazla yer verilmeyen pembe domates, son yıllarda gözde olurken, vatandaşların fazla talep etmesiyle pazar yerlerinde daha çok satılmaya başlandı.

Tarla domateslerinin Ramazan ayında, ortalama 1 liradan satıldığı Bursa'daki pazarlarda pembe domatesler, kilosu 4 liraya varan fiyatlardan alıcı buluyor.

Yalova Ziraat Odası, yerli tohumdan üretilen pembe domatesin il genelinde yaygınlaştırması için çalışma başlatırken, bu yıl 20 bin kök fidenin dikimini gerçekleştirdi.

Yalova Ziraat Odası Başkanı Şaban Beşli, Yalova'nın dağ köylerinden buldukları pembe domatesin daha fazla üretilmesi için yoğun çalıştıklarını belirterek, üretilen domateslerin dolgun fiyatlarla pazarlandığını anlattı.

Pembe domatesi iyi tarım uygulamalarıyla üretmek istediklerini belirten Beşli, şunları kaydetti:

''İsrail'in hibrit tohumundan üretilen domatesine karşı Yalova'nın pembe domatesini yetiştiriyoruz. Türk halkı, daha lezzetli olan kendi yerli ürününü tüketmeli. İsrail tohumları yüzünden domatesimizin kalitesi bozuldu.

Domateslerin sadece yazın tüketilmesi için harekete geçtik. İnsanlar, Osmanlı'dan kalma doğal ürünümüzü tüketsin istiyoruz. Yalova'nın bazı köylerinde yetişen pembe domatesler, İstanbul'da satılıyor. İstanbul'un pahalı yerlerinde kilosunu 10 liradan sattıklarını söylediler. Daha çok üretilirse, daha ucuza tüketilebilir. Biz bu konuda kararlıyız.''

PEMBE DOMATES AĞI...
Yalova'daki gibi birçok yerleşim biriminde pembe domatesin üretimiyle ilgili çalışma yapılırken, bu yerli ürünü yaşatmaya, daha fazla kişiye ulaştırma çabasında olan kişilerce de Pembe Domates Ağı (PDA) kuruldu.

İnternette yer alan, ülkedeki doğal pembe domatesleri, kentlerde, evlerinin balkon ve bahçelerinde doğal tarım yöntemleriyle yaşatmaya çalışanların oluşturduğu toplumsal bir ağ olan PDA'nın üyeleri, tohumları parayla satmıyor, yaygınlaşması için ağa katılanlarla paylaşıyor.

Ağı kuranlar, ilk kez 2005 yılında tanıştıkları pembe domatesi beğenmeleri ve Anadolu ürünü olduğunu öğrenmelerinin ardından, tohum elde ederek harekete geçiyor.

Önce tohumları paylaşan kurucuların oluşturduğu ağa, ilk başta 5-10 kişi katılırken, bu yıl itibarıyla üye sayısı 2 bin 500'e kadar ulaşıyor.

Ağ üyeleri, kendi yetiştirdikleri pembe domateslerle ilgili hikayelerini, yakaladıkları lezzeti, üretimde yaşadıkları zorlukları ve sevinci paylaşarak, ürünün yaygınlaşmasında önemli rol oynuyorlar.

Yerli ürünlerin korunmasından yana olan PDA'nın manifestosunda şunlar yazıyor:

''Bizler, 2006'da bu ülkenin ürünü olan ve gelecek kuşaklara miras bırakılması gereken doğal tohumlara, nesli kurumaya yüz tutan, leziz pembe domatesler üzerinden sahip çıktık. Onları, 2007 ve gelecek yıllarda da evlerde, balkonlarda, bahçe ve tarlalarda, temiz toprak ve doğal yöntemlerle yetiştirmeye azimliyiz.

Bu domatesleri aynı renk, aynı güzel koku, aynı lezzet ve aynı doğallıkta sürdürebilmesi için elde ettiğimiz tohumları çocuklarımıza ve gelecek kuşaklara aktarmakla sorumluyuz. Bunun için kendi aramızda yardımlaşırken tohumlarımızın genetiği ile oynanmaması, terminatör teknolojiler eliyle endüstriyel hale gelmemesi için pembe domates ağının genişlemesine çalışacağız.''

HABERTÜRK: İsrail domatesine rakip: Pembe domates! - En Son Makro Ekonomi Haberleri - HTEkonomi
******************************************************************************************************
Habertürk'ün başlığı Yalova'daki gelişmeye ve verilen demece çok uygun belki, ama bizce doğal pembeleri kıyaslamak için çok talihsiz bir benzetme!

Ağustos 16, 2011

15 AĞUSTOS 2011...

 Ağustos'un ilk yarısında nihayet renklenmeye başladılar...
Şimdi geçen yılın Ağustos ayında balkonda durum nasılmış diye baktım da pek de farklı değilmiş... Hemen hemen aynı manzara varmış pembelerde...

Bu sağdaki de 1000. PDA Üyesi, Saygıdeğer Ayşe Rüşvanlı'nın birkaç yıl önce "Bunlar da 50 yıllık has tohum" diyerek bana verdiği pembe tohumlarından bu yıl ilk kez meyva almayı başarabildiğimiz domates... Kafa göz yara yara da olsa bu yıl o tohumu önce meyvaya durdurtup, sonra da bu aşamaya kadar getirmeyi başardık! Geçen yılın iklim koşullarında hiç meyva olmamıştı, kocaman bir domates ağacı ve durmadan dökülen çiçekleri seyretmiştik hep...


TEMMUZ AYINDA DURUM...



Bu yaz İstanbul'a güneşli günler geç geldi... Temmuz ayında balkon pembeleri hala yeşil... Üstte: "Purple Calabash" türü... Ortada ve altta: Hafize Baliç pembesinden 2007 yılında Metin Varol'un Tekirdağ'da yetiştirdiği domateslerin çekirdeklerinden çıkanlar...

Ağustos 07, 2011

DOĞAYI HAK SAHİBİ KILAN BİR ANAYASA...

Güncel Hukuk Dergisi, Ağustos 2011 sayısında kapak ve ayın dosya konusu olarak "Yaşabilir Bir Çevre"yi seçmiş... Benden de görüş istediler. "Pembe Domates Ağı" adına yazdıklarım şurada!

Ağustos 02, 2011

PDA; Radyo CAZKOLİK, "BİR GÖLGENİN ARDINDAN" PROGRAMINDA!

Sayın Ahmet Erözenci, bir Internet radyosu; Radyo Cazkolik'te yaptığı "Bir Gölgenin Ardından" başlıklı programına geçen hafta beni de davet etmiş, geçmişte ve günümüzde bilgi çağında "paylaşım" kavramı etrafında bir söyleşi yapmıştık. "Pembe Domates Ağı" da söyleşimizde önemli bir yer kapladı! Hatta, bu konudan sonra Ella Fitzgerald ve Louis Armstrong'un söylediği "Let's Call The Whole Things Off" adlı parçayı çaldık...
Programı Internet üzerinden dinlemek isterseniz burada!


Temmuz 19, 2011

‪Let's Call The Whole Thing Off‬‏ - YouTube

‪Let's Call The Whole Thing Off‬‏ - YouTube
"I say tomato, you say tomato..."
Ella Fitzgerald- Louis Armstrong

Temmuz 14, 2011

Prof. DEMİRKOL'DAN PDA ÖRNEĞİ...

Sayın Prof. Dr. Kenan DEMİRKOL’un 26 Şubat 2011’de “Başka Bir Gıda Mümkün” hareketinin düzenlediği toplantıda yaptığı konuşma ve sorulan sorulara verdiği cevaplardan:

"...Çatı ve balkon sebzeciliği de mutlaka bu doğal gıda kullanımı konusunda teşvik edilmeli. Bir insanın bir yıllık sebzesini temin etmesi için 40 metrekare toprak yeterli. Öyle çok büyük topraklara ihtiyaç yok. Dolayısıyla genişçe bir teras olduğu zaman rahatlıkla 4 kişilik ailenin bir yıllık sebzesini üretmemiz mümkün.. Yani kent içinde büyük kentlerde yakında sizin Bursa örneğinde olduğu gibi tarla bulmak çok mümkün değil. Doğru ama kent içinde de bazı şeyler mümkün.. İstanbul’da bir pembe domates grubu var ve kendi aralarında pembe domatesin tohumunu paylaşabiliyorlar. Ve çok güzel ev ortamında da pembe domates yetişebiliyor. Zaten ticari değeri olmayan bir domates çok narin bir domates. Uzun mesafelere gidemiyor..."

Temmuz 13, 2011

EVLADİYELİK ya da HEIRLOOM DOMATES HAKKINDA...

Bizim Türkçe'de "evladiyelik" diye kullanmayı yeğlediğimiz "Heirloom" domatesin ne olduğu, "Foodista" sitesinde bugün
 tarafından da aşağıdaki gibi açıklanmış... Özetle evladiyelik domatesin genetiği ile oynanmamış tohumlardan yetiştiği, faklı lezzet, biçim, boyut ve renkte olabildiği vurgulanmış. Evladiyelik tohumların geçtiği kulvarları da şöyle grupluyor yazar: 
1) Ticari Evladiyelikler: 1940'dan önce ortaya çıkan açık tozlaşma türleri ya da 50 yıldır dolaşımda olan domates türleri 
2) Aile Evladiyelikleri: Bir aile içinde birkaç kuşaktır bir sonraki kuşağa devredilen tohumlar
3) Yaratılmış/üretilmiş Evladiyelikler: Bilinen iki ana tohumdan (iki evladiyelik ya da bir evladiyelik ve bir hibrid tohumdan) ortaya çıkmış olanlar
4) Meçhul Evladiyelikler: Diğer evladiyelik çeşitlerinin doğal açık tozlaşması ürünü olan...


"Heirloom tomatoes are most typically grown from seeds handed down through time that have not been genetically altered. The resulting fruit comes in all sorts of colors, sizes, shapes and most importantly, flavors. Although commercial farmers have taken liberties with varieties of heirloom tomatoes because of their recent comsumer popularity, there are still a few genuine heirloom tomato varieties out there. Generally, heirloom tomatoes are the result of one of the following lineages: 

  1. Commercial Heirlooms: Open-pollinated varieties introduced before 1940, or tomato varieties more than 50 years in circulation.
  2. Family Heirlooms: Seeds that have been passed down for several generations through a family.
  3. Created Heirlooms: Crossing two known parents (either two heirlooms or an heirloom and a hybrid) and dehybridizing the resulting seeds for how ever many years/generations it takes to eliminate the undesirable characteristics and stabilize the desired characteristics, perhaps as many as 8 years or more.
  4. Mystery Heirlooms: Varieties that are a product of natural cross-pollination of other heirloom varieties.
And because industrial farming is rapidly killing off entire varieties of tomatoes, it's never been more important to preserve the lush diveristy of tomatoes. You can read all about the history and legacy of heirloom tomatoes at Gary Ibsen's TomatoFest, a comprehensive site dedicated to all things tomato. 

Image Sources: See-ming Lee

Haziran 15, 2011

imkanmekan

Sevgili üyemiz İrem Çağıl'ın FaceBook üzerinden paylaştığı ilginç bir proje:

"Atölye/Workshop: Tohum Bombası/Seed Bombs (imkanmekan)

...Erişilmesi güç kamusal alanlar, atıl kalmış veya bırakılmış kent içi bölgeler için artık faydalı bir silahınız var: Tohum bombaları! imkanmekan, SALT’ta düzenleyeceği atölyede, Japonya’da yaşayan çiftçi filozof Masanobu Fukuoka’nın doğal tarım teknikleri ile doğal tarıma geri dönüş önerileri arasında yer alan klasik killi toplardan üretecek. Bu toplar toprak, kuru kil, su ve tohum karışımından oluşuyor. Güneş altında biraz kuruttuktan sonra kent içinde uygun gördüğünüz yerlere atabilir veya bırakabilirsiniz. Kil, tohumların güneş altında kurumasını, uçup gitmesini veya fare ve kuş gibi potansiyel avcılardan korunmasını sağlıyor. Yeterli su killi yüzeyi geçtiğinde, tohumlar filizlenmeye başlıyor. Tohum bombalarında yaygın olarak hızlı ve zahmetsiz büyüyen çiçek tohumları kullanılıyor ama imkanmekan’ın atölyesinde farklı tohumlar da hazır bulundurulacak.

“Gerilla bahçecilik” yeni bir akım değil, kökeni 1970’lerin başına kadar uzanıyor. Kamusal alanda göz ardı edilmiş, kullanılmayan, atıl bölgelerin yakınında yaşayanların, bir şeyler yetiştirmek ve ekim-dikim amacıyla bu alanlara bir tür el koyması anlamına geliyor. Bazı gerilla bahçeciler geceleri gizlilik içerisinde hareket ederken, bazıları da hem yakın çevre sakinlerinin desteğini almak hem de yaratılan alanların mahalleli tarafından sahiplenilerek sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla gündüz çalışıyorlar. Kentsel alanlarda yenilebilir bitkilerin ekim-dikimi ve ürünlerin toplanması, gerilla bahçeciliğini yeni bir aşamaya taşıyor. Bu bağlamda imkanmekan’ın çalışmaları, İngiltere’de 1600’lerin ortalarında ortaya çıkan ve yenilebilir bitkilerin ekildiği ortak ve ücretsiz kullanılabilecek kamusal alanları savunan “The Diggers” grubuna gönderme yapıyor (The Diggers/Kazıcılar ile ilgili detaylı bilgi için www.guerrillagardening.org adresindeki kaynaklardan Lewis Henry Berens’ın 1906 tarihli yazısı incelenebilir). Günümüzde permakültür, sürdürülebilirlik, çevre ile uyumlu tasarım ve yaşam gibi konulardaki tartışmalara paralel olarak, bu meselelere ve gerilla bahçeciliğine duyulan ilgi de gitgide yaygınlaşıyor.

Evren Uzer, Şebnem Şoher, Okay Karadayılar ve Hakan Tüzün Şengün’den oluşan imkanmekan, 2007’den bu yana kamusal alanda küçük ölçekli müdahalelerin tartışılmasına aracı oluyor, projeler üretiyor ve kamusal alanda farklı ölçeklerde tasarım üzerine denemeler yapıyor. Tasarımcıları, kamusal alanda kamu yararı için yapılacak uygulamalar üzerinde düşündüren çalışmalar yapmaya teşvik eden atölyelerin yanı sıra kent içi uygulamaları da hayata geçirmeye çalışıyor. Bu çalışmalara 2009’dan itibaren kentsel kamusal yeşil alanların artırılması ve çeşitlendirilmesi üzerine yaptıkları gerilla bahçecilik ve kentsel tarım çalışmaları da eklenmiş. Tohum bombası atölyesi, kentlinin yeşil alanını geri alabilmesi ve kente müdahale edebilmesi için bir araç niteliğini taşıyor. Bu ve imkanmekan'ın aracı olduğu diğer müdahaleler, başarılı oldukları ölçüde taklit edilerek veya türetilerek kent genelinde yaygınlaşma potansiyeline de sahipler. Bkz: www.imkanmekan.org
"



Mayıs 31, 2011

ARTIK SAKSILANDILAR!

Üstte tohumdan yetişmeye çalışan kadife çiçekleri...
Altta pembeler... Balkon boyutlarının elverdiği en büyük saksılara geçirildiler...
Tek tük beyaz sinekler etrafta görülmüyor değil... Onlar için de saf arap sabunu suyla karıştırılıp püskürtülmek üzere yedekte bekliyor!

Mayıs 28, 2011

MAYIS BOYUNCA...

"Mevsim değişikliği" bu Mayıs ayı boyunca kendisini "bir türlü ısınamayan havalar" biçiminde gösterdi... O yüzden tohumdan fideye geçiş aşaması geçmiş yıllara göre daha yavaş oluyor...

Mayıs 18, 2011

Bill Mollison ile Figen YAnık Röportajı: "Patatesinizi Kendiniz Yetiştirin!"

""Permakültür"ün yaratıcısı Bill Mollison İstanbul'daydı...
Figen Yanık'ın röportajından:
"...Şu an pazara gitseniz, alacağınız her patatesten biri sizi öldürebilir. Çünkü bir patateste 18 farklı kimyasal ilaç var. Kendi patatesimizi kendimizin dikmemesi büyük bir kayıp. "
"...Şu anda soğanlarda 32 farklı çeşit kimyasal ilaç kullanılıyor, bu yıldan itibaren dışarıdan soğan almayacağız. Doktorum kendi soğanlarını bir çiftçiden alıyor. Geçenlerde çitfçi ona, 'Bu yıl 29 ilaç kullanmak zorunda kaldım,' demiş. Doktorum bir anda elinde ölümü tuttuğunu fark etmiş. Bu sayede soğan yetiştirmeyi öğrendi. Eğer yemek yemek istiyorsanız, ki başka bir alternatifiniz de yok, yiyeceğinizi yetiştirmeyi öğrenmelisiniz..."

Fazla söze ne hacet! Röportajın tamamı şurada!

BEYOĞLU'NDA TERAS_BOSTAN!

Sevgili üyemiz İrem ÇAĞIL (Sinek Sekiz Yayınevi) , Beyoğlu'nda bir binanın teras katında oluşturulmaya başlanan bostanı blogunda adım adım yayınlıyor:
Tıklayın:
"Şehrin Göbeğinde, Binaların Tepesinde Besin Yetiştirmek!"


Kutluyoruz bu girişimi...


Not: Bu arada bu binanın seçimi bir rastlantı mı?  Bu işin orada yapılmasında acaba binadaki kültür sanat etkinlikleriyle, bazı dost küratörlerle ve onların eşleriyle bir ilintisi var mı? ;) 
Kısacası, sevgili Defne'nin de yer sağlanmasında parmağı var mı acaba? diye merak etmedik değil!

Nisan 22, 2011

EVDE PEMBE DOMATES FİDESİ YETİŞTİRME...

Bugün tam olarak kaybedilip bulununca sevinilen "fakirin merkebi" deyimini somutlar haldeyim!
Önce blogspot.com'a artık yeniden erişilebildiğini farkettim, sevindim. Sonra Google Gruplar'daki PDA sayfasında iken bu olanağın çok zenginleştirildiğini farkettim. Daha çok sevindim. Hemen orada bir FORUM tartışma konusu açtım: "Evde Pembe Domates Fidesi Yetiştirme" !
Şimdi de bu yıl gene biraz geç başladığımız çimlendirme konusunda nasıl bir yöntem izlediğimizi görüntülemeye koyuldum.
Bu yıl bir değişiklik yapıp, çimlendirme kabı olarak, Balıkpazarı'ndaki Şütte'den aldığımız meze kaplarını kullandık! Kapları iyice yıkadıktan sonra altına ve kapaklarına delik açtık önce. Sonra toprakları koyduk. Sonra tohumları. Gece kapakları kapanınca yeterli korunma ortamı sağlandı...




Sonra hergün kapakları açıp, düzenli biçimde su fısfıslama faslı...
Bir hafta on gün geçti geçmedi, yeşil yeşil yukarı çıkmaya başladı tohumlar... (Daha doğrusu önceki yıllardan sakladığımız "domates çekirdekleri"! Bunu da her fırsatta tekrarlamakta yarar var, çünkü hala domates tohumunun aslında domatesin "çekirdeği" olduğunu farketmeyenler yok değil hani!)

Bu aşamadan sonra hızla boy atmaya başlayan fidecikler için şaşırtılma zamanı geldi...
Bunun için de malzeme olarak eski uygulamaların içinde en iyi sonucu veren "fide torbası" kullanıldı:

Şimdi durum bu merkezde... Fazla sulamıyoruz, çok güçlü ışıklara maruz bırakmıyoruz, tıpkı yeni doğmuş bebekler gibi...

NEYSE, EN SONUNDA!

Şubat 2011'den bu yana Blogspot.com'a konan erişim engeli (bkz. Bilgi Çağının Hukuku radyo program sayfası) nihayet kalktı ve blog içeriklerimizi düzenleme özgürlüğümüze yeniden kavuştuk.
Bundan böyle bu sayfada bu yılın evde pembe domates serüvenimizi paylaşmayı sürdürebileceğiz!

Şubat 27, 2011

"PDA" ALTINCI YILINA YAKLAŞIRKEN ...

Bu yılın Mayıs'ında, "Evde Pembe Domates Serüveni" ve ardından gelişen "P.D.A"; Pembe Domates Ağı altı yaşına basacak!

Geçen beş yıl içinde yola çıkarken amaçladığımız Türkiye'de yetişen "doğal pembe domates"e dikkat çekmek ve onu koruma konusunda hayli yol alındı...
Bu arada sayısı 3000'lere varan PDA üyesi tarafından "balkonda tarım" uygulaması yapıldı.
Yalnız, PDA Manifestosu'nun son maddesinde

"...Bunun için kendi aramızda yardımlaşırken tohumlarımızın genetiği ile oynanmaması, "terminatör" teknolojiler eliyle endüstriyel hale gelmemesi için pembe domates ağının genişlemesine çalışacağız!"

demiştik. Moda deyişle yeterince "farkındalık" yaratıldı! Ama şimdi bazı kuşkularımız da var. Çünkü "farkındalık"ın çok ötesinde bir pembe domates piyasası da oluştu. Pazara gelene kadar geçen süre ve yola dayanamadığı için köylünün üretmekten vazgeçtiği pembeler şimdi gene piyasada!
Lüks manavlarda mevsiminden önce ortaya çıkan ve tornadan çıkmış gibi birbirine benzeyen pembe domatesler, hatta "%100 de 100 ekolojik" pazarlarda seralardan getirilip, Ocak'ta Şubat'ta satılmaya başlanan "organik pembe domates"ler görmek mümkün artık... Çeşitli piyasalarda alınıp satılan ya da değiş tokuş edilen kimi pembe domates tohumları, endüstriyel olarak hazırlanıp, paketlenip satışa sunulan pembe domates tohumları, Internet üzerindeki kimi açık artırma sitelerinde satılan pembe domates tohumları görmek mümkün... Bu manzara iyi mi, kötü mü? Sevinelim mi yoksa daha da dikkatle mi bakalım? İster istemez ikinci yolu tutuyoruz.

Tarih:26 Şubat 2011... Pembe Domatesler... Yerseniz!

Öte yandan "PDA Manifestosuna uygun davranacağına söz verilmesi" koşulunu yerine getirip PDA'na üye olanlar içinden bile "aykırı" davranışlara girenlere rastlandı. Diğer üyelere ya da başka gruplara tohum satmaya ya da  endüstriyel üretimle pembe domates ticareti yapmak için bu ağı reklam aracı gibi kullanmaya kalkışmak gibi. Hele "Bunlar PDA tohumu" diyenlere de rastlanınca kendimize sorduk, "...biz ne amaçlamıştık, bunlar ne yapıyor?" diye...


Gelinen bu kesitte bütün bu gerekçelerle artık "evladiyelik doğal pembe domates" tohumlarının toplu gönderimlere malzeme yapılmasından vazgeçtik. Zaten eski üyelerimiz kendi tohumlarını elde edip sürdürüyorlar.  50 yıllık evladiyelik tohumlarıyla bu ağın oluşmasına vesile olan Hafize Nine ise artık aramızda değil. Baliç'ler onun bahçesinin yaşaması için ellerinden geleni yapsa bile... Gene onun tohumlarını sürdüren Metin Varol kendi tarlalarını bir süreliğine nadasa bıraktığı için o lüksümüz de artık kalktı... Bu yüzden onun tohumlarıyla yola çıkanlar ellerindekinin değerini iyi bilmeli...

PDA'na yeni üye olup da tohum isteyenlere gelince... İzmir ve Ankara gibi üyelerin birbirini tanıdığı yerlerde paylaşım sürüyor. Yöntemi de üyelerimiz kendi aralarında geliştirip uyguluyorlar. Sevgili Nail Sarı'nın İzmir'de yaptığı gibi... İstanbul'da da koordinatörük işlevi üstlenen arkadaşlarımızdan bazıları ve kimi deneyimli PDA üyeleri şu sıralarda benzeri planlar yapıyor. Basın sözcümüz Yeşim Güriş ve tam bir yararlı bilgi deposu dostumuz Ayşen Ertür, İstanbul'a, yeni üyelere mesaj vermeye hazırlanıyorlar.
Biz sessiz kalarak izliyoruz bu gelişmeleri. Pembe Domates Ağı'nın kendi kendini yönetmesini yani. Son aylarda aşırı iş yükü altında çalışan, çalışma temposu ve düzeni normale dönene kadar Koordinatörlük'ten ve "moderasyon"dan affını isteyen sevgili Nalan Cantav da öyle. Kendi kendini yöneten bir PDA görmek hepimizi çok mutlu ediyor...

Hazır uzun uzun lafa girişmişken yeni üyelerimize de bir iki ipucu verelim.
Artık yavaş yavaş çimlendirme zamanı geliyor. Sıcak iklimli yörelerde tam zamanı. İstanbul'da, Marmara'da da Mart başında tohumlar çimlendirme kaplarına girmeli. Bunu ilk kez yapacaklar için resimli rehberler PDA Ana Sitesi'nde! Keza farklı yörelerdeki uygulamaların da görülebileceği PDA Üye Web Günlükleri hep el altında...
Bu serüven bir balkonda başladı biliyorsunuz... Amaç kentte de doğal tarım yapılabileceğini görebilmek ve göstermekti. Yalnız balkondan balkona fark var ve bu başarınızı doğrudan etkileyecek bir husus. Şayet balkonunuz günde en az 6 saat güneş görüyorsa, çapı en az 40 cm. yüksekliği de 50-60 cm. olan bir kaç saksıyı barındırmaya elverişli ise orada pembe domates yetiştirebilirsiniz. Böyle değilse pembe yerine "cherry" ya da küçük saksılarda yetişebilen kırmızı domates türlerine yönelin. Bazıları da camekanla kaplı balkonlarda denemeye girişiyor. Camekanlı ise balkonunuz o zaman camları açmanız gerek. Bazı balkonlar da işlek taşıt trafiği olan caddeler üzerinde. Sevgili Münevver Eminoğlu söylemişti, "böyle yerlede egzos, mazot, v.s. kokabilir ürünler" diye. Öyle de oluyor gerçekten. Biz bunu aşmak için koruyucu torbalardan bir ölçüde yararlanmıştık.
Bu yüzden balkon deyip geçmemek lazım işte... Bahçeniz, tarlanız varsa o zaman olgunlaşan fideleri doğrudan toprağa dikeceğiniz için işiniz daha kolay...



İşte PDA altıncı yaşına yaklaşırken durumlar böyle böyle...
Hepinize bol hasatlı bir 2011 yazı diliyoruz...

Ocak 16, 2011

ŞUBAT'TA İKİNCİ BASKISI ÇIKIYOR: "TÜRK TARIMININ BİLİNÇLİ YOKEDİLİŞİ"

Gazeteci Yazar Serpil Özkaynak'ın "Türk Tarımının Bilinçli Yokedilişi" başlıklı kitabının ikinci baskısı Şubat 2011'de (öncelikle Kabalcı'da, D&R'de, Beyaz Adam'da ) satışa çıkacak!
Özkaynak bu kitabı hakkında şöyle diyor:
"... zaten amaç, tarımın sorunlarını daha fazla insana duyurabilmek değil mi? Kitabın birinci baskısı 3 yıl önce yapılmıştı. Hoş, aradan geçen zaman içinde sorunlarda pek bir şey değişmedi. İkinci baskı için kitapta bir değişiklik yapmadım... Onun yerine, 2010 baskısına önsöz yazdım ve burada son 3 yıl içinde neler olup bitti, özetledim. Hatta bu özeti de Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Ahmet Atalık ile birlikte yaptık!"

Kitabın içeriği şu bölüm ve konuları içeriyor:

  • Atatürk Ne Dediyse, Tersi Yapılıyor
  • Büyük Suçlama: Tarımı Tarım Bakanı Bile Kurtaramaz
  • AB'den Türk Çiftçisine: Sen üretme, al parayı!
  • Yabancılar Ne Derse, O Yasalaşıyor IMF'in elinde oyuncak olduk!
  • Türkiye'yi Gerileten İlerleme Raporu
  • ABD'nin Her Tarım Hamlesinden Nasibimizi Aldık
  • Tohum Savaşını Türk Çiftçisi Kaybetti
  • Türk Çiftçisini "fişliyorlar"
  • Yöresel Toprak Ağaları Yerine Toprak Holdingleri
  • Tarımı Önce Hormonlayıp Sonra Organikleştirdiler
  • Nerede O "pamuk üretim devi" Türkiye? Pamuk elimizden uçuyor!
  • Şeker Fabrikasını bize sat, Karını Hazineye Bağışlayalım!
  • Buğdayı "kuraklık" değil, "vurdumduymazlık" vurdu!
  • Türk pirinci ABD'ye teslim!
  • Tütüne kıyıyorlar
  • Çayın da Tadını Kaçırdılar
  • Fındığın Var, Derdin Var!
  • Zeytin Dalında Kurudu
  • Sebze ve Meyvede Sistem Değişmiyor Köylü Üretiyor, Aracı Kazanıyor
  • Süt Üreticisi de Tüketicisi de Mutsuz
  • Etin Kilosu Maliyeti Karşılamıyor
  • Topraksız Tarım: Arıcılık
  • Bölgeler ve Sorunları
  • Sulama Projeleri Yıllarca Engellendi
II. Kısım
  • Tekel Özelleşecek Reji Geri Gelecek
  • Bağımsızlığın Bittiği Nokta Reji
  • Sanki IMF'nin Osmanlı Şubesi: Düyun-u Umumiye İdaresi
  • Paranın Gücü: Rotschild Ailesi
  • İmparatorluk İçinde İmparatorluk
  • Osmanlı'nın ekonomisi nasıl çöktü?
  • Reji'den Ders Almayan Liberal Saflık: Ali Paşa'nın Vasiyeti
  • TEKEL'in gerçek değeri
EK:1   Bazı İllerin Tarıma Yönelik 2007 Değerlendirme Raporları
Ek 2   TZOB'nin Tarım ve Gıda Fiyatlarıyla İlgili Son Gelişmeleri Değerlendirmesi
Ek 3:  TZOB Genel Bşk. Şemsi Bayraktar'ın Süt Sektör Değerlendirmesi Basın Toplantısı Konuşma Metni
Ek:4   Atatürk'ün Ziraat Bankası'na çizdiği yol

ISBN: 978-605-5622-37-4
2. Basım Aralık 2010
Billdik Basın Yayın Dağıtım - www.yayinb.com

Ocak 15, 2011

BİTKİ PASAPORTU

BİTKİ PASAPORTU SİSTEMİ VE OPERATÖRLERİN KAYIT ALTINA
ALINMASI HAKKINDA YÖNETMELİK

Amaç
             MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; zararlı organizma taşıyıcısı olabilecek bitki, bitkisel ürün ve diğer maddeler ile bunları üreten, ithalatını ve ticaretini yapan ve depolayanları kayıt altına almak, bu materyallerin hareketlerini izlemek, herhangi bir zararlı organizmaya rastlanması durumunda kaynağı bulunarak gerekli tedbirleri almaktır.
 Devamı: 12 Ocak 2011 tarihli, Resmi Gazete'de!

Aralık 30, 2010

2011'e GİRERKEN...

Tüm PDA Üyelerine mutlu, sağlıklı, verimli bir yeni yıl diliyoruz...

Aralık 20, 2010

Crop Diversity Topics no.24 2010

A decade ago, internet mania coursed through the world’s equity markets. For a brief time, Cisco, a maker of internet routers and switchers (does anyone really know what they do?) had the highest market value of any company in the world. Stock markets wobbled with intoxication in a huge and historic investment bubble. The pop was inevitable. So was the hangover.

Today we have a genebank bubble. Someone needs to say it. The message will not be welcomed, just as warnings of the internet bubble were derisively dismissed while the bubble and the risk grew larger and larger.

What’s a genebank bubble and what evidence do we have of one?

Devamı:


Crop Diversity Topics no.24 2010:

Ağustos 30, 2010

100 Ways to Use a Tomato | Endless Simmer

100 Ways to Use a Tomato | Endless Simmer:
Sonu yok gerçekten! Yeter ki doğru domateslerimiz olsun!

Ağustos 12, 2010

TUTALARA BİYOLOJİK SİLAH: 3 BÖCEK

"Closterocerus Clavus", "Bracon Didime" ve "Ratzeburgiola Cristatus"... Bunlar bu yıl ciddi tehdit oluşturan Tuta Kelebeği ya da Domates Güvesi ile de doğal yoldan mücadele eden 3 böcek.

MKÜ Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Miktad Doğanlar,  tarım ilaçlarının kullanılmadığı MKÜ Araştırma Enstitüsü'ne ait domates seralarında çeşitli parazitlerin zararlıya yöneldiğini tespit ettiklerinin ve yüzde 70’lere varan düzeyde "yok edici" etki gösterdiklerini belirtmiş...

Radikal'deki haberin ayrıntıları şurada!

Ağustos 09, 2010

Ahmet ÖRS:- En iyi yerli yemek blogları

Ahmet ÖRS bugünkü Sabah /Pazar'da yazmış: "En iyi yerli yemek blogları"

pembedomates.blogspot.com
İlk tanıştığım bloglardan biri 'Pembe Domates Ağı' idi. Genleriyle oynanmış, tatsız, kokusuz domateslere mahkûm olduğumuz bugünlerde pembe domateslere gönül vermiş kişilerin ortak blogunu okudukça, damağımda bu nefis domatesin zarif lezzetini, aromalarını hissettim. Pembe domates grubunun kendi aralarında yaptıkları tohum alışverişine, bu meyveleri organik koşullarda yetiştirmek için gerekli doğal yöntemler hakkında bilgi ve deneyim paylaşımına hayranlık duydum. Önce blogu sayesinde tanıştığım pembe domatesler artık favorim. Organik pazarlarda bulabildikçe alıyor, çocukluğumun incecik kabuklu, neredeyse çekirdeksiz ve sulu o nefis domatesleri mütevazı soframı bir ziyafet ortamına dönüştürüyor.

Ağustos 03, 2010

Güngör Uras dikkat çekiyor: Tuta Kelebeği!

Bugünkü Milliyet'te Güngör URAS "tuta kelebeği"ne dikkat çekiyor:
"Tarla Domatesi Yemek Hayal Oluyor!"

Bu da aynı gazeteden bir başka domates haberi:
"Bir kilo ağırlığında domates yetiştirdi!"

Temmuz 13, 2010

APARTMAN TARIMI


Toprakla bu yeniden kavuşma, çok yeni olmayan balkonda saksı yetiştiriciliğinin yeni bir dönemi. Çicek yetiştirmenin ötesine geçen, saksıda doğal sebze veya meyva yetiştirme uğraşı... Bu tarz bir yetiştiricilik, büyük ölçüde cesaret, inat ve sevgi ile yürütülmekte...

(Devamı

 

Bu da Sahrap Soysal'dan :

Siz de meyve ve sebzelerin kendilerine has tatlarını yitirdiklerini düşünenlerden misiniz? Yanıtınız evetse, balkon ya da bahçenize maydanoz, dereotu, nane ekmenin yollarını aramaya başlamışsınızdır bile...

"Pembe Domatesler"

Haziran 09, 2010

"TOHUM KATEDRALİ"

Zeynep Uygun yollamış:

"Bitkilere ihtiyacımız var"!

Tohum Katedrali World Expo 2010 fuarında Birleşik Krallık’ın fuara katıldığı standın adı... Ziyaretçilerine basit bir mesaj veriyor: "Hayatın devamı için bitkilere ihtiyacımız var." İnsanların teknolojik yenilikler içinde kendilerini kaybettiği bir ortamda doğa ile ilgili bir mesajın fütüristik bir tasarım içinde verilmesi etkiyi en üst seviyeye çıkarıyor.
Tohum Katedrali | Haberler | Mimari || Mimari Platform

Nisan 05, 2010

SAYIN PDA ÜYELERİNE ve İLGİLENEN HERKESE...

Geçtiğimiz hafta sonu Şişli Ekolojik Pazarında "Emanetçiler Derneği, Fikir Sahibi Damaklar ve Pembe Domates Ağı temsilcileri envai çeşit sebze tohumunu ücretsiz olarak dağıttı, tohumlar konusunda sohbet etti ve Tohum Ağı konusunda bilgi verdi."  diye haberler yayınlanmakta...
İlk bakışta çok olumlu bir işbirliği ve onun tezahürü gibi görünüyor, öyle değil mi?

"Fikir Sahibi Damaklar"ın bu konudan haberi olmadığını bu sabah öğrendik. "Pembe Domates Ağı" da orada değildi. Bir takım pembe domates tohumları dağıtılmış olabilir, bizimle, PDA ile bu olayın hiç bir ilgisi yoktur! Bizim kime ve nasıl tohum verdiğimizi en iyi siz sayın PDA Üyeleri bilir.

Bu vesile ile sayın PDA üyelerine ve konuyla ilgilenen herkesle şunları tekrar paylaşma gereğini duyduk:

  • Bizler elimizdeki evladiyelik ("heirloom") pembe domates tohumlarını karşılıksız olarak 2006'dan bu yıla kadar paylaştık. Ama bunu yaparken öyle isteyen herkese değil, yalnızca kimliğini belirtip, PDA Manifestosu'na uygun davranacağına söz verenlere, yani "PDA üyeleri"ne dağıttık. (Zaten bu yıla ayrılan tohumlar da bittiğinden ve üyelerimize açıkladığımız birtakım başka nedenlerden dolayı) 2010 yılı da bu işi son kez yaptığımız yıl oldu. Bundan sonra bu ortamda ve grup haberleşme ağımızda yalnızca bilgi ve deneyim paylaşacağız...
  •  PDA eliyle paylaşılan tohumlardan elde edilen yeni tohumları bundan böyle üyelerimiz dilediği gibi kendi dostlarıyla paylaşabilir. Onlara güveniyoruz, çünkü onları verirken zaten Manifesto'ya uygun davranacaklarını biliyoruz. Hiçbir PDA üyesinin kalkıp da Monsanto'ya, İsrael ilintili GDO laboratuvarlarına, hatta daha önce de talepte bulunduklarını bildiğimiz kimi süper marketlerin ürün geliştirme departmanlarına bu tohumlardan vereceğini, ya da s a t a c a ğ ı n ı hiç sanmıyoruz, buna ihtimal dahi vermiyoruz.
  • PDA "Fikir Sahibi Damaklar" dışında hiçbir oluşum ya da örgütle işbirliği içinde de değildir. 2006 yılında Buğday Derneği'nin başlattığı Tohum Ağı Projesinde sadece bilgi paylaşımı bağlamında yer aldık. Türkiye'de nerelerde doğal pembe domates yetiştirildiği, kent tarımında pembe domatesin evlerde, balkonlarda nasıl yetiştirilebileceği gibi konularda bildiklerimizi paylaştık. Ancak bu projenin denetimi/yönetimi bir başka derneğin eline geçeli beri bu projenin de içinde olmamayı tercih ettik. (*)

Bu nedenle nerede ve nasıl olursa olsun ortalıkta "PDA Tohumu" diye dolaşan pembe domates tohumları görür ya da duyarsanız, biliniz ki bizimle hiçbir ilişkisi yoktur.

Ayrıca "PDA - Pembe Domates Ağı" unvan ve logosu yasal koruma altında olup, bizim adımıza veya bu adı kullanarak tohum alıp verenlerden bizi haberdar ederseniz seviniriz...
*****************************************************************

(*) Neden her yerel tohuma sahip çıkışa kuşku ile bakılması gerektiği hk. mesela bakınız: 
http://pembedomates.blogspot.com/2006/06/oregonda-trk-pembeleri-yeni-kaynaklar.html

Şubat 04, 2010

FİKİR SAHİBİ DAMAKLAR, ETİKET HAFİYELERİNİ ÇAĞIRIYOR!

Sevgili Defne yazmış:



...ilisikte 15 Subat Pazartesi ve 21 Subat Pazar gunleri !f Istanbul 9. AFM Uluslararasi Bagimsiz Filmler Festivali kapsaminda gerceklestirecegimiz etkinliklerin basin bultenini bulacaksiniz. ayrica www.fikirsahibidamaklar.org/basin/ link'inde de bir basin dosyasi olusturduk. 

gidadaki kirlenmenin ozellikle ve oncelikle GDO uzerinden konusuldugu bugunlerde, kavradigimiz yegane gercek: meselenin mevzuata birakilamayacak kadar onemli oldugu oldu. gidamiza, herkesten once biz tuketiciler sahip cikmak mecburiyetindeyiz. 

toprak anaya sahip cikmanin yolu, sehirlerden, supermarket raflarindan geciyor. sehirli tuketicinin satin almakta oldugu gidayi yakindan tanimasi gerek.

bu amacla kurguladigimiz kampanyamizin bilgisini uygun gordugunuz kisi ve kurumlara ileterek cabamiza destek vermenizi rica ediyor, konuyu ilginize sunuyorum.

sevgilerimle,
D.

Aralık 30, 2009

2010'a GİRERKEN...

2010'a girerken Pembe Domates Ağı'nın tüm üyelerine mutlu, huzurlu, sağlıklı, verimli, keyifli günler,
haftalar, aylar... diliyoruz...