Temmuz 08, 2008

"KENE" KONUSUNDA ÖNEMLİ BİR YAZI ve "BİR ÇİFT SÖZ"

Sevgili Emine YALÇIN, kene konusunda Doğa Gözcüleri Derneği kurucu üyesi Sayın Asaf Ertan'ın yazdığı aşağıdaki metnin PDA ile paylaşılmasını istiyor... (Bu arada Derneğin web sitesinde "Bir Çift Sözümüz Var Sizinle Paylaşacak" başlıklı belge de eminiz PDA üyelerini yakından ilgilendirecek...)

KENE ISIRMASI – KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞLİ HASTALIĞI ve KUŞLAR

Haziran 2008

Ülkemizde üç yıldan beri özellikle İç Anadolu’nun kuzey bölgesi kırsalında görülen ve kene ısırması sonunda ölümlere yol açan bu hastalıktan korunmanın en etkili yöntemi hastalık nedenini ortadan kaldırmaktır. Mücadelenin, kırsal kesimde çevreyi ilaçlamaktan geçtiğini ileri süren ve amaçları sadece çevreyi kirleterek para kazanmak olan ve düşüncelerinin bilinçli mi yoksa bilinçsizcesine mi olduğu kestirilemeyen kişilerin eline bırakılması kadar acizane bir çözüm olamaz. Bu konuda İstanbul Veteriner Hekimler Odası da bir bildiri yayınlamıştır.

Çevrenin ilaçlanması sırasında faydalı faydasız, zararlı zararsız ve henüz işlevini tanımadığımız nice canlının yok edildiğini biliyoruz. Yokedilmeye çalışılanların ise yıllardır yapılan ilaçlamalardan istediğimiz ölçüde etkilenmediğini de görüyoruz. Sürdürülen mücadelelerin bir kısır döngü biçiminde yaşandığı bu ortamda nice canlının getireceği faydayı bilmeden yok etmek cinayettir. Çevreyi ilaçlama cinayetlerine bir son vermeden insanların sağlıklı yaşaması mümkün değildir.

Doğanın kendi içinde milyonlarca yılda ortaya koyduğu bir ekoloji gerçeği varken ve bu gerçeği bilim yoluyla biraz aklı çalışan hemen herkesin öğrenebildiğini bilmemize rağmen hâlâ gözümüzün önünde olan bu ekolojik mücadeleyi düşünmemiş olmamız hayret verici bir durum. Söz konusu hastalığın ülkemizde görülmeye başladığı üç yıl öncesinde korumacıların dile getirdiği “kuş avcılığı yasağı” keneyle yapılacak en etkili mücadele biçimidir. İki hafta önce basında özel olarak yetiştirilen sülünlerin doğaya salındığı ve bu kuşların besin çeşitlerinin arasında kenenin de bulunduğu belirtilmişti. Bıldırcın, sülün, keklik, bağırtlak, güvercin, üveyik gibi orta büyüklükteki kuşlarla, kuyrukkakan türleri, örümcekkuşu türleri, taşkuşu türleri, kızılkuyruk türleriyle ismini saymadığım nice kuş türü kene ve benzeri böcek, sinek, örümcekler ve bunların yumurtaları, larvalarıyla beslenirler. A.Ü. Fen Fak. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Barbaros Çetin de aynı bilgiyi desteklemektedir. (Bak: 6.6.08 Hürriyet Gazetesi) Dağı taşı ilaçlayarak bu kuş türlerini de kelaynaklar gibi yok edersek, daha çok kene ısırığı kurbanını toprağa verirken milyonlarca lirayla da kendimizi zehirleriz.

Yukarıda sayılan kuş türlerinin her türlü avcılığının derhal ve kesin biçimde yasaklanması en ucuz ve sağlıklı önlemdir. Bu önlemle birlikte önce hastalığın en yoğun olduğu bölgeden başlayarak vatandaşları korunma konusunda tek tek aydınlatmak gerekmektedir ki kanımızca kamu hâlâ kene ısırdığında ne yapacağı konusunda bir bilgi karmaşası içindedir.

Kuş avcılığının sona erdirilmesi kararını alacak bir Çevre ve Orman Bakanlığı bu kararıyla ülke tarihine geçecek bir etkinliğe imza atmış olacaktır. Ayrıca söz konusu hastalığın sadece ülkemizde değil komşu ülkelerde ve kıtalarda yaşayanlara bulaşmasını da kısmen engelleyerek tüm insanlığa hizmet etmenin şerefine ulaşacaktır.

Asaf Ertan

Doğa Gözcüleri Derneği kurucu üyesi

Temmuz 06, 2008

BU YAZ...


Bu yaz bu web günlüğüne herzamanki sıklıkta yazamıyorum... Bunun nedenlerinin başında PDA'nın artık ele avuca gelen, gerçek bir toplumsal ağ kıvamını kazanmış olması geliyor... Üyelerimiz GoogleGruplar'daki PDA iletişim ağına sorunlarını yazıyorlar. Şıp diye cevaplar yağıyor. Üstelik geçen yıllarda zaman zaman rastlanabildiği gibi -kimyasallara uzanan mücadele yöntemleri örneğin!- gelen cevaplar arasında bizi tedirgin edici hiç bir şey yok! Dolayısıyla içimiz rahat. Geçen yıl kazandığımız uzman üyemiz Sibel Karanfil harika cevaplar rekoru kırmakta...

Şu sıralar en çok pembelerin aşırı sıcaktan nasıl korunacağı tartışılıyor. Saksıların üzerine tente germekten sözediliyor. Malçlama ("mulching") da bu bağlamda işe yarayabilir. Bunun için yandaki PDA arama motoruna "malç" yazıp bakarsanız bu blogdaki bilgilere topluca ulaşabilirsiniz.

Diğer nedenler de önemli. Bir kere tozlu, egzoslu, şöyle, böyle diye mevcut balkona bir sürü laf ettik. Derken aynı cadde üzerinde, tozdan egzostan daha uzak ama bu sefer de varolandan daha küçük balkonları olan bir eve geçtik. Hani şu "Fransız balkon" denen türden. Bu balkonlar pek estetik olmakla birlikte "kentte tarım" heveslerine de pek "Fransız kalıyorlar" doğal olarak. Dolayısıyla bu yaz sınırlı sayıda saksıya göre çimlendirme yapmak zorunda kaldık. Üstelik geçen yıla göre hayli geç bir zamanda bunu yaptık. Şimdi fideler ancak saksılık hale geldi, bu hafta onların da taşınması yapılacak. Bu arada Baliç'ler Hafize Hanım'ın geçen yılki pembelerinin çekirdeklerinden evlerinde yetiştirdikleri saksılardan birini bize armağan ettiler ve nohut büyüklüğünde bir yeşil/pembe meyva yeni evde bizi neşelendirdi.

Bu yaz "Buraya daha az yazma"nın bir diğer nedeni de 2006'da yaptığım hukuk tezimi Türkçe'ye çevirip, burada yayınlanacak bir kitap haline getirmekte olmak! Taşınma v.s yüzünden hayli geciken bu işi artık tamamlamak zorundayım. "Pembe domatesle ne ilgisi var?" demeyin, var ilgisi! Şimdi baktım da 11 Haziran 2006'da Tansug web günlüğüne girdiğim içerikte bu tezle ilgili olarak "Keşke pembe domatesler ile bu konuyu örtüştüren bir çıkış noktası yakalayabilsem. O zaman bu yükü çok daha keyifle taşırdım..." demişim. O nokta, web günlükleri ya da "blog" oldu sonunda. "Bloglarla ilgili hukuki sorunlar" daha doğrusu. PDA'nın bir işlevi de üyelerini aynı zamanda bir "blog" sahibi kılmak değil mi? Şimdi teze Türk hukukundaki durumu da eklemeye çalışıyorum...

İşte durumlar böyle Tansuğ cephesinde... Bir fırsat yaratıp şu rehberlere yeni edinilen bilgi ve deneyimleri de eklemek lazım. Ayrıca sevgili Sevil Albayrak'ın taslak olarak hazırladığı PDA portalini de artık hayata geçirmek...

Bloglar dar geliyor artık, öyle değil mi?





Haziran 17, 2008

ŞU ANA KADAR HERŞEY İYİ GÖZÜKÜYOR...

Haziran ortalarına geldik... Geçen yılın Haziran arşivine baktım da geçen yıl bu sıralarda daha çok mekanik korumadan sözedilmiş. Bu yıl da şu ana kadar ortaya çıkan sorunların en başında yapraklara dadanan küçük böceklerle ilgili... O yüzden delikli koruma torbaları böcekler konusunda da bir dereceye kadar etkili olabilir... Bu yılın serüveninde göze çarpan en güzel olgulardan biri de böceklerle ilişkide ve onları uzakta tutma yolları konusunda önerilen yöntemlerin "doğal"lığında!
Bu da PDA Manifestosu'nun çok iyi algılandığının bir kanıtı...
"Çiçek açıp çiçek dökme" konusu, Temmuz 2007'de gündeme gelmiş. Bu yıl sıcak bölgelerde çiçeklenme daha erken olduğu için bu konuda da yakınmalar oldu. Ama üyemiz Sibel Karanfil buradaki "çiçek dökme ve gergin yetiştirici ilişkisi" konulu içeriği farkedip, PDA ile çoktan paylaştı ki bütün bunlar bizi çok sevindiriyor...
Emekler boşa gitmiyor kısacası... Yeter ki küresel ısınmanın etkileri pembelerden uzak olsun...
Ne diyelim...

Mayıs 17, 2008

FİDELERİ ŞAŞIRTIRKEN...

-Bu içerik, daha ziyade yeni PDA üyeleri için!-

Şu sıralar hemen herkesin tohumu çimlendi ve fide olma yolunda. Bu aşama, işin en zevkli ve görece olarak da "en kolay" faslı aslında. Yine de bu aşamada en çok dikkat edeceğimiz nokta, "gövde" olmalı. Çimlenen tohumları fide kaplarına alırken, gövdeyi çok fazla açıkta bırakmayın. "Yapraklar toprağa değmeyecek kadar" toprağın içinde kalsın. Sonradan çok uzamışsa da bir biçimde toprakla kapatın...

Tohumlar çimlendi, ilk 4-5 yaprak çıkana kadar bekledik, fide kaplarına aldık, "e şimdi ne zaman bahçeye ya da asıl saksılara ekeceğiz?" diye telaşlanmayın. Acele etmeyin. Asıl yerine gitmeleri için gövdenin bir kurşun kalem çapını almasını bekleyin. Bu arada sıkıştırılmış karton fide kapları ya da hiç tavsiye etmemekle beraber "plastik" kaplar dar gelecektir. Birincisinde kökler kaptan dışarı çıkıp büyümeye devam edecek, ikincisinde dışarı çıkamayacağı (ya da sadece kaptaki su deliklerinden dışarı çıkmaya çalışacağı) için bitki sıkıntıya girecektir. Yapraklarda kıvrılmalar, sararmalar da böyle bir durumda görülebiliyor.
Bu yüzden geçen yıl bir alternatif malzeme olarak "fide torbaları"nı denedik ve sonuç mükemmel oldu. Bu torbalardan edinip önce az miktar toprakla ve torbayı dışa kıvırıp ufaltarak, fideyi geçirin. Gövde uzadıkça toprak takviyesi yapar, kenarları biraz daha yukarı çekersiniz. Bitki iyice gelişip serpilinceye, gövde çapı en az 1 cm. oluncaya kadar...
Bunu anlatmanın en iyi yolu göstermek tabii. O da burada.!!!

PDA içinde bilgi paylaşımı konusunda mevcut kaynaklar ve buradaki "PDA özel arama motoru" (sağ panelde) ve "Arşiv"in hizmetinizde olduğunu hatırlatalım... 2006 ve 2007 Mayıs'ına tıklarsanız, o ay neler yapılmış, neler paylaşılmış,"domates olgunlaştıma torbası" dahil ne malzemeler kullanılmış görebilirsiniz. Siz de kendi web günlüklerinize kendi çözümlerinizi girdikçe gelecek yıl hep beraber bir çevrim içi PDA Ansiklopedisi oluşturabiliriz!

Mayıs 15, 2008

BİR DURUM SAPTAMA...

Bu yıl biraz gecikmeli olarak o da sadece Hafize Baliç pembelerinin bizim balkon versiyonundan olup, geçen yıl bizim balkonda meyva verebilen "tek pembe"nin tohumlarından 24 Nisan'da ekim yapmıştık... (Bir miktar da aynı balkonda bir mevsim ürün veren "organik cherry"lerin tohumundan...)

1 Mayıs'taki durum: "Cherry"lerin hemen hepsi filizlendi. "Pembe"ler de. Ama pembelerden sadece 3-5 adedi...

Google Gruplar'a erişimin engellenmiş olması yüzünden PDA içindeki iletişimin de kesintiye uğraması çok canımızı sıkıyor... Neyse farklı bağlantıları olan üyeler grup içi yazışmayı sürdürebiliyorlar. Bizim bağlantı sansürlü olanı! O yüzden örneğin, "fidelerimi kuşlar yedi, ne yapayım?" diyenlere, "şuraya bakın" diyemiyoruz... Ya da "erkenden dışarı çıkartmayın"!
(Bu konuda bu blog içeriğinden yararlanmak için sağdaki Rehber'ler ve PDA Arama Motoru hayli işlevsel aslında...)

Bu arada özel sektör de balkonda organik tarım eğilimlerini değerlendirmeye başladı!
Bunlardan bir tanesi "Pencere Önü Bostanları" markasıyla pazarlanmaya başlanan bir ürün...
Tohumların ne kadar "organik" ya da "doğal" olduğu ayrı bir konu ama yaklaşım sevimli...

Yakında birileri bizim pembeleri de ticarileştirmeye kalkışır mı acaba dersiniz?
Aman ha, "PDA 2007 Manifestosu" bunun için var!
Doğallığını korumaya kararlıyız bu tohumların, endüstriyelleşmesine asla izin yok!
PDA üyelerinin bu konuda çok dikkatli olmaları gerektiğini bir kere daha hatırlatalım...