Aralık 31, 2008
Aralık 24, 2008
ARALIK BİTERKEN...
Aralık bitiyor... Yeni yıla girerken, bizim balkon pembelerinden biri yeniden yapraklandı... Şimdi hava karladığı için onu içeri aldık. Bakalım ne olacak!
İnsan sevinemiyor "erken öten horoz" misali ortaya çıkıveren bu yapraklara... İklim değişikliği yüzünden şaşıran bitkiye karşı içten içe bir mahcubiyet, bir suçluluk duygusu egemen oluyor insana...
Tüm üyelerimize ve buraya gelip bunları okuyanlara şimdiden mutlu yıllar...
Gönderen A.T. zaman: 17:15 0 yorum
Kategori: balkonda domates, iklim değişikliği
Kasım 27, 2008
"PDA"; "Dünyayı Kurtaranlar"a Dahil Edilmiş de Haberimiz Olmamış!
"NTVMSNBC"nin "Yeşil Ekran"ı PDA'dan şöyle sözetmiş:
Tevekkeli son haftalarda yine çok değerli yeni üyelerimiz oldu, demek ki bu yayını okuyup gelmişler. Hoşgelmişler.
Aynı yayını gören TRT İstanbul Radyosu Karşı Kıyı programının yapımcısı Esin Yolçınar da bugün bizi canlı yayına davet etti. Anlattık TRT'mize pembeleri ve P.D. Ağı'mızı...
Ne diyelim, Yeşil Ekran'a teşekkürler!
Gönderen A.T. zaman: 15:29 0 yorum
Kategori: balkonda domates, basında PDA, Yeşil Ekran
Kasım 21, 2008
SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM FİLMLERİ FESTİVALİ'NDEN, BADEMLİ ve KONYAR'A...
İstanbul'da Sürdürülebilir Yaşam Filmleri Festivali başlıyor...
Bu konu bizim PDA içinde de çok ilgi çekti... Üyemiz Sayın Melek Saygın, "Festivaldeki Kutsal Tohumlar filmi, bana birilerini hatırlattı... (bizi ve PDA'nı onurlandırmış burada!) ....iyiyle-kötünün mücadelesinin hiç bitmeyeceğini düşünüyorum. Film 27 kasım 12.40'da, gidebilen olursa paylaşımları bekleriz. " diye bir mesaj yollamış bu sabah. Bu mesaj üzerine festivalin "Filmler" sayfasına bir daha baktım. "Kutsal Tohumlar"ın yanısıra mesela "Ağız Devrimi" de PDA'nı çağrıştırıyor:
"Ağız Devrimi" organik ürünleri tüketmenin önemini vurgularken hem eskiyi, hem de zamanımızı hicveden 4.5 dakikalık bir canlı-aksiyon parodisi... ...ağızlar ne yiyeceklerini ve hangi yiyecekleri yemeyeceklerini bir "mouthifesto" (devrimci ağız manifestosu) ile deklare ediyorlar: trans yağlara, genetiğiyle oynanmış gıdalara, tarım ilaçlarına, sentetik ve yapay katkı maddelerine HAYIR!"
Keza "ŞEYLERİN HİKAYESİ", "Permakültür" kavramını tanıtan "YERKÜRENİN BAHÇIVANI" da kaçırılmaması gerekenlerden... Bu festivali düzenleyen, "Permakültür"den yola çıkarak bir arayagelen, "Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi" kurucuları Pınar, Filiz ve Tuna'yı; PDA'na davet etmeli. İçimden bir ses onlarla PDA arasında sinerjik bir iletişim doğabileceğini söylüyor... Yalnız, şu "sürdürülebilirlik" sözcüğünün son yıllarda çift yönlü, yani, çıkarları kurdukları düzenin böylece sürüp gitmesinden yana olan endüstriler ve politika belirleyiciler tarafından da -hem de seve seve- kullanılmakta olduğuna nasıl dikkat çekmeli? İçi boşaltılıp, başka amaçlarla kullanılan diğerleri gibi, örneğin "yönetişim" gibi... Acaba şu bağlantı işe yarayabilir mi?
Biz "Permaculture" ya da "Permakültür" ile ilk kez 2006'da karşılaşmıştık... Bu vesile ile rahmetli Raci Bademli dostumuzun "Kültür Zinciri Mühendisliği"ni burada yine anımsamak gerekiyor belki de. Prof. Dr. Raci Bademli, kültürün “elle tutulamayan” şeyleri de içerdiğini vurgular ve “bir bütün olan kültür zincirinin kırılmaması” gerektiğine dikkat çekerdi. Bademli, belki de bir “kültür zinciri mühendisliği” disiplininin gelişmesi gerektiğini, bir tür “kırsal yaşam bilgeliği” diye adlandırılabilecek bu “elle tutulamayan” kültürün genç kuşaklara aktarılmasında, ülkemizde “genetik bir sıkıntı” yaşandığını söylerdi... Bu konuda daha önce şurada, ÇEKÜL'de, ve daha bir çok yerde sözedildi, o güzel insanın gerçekleştiremeden gittiği bu projesinin ve diğer yaptıklarının unutulmaması için... Hatta PDA oluşurken, O'nun "zincir" dediği şeyin tarımla ilgili bir halkasını, Bafralı bir çiftçinin sütle sulama yaptığı haberinden sonra yakalamış ve halkanın 2100 yüzyıl önceye, Vergilius'a kadar uzandığını görmüştük...
Sonra daha neler gördük... Zincirin günümüzdeki halkası çitfçileri bekleyen "akılalmaz" düzenlemeleri...
Bütün bunları anımsamak, bu sabaha hem heyecan, hem hüzün katıyor...
Bütün bunları yazmaya yol açan şey Sayın Saygın'ın mesajındaki, PDA'nın ortaya çıkışının "insanların hayatta kalmalarını sağlayan bir içgüdüden kaynakladığı" düşüncesi mi yoksa?
O "içgüdü"nün "bilinç"le takviye edilmezse bir işe yaramayacağı kaygısı belki...
Haydi yine de -O güzelim filmlere ek olarak- "pembe" bir haberle bitsin bu yazı!
Sevgili üyemiz Rasim Konyar'ın, 29 Kasım'da, İstinye Park'ta "Alşimist Formlar" başlıklı heykel sergisi açılacak, İstanbul'daki üyelere duyurulur!
Gönderen A.T. zaman: 11:03 0 yorum
Kategori: Çiftçilik Sanatı, PDA, Permakültür, Raci Bademli, Rasim Konyar, tohum, Tohumculuk Yasası
Ekim 28, 2008
85. CUMHURİYET BAYRAMINI ÖZGÜRCE KUTLAYAN PEMBELER!
Son 4 gündür Blogger.Com'a Türkiye'den erişim engellenmişti...
Bugün durumun vehametini "idrak" edip, yasağı kaldırdılar...
Böylece 29 Ekim 2008'e girerken yandaki selamlamayı buradan bütün PDA Ailesi ile ve ifade özgürlüğü dahil, temel hak ve özgürlüklere sahip bir "ulus", saygın ve çağdaş bir "Cumhuriyet" olmanın değerini bilen herkesle paylaşabiliyoruz...
Nice 29 Ekim'lere...
Gönderen A.T. zaman: 16:04 3 yorum
Kategori: balkonda domates, blog, ifade özgürlüğü, PDA web-gunlukleri /blogları
Ekim 24, 2008
2008 EKİM AYI BİTERKEN 2 PEMBE DAHA!
Aşırı sıcaklar bitip de azıcık güneşli günler görünce bizim üç yıldır aynı semtte, aynı atmosferde yaşamını sürdüren pembeler yeniden çiçek açtı! Açmakla da kalmayıp iki yeni meyva daha verdi... Benzer durumda daha bir çok PDA üyemiz var. Şimdi , artık pastırma yazı mı olur, şaşıran iklim koşulları mı olur ne olur bilemiyoruz ama, bütün mesele bu arkadaşların biraz daha büyüyüp, çekirdek alınabilecek olgunluğa erişebilmeleri... 2006 Kasım'ında biz bunları yeşilken toplayıp, içerde pembeleşmelerini izlemiştik... Hani ne derler, "tekne kazıntısı" misali...
Gönderen A.T. zaman: 13:20 2 yorum
Kategori: balkonda domates, geç oluşan pembeler, pembe domates
Eylül 28, 2008
2009 TOHUM PAYLAŞIMI
PDA Üyeleri arasında 2009 yazında yetiştirilmek üzere paylaşılacak tohumlar için harekete geçtik.
Üyelerimiz http://groups.google.com.tr/group/pembedomates adresinde, ana sayfadan bağlantıları verilen formları doldurmaya başladılar... Formlardaki bilgilerden -PDA 2007 Manifestosu kurallarına uygun olarak- tohum isteyenler ile tohum verebilecekleri bölgelere göre gruplayacağız...
Gönderen A.T. zaman: 07:47 2 yorum
Kategori: PDA Manifesto, tohum
Eylül 20, 2008
PDA WEB GÜNLÜKLERİ 35'E ULAŞTI...
Bininci (1000.!) üyemiz her nasılsa bir "öğretmen" oldu: Sayın Ayşe Rüşvanlı! (*)
Gönderen A.T. zaman: 23:33 0 yorum
Kategori: balkonda domates, evde domates çimlendirme, PDA web-gunlukleri /blogları
Eylül 14, 2008
BÖCEKLERLE BARIŞ İÇİNDE YAŞAMA MESELESİ
Az önce bizim PDA iletişim ağına "Güve kelebeklerine dikkat!" başlıklı şu mesajı yolladık:
"Pazar pazar başka konu yok muydu şimdi?" demeyin!Pembelerin yaprakları, kokusuyla hepimizi mest ediyor ama mest olan başkaları da var: "güve kelebekleri"! Özellikle balkonlardaki pembeleri akşam hava kararırken ziyaret edip onlarla haşır neşir olmaya bayılıyorlar! Sonra... içerde açık ışıklarınız varsa ve balkon kapılarınız da açıksa, hane halkınıza yeni katılımlar olabiliyor.
Uzmanlarımız bu çekimin yararı-zararı konusunda ne derler acaba?
Tam yukardaki mesajı yollamıştık ki arkasından bugünkü Hürriyet'te Böceklerin imajını düzeltme projesi başlıklı haberi gördük... Önce bir "Böcek farkındalığı" yaratıp sonra da yararlı böcekleri sevdirmeyi/korumayı amaçlayan projeye ilgi çok yoğundu...
Gönderen A.T. zaman: 10:29 0 yorum
Kategori: Bakım, balkonda domates, domateste tırtıl, güve kelebeği
Eylül 07, 2008
BUGÜNKÜ Pazar SABAH'TA "PDA"
Sabah yazarı, gastronom, Sayın Ahmet ÖRS, bugünkü (7 Eylül 2008) Pazar yazısında PDA'dan sözediyor:
Gönderen A.T. zaman: 14:43 0 yorum
Kategori: "Slow Food", basında PDA, Hafize Baliç
Ağustos 14, 2008
"3. KUŞAK" - "ÜÇÜNCÜ ÇOCUK"
Geçen yıl, Hafize Baliç pembelerinin 2006'da bizim balkondaki ürünlerinden aldığımız tohumları tekrar ekmiş, fakat küresel ısınma yüzünden çok başarılı olamamıştık. Evladiyelik Hatay'lılar İstanbul balkonunda onca lükse rağmen (onlara dev saksılara ekmiş, elimizden geleni yapmıştık) "bana mısın" dememişlerdi.
Ama bu balkona alışık Hafize Baliç tohumlarından bir tanesi Ağustos ayında herşeye tağmen meyva vermişti (Balkonda 2. Kuşak!). Hatta Eylül'de iyice coşup, boyutları küçük olsa da meyva vermeyi sürdürmüştü...
İşte ondan aldığımız çekirdekleri bu yıl biraz geç de olsa çimlendirmeye koyulmuştuk. Nitekim 1 Mayıs'ta 9-10 çekirdekten sadece 3-4 tanesi çimlenebilmişti. (Oysa onlarla beraber yola çıkan organik "cherry"ler hızla yol alıyordu! Tırtıllanmalarına mırtıllanmalarına rağmen onlardan da çekirdek almıştık!)...
Bu yılki balkonumuz geçen yıla göre daha kısıtlı olduğundan diğer fideleri eşe dosta verip sadece iki tanesini saksıya ektik. (Hiç üç çocuğumuz olmadı ama olsaydı herhalde "üçüncü"yü daha "kalender" yetiştirirdik... Ama üçüncü kuşak-üçüncü çocuk pembemiz öyle oldu. ) Tıpkı bir "üçüncü çocuk" yetiştirir gibi o kadar da üstüne düşmedik. Düşemedik.
Amaaa... o bizi mahcup etti. Sessiz sedasız bir meyva vererek... Resimdeki o. Küçük saksısında, ağabey ve ablalarının gördüğü ihtimamın onda birini görmediği halde varlığını sürdürüyor.
Bakalım daha neler göreceğiz ondan!
Gönderen A.T. zaman: 19:09 0 yorum
Kategori: balkonda domates, domateste tırtıl, Hafize Baliç, kuraklık
Temmuz 13, 2008
FRANSIZ BALKONA PEMBE İNADI!
"-Sen Fransız balkon' musun? Ben yine de pembeliğimi göstereyim, efendilik bizde kalsın!"
Sanki böyle diyor Baliç'lerden gelen "bir ve tek" pembe saksısı yeni evde... Yer dar olduğu için şimdilik toprak ekledik ona. Daha sonra ona bir Zeynep usulü boğazlama yapmayı planlıyoruz. Bu yıl Baliçlerle rolleri değiştik. Onlar, bu pembe işine yol açalı beri Hafize Nine sayesinde bol bol pembe sahibi oluyorlardı. O gittikten sonra bu yıl geniş çaplı bir balkon bahçıvanlığı içindeler. Dün aradığımda, Koçtaş'ta çıktılar. Yeniden toprak alıyorlardı. Hakkı Baliç, "1 ton oldu evdeki toprakların toplam ağırlığı" diye endişeleniyordu. Aynı kaygıyı geçen yıl kullandığımız dev saksılarla biz de yaşamıştık. Hatta yapı biliminden anlayan dostlara danışır olmuştuk balkonların ne kadar ağırlığa dayanabildiğini...
Ne demişler; gülü seven dikenine katlanır!
;)
Gönderen A.T. zaman: 14:34 0 yorum
Kategori: balkonda domates, pembe domates
Temmuz 10, 2008
Temmuz 08, 2008
"KENE" KONUSUNDA ÖNEMLİ BİR YAZI ve "BİR ÇİFT SÖZ"
Sevgili Emine YALÇIN, kene konusunda Doğa Gözcüleri Derneği kurucu üyesi Sayın Asaf Ertan'ın yazdığı aşağıdaki metnin PDA ile paylaşılmasını istiyor... (Bu arada Derneğin web sitesinde "Bir Çift Sözümüz Var Sizinle Paylaşacak" başlıklı belge de eminiz PDA üyelerini yakından ilgilendirecek...)
KENE ISIRMASI – KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞLİ HASTALIĞI ve KUŞLAR
Haziran 2008
Ülkemizde üç yıldan beri özellikle İç Anadolu’nun kuzey bölgesi kırsalında görülen ve kene ısırması sonunda ölümlere yol açan bu hastalıktan korunmanın en etkili yöntemi hastalık nedenini ortadan kaldırmaktır. Mücadelenin, kırsal kesimde çevreyi ilaçlamaktan geçtiğini ileri süren ve amaçları sadece çevreyi kirleterek para kazanmak olan ve düşüncelerinin bilinçli mi yoksa bilinçsizcesine mi olduğu kestirilemeyen kişilerin eline bırakılması kadar acizane bir çözüm olamaz. Bu konuda İstanbul Veteriner Hekimler Odası da bir bildiri yayınlamıştır.
Çevrenin ilaçlanması sırasında faydalı faydasız, zararlı zararsız ve henüz işlevini tanımadığımız nice canlının yok edildiğini biliyoruz. Yokedilmeye çalışılanların ise yıllardır yapılan ilaçlamalardan istediğimiz ölçüde etkilenmediğini de görüyoruz. Sürdürülen mücadelelerin bir kısır döngü biçiminde yaşandığı bu ortamda nice canlının getireceği faydayı bilmeden yok etmek cinayettir. Çevreyi ilaçlama cinayetlerine bir son vermeden insanların sağlıklı yaşaması mümkün değildir.
Doğanın kendi içinde milyonlarca yılda ortaya koyduğu bir ekoloji gerçeği varken ve bu gerçeği bilim yoluyla biraz aklı çalışan hemen herkesin öğrenebildiğini bilmemize rağmen hâlâ gözümüzün önünde olan bu ekolojik mücadeleyi düşünmemiş olmamız hayret verici bir durum. Söz konusu hastalığın ülkemizde görülmeye başladığı üç yıl öncesinde korumacıların dile getirdiği “kuş avcılığı yasağı” keneyle yapılacak en etkili mücadele biçimidir. İki hafta önce basında özel olarak yetiştirilen sülünlerin doğaya salındığı ve bu kuşların besin çeşitlerinin arasında kenenin de bulunduğu belirtilmişti. Bıldırcın, sülün, keklik, bağırtlak, güvercin, üveyik gibi orta büyüklükteki kuşlarla, kuyrukkakan türleri, örümcekkuşu türleri, taşkuşu türleri, kızılkuyruk türleriyle ismini saymadığım nice kuş türü kene ve benzeri böcek, sinek, örümcekler ve bunların yumurtaları, larvalarıyla beslenirler. A.Ü. Fen Fak. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Barbaros Çetin de aynı bilgiyi desteklemektedir. (Bak: 6.6.08 Hürriyet Gazetesi) Dağı taşı ilaçlayarak bu kuş türlerini de kelaynaklar gibi yok edersek, daha çok kene ısırığı kurbanını toprağa verirken milyonlarca lirayla da kendimizi zehirleriz.
Yukarıda sayılan kuş türlerinin her türlü avcılığının derhal ve kesin biçimde yasaklanması en ucuz ve sağlıklı önlemdir. Bu önlemle birlikte önce hastalığın en yoğun olduğu bölgeden başlayarak vatandaşları korunma konusunda tek tek aydınlatmak gerekmektedir ki kanımızca kamu hâlâ kene ısırdığında ne yapacağı konusunda bir bilgi karmaşası içindedir.
Kuş avcılığının sona erdirilmesi kararını alacak bir Çevre ve Orman Bakanlığı bu kararıyla ülke tarihine geçecek bir etkinliğe imza atmış olacaktır. Ayrıca söz konusu hastalığın sadece ülkemizde değil komşu ülkelerde ve kıtalarda yaşayanlara bulaşmasını da kısmen engelleyerek tüm insanlığa hizmet etmenin şerefine ulaşacaktır.
Asaf Ertan
Doğa Gözcüleri Derneği kurucu üyesi
Gönderen A.T. zaman: 21:38 0 yorum
Kategori: doğa koruma, kene
Temmuz 06, 2008
BU YAZ...
Gönderen A.T. zaman: 17:20 0 yorum
Kategori: balkonda domates, blog, malç, PDA, PDA web-gunlukleri /blogları
Haziran 17, 2008
ŞU ANA KADAR HERŞEY İYİ GÖZÜKÜYOR...
Haziran ortalarına geldik... Geçen yılın Haziran arşivine baktım da geçen yıl bu sıralarda daha çok mekanik korumadan sözedilmiş. Bu yıl da şu ana kadar ortaya çıkan sorunların en başında yapraklara dadanan küçük böceklerle ilgili... O yüzden delikli koruma torbaları böcekler konusunda da bir dereceye kadar etkili olabilir... Bu yılın serüveninde göze çarpan en güzel olgulardan biri de böceklerle ilişkide ve onları uzakta tutma yolları konusunda önerilen yöntemlerin "doğal"lığında!
Bu da PDA Manifestosu'nun çok iyi algılandığının bir kanıtı...
"Çiçek açıp çiçek dökme" konusu, Temmuz 2007'de gündeme gelmiş. Bu yıl sıcak bölgelerde çiçeklenme daha erken olduğu için bu konuda da yakınmalar oldu. Ama üyemiz Sibel Karanfil buradaki "çiçek dökme ve gergin yetiştirici ilişkisi" konulu içeriği farkedip, PDA ile çoktan paylaştı ki bütün bunlar bizi çok sevindiriyor...
Emekler boşa gitmiyor kısacası... Yeter ki küresel ısınmanın etkileri pembelerden uzak olsun...
Ne diyelim...
Gönderen A.T. zaman: 10:45 0 yorum
Kategori: domates zararlıları, iklim değişikliği, PDA
Mayıs 17, 2008
FİDELERİ ŞAŞIRTIRKEN...
-Bu içerik, daha ziyade yeni PDA üyeleri için!-
Şu sıralar hemen herkesin tohumu çimlendi ve fide olma yolunda. Bu aşama, işin en zevkli ve görece olarak da "en kolay" faslı aslında. Yine de bu aşamada en çok dikkat edeceğimiz nokta, "gövde" olmalı. Çimlenen tohumları fide kaplarına alırken, gövdeyi çok fazla açıkta bırakmayın. "Yapraklar toprağa değmeyecek kadar" toprağın içinde kalsın. Sonradan çok uzamışsa da bir biçimde toprakla kapatın...
Tohumlar çimlendi, ilk 4-5 yaprak çıkana kadar bekledik, fide kaplarına aldık, "e şimdi ne zaman bahçeye ya da asıl saksılara ekeceğiz?" diye telaşlanmayın. Acele etmeyin. Asıl yerine gitmeleri için gövdenin bir kurşun kalem çapını almasını bekleyin. Bu arada sıkıştırılmış karton fide kapları ya da hiç tavsiye etmemekle beraber "plastik" kaplar dar gelecektir. Birincisinde kökler kaptan dışarı çıkıp büyümeye devam edecek, ikincisinde dışarı çıkamayacağı (ya da sadece kaptaki su deliklerinden dışarı çıkmaya çalışacağı) için bitki sıkıntıya girecektir. Yapraklarda kıvrılmalar, sararmalar da böyle bir durumda görülebiliyor.
Bu yüzden geçen yıl bir alternatif malzeme olarak "fide torbaları"nı denedik ve sonuç mükemmel oldu. Bu torbalardan edinip önce az miktar toprakla ve torbayı dışa kıvırıp ufaltarak, fideyi geçirin. Gövde uzadıkça toprak takviyesi yapar, kenarları biraz daha yukarı çekersiniz. Bitki iyice gelişip serpilinceye, gövde çapı en az 1 cm. oluncaya kadar...
Bunu anlatmanın en iyi yolu göstermek tabii. O da burada.!!!
PDA içinde bilgi paylaşımı konusunda mevcut kaynaklar ve buradaki "PDA özel arama motoru" (sağ panelde) ve "Arşiv"in hizmetinizde olduğunu hatırlatalım... 2006 ve 2007 Mayıs'ına tıklarsanız, o ay neler yapılmış, neler paylaşılmış,"domates olgunlaştıma torbası" dahil ne malzemeler kullanılmış görebilirsiniz. Siz de kendi web günlüklerinize kendi çözümlerinizi girdikçe gelecek yıl hep beraber bir çevrim içi PDA Ansiklopedisi oluşturabiliriz!
Mayıs 15, 2008
BİR DURUM SAPTAMA...
Bu yıl biraz gecikmeli olarak o da sadece Hafize Baliç pembelerinin bizim balkon versiyonundan olup, geçen yıl bizim balkonda meyva verebilen "tek pembe"nin tohumlarından 24 Nisan'da ekim yapmıştık... (Bir miktar da aynı balkonda bir mevsim ürün veren "organik cherry"lerin tohumundan...)
1 Mayıs'taki durum: "Cherry"lerin hemen hepsi filizlendi. "Pembe"ler de. Ama pembelerden sadece 3-5 adedi...
Google Gruplar'a erişimin engellenmiş olması yüzünden PDA içindeki iletişimin de kesintiye uğraması çok canımızı sıkıyor... Neyse farklı bağlantıları olan üyeler grup içi yazışmayı sürdürebiliyorlar. Bizim bağlantı sansürlü olanı! O yüzden örneğin, "fidelerimi kuşlar yedi, ne yapayım?" diyenlere, "şuraya bakın" diyemiyoruz... Ya da "erkenden dışarı çıkartmayın"!
(Bu konuda bu blog içeriğinden yararlanmak için sağdaki Rehber'ler ve PDA Arama Motoru hayli işlevsel aslında...)
Bu arada özel sektör de balkonda organik tarım eğilimlerini değerlendirmeye başladı!
Bunlardan bir tanesi "Pencere Önü Bostanları" markasıyla pazarlanmaya başlanan bir ürün...
Tohumların ne kadar "organik" ya da "doğal" olduğu ayrı bir konu ama yaklaşım sevimli...
Yakında birileri bizim pembeleri de ticarileştirmeye kalkışır mı acaba dersiniz?
Aman ha, "PDA 2007 Manifestosu" bunun için var!
Doğallığını korumaya kararlıyız bu tohumların, endüstriyelleşmesine asla izin yok!
PDA üyelerinin bu konuda çok dikkatli olmaları gerektiğini bir kere daha hatırlatalım...
Gönderen A.T. zaman: 07:58 1 yorum
Kategori: balkonda domates, ev bahçıvanlığı malzemesi, evde domates çimlendirme, tohum
Nisan 29, 2008
ARTIK FİDE PAYLAŞMA ZAMANI...
Özellikle Akdeniz ve Ege bölgesinde artık tohumdan çimlendirme için vakit geçti... Marmara Bölgesi için de yeni üyelere tohum yollamaya bugünlerde son veriyoruz...
Mayıs başından itibaren artık zaman, fide paylaşım zamanı...
Bundan sonra üye olacakların bu nedenle tohum isteğinde bulunmamalarını rica ediyoruz...
(Moderatörlerimizin ruh sağlıklarını da düşünmek zorundayız!)
:)
2008 PEMBE YAZINA İLK ADIM: 24 Nisan!
Bu yıl, çimlendirme işine biraz geç başladık!
Şimdi 2006'da bu işe ilk başladığımız günleri düşününce kendimizi sanki 30 yıllık çiftçi gibi hissediyoruz.
2006, 2007 ve 2008. Bu yıl evde pembe domates serüvenlerinin sadece üçüncüsü olacak oysa...
Böyle hissetmemizin nedeni açık, bu iş bütün Türkiye'yi kaplayan bir akıma dönüştü. 1000'e yakın PDA üyesi Türkiye'nin dört bir tarafında bizim yaşadığımız heyecanları yaşıyor...
Bizim bu web günlüğünden şimdi onlarcası var!
Bu günlüklerin (blog) birbirine bağlanmasıyla da PDA bir hiper-ağ'a dönüşüyor.
Son iki yıldır başta Nalan Cantav ve Emine Yalçın olmak üzere kıdemli PDA üyeleri, sağolsunlar, tohum paylaşımı, üye kaydı, mesaj trafiğinin yönetimi gibi işleri bizim üstümüzden aldılar... "Tohumdan çimlendirme" zamanının da artık iyice sonuna geldiğimizden, bir de baktık şimdi, kendiliğinden bir fide paylaşımı işi başlamış... Ankara PDA'da olduğu gibi. PDA'nın kendi içindeki örgütlenmesini kendisi sürdüren, akılcı ve işlevsel bir yapıya kavuşması, insanların gerek pembe domatesleri gerek deneyim ve bilgilerini "karşılıksız paylaşma"nın tadını alması... bütün bunlar bizi çok mutlu ediyor...
Şimdi bütün sorun 2008 yazının geçen yıl gibi aşırı kurak geçmemesinde...
Rastgele!
Yeni üyelere not: Rehber-I'e bir göz atmanızda fayda var!
Gönderen A.T. zaman: 09:42 0 yorum
Kategori: PDA, PDA web-gunlukleri /blogları, tohum
Nisan 10, 2008
"GOOGLE GRUPLAR"A ERİŞİM YASAKLANMIŞ...
Google Gruplar ana sayfasına gidildiğinde bu akşam itibarıyla görünen manzara aynen şöyle:
Bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir.
T.C. Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 14.03.2008 tarih ve 2008/15 Nolu Kararı gereği bu siteye erişim engellenmiştir.
Access to this site has been suspended in accordance with decision no: 2008/15
PDA üyeleri de Türkiye'den Internet'e bağlanan milyonlarca diğer kullanıcı gibi, neden böyle olduğunu henüz kamuoyunun bilmediği bu yasaklama yüzünden Google Gruplar'daki iletişim listesini bir süre kullanamayacak...
(Ola ki gelip buraya bakan olur diye!)
Şurada da Turk.Internet.Com'un kapatma kararı ile ilgili haberi var!
Bu da Milliyet'teki son haber!
Sadece ttnet abonelerinin giremediği Google Gruplar'a diğer Internet servislerini kullanan aboneler erişebiliyor. Hiç giremiyenler "free anonymizer" kullanarak grupta son günlerde alınıp verilen mesajlara erişebilir. Örneğin şu yolu deneyebilirsiniz: http://anonymouse.org
yazın açılan sayfanın ortasındaki pencereye bizim grubun ana sayfa adresini yazın: http://groups.google.com/group/pembedomates/ .
Ya da ttnet'ten başka Internet erişiminiz varsa Internet'e o yoldan bağlanın.
Gönderen A.T. zaman: 19:42 4 yorum
Kategori: google gruplar, Internet yasakları
Nisan 02, 2008
BU YIL FARKLI HEYECANLAR DA VAR...
2008 pembe sezonuna doğru kimi yeni üyeler (bu arada 600'ü aştık!) ilk kez tohumdan bir canlı yetiştirmenin heyecanlarını çekerken, biz de farklı heyecanlar yaşıyoruz. Onların başında da ülkemizin ve de ağımızın içinde bilgi okur-yazarı sayısının artması yolundaki olumlu gelişmeler... Türkçesi şu: "PDA üye web-günlüklerinin sayısı hızla artıyor!"
2006'da kendi konumuzda bir tek bu bizimki var iken, şimdi PDA içindeki blog sayısı -bugün itibarıyla- 18'e yükseldi! Onları "PDA Ortak Web Günlüğü"nün sağ paneline teker teker listelemek
büyük keyif oluyor...
Teşekkürler herkese!
Gönderen A.T. zaman: 14:06 0 yorum
Kategori: bilgi okur-yazarlığı, PDA, PDA web-gunlukleri /blogları
Mart 29, 2008
PDA ÜYELİK FORMU
PDA'na üye olmak için gereken 3 koşulu yeni üye olmak isteyen herkese teker teker anlatıp açıklamak yerine artık aşağıdaki formun doldurulmasını istiyoruz:
http://pembedomates.com/uyelik_istek/
Bu formdaki koşullar yerine getirildikten sonra Google Gruplar'daki PDA listesine "üye
olmak istiyorum" diye başvuruda bulunanların üyeliği hemen kesinleştirilecektir...
Mart 19, 2008
İZMİR'DEN HARİKA BİR PDA WEB-GÜNLÜĞÜ DAHA!
Bu yıl bu web günlüğüne 2008 serüvenlerimizle ilgili olarak bizim evde neler olduğunu yazamıyoruz bir türlü. Her yeni bir PDA günlüğünün daha yayına geçtiği haberi geldikçe, kendimizi "torun sahibi" olmuş gibi hissetmekten alamıyoruz. İşte İzmir'den Sevgili Sevil Özcan ve Nail Sarı'nın "PDA İZMİR- İzmir ve Çevresi Pembeleri" den sonra yeni bir günlük daha yayına geçti:
"Pembe Domatesler: Evde Domates"
Üyemiz Çağan Karabıyık, harika görsellerle desteklediği kişisel günlüğünde, İzmir, Karşıyaka'daki evinde giriştiği pembe serüvenini anlatıyor...
Gönderen A.T. zaman: 08:14 0 yorum
Kategori: PDA web-gunlukleri /blogları
NUH'UN LEZZET GEMİSİ!
Norveç'teki tohum deposu, olası felaketlere karşı tohumları depolaya dursun, "Slow Food" hareketi de "lezzetleri" depoluyor. Slow Food ağının biyolojik çeşitliliği koruma amaçlı kurduğu Vakıf, "Ark of Taste" projesi ile kaybolmaması istenen lezzetleri saptıyor... Türkiye'den de "Havyar" var listede şimdilik!
Onların da bir "Manifesto"su var!
Gönderen A.T. zaman: 07:53 0 yorum
Kategori: "Slow Food", Svalbard
Mart 17, 2008
PDA'NIN BÜYÜKANNESİ HAFİZE BALİÇ, BU YIL PEMBE EKMEYECEK...
Öbür yıl da. Daha sonraki yıllarda da...
Baliç Ailesi'ne başsağlığı diliyoruz.
Ama onun Çerkesköy'de yıllar önce başlattığı doğal pembe domatesler, yüzlerce PDA üyesi eliyle Türkiye'ye yayılıyor...
Titizlikle korunarak, en az onun kadar özen gösterilerek, yaşamaya devam ediyorlar, edecekler...
"PDA 2007 Manifestosu"na uygun davranacaklarına söz veren PDA üyelerinin çoğu, aslında "onun pembe domateslerini emanet ettiği torunları" olarak Hafize Nine'ye de söz veriyorlar...
*******************
Nitekim, bugün PDA İletişim ağında onu tanıyan tanımayan pek çok üyemizden son derece sıcak, son derece insani mesajlar yağdı... Hepsinin de ortak noktası hiç karşılaşmadıkları halde çok sevdikleri Hafize Nine'nin çok sevdiği pembe domatesleri titizlikle yaşatmaya kararlı olduklarıydı. Hele bir tanesi var ki onu burada herkesle paylaşmalıyız:
"PEMBE ANA
Sevgili Baliç ailesinin ve tüm PDA'nın başı sağolsun. İnsanlar adları anılmadığı zaman gerçekten ölürlermiş. Hafize Anamız,her pembe tohumu meyveye dönüştüğünde Pembe Anamız olarak sonsuza dek sevgiyle var olacak...
Saygılarımla, Yeşim Güriş- PDA"
Gönderen A.T. zaman: 02:48 1 yorum
Kategori: basında PDA, Hafize Baliç, PDA Manifesto, Pembe Ana
Mart 02, 2008
PDA WEB-GÜNLÜKLERİ ARTIYOR!
İzmir'deki çalışmaları koordine eden Sevgili Sevil Özcan ve Nail Sarı, gelişmeleri bu web-günlüğünde belgelemeye ve görüntülemeye karar vermişler:
"PDA-İZMİR": " http://pembedomatesizmir.blogspot.com/
Ayrıca kendi tekniklerini de paylaşıyorlar...
İstanbul buluşmasında ise iki üyemiz daha -hatta toplantı sırasında- birer web-günlüğü açtı kendilerine. İlk içeriklerini gisinler, adreslerini "PDA Ortak Web Günlüğü"ndeki bağlantılara ekleyerek onları da duyuracağız...
Gönderen A.T. zaman: 05:59 0 yorum
Kategori: bilgi okur-yazarlığı, PDA web-gunlukleri /blogları
Şubat 29, 2008
II. BULUŞMANIN ARDINDAN...
24 Şubat 2008, İstanbul buluşmamızda Sunum'dan sonra hem teorik hem pratik tartışmalar yapıldı.
"Pratik" malumdu: Bu tuhaf iklim koşulları içinde evladiyelik pembeleri nasıl daha sağlıklı yetiştirebiliriz? Zararlılarla nasıl mücadele edebiliriz?
Bunlar hakkında Sevgili Emine Yalçın'ın tuttuğu notlar ayrıntılı bilgi içeriyor...
"Teorik"e gelince, -"stratejik"desek belki daha doğru olacak-, o da Sunum'un üçüncü sorusu olan "PDA Nereye Gitmeli?" çerçevesinde yapılan tartışmalardı. Bir toplumsal ağ olarak böyle kalıp, doğal gelişimimizi mi yaşayalım? Yoksa daha klasik organizasyon modellerine mi yönelelim?
Bu konuda bu uğraşı disiplinle sürdürme fakat doğal gelişimden yana olan ilk görüşün sahipleri çoğunluktaydı. Yine de işbölümü ve paylaşımcılık konusunda daha sistematik çözümlere ulaşılması, tohumların nerede nasıl sonuç verdiğinin dikkatle izlenerek Türkiye Doğal Pembe Domates Envanteri'nin geliştirilmesi için başlatılmış bulunan çalışmaya üyelerin titizlikle katkıda bulunması gibi konuların altı kalın kalın çizildi...
24 Şubat toplantısı katılımcılarına bir de Norveç'teki şu meşhur tohum deposunun 26'sında açılışının yapılacağını duyurup, bizim tohumlardan oraya yollayıp yollanmaması konusunda düşüncelerini sorduk. Orada da çoğunluk yollanmaması yönünde görüş belirtti... Biz de zaten öyle düşünüyorduk...
Toplantıya gelenlere verilmek üzere (Istanbul'da yetiştirecekleri için yine İstanbul koşullarına alışmış) Konyar /Şile tohumlarından verdik. Zaten bazıları o gün paylaşmak amacıyla tohumlarıyla gelmişti, Sayın Gençtürk, Sayın Yaşmut, -önceden yollayan- Sayın Eminoğlu gibi...
Gelemeyenlere posta ile yola çıkarıldı bugün tohumları.
Türkiye'nin diğer bölgelerindeki PDA üyelerinden tohum istediklerini belirtenlere de yine bulundukları bölgelere uygun olarak grupladığımız tohumlar postaya verilmek üzere...
Bu konuda Google Gruplardaki iletişim ağından haberleşmeyi sürdüreceğiz.
Emeği geçen herkese, hepinize tekrar içten teşekkür ediyoruz...
Avniye - Mehmet Tansuğ
Gönderen A.T. zaman: 02:51 0 yorum
Kategori: domates yetiştirmede sorunlar, II. PDA İstanbul Buluşması, Svalbard, tohum
Şubat 27, 2008
II-PDA BULUŞMASI - AYŞE SAZAK'IN İZLENİMLERİ
...
Gönderen A.T. zaman: 10:35 0 yorum
Kategori: II. PDA İstanbul Buluşması
II. PDA BULUŞMASI - EMİNE YALÇIN'IN TOPLANTI İZLENİMLERİ
PDA II. İstanbul Buluşması, 24 Şubat 2008, Pazar günü, İstanbul’da, Armada Otel’de yapıldı. PDA kurucularından Mehmet Tansuğ’un açılış konuşmasıyla başlayan toplantımız, Avniye Tansuğ’un “Dünden Bugüne PDA” başlıklı sunumuyla devam etti. Tansuğ’un; “Neredeydik?- Nereye geldik?- Nereye gidiyoruz?” alt başlıkları altında hazırladığı sunumu, aynı amaç doğrultusunda birlikte olmanın hissettirdiği güzel duygularla paylaştık.
*Tırtıl, bit ve sinek gibi haşaratlardan bitkileri korumak için; yarım kilo arap sabunu, bir litre üzüm sirkesiyle, uygun bir kabın içinde iyice karıştırılacak. Bu karışımın içine 1/10 oranında su ilave edilecek. Elde edilen eriyik bitkilere püskürtülecek.
Gönderen A.T. zaman: 10:19 0 yorum
Kategori: doğal tarım, domates zararlıları, II. PDA İstanbul Buluşması
Şubat 23, 2008
PDA ISTANBUL BULUŞMASI -I- (SUNUM)
(Bu gönderi, 24 Şubat 2008, Pazar günü İstanbul'da, yine Armada Otel'de yapacağımız II. Buluşma çalışmaları kapsamındaki "SUNUM"u, "PowerPoint" formatından kurtarmak ve içeriğe her zaman kolayca erişebilmesini sağlamak amacıyla buraya konuluyor!)
1) Neredeydik?
Bu sorunun yanıtını işin başından beri bir arada olduklarımız zaten biliyor. Sonradan bir araya geldiklerimiz ya da bu siteyi şu anda ziyaret edip de "neymiş bu işin aslı faslı?" diye merak edenler için bağlantılar burada:
PDA 2006 Arşivi
PDA 2007 Arşivi
2) Nereye Geldik?
Bugün itibarıyla 2006'dan bugüne kadar nereye geldiğimizi nitelik ve nicelik açısından ikiye bölmekte sanki yarar var.
Nicelik açısından:
- Üye sayısı: 15'den 580'e çıktı (ve eldeki tohumların yetmeceği düşünülerek üyelik geçici bir süre için durduruldu) Bu noktada Nalan Cantav'ın özverili çalışmasının altı çizilir...
- Tohum paylaşımı: Tohum sağlayanların sayısı (Baliç Ailesi) "1" iken çokça arttı: Münevver Eminoğlu, Ömercan Organik, Metin Varol, Selim Güleç (eliyle Sıdıka Kurt, Yüksel Atar, Ali Kayhan) Rasim - Hümeyra Konyar, Sedat Tavşanoğlu, Ayşe Sazak, Osman Nuri Nişancı, Gonca Ceylan Dikici, Ceylin Belli, Hanife Karagöz, Halil Torunoğlu, Ahmet Ergün, Şefika Erdinç, İbrahim Ethem Saklakoğlu eliyle Gürsel Tonbul, Betül Sözen (eliyle ÇEKÜL Birgi Temsilciliği), Ayşe Şensılay, Trabzon'dan "Batum pembeleri"nden gönderen Benol Hazaroğlu ve (Selim Güleç'in gönderdiği Mersin Kazanlı ilçesi Ali Kayhan tohumlarından ikinci turu alan) Vildan Özfenerci...
- Koordinasyon: İlk yıl bir taraftan Tansuğ'lar fidelerini evlat edinecek dostlar arar, bir taraftan da sevgili yeğenleri Zeynep Uygun, balkonda yetiştirme konusunda çözümler geliştirirken, 2007'de adeta "patlayan" PDA tohumlarının Türkiye'nin dört bir yanına iletiminde "gönüllü" koordinatörler devreye girdi: Ankara'dan Cemal Ören ve Murat Etöz, İzmir'den Sevil Özcan ve Nail Sarı, Adana'dan Mehmet Saygın, Gölcük'ten Halis Esen, Trabzon'dan Erkut Ailesi, Bodrum'dan Semra Demokan ve Leyla Candan gibi...
- 2008 için paylaşılacak tohum ve gönderi sayısı: Burada söz, "Tohum Gönderme üstadı" Emine Yalçın'a düşer! Keza 2007'de İstanbul içindeki PDA üyelerine hem tatmak hem tohum almak için kendi yetiştirdiği pembelerden üçerlik paketler halinde dağıtım yapan Metin Varol'a ne kadar teşekkür etsek azdır.
- 2007'de paylaşılan fide sayısı: 300 (Konyar'lar)-
- Pembe domates yetiştirilen il sayısı: 29 oldu
- Yetiştirilen pembe türlerinin sayısı: 7'ye çıktı (Bkz. PDA Google Gruplar- İletişim Ağı Veritabanı: "Türkiye'de Pembe Domates Envanteri")
- Ürün almayı başaranların yüzdesi: Hissedilen küresel iklim değişikliği nedeniyle 2006 sezonunda %95 başarı oranı, 2007'de tersine döndü!
- Pembe domatese has olarak açılan web günlüklerinin sayısı: 1'den 14'e çıktı...
- Alınıp verilen elektronik ileti sayısı:
2006 - 139 mesaj- 2007'de Yahoo'dan Google Gruplar'a taşındık - 970 mesaj - 2008 - 24 mesaj. Keza Şefika Kamçez, Nilgün Şener, Nalan Cantav, Emine Yalçın bu konuda "Moderatör" olarak anlamlı roller üstlendiler. - Kitle iletişim araçlarında konu edilme:
2006'da "Milliyet": "Pembe Domates Şehre Yayılıyor", Sabah: Pembe Candaner
2007'de:
CNN Turk 5N1K: Balkonlarda Organik Tarım
Buğday- "Apartman Tarımı"
Hürriyet: "Bu da 'Pembe Domates Örgütü"
Türkiye'de "Slow Food" akımı öncülerinden Defne Koryürek'in "Fikir Sahibi Damaklar"- Dergisi , Sayı 1 "PDA"
TÜRSAB Dergisi- Mayıs 2007: "Türkiye'de Yeni bir hareket var: Pembe Domates Ağı" (sayfa:26)
Buğday- "Pembe Domates Ağı"
Açık Radyo- Röportajlar (Oya Ayman ile "Tohumdan Hasada Ekolojik Yaşam" programı) - Ve vatandaş odaklı "medya"; ("blog") yüzlerce Web günlüğünden PDA'na bağlantı ve alıntı, haber, yorum...
- Bilgi paylaşımı açısından: PDA üyelerinin katkılarıyla 2 Rehber, 3 fotoğraf albümü yayınladı, 2007 içinde pembe domatesin bakımı konusunda sulama, tohum alma ve iklim değişiklikleri ile başetmede işe yarayabilecek çözüm önerileri sunuldu. PDA üyeleri bir önceki yıla oranla daha fazla kere birbirlerine destek verdi...
- "Hafiften kurumsallaşma": Bu sivil ve kendiliğinden örgütlenme ya da daha genel tanımıyla "toplumsal ağ oluşturma" ("Social Networking") olgusu küçük ya da büyük çıkar grupları tarafından istismar edilmesin diye alınacak önlemlerden biri olarak "PDA- Pembe Domates Ağı" deyimi ve logosu (Emine Yalçın öncülüğünde) tescil ettirildi.
Nitelik açısıdan:
Yukarıdaki sayısal veriler PDA'nın giderek yaygınlaştığı ve amaçlarına ulaşmada hayli yol aldığının bir göstergesi sayılabilirse, bu sayılar şöyle de yorumlanabilir:
- Türkiye'de "evladiyelik doğal pembe domates" diye bir güzel domatesin yaşadığının farkında olmak,
- Bu domatesi tatmak için arayışa girmek,
- Bu domatesi aramak ve talep etmek,
- Bu domatesin sürdürülebilmesi için birşeyler yapma gereği duymak,
- PDA'na katılmanın bu bağlamda işe yarayabileceğini düşünmek,
- Tohum edinmek ve evde/bahçede/tarlada bu domatesten yetiştirmek için bilgi edinmek ve harekete geçmek,
- PDA üyeliğinin ön koşulu olan "PDA 2007 Manifestosu"na uygun davranılacağına söz verirken, kişisel bir lezzet arayışının ötesinde; doğal tarım, küresel ısınma, organik tarım, doğal gıda, genetiği değiştirilmiş organizmalar, terminatör tarım teknolojileri, kent tarımı, toplu davranma, bilgi üretme ve paylaşma, tekno-fobilerden arınma, balkon bahçıvanlığı, doğal döngünün bozulmadan sürdürülmesi, çıkar gütmeyen dostluklar, paylaşımcılık, sade yaşam ve ... ve daha bir dolu "acil dünya gündemi maddesi" ile yüzleşme...
3) Nereye Gidiyoruz?
Bunu bugün hep birlikte tartışmamız gerekiyor... Yerküremiz, evrende kendine biçilen rolü sadıkane oynamayı sürdürürken, üzerinde yaşayan bizlerden çekmediği kalmamışken, biz "insanlar" hala akılalmaz, bu çağın gündeminde yeralması inanılmaz maddelerle "meşgul" ediliyoruz. Gerçekten nereye gidiyoruz? Bu gidişat içinde "PDA" ne yapmalı, nereye gitmeli? Kişisel küçük sevinçlerimiz, lezzet ve mutluluk arayışlarımızı acaba yerkürenin geleceği açısından daha akılcı bir düzleme nasıl taşırız? Bunları hep birlikte tartışalım şimdi...
Not: Burada adını anmayı şu dar zamanda beceremediğimiz pek çok sevgili PDA üyesine, ve bu toplantıya ev sahipliği yapan Armada'ya içten teşekkürler...
Gönderen A.T. zaman: 21:35 0 yorum
Kategori: balkonda domates, d, II. PDA İstanbul Buluşması, iklim değişikliği, kent tarımı, organik tarım, PDA Buluşmaları, PDA Istanbul
SAKLATSAK DA MI SAKLASAK, YOKSA KENDİMİZ Mİ SAKLASAK?
"Tohum çeşitliliği dünyanın en iyi koruma sistemini hakediyor" diyerek kurulan, Norveç'teki şu devasa; "SVALBARD KÜRESEL TOHUM MAHZENİ" ile ilgili gelişmeleri oldukça yakından izleyip burada da yayınlıyoruz. Hatta onların web sitesine de abone olduk, gelişmelerden hemen haberdar oluyoruz böylece... Kuzey Kutbu'ndan 500 mil uzaklıkta Antarktika'da bir adada kurulan bu tohum deposu; "Kıyamet Günü Mahzeni" ("Doomsday Vault") diye de adlandırılıyor.
Bundan 13.000 yıl önceki atalarımız, o dönemde hemen hemen aynı anda ve yerkürenin heryerinde, avcılıktan tarıma yavaşça bir geçiş yapmışlar. Bu olgunun nedenleri üzerinde çok tartışılmış. Bilim insanları sonunda şu ikisini benimsemişler:a) yerkürenin hızlı soğuması sonucunda, insan topluluklarının
"avcılık / toplayıcılık"tan eski verimi alamaması, böylece bitkilerini kendi kendilerine yetiştirmeye odaklanma,
b) insanların ve bitkilerin hareket halinde olması!
Şu harita ilk olarak Amazon'da görülen "Cassava" ("Manyok" ya da "tapyoka" denen ve kökünden doğal nişasta elde edilen tropikal bitki ki onu çocukluğumuzun ya Robenson Crusoe okumalarından anımsarız!) bitkisinin bugün dünya üzerindeki üretimini gösteriyor:
"Domates"e de getirelim sözü elbette!
Domates, (mısır, fasulye ve kabak ile birlikte) yerküre üzerinde ilk kez Yeni, Dünya'da görülmüş. Ama Kristof Kolomb'dan sonra, 1492 sonrası, Atlantik'i geçip "bizim taraflara" doğru gelmiş! Aynı anda Akdeniz- Yakın Doğu'dan kaynaklanan arpa, buğday, mercimek, keten, üzüm gibi başka tohumlar Yeni Dünya'ya doğru yolculuk ederken...
Şimdi bu SVALBALD'çılar yerkürenin, günümüzde maruz kaldığı iklim değişiklikleri sonucu, varolan tohum çeşitlerinin çok önemli bir bölümünün yokolduğundan hareketle; "bari olanları iyi saklayalım" diyerek sürekli depolama halindeler. Yine bizim "domates"e dönersek, bugün dünya üzerindeki 400 domates çeşidinden % 81'inin yokolduğunun da altını çiziyorlar. Örneğin yalnızca "pirinç"in dünya üzerinde 120.000 çeşidi varken, "bunların yokolmasına karşı seyirci kalamayız, olanları iyi saklamalıyız" diyorlar. Bütün dünyadan topladıkları tohumları önce dondurup sonra canlılıklarını koruyup korumadıklarını test eden bu Norveçliler, "durum gayet iyi" diyorlar. Bu kurumun yöneticilerinden Dr. Cary Fowler, Dünya Gıda Örgütü FAO ve benzeri kuruluşların oluşturdukları tohum bankalarındaki tohumların sağlıklı saklanamadığından bahisle; "mekanik bir dondurma sistemi kullansaydık, canlılık kayboluyordu, oysa zaten şu anda yerkürenin doğal olarak en soğuk bu noktasında ve doğal dondurma yöntemiyle, biz bu tohumları küresel ısınmaya, meteor çarpmalarına, nükleer savaşlara karşı en az 100, ortalama 100o yıl koruyabileceğiz" diyor.
22 Şubat 2008'den beri, BBC "Dünya Raporu" ("Earth Report")web sitesinden şu anda kapılarını açmak üzere olan SVALBALD'ın çalışmalarını belgesellerle tüm dünyaya duyuruyor. Son gelen bültene göre, 26 Şubat 2008, Salı günü "Kıyamet Mahzeni" bütün dünyadan gelen tohumlara kapılarını açıyor:
"Dear Friend
High in the Arctic, the Svalbard Global Seed Vault will open its doors to millions of seeds from around the world on 26th February. This incredible building, and this extraordinary event, will change forever the security we can provide for one of our most valuable natural resources.
The world's media will be in attendance - TV crews from all over the world are travelling to Svalbard as I write - and we hope that you will be able to follow this historic occasion on TV and in the newspapers next week. As the coverage becomes clearer, I hope you will not mind that we will write to provide more information.
Starting today, BBC World's Earth Report will show a documentary about the vault during the week beginning February 22nd. For timings please see our homepage http://www.croptrust.org/ .
We at the Global Crop Diversity Trust are very pleased to have been involved in the Vault from its birth as an idea to the exciting opening next week and beyond. We have committed to fund the Vault's operations, and we are also funding the world's developing countries to send their seeds to Svalbard for safekeeping.
The Trust has a vision of a world in which the diversity of all our crops is secure, forever. Although the Seed Vault is just one component of fulfilling that vision, there is no more eloquent demonstration of the importance of this whole issue than the Seed Vault - built by Norway and a major achievement of international cooperation. But as you will see next week, it is also a wonderful tribute to human ingenuity and imagination.
Cary Fowler"
Dünyanın önde gelen bütün önemli kitle iletişim araçları (nam-ı diğer "medya"!) Svalbald'a ekiplerini yolluyormuş şu anda...
"Biyoteknoloji ve hukuk", "Biyoteknoloji ve etik" gen bankaları olgusunu hanidir sorgulamakta. Bu bağlamda bu projeye de kuşku ile yaklaşanlar var.
Ama insan hani sormadan da edemiyor, biz ki (yani PDA) İmece Evi'inin KazDağlarındaki ev buzdolabıyla saklanan tohum deposuna bu tohumlardan yolladık, acaba bizim doğal pembe domateslerden -18 derecede ve doğal ortamda saklanan tohumlarla birlikte, burada da saklatsak mı?
Ne dersiniz sevgili PDA?
Gönderen A.T. zaman: 19:05 0 yorum
Kategori: biyolojik çeşitlilik, biyoteknoloji ve hukuk, PDA, Svalbard, tohum
Şubat 21, 2008
II. PDA ISTANBUL BULUŞMASI BU PAZARA!
İlkini geçen yıl 12 Şubat'ta düzenlemiştik... İkincisi de bu yıl aynı tarihte olacaktı ama o gün İstanbul'un karlar altında kalacağı tuttuğundan bu Pazar (24 Şubat 2008) yine Armada'da olacak toplantı!
İstanbullu PDA'cıları bekliyoruz!
Gönderen A.T. zaman: 15:47 0 yorum
Kategori: PDA Buluşmaları, PDA Istanbul
Şubat 08, 2008
BİR "KENTTE KENDİ KENDİNE YETMECİLİK" ÖRNEĞİ: "SelfSufficientish"
Dostumuz, PDA üyesi, Emre ÜLKER bu siteye dikkatimizi çekmiş:
http://www.selfsufficientish.com/
"Self sufficient"; "kendi kendine yeten", "Self sufficiency"; "kendi kendine yeterli olma hali" anlamına geliyor. Bristol'de yaşayan ve bu siteyi (2004'de) kuran Dave ve Andy Hamilton (ikiz) kardeşler, tıpkı bizim gibi bir gerekçeyle yola çıkmışlar. Kendi çıkışlarını bir akıma dönüştürme amacıyla olsa gerek; amaçlarını özetlemek için seçtikleri sözcük "Self sufficient" ("Kendi kendine yeten")in sonuna bir "ish" ekleyerek, "kendi kentine yetmecilik"e dönüştürmüşler. Felsefelerini de zaten şurada açıklıyorlar... Özellikle "kent" yaşamında sınırlı mekan ve zaman içinde doğru ürünlere ulaşma konusunda herkesi kendi olanaklarını olabildiğince yaratıcı ve "doğal" biçimde kullanmaya ve kent içinde yetiştirebilecekleri ne varsa yetiştirmeye davet ediyorlar. Kurdukları site de bu anlamda bir bilgi bankasına dönüşmüş. Tabii ki domates de yerini almış orada!
Benzer kelime oyunlarıyla bir de "Trish" diye bir kahraman yaratmışlar, böylece bu hareketi çizgilerle daha sempatik biçimde anlatıyorlar. Dave ve Andy Hamilton, bir kitap da yayınlamış...
Çok hoşumuza gitti bu site.
Emre Ülker'e teşekkürler...
Gönderen A.T. zaman: 12:24 1 yorum
Kategori: ev bahçıvanlığı malzemesi, kent tarımı, organik domates, organik tarım
Ocak 13, 2008
DOMATES'Lİ KÖŞE YAZILARI!
Domatesli köşe yazıları başgösteriyor bugünlerde...
"PENCERE" - İLHAN SELÇUK (1 Ocak 2008, Cumhuriyet)
Domates Salatası...
Kaç zamandır domatesle başım belada...
Ne kokusu var..
Ne doğru dürüst çekirdeği..
Kesiyorsun, göbeğinde taş gibi bir beyaz doku..
Yapay mı yapay..
Tadı?..
Evlere şenlik...
Yılın son günü, dün sabah Mustafa Balbay telefon etti...
Dünya ve Türkiye olaylarını mı konuşacağız, yeni sene üzerine ahkâm mı keseceğiz?..
Domatesten söz açtım...
- Abi, dedi, bu işi bilenler, çekirdeksiz domatese domates demiyorlar...
Balbay'la domates ve cümle sebzeler üzerine ahkâm kestik...
Arkadan Genel Yayın Müdürümüz İbrahim Yıldız telefon etti...
- Domates, dedim...
- Biliyorum abi, diye yanıtladı, Balbay'la biraz önce konuştuk...
Lafı ağzından aldım:
- Eskiden evde domates salçası yaparlardı, mis gibi kokardı...
Genel Yayın Müdürümüz çok genç sayılır, ama, ne dese beğenirsiniz:
- Nerde o eski domatesler...
**
Eski kuşaklar demişler ki:
- Eskiye rağbet olsa, bit pazarına nur yağardı...
Oysa sebzede meyvede eskiye rağbet var; zenginler hormonsuzunu yeğliyorlarmış; bu yolda satış yerleri oluşmuş...
- Fiyatlar?
- Sorma!..
Dünyamız bir ömür boyunda değişip dönüştü; sebze-meyve yapaylaştı, su-hava kirlendi, iklim sanallaştı; her yılbaşı bir öncekinden daha pis yaşanıyor...
Sonuç?..
Yalnız domatese mi olan oldu?..
İnsan ne durumda?..
**
Bugün 2008'in ilk günü...
Evrenin durumunu tek tümcede vurgulayabiliriz:
- Domatesler bile bozuldu...
Ya insanlar?..
İnsan da hem bozuldu..
Hem bozuk çalıyor..
En başta Amerikalı hem dünya zengini, hem bilimde birincil, hem üretimde en önde, hem emperyalist, hem savaş ve vahşette üstüne yok...
**
Denebilir ki:
- Daha yeni yılın ilk günü bozuk çalmaya başlama...
Bozuk çalmıyorum...
Gerçeği vurguluyorum...
Domates ne kadar bozulursa bozulsun, salatası güzeldir...
Kabuğu çok mu sertleşti?..
Soyarsın..
Göbeği taş gibi beyazlaştı mı?
Atarsın..
Dilim dilim doğradıktan sonra dereotu, maydanoz, kıyılmış kuru soğan, az sirke, zeytinyağı...
Biraz tuz...
Al sana mis gibi salata...
**
Üstelik ne Rus salatası..
Ne Amerikan salatası..
Biz Türkler kafayı toparlayıp kendi domates salatamızı tadıyla tuzuyla yapmaya ve yemeye başladığımızda yıllar daha da güzel olacak...
Afiyet olsun...
************************
Bu da bugünkü Hürriyet'te, Gila Benmayor'dan:
Nerede o eski güzelim domateslerimiz - Gila BENMAYOR - Hürriyet
Gönderen A.T. zaman: 10:47 0 yorum
Kategori: basinda domates, domates