Evde ve bahçede doğal yöntemlerle yetiştirmeye çalıştığımız "pembe domatesler"in meraklısı doğal olarak yalnızca biz değiliz! "Yaşamını onlarla birleştirmeye kararlı" pek çok yaratık varçevrelerinde. Kimilerinin onlara yararı çok; arılar, bahçe örümcekleri, (özellikle güve kelebekleri dışındaki) bazı kelebekler ve uğur böcekleri gibi. Örneğin sonuncuların her biri günde en aşağı 50 adet yaprak biti ("aphid") yiyerek doğal koruma sağlıyormuş üzerinde bulunduğu bitkiye... Ama kimileri de "bütün canlılar eşittir ama bazıları daha çok eşittir" yaklaşımıyla onları sömürmeye kalkışıyor... Üstelik onların bazılarını gözle göremiyoruz da... Mantarlar ve virüsler gibi... Peki biz PDA'cılar ne yapacağız? Doğal yollarla mücadele edip, pembeleri kollayacağız elbette... Değil mi ki evlat edindik bir kere onları... Son günlerde bu konuda "iyi de nasıl?"lar çoğaldı. Aslında vakit bulup çok ayrıntılı bir liste yapmak istiyordum ama ben de bu işi yeni öğrendiğim için biraz da çekindim açıkçası. Yine de çok denenmiş ve deneyip yararını gördüğümüz yöntemleri burada bir daha paylaşıp bir de "ev reçetesi" vereyim...
En Etkin Yöntem: Bitkiyi sağlam tutmak. Bunun için temiz ve doğal toprak, doğru dikim teknikleri, büyüdükçe saksıdaki toprağı çoğaltmak, çapalamak, çiçeklendikten sonra suyuna dikkat etmek, toprağın nemini korumak için üzerini -temiz- humusla o yoksa gazete kağıdı bile olurmuş- örtmek, çiçeklenmeden başlayıp domatesler toplanana dek organik gübreleme, arada "sucker" denen emici sürgünleri ve alt yaprakları budama , ipe alma, sırık/çubuk kullanarak -ki bunların tümü yandaki "ipe alma"da olduğu gibi, resimli ve açıklamalı olarak hem bu blogdaki çeşitli girişlerde, hem de Yahoo'daki iletişim listemizde paylaşıldı. Yeni üyelerimiz onları ve hatta yazılan yorumları okursa hayli ipucu bulacaklar-...
"Başı yere eğilmesin..."
Şöyle diyorlar: "1) Başını yerden kaldırın!
2) Ona yeterli alan verin, 3) Asla yaprakları nemli iken budama ya da bağlama yapmayın..." Bunlara "günde en az 8 saat güneş görsün"ü de eklemekte yarar var. Böyle olunca pembenin başına bir kaza gelse bile bir iki ufak müdahale ile yine kendisini toparlıyor. Bırakalım onlara zarar veren diğer canlıları bir tarafa, en büyük tehdit, "hava kirliliği" zaten... Ben başından beri yoğun trafiğe bakan balkondakileri ancak "koruyucu kılıf" ile orada tutabiliyorum. O kılıfları yapanlar aslında mini-sera olsun da domatesler çabuk olgunlaşsın diye yapmışlar ama burada bu işe yaradı, nisbeten daha az pisleniyorlar. Arada bir onları yıkayıp tekrar giydiriyorum. Yıkama sırasında simsiyah sular akıyor. Bu "delikli torbalı alamet" cadde estetiğini bozmasın diye de önlerine sardunyalarla yapılmış bir barikat var. Sardunyalarda ise kırmızı örümcek aileleri yerleşik durumda. Aslından onlardan çok korkuyordum. Arkadaşım Münevver, kırsal kesimde domates ile sardunyanın hep yanyana tutulduğunu gözlemlemiş, bunun özellikle mi öyle yapıldığını merak etmişti. Galiba öyle. Gerçekten domatesi çok sevdiklerinin söylenmesine rağmen bizdeki kırmızı örümcekler hiç iltifat etmiyorlar onlara. Sürekli arap sabunu banyosu yaptıkları için midir, nedendir bilmiyorum. Bir yerde onların da iki çeşidi olduğunu, bir grubun "yararlı böcekler"den sayıldığını okumuştum. Ama bırakırsanız hemen çoğalıp sardunyaların canına okuyan bunlardan korkulur. Bir yaprakta en fazla 4-5 tanesi görülürse önlem alma zamanı gelmiş demek... Demek ki denemenizde yarar var. Koyun bakalım sardunyalarla domatesleri yanyana. Sardunyalara ayıp olmaması için de basın üzerlerine arapsabunlu su karışımını bir püskürtgeç ile sıkça...
Diğer yararlı birliktelikler: Domates ile bir arada olması hastalık ve haşarattan korunması bakımından çok yararlı olan diğer bitkilerin başında havuç geliyormuş. Ama bu bahçe ve tarlası olanlar için. Balkon bahçıvanları ise domatesi, kadife çiçeği ve su teresi ile yan yana getirmeyi deneyebilirler. Kaynak: Hatta orada ilk kez "Permaculture" kavramıyla karşılaştım. Temel değerleri arasında insanı "toprak"tan ayrı değil, onun bir parçası olarak görmek ve doğaya saygı bulunan bu yaklaşım en kadar hoşuma gitti ki, henüz İngilizce sitemiz olmadığı halde "ring"lerine bizim Türk pembelerini de ekledim. Karşılığında onlarınkini yan panele koyarak. ) Siz de girip bakabilirsiniz. Daha pek çok ipucu var. Ör. Gülle sarımsak!
Mekanik mücadele: Önce gözlem ve elle müdahale. Herşeye rağmen "birşeyler" görüyorsanız, gördüklerinizi önce elle ortadan kaldırın. Kötülemiş yaprakları kesip alın. Olmadı şu koruyucu kılıflardan giydirin... Onlar delikli gerçi ama yine de bir engel şuna buna karşı. Örneğin larvalarını bitkinin gövdesine bırakmak için şu ara kol gezen güve kelebeklerinden korumuş olursunuz en azından... Kimileri uçan zararlıları yakalayan "sinek kağıdı" türü yapışkan tuzakları tavsiye ediyor.
Yok "failleri" göremeyip yaptıklarının sonuçlarını görüyorsanız, yukarıdaki gibi bakımın, ilgi ve şefkatin dozunu artırın...
Doğal destek: Örneğin, burada çok ilgi gören bir Bafralı Çiftçi haberimiz var. Arada sütle sulama yapan. Sonradan çok kaynakta süt tavsiye edildiğini gördüm. Bu domatesin toprağında kalsiyumu çok sevmesi anlamına geliyor. Yetmiyorsa mevcut doz, bunu sarararak belli ediyor. Süt bu açıdan hemen işe yarıyor. Yağsız süt + su karışımını sararan yapraklara püskürtmek ve kalanı toprağına dökmeyi ben denedim. Sonuç inanılmaz olumlu oldu. Neredeyse "bu sizlere ömür" demek üzere olduğum iki saksı şimdi bu sayede yarışa devam ediyor önden yol alanlarla... (Ben o karışıma çok azıcık arap sabunu da ekledim. Çünkü yapraklarda cansızlaşıp "kıvrılma" durumu da vardı...) Şu web sitesinde bu sütlü karışıma "antiperspirant" (neyse o, benim bildiğim "ter ilacı" demektir bu ama belki başka bir anlamı mı var?... herneyse ürktüm ben ondan) ekletiyor ve bunun "virüse karşı koruyucu" olduğunu söylüyor... Aynı sitede sarımsaktan, sirkeye, turp otundan mısır ve çaya pek çok doğal madde ile hazırlanacak doğal "ilaç"lar var ama hepsi domates için değil.
Bir reçete: Bu da bir Japon reçetesi. Çok amaçlı. Mantar ve haşarata karşı. Her türlü bitkiye bu arada domateslere iyi geldiği söyleniyor. (İngilizceleri de aynen bıraktım ki sonra bir itiraz olmasın):
3 yemek kaşığı "baking soda" (bildiğimiz karbonat ), 2 yemek kaşığı "ivory soap"(bildiğimiz saf beyaz sabun, arap sabunu daha iyi), 1 yemek kaşığı "vegetable oil" (bitkisel yağ). Bunları 1 "gallon" (4 ila 5 lit. arası) su içinde iyice karıştırıp sonra püskürtme kabı ile püskürtüyorsunuz yapraklara... Önce alttaki yapraklara bir sıkıp, 3-4 gün bekleyip, bu süre içinde bitki ters bir tepki vermez ise daha cesurca devam etmeniz önerilmiş... Münevver Eminoğlu da buna benzer bir çözümü organik tarım çiftliğinde uyguladıklarını söylemiş idi bir yorumunda burada...
Biraz uzun oldu anlatılanlar bugün belki... Ama bu paylaşım, "kestirme" yoldan "gidin eczaneden şu zehiri alın, şöyle sıkın, böyle serpin" yollu önerilerle yerleşen doğa düşmanı alışkanlıklarımızı dizginlemede bir nebze yararlı olduysa, olacaksa, zahmete değmez mi?
Bu resimler yukarıda sözünü ettiğim o solmuş,
sararmış, böceklerce yenmiş ve ön balkona getirilip süt kürüne girmiş (hepsi hepsi 2 kere o da) pembeye ait. İki resmin arasında da iki hafta kadar bir fark var sadece...